.Bir deprem,heryer toz duman,çığlıklar yükseliyor zihnimde...Günler,haftalar,aylar geçti,mevsim dondu.Sarı sıcak, karbeyaz oldu.Hala zamansız gece ve gündüz ayırt edilemeyen çığlıklar.Zamanın yara sarıcılığına inat eden uykudan uyandıran,bir tike lokmayı havada donduran,aç karnına içilen günün ilk sigarasanın ciğerime yaptığı vurgun gibi acımasızca tesir eden çığlıklar.Mantığın tükenişi,çaresiz kalıp sadece acıyarak izlemesi...
Sokrates ve Aristotle korkuyor,Budhizm kendi köşesinde ''neden''sorusunu cevaplamaktan çekiniyorlar,belkide utanıyorlardır.
Acı; bitmek tükenmek bilmeyen acı,dalga dalga,düzensiz ve sırasız ama hep daha kuvvetli ve üstelik.En olmaz,en umulmayan bir anda duyuları kör eden,zamanı donduran,ruhu,beyni,varlığı donduran,buz kesen,hissiz yapan acı..
Oysa ki; İyiliğinin bedelini çok ağır ödeyen Prometeus biliyordu,sonsuza dek kartallara yem olacağını.Yoktu, belkide ne umudu,nede bir beklentisi.Oysa bu acı,bu ızdırap,bu kerte kerte gelen dalgalar,sahte mutluluğun yada sahte dünyanın tam ortasında vuruyor,en usta dalgıçların bile habersiz yediği vurgun gibi.
Mutluluğu oynamak bile yasak,yakalamaksa imkansız sanırım..
Satarken güllerini,
Alırken alın terini.
Yırtıktı elbisesi,
Ayağında terliği.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta