Gökyüzünde bir altın top
Birazdan belirecek
Çocuklar oynamakta, çocuklar koşmakta
Bahçede bekleyen zaman
Zil sesi çınlatacak kulakları
Ve hepsi birden zıplayacak hop hop
Leğenlerde köpük / öbek öbek
Ve kadınlar kıvanacak
Karbeyazı oluncaya kadar ovulan
Çamaşırlar asılacak
Bir bebek çığlık çığlığa beşikte
Nefes alıp devinecek
Sigaralar duman duman
Erkekler işe gidecek
Bacalara inat bacalaşmış görüntüde
Başları önde düşünceli / ve nasırlaşmış elleri
Dişlilerin çarklarını döndürecek
Akşam olunca evlere ekmek gidecek
Yağmur damlaları acımtrak
Çiçekler ellerini açıp beklemede
Şıp şıp damlayan yağmur taneleri
Yapraklara sessizce zerketmede
Havadan aldığını inerken yeryüzüne
Verecek/ bir armağan sunar gibi
Ve çarklar gıcırdayacak
Kızgın canavar homurdanacak
Saçacak yeryüzüne hışımla tükürüklerini
Vardiyalar değişecek
Ve dişliler dönecek/ ocaklar sönse de
Canavar sürülürse yerinden
Yavaş ölümlerin yerini ekmeksizlik alacak
Ve maviler gri olacak
Çocukların narin tenlerinde
Pembeler sarıya dönecek
Kadınların pembe yüzlerinde
Bulutlar kaplayacak gökyüzünü
Ve güneş korkup kaçacak
Bir ekmeğe bir damla zehir/ biteviye
Kayıt Tarihi : 12.12.2006 22:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Çocukların narin tenlerinde
Pembeler sarıya dönecek
Kadınların pembe yüzlerinde
Bulutlar kaplayacak gökyüzünü
Ve güneş korkup kaçacak
Bir ekmeğe bir damla zehir/ biteviye
Meryem Şahin
Seni kutlarım Şaire kızım ! . . .
Geçim koşullarını, sonuçlarını , akıcı bir Türkçe ile ne güzel dizelemişsin . . .Evine mutluluklar girsin.
Türkiyemdeki tüm yuvalardan üzüntüler uzak olsun ! . . .
www.nevzatbilgic.com
Yerleşik hayatın hüküm sürdüğü her yerde, insanoğlunu değişik şekillerde etkilemiş olan şiir, farklı tanımlamalarla bugüne kadar gelmiştir. Denilebilir ki şair sayısı kadar şiir tanımı vardır.
Zira hevasına boyun eğen bir kişinin, şeytanın tuzağına düşmesi ve onun oyuncağı olması çok kolaydır. Şeytanın yönlendirdiği insan, sapmış ve azmış bir insandır.
Şairler, kemal-i hayretle, işlerine yarayan her vadiye giderler ve ağzına gelen her şeyi söylerler. Meselâ, bir kimseyi methettikten sonra zem, zemmettikten sonra methetmekten, tahkirden sonra tazim ve tazimden sonra tahkir etmekten çekinmezler ve efallerinde vaki olan tenakuzdan asla utanmazlar ve sözleriyle de asla hak aramazlar, işlerine nasıl gelirse öyle söylerler.”
Zulüm, hiçbir coğrafyada, hiçbir şekilde tasvip edilemez ve insana yakışan bir davranış biçimi değildir. Zulüm payidar olmaz. Zalim de öyle… “Zulüm ile abat olanın, ahiri berbat olur.”. Şairlere, zulüm karşısında kendini savunma hakkı verilmiştir. Bu istisna şu manaya gelmez: Şiir, sadece bir başkaldırı, bir isyan, bir zulme karşı savaşma aracıdır. Hayır! Şiirin görevi sadece bu değildir.
Hayal, dinen haram olmadığı gibi zararlı da değildir. Tasvip edilmeyen ve muzır olan hayalperest olmaktır. Hayali olmayan insanın şair olması ve şiiri yakalaması muhal gibidir. Hayal, yerine göre ibadet hükmüne geçebilir. Hayal kurmak ve gaye-i hayal peşinde koşmak ayrıdır; hayalperest olmak yine ayrıdır. Birincisi, zararsız hatta gereklidir; fakat ikincisi muzırdır. Hayallerin en önemli özelliği, gerçekleşebilir olmalarıdır. Hayal kurmak; insanın ufkunu açar, ümidini kamçılar; ancak hayalperest olmak, hayalle hakikati karıştırmak demektir. Hayalperest bir kimse, hakikatten uzaklaşır ve böyle bir kimse, kelimenin tam manasıyla şaşkın şaşkın dolaşır. Kur’an, bu tavrı tasvip etmiyor.
Sadece şiirde değil, bütün edebî eserlerde hardal tanesi kadar da olsa hakikat bulunmalıdır. Her edebî eser; hakikatten söz etmese bile, hakikat üzerine inşa edilmelidir. Hayal, eseri süsler; yeter ki o eserde zerre miktar hakikat olsun. Temsilî ve hayalî hikâyeciklerle, çok büyük hakikatlerin anlatıldığı bir gerçektir. Yeter ki her hayalin, hakikate dönük bir yüzü olsun. Her hayalde, bir hakikat danesi bulunmalıdır.. Müslüman bir edip (şair ya da nasir) hayalperest davranamaz. Hayalperestliğin ifrat noktalarından biri kabul edebileceğimiz “fantezi” peşinde koşamaz.
Nazmın veya nesrin ayrı ayrı vadilerine dalarak, ‘romantizm, realizm, rasyonalizm…’ deyip esas mevzuyu ve muhtevayı, mana ve gayeyi bir tarafa bırakır, şaşkın şaşkın sağda-solda dolaşırlar.”
.” Demek ki doğru ve yanlış meselesinde şairin kendisine bir istikamet belirlemesi önemlidir.
Şiir, bir bakıma “sözü güzel ve farklı söyleme sanatı” nın adıdır. Şair, kelimelere farklı manalar yükleyebilir, kelime oyunlarına yer yer başvurabilir, mübalağa da yapabilir. Ne var ki, yalan söyleme hakkına sahip değildir. Yalan söylemek, aslında bir hak da değildir. Şair, yapmadığı şeyi söylememelidir.
TÜM YORUMLAR (9)