Puslu ve ortalığın sıcaktan kavrulduğu bir yaz günüydü.
Acı, acı çalmaya başladı telefon
Açtım.
Durma git diyordu telefondan bir ses
Bir taraftan’ da yer tarif ediyordu, heyecan içinde benimle konuşurken.
Haber, kötüydü.
Koştum gittim, kimseye haber vermeden.
Baktım.
Acı bir tablo vardı, karşımda.
Etrafta parçalanmış yerlere saçılmış kanlı kol bacaklar, köylüsü işçisi başındaydı.
Kimi ağlıyordu kimi dizlerini dövüp ağıtlar yakıyordu.
Dağ taş yankı yapıyordu, ağlamalardan yakılan ağıtlardan.
Ormanın içinde.
O günkü sıcak, yaz akşamında.
Olaya şaşırmış bakarken,
Biraz uzakta yamaçta oturan, biri takıldı gözlerime.
Oturmuş bir ağacın dibine, şaşkın ve sessiz, olan biteni gözlüyordu bir kadın uzaktan.
Tanımıştım.
Eşiydi, merhumun.
Gözyaşı dökmeden bakıyordu uzaktan, dalgın, dalgın.
Ne düşündüğünü anlamıştım, daha öncelerinde hakkında duyduğum dedikodulardan.
Onun için, hiç şaşırmamıştım.
İnsan, biraz duygulu olmalı.
Taş’ da olsa, ağlamalı.
Böylesine vahim acıklı bir tablo karşısında, arada ne olursa olsun duyarsız kalmamalı.
Dost düşmana karşı!
Rezil olmamalı.
Ama umurunda değildi, böyle bir tablo karşısında bu rezil kadın.
14 Ekim 2016
Antalya
Kayıt Tarihi : 14.10.2016 16:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!