“Kızıllığı ile güneşi dahi kıskandıran kan kırmızı süveterinle, bize yemek yemeye gelişini anımsar mısın? ”
O günün akşamı, çekildiğinde herkes odasına,
Dört mısra damlamıştı, hasretinden defterime.
Kulun, kölen olacağımı, sana tapacağımı,
Nasıl da sevdiğimi anlatan vakti ile,
Lanet şüphelerini, sevgimi reddedişini haykıran,
Dört yavru mısra,
Dört can parçası,
Dört kor hatıralarımın zamanının bağrında.
“İnsanların kişiliklerini, kendilerinden öğrenmeye hiç çaba göstermeyip, çevreden alınan tepkilerle yorumlamak nasıl da garip. Ne o, acılarla dolu yüreğime bizzat kendi ellerinle dokunmaya cesaretin yok mu yoksa? ”
El ele tutuşunca,
Sen soğuk, tepkisiz otururken karşımda,
Yalnız benim tutuşurdu içim.
Tutamazdım ellerini,
Kavurduğu için benliğimi.
Böyledir işte, ölümlüler gibi değil,
İlahlar misal sevmeye birkez yeltendin mi,
Gözü yaşlı soytarıymışçasına eğlendirirsin çevreni.
Gösteremezsin kimselere gönlünde
Kristal salkım büyüttüğün cevheri,
İnandıramazsın sevginin “has” olduğuna hiçkimseleri.
“Dünya üzerinde daha kaç kişinin, sendekiler gibi güzel gözleri vardır, hep merak etmişimdir. Güzel, lakin içimi göremeyecek kerte kör gözler, acılar evreninden, dünyama açılan iki küçük pencere, lavları vedahi cerahatleri yüreğime fışkırtan”
Kahverengi gözlerinle, bir Japon çizgi filminden,
Apansız, hayatıma fırlayıverdiğini zannederim her zaman.
Üçte ikisi anlamlı gözlerle kaplı yüzler.
Çevreye, esrarlı ve asil fırlatılan nazarlar.
Ağladığını düşünmeye dayanamazdım,
Birer asit damlası olurdu, beynime damlayıp, içimde sızlayan
O efsunlu gözlerden süzülen gözyaşları.
Ağlaman, seni en masum yapardı dünyada geri kalan herşeyden.
Ağladığını görmek, delirmek için ne kolay, ne şerefli bir sebepti.
“Sesini, uzun zaman dilimleri ertesi duymak hep aynı etkiyi uyandırıyor bende, kelimelerin görünmez bir el olupta, yüreğimi sıkmaya başlıyor bir körük misal, sen sıkıştırdıkça kalbimden sızıp etrafa yayılan hava, nicedir sönmeye yüz tutmuş ateşin gri küllerini kızıla döndürüveriyor.
Yoksa sevda da mı tekerrürden ibaret? “
Seni ilk görüşümü hatırladım birden,
Bir ışık geçmiş gibi dimağımdan.
Dostum vardı yanımda,
Dostuma selam vermiştin.
Yozluğa karşı kürek çekerken,
Üzerinde turunçlu, beyazlı,
Zarif bir elbise...
Sonsuz güzellikte bir harmoni ile tınladı
O selamın, sözlerin ses tellerinden.
Döndürüvermiştin başımı ansızın.
İlk görüşümde daha o an sevmiştim seni,
O an katıvermiştim, bir parçam olmuştun içimde.
Billur sesinin dalgaları, ruhumun kıyılarına usul usul vururken.
Töz; Bir çırpıda tükeniveren, sevdasız, bomboş, yapayalnız geçmiş onca seneye lanetler olsun.
Ahmet Ferit CoşanKayıt Tarihi : 6.8.2004 15:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)