Acı Renklerde Ağlar
Çoğunun gözlüğü vardı,
hayatın yüküyle çizilmiş camlarında.
Biri, boş bir duvara sabitlenmiş gözlerle bakıyordu,
üzerinde yıpranmış, kirli bir ceket,
ters bağlanmış ayakkabılarında
geçmişin tozu vardı.
Şehirden değil, yitik hayallerden gelmiş gibiydi.
Konuştuğunda,
kelimeleri uzak bir diyardan düşen yaprak gibiydi.
Anlamak değil,
hissetmek gerekiyordu.
Teninde toprakla suyun bulanık karışımı vardı,
gözleri ise hepten uzak –
bir yalnızlığa ait,
geceyle yıkanmış denizin derinliğinde saklı.
Mat seramiklerin mavisi,
bilinçaltından gelen bir anı gibi,
fırından yeni çıkmış ekmeğin hafif mayalı kokusunu anımsatıyordu;
zamana taze bir dokunuş gibiydi.
Beni gizlice süzdü,
gözlerini kaçırarak –
sadece durarak,
bir “ah” çekti sessizce.
Çürümüş sokakların kokusunun içinde,
son kalan bir nefes gibi sızdı;
öyle derinden,
öyle kendinden vazgeçmişti.
“Merhaba insanlık,” dedi
yalnızca yüzüyle;
cebinden çıkardığı birkaç demir para,
ağır ellerinde geçmişin sessiz çığlıkları.
Gözlerinde yılların unuttuğu hasreti,
saçlarında
solgun bir tırmanışın izleri vardı.
Tam seslenirken vazgeçti birden –
kelimeler boğazında düğümlendi;
fazla ağırdı o an.
Acı…
Çok acı.
Gülerken…
Düşünmek.
Birden, geçmişten bir anı
kaybolur suyun içinde,
bulanık ve titrek,
göz ucundan kaçan bir çocukluk gibi.
Solgun mor karanfil gibi,
unutulmuş bir şarkının içinde.
Son iki söz,
bir de dudak oynaması…
Ve sonra,
bir sessizlik.
Hiçbir şey.
Belki de en çok orada vardı her şey.
Kayıt Tarihi : 29.7.2025 11:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yaşarken kendi içinde kaybolan insanların hikayesi
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!