Onunki
Platonik bir aşktı
Hepte öyle kaldı.
Kim bilir,
Aşkını gizlediği yüreğinde
Söyleyemediği
Daha, neleer, neler vardı…
……………………..
Sonunda maziyle evlendi.
Bazan,
Gerilere baktığında,
Gerilerde kendisine,
Sadece
Acı bir mazi kaldı…
………………………
Sen..!
Köy çocuğu Mehmet
Sen..!
Gözü açılmamış, utangaç çocuk
Sen…!
Sevda yelkenine binmiş yiğit
Sen..!
Aşklarını, kendi içinde yaşamış aşık…
Bu sevda..! ...?
Sana göre değil
Sonra;
Üzülürsün, için sızlar, ağlarsın
Saf kalbin yanar…
……………………….
Bak;
Aşkların
Nasıl da platonikti…
İlkokul aşkın Ayşe
Ortaokul aşkın Nermin
Lise aşkın Selma
Ya, Üniversite aşkın Hülya
Hazan yaprakları gibi döküldü…
Ayşe evlendi...!
İki çocuklu
Nermin evlendi..!
Bir kız, bir oğlan
Selma,.! bir çocuklu
Hülya dersen;
Aah..!
Başın sağ olsun
Dünyaya veda etti…
Senin aşkın Mehmet
Umutsuzca
İşte böyle platonikti…
Öyle de kaldı...!
…………………..
Köy çocuğu Mehmet
Aşklarına söyleyemediğin
Kim bilir
İçinde daha neleer, neler vardı
Böylece,
Gerilerden
Kalbini sızlatan
Acı bir mazi kaldı…
03.11.2008 – Erdal Yılmaz - Kayseri
Erdal YılmazKayıt Tarihi : 3.11.2008 06:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İnsanın kendi şiirleri üzerine bir şeyler yazması zor bir iş, ancak bir kaç cümle önsöz gibi bir şeyler yazmam gerekirse; babamın bana yıllar öncesinde söylediği ve hala kulaklarımda uğuldayan sözlerini önsözün başlangıcı yapmam uygun olacaktır… Lise yıllarımdı; babam (şair Fazlı YILMAZ) , şiir denemelerimin bulunduğu defterimi bulmuş ve bana “oğlum gel bakalım buraya sen şiir’mi yazmaya başladın, aferin oğlum iyi bir iş yapıyorsun ancak bu yazdığın şiirler bende şöyle bir izlenim bıraktı: karasabanın sapını tutmuşsun tarla sürüyorsun ve giderken de sanki konuşarak arkanda dümdüz bir iz bırakmışsın birazcık ölçülü kafiyeli yazsan iyi olur…” demiş şiirlerim onu tatmiş etmemişti. Çünkü ona göre şiirlerim; ufka doğru uzanmış düz bir çizgide giden ve giderken de konuşan kişilerin ölçüsüz konuşmaları idi… İşte bu konuşmalardan oluşan şiirlerim; Gençlikten Çarpan Kalbimden Çocuksu çırpıntılar ve ilk esintilerdir. Bunlar; ortaokul yıllarımda başlamış ve gönülden, samimi, katkısızca anlamlı veya anlamsız olan esintilerimdir… Şiirler bazen gerçek yaşanmışlıktan esintiler olduğu gibi, hayali yaşantılardan da esintiler olabilir. İşte benim şiirlerim de böyledir. Gerçek yaşantımdan esintilerle beraber, hayali yaşantılarımdan da esintilerdir… İnsanın ömrü boyunca yaşantısı bir devirdir. Bu devir içerisinde; çocukluğu, gençliği, bekârlığı, evliliği, acıları, kederleri, ümitleri, ümitsizlikleri, zenginliği, fakirliği, sevgileri, hayalleri sığdırılmıştır. İşte bu bir hikaye’dir. İnsanın hikayesi… İnsanın bu yaşantısının herhangi bir anında hikayesi susabilir. İşte benim şiirlerimde de, gerçek veya hayali hikayem bir an geldi; Gençlikte Çarpan Kalbimdeki Çocuksu esintiler, Bir Devrin Hikayesiyle susuverdi… Yıllarca susan çocuksu esintileri artık gün ışığına çıkarmak istiyorum. Hayatın şartları içerisinde çocuksu esintilere kapalı, katılaşmış ancak insanlık sevgisine açılmış kalbimi çocuksu esintilerimle barıştırıp, birleştirmek istiyorum. Ve istiyorum ki bundan böyle sevgiler doğsun…
tam povan
Çok güzeldi yüreğinize sağlık
Saygılar usta kaleminize.
Yeni yılınız kutlu olsun, nice nice mutlu yıllara...'
Karamanlı Âşık Çağlari
TÜM YORUMLAR (8)