gidiyorum atımı giydirip kırmızıyla ve kanla
onbeş yaşımın bayrağıyla atlayıp çitlerden,
kireçlerde, elma kabuklarında söndürüp uykumu
hevesin aşıladığı bir şeyde bir şeyi
uzatınca boynumu garson bu gece
öpmeler olsun anneden ve bitkilerimi
yıkayan bir bitkidir kar yeniden
cebimde kozalaklarla uyumuşum gibi kokuyorum canıma,
kalkınan bir ovaya bakarak kuşlar
sevgiyle taşıyorlar hafifliklerini
dereboylarında demek ne güzel öyleyse dereboylarında
ulu çamlarda ve sert kabuklarda
güneşe seslenerek dinlenen bir aile ruhu, sevdim usulca
patikalarda, yılanlardan uykulu toprakta
tabiatı boydan boya ısıtan bir atın ruhu, sevdim
avuçla içilen bir aynayı tartıyorum, denedim
ben bir gitmeyi bir sabaha dikerken acıkan
Kayıt Tarihi : 7.2.2004 12:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
çevresinde bir kalabalık
ama sadece bir avuç var aşık
Bu sitede okuduğum en iyi şiirlerden biri. Okudukça kendi şiirimin eksiklerini gördüm.
Size gıpta ettim.
Elbette açıklamak zorunda değilsiniz. Kırmızıyı sevmeyen birinin neden sevmediğini açıklamasının gerekmediği gibi.
Bununla birlikte bizim beğenip beğenmememiz sadece bizim beğendiğimizi veya beğenmediğimizi gösterir. Şiirin çok kötü olup olmadığınının tek ayıracı ise zamandır. Zamanla gerçekleşecek bazı şeyler şiirin (ve şairinin) durumunu netleştirecektir. (Şairin hayatta olup olmaması gibi. Ölürse şiirleri değerlenir. -çok yakında bunun edebiyat dışından bir örneğini de gördük-)
Özetle şunu demek istiyorum. Biz bir rengi sevmiyorsak nasıl bunu mantıklı gerekçelerle açıklamak zorunda değilsek, bir şiiri beğenmediğimizde bunu açıklamak zorunda da değiliz. Ama bizim değerlendirmelerimiz de şiir için kalıcı bir leke (veya süs) değildir. Hayatında kendisiyle kafa bulunmuş, matrağa alınmış pek çok ünlü şair, ressam vardır.
TÜM YORUMLAR (44)