Bir sabah bakarım ki
Erken baharlar açmış yanaklarında
Anidir değişimlerin
Bazı da çiğ yağar güllerinin üzerine
Değişir mevsimlerin ivedi
Dolular vurur gülüşlerini
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Devamını Oku
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Elimden gelse
Yasaklardım tüm insanlara
Ateşle oynamayı
Sevgiyle ısınmayı öğütlerdim
Kanaatle doymayı
Kalbleriyle beslenmeyi
Umutlarıyla güçlenmeyi
Gözleriyle yaşama seslenmeyi
Lakin; söz geçmiyor işte!
Ateşle oynayan insancıklara
Cısın ne olduğunu dahi öğrenememiş
Büyüyememiş çocuklara....
olumlu yada olumsuz bir görüş belirtildiğinde.. ve kimseye hakaret edilmediğinde..
beğendiğiniz yorumu tutup beğenmediğinizi silmek adil davranış olmadığı kanaati taşıyorum..
Kemal beyin yazısını baştan sona okudum.. sadece ve sadece.. bir bayanın bir bayana sevgi duymasını ifade eden..
sözcük.. lezbiyen dışında.. hakaret içeren kötü kaba söz bulamadım..
Bu gün Mevlananın.. GÖnül bağı muhabbetle derin sevgi ile bağlı olduğu Şemse sevgisini.. yine bir erkeğin erkeğe olan ilgisini algılanışı farklı bir sözcükle açıklansa.. rahatsız olup silebilir en doğal hakkı.. ancak.. önceden bunu dialog yolu ile bildirmesi.. Kemal bey yazınızdan rahatsız oldum lütfen düzeltin yoksa sileceğim demesi şık olurdu diye düşünüyorum.. yoksa ne Kemal beyi Ne Yüksel hanımı yeterince tanırım ancak ikisinin de oldun belli bir yaş mevkine gelmiş sağduyulu kimseler olduğu bilinci ile bir kırgınlığa mehal vermeden bunun düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum..
zenne ve ona aşık olan maşuk!..hımmm!..ikisi de erkek mi yani bunlar,sevgili Binboğa!..aklım almadı valla,özürle..:)))
saygılarımla...
kutluyorum sevgili Apel'i..sevgilerimle...
emanetçi bir pc'den ancak bu kadar yazabildim,özürle...:))
Sevgili Nimet hanım, şiiriniz çok güzel,fakat göze batan küçük ayrıntılara değinmek istedim.Mesela ''çiy yağar''ifadesi ,yağma değil de düşme olarak verilseydi,sanırım daha hoş olacaktı,Çünki ''çiy'' yağmur değilde bir sis olayıdır. Hal böyle olunca düşme ifadesi daha uygun düşecekti.
Şiirin başında güle atıfta bulunduğunuz için.Babilin asma bahçeleriyle uyuşmamış.
Acem ;İran ve fars ,kültürüne yakın olanlar adına kullanılan bir ifade olduğu için.Bizim kültürümüzede çok etkisi olmuştur.
saçlarından merdivenler ör
ör ki
gönlünden gönlüme
köprüsü olsun sevdanın
Bu yukarıdaki ifade şöyle olsaydı daha akla yatkın ve anlaşılır olur du.
Mesela;
saçlarından merdivenler ör
ör ki
Gözlerimden gönlüme
köprüsü olsun sevdanın.
sizi ve bu güzel şiirnizi kutlar,başarılarınızın devamını dilerim.
selam ve saygılarımla
yüzgeçleri engin suLara AçanbAlık olmalıdır.. şair bir bakıma şİir yazarken..
..hoş.. müthiş bir kendine özgüven.. şairin olmaz ise olmazıdır.. ben işimin ustasıyım hata yapmam.. o an içimden ne geçti onu söylerim..
o sözcüklerde eğer şair isem.. yine şiirdir.. gibi bir algı.. onun itici kuvveti.. ana dinamiğidir.. gerçektende.. geçmişte aşık atışmalarına baktığımız zaman..
..anlık.. hazır cevaplar.. kuralı kaidesi içre.. üstelik nükteli ders verir latif.. vede uyaklı.. hece sayısı eşit.. kıtalar büyük ustalıkla bir nefes alımlık süre dahilinde inşaa ediliyordu..
bu ile birlik beraberlik içre.. özellikle günümüzde..
serbest türde şiir yazmanın getirdiği hareket serbestisi paralelinde.. uyak kafiye zorunluluğunun da ortadan kalkması.. her ne kadar.. üzerinde uzun boylu fazla düşünülmeden.. doğal şiir üretimini daha matah daha leziz kılsada..
ben yinede.. tekrar tekrar ayıklanmış.. yıkanıp süzülmüş.. tozdan arınmış gerekirse.. tavuksuyu ilave edilmiş.. bir pirinçten yapılmış pilava.. her daim saygı duymuşumdur.. bu meyanda..
emeği kutsayan sistemler çöküp..
..makina çalışsın insan için üretsin.. her şey insan için diyenler dimdik ayakta olmasına rağmen..
yinede ben emeğe saygı duyarım.. tekrar tekrar.. yıkanacak o buğday.. çörtenden kirli su akıp.. gözer kalbur hak ne verdi ise.. kapçuğu kavuzu samanı alınacak.. taş dibekte.. döğülecek.. kepeği savrulacak.. hormonsuz.. yüzde yüz doğal domatesi keki biberi yoğurdu el emeği harman edilip..
.. tahrana piştiği zaman ağızda tat bırakacak..
öyle ruşeymi alınmış.. bol maya katılmış.. özsüz.. ııh..
.. bu vesile ilede .. gösterdiği çaba sebeb.. bir kez daha kutlarım..
Gönlü güzel,sözü güzel şiiri ve şairini kutlarım,şiir yolunda rastladığım ilk günden beri duygu dolu yüreğini her sayfada hissettim...
sevgili şair Nimet hanımın şiirini burada görmek ne güzel...amma velakin iş şiir olunca Nimet Hanımda olsa...sözümüzden geri durmayız...
...Nimet Hanım doğaçlama yazar...yani bir seferde çıkarır şiiri...ancak bu şiirin üzerinde oynadığı belli oluyor...keşke ilk haliyle kalsaymış...şiir ruhunu yer yer kaybetmiş...haliyle doğal akıcılığını da...ama o şairdir...sevgilerimle...LaraAçanba
kutladım günün şiirini....
sevgilerle
Muhterem Nimet Hanımefendi'yi bu güzel şiirden dolayı kutlarken, Üstad Sinyalî'nin sözünü ettiği 'Acem Kızı' türküsünün doğru söylenişini ve hikayesini sizlerle paylaşmak istedim:
Âşık Hüseyin ve Acem Kızı Türküsü (Âşık Feymâni Anlatması) Acem Kızı Türküsü'nü en derli toplu Âşık Feymani'nin anlatması olduğu için araştırmamıza ondan derlenen şeklini aldık. '
Eskiden Kadirli’nin varlıklı insanları eğlenmek için vilayetleri Adana’ya değil de, Adana’dan daha hareketli ve şen olan Ceyhan’a giderlerdi. Kadirliler
ürünlerini bile Ceyhan’da satarlar ve ihtiyaçlarını da Ceyhan’dan temin ederlerdi. Kadirliler Ceyhan’a giderken Ceyhan Nehri’ni “gemi” dedikleri, ağaçtan yapılmış sal ile geçerlerdi. Kadirli’nin zengin ve ağaları Ceyhan’daki pavyonlarda eğlenir, han denilen, üstü otel, altı da atların ahırı olan büyük binalarda kalırlardı.
Bir gün yine Ceyhan’a gittiklerinde, Ceyhan Irmağı kenarında bir pavyonda bir tiyaturanın (şimdiki pavyonlardaki dans ve eğlencenin adı) olduğunu
ve bu tiyaturada Acem Kızı adında dans eden bir zennenin bulunduğunu öğrenirler. Kadirli’nin zengin ve ağaları başka bir gün yanlarına Âşık Hüseyin’i de
alıp Ceyhan’a Acem Kızı’nı seyretmeye giderler. Tiyatura başlar, Kadirlililer tiyaturanın ön tarafına Âşık Hüseyin’le oturuyorlar. Acem Kızı parmaklarında zillerle, hem şarkı söylüyor hem de dans ediyor. Bu durumdan hem Kadirlililer
hem de Âşık Hüseyin çok etkileniyorlar. Kadirlililer tiyatura yani pavyon sahibinden izin alarak Âşık Hüseyin’in Acem Kızı’na bir türkü söylemesini
istiyorlar. Durumu Acem Kızı’na da söylüyorlar. Acem kızı da buna razı oluyor ve Âşık Hüseyin’in karşısına geçiyor. Âşık Hüseyin sazını eline alıyor ve bakalım Acem Kızı’na ne söylüyor:
Çırpınıp da şanoya da çıkınca
Eğlen şanoda da kal Acem Kızı
Uğrun uğrun kaş altından bakınca
Can telef ediyon bil Acem Kızı
Gözlerin olmuştur zemzem dolabı
Kaşın eder Beyrut ile Halep'i
Kıvrılmış saçların sırma kelebi
Gün vurdukça parlar tel Acem Kızı
Amerika kurban çatık kaşına
Avrupa, Belçika düşmüş peşine
İngiliz, Fransız köle döşüne
Bir de Alman kurban bil Acem Kızı
Seni gören âşık neylesin canı
Yumdukça gözünden döker mercanı
Burnu fındık ağzı kahve fincanı
Şeker mi şerbet mi dil Acem Kızı
Seni gördüm yüreciğim sızılar
Ak gerdanda dizim dizim gaziler
Çark elinden çıkma gibi pazılar
Altın burma takmış kol Acem Kızı
Canım kurban olsun ikrar güdene
Belin ince, boyun benzer fidana
Ateşine yanmış Tarsus, Adana
Nasıl zil vuruyor el Acem Kızı
Şahin gibi yükseğinde düneği
Avrupa’dan gelmiş cansız bineği
Berber aynasından duru yanağı
Akıyor dudaktan bal Acem Kızı
Kaşlar arasında Zühre yıldızı
Seni görenlere düşer bir sızı
Gerdan beder beder, dudak kırmızı
Açılmış yanakta gül Acem Kızı
Âşık Hüseyin’im söyler söz olur
Çok sallanma güzel sana göz olur
Mısır’ı Bağdat’ı versem az olur
Ara menendini bul Acem Kızı
Türküden sonra Acem Kızı dans etmeye başlar,başlar ama Acem Kızı’nın aşkı Âşık Hüseyin’in içine, Âşık Hüseyin’in aşkı da Acem Kızı’nın içine kor gibi düşer. Kadirli’nin ağaları, Âşık Hüseyin’i de yanlarına alıp Kadirli’ye dönerler.
Âşık Hüseyin, Acem Kızı’nın aşkıyla yanar tutuşur. Ver elini Ceyhan der ve bir gün yola düşer. İki üç gün sonra Ceyhan’a varır. Acem Kızı’nı bulur, konuşup tekrar anlaşırlar. Acem Kızı Âşık Hüseyin’i yanından ayırmaz. Âşık Hüseyin’in karısı Kadirli’de çocuklarıyla kalakalır. Günleri haftalar böyle geçerken Adana’nın tanınmış ağalarının birinin oğlu da o sırada meşhur Acem Kızı’nı duyar ve
Ceyhan’a gelir. Burada Acem Kızı’na âşık olur. Pavyon sahibine büyük paralar vererek Acem Kızı’nı alır ve Adana’ya gidecekken Âşık Hüseyin’in haberi olur. Âşık Hüseyin Acem Kızı’nın olduğu yere koşar, bu sırada ağanın oğluyla Acem Kızı arabayla hareket etmek üzeredir. Âşık Hüseyin durumu anlar, olduğu yere oturur. İşte o zaman Âşık Hüseyin sazını eline alır, ağlayı ağlayı giden Acem Kızı’na yaşlı gözleriyle bakalım ne söyler:
Dayanamam gayrı ben bu hasrete
Ya beni de götür ya sen de gitme
Ateş-i aşkına yakma çıramı
Ya beni de götür ya sen de gitme
Ahtı amanımız vardı seninle
Gönül mü eğledin yoksa benimle
Kavli kasem eylemiştik yeminle
Ya beni de götür ya sen de gitme
Sen gidersen kendim berdar ederim
Bülbül gül dalına konmaz niderim
Elif kaddim büker keman ederim
Ya beni de götür ya sen de gitme
Aşk-ı muhabbetle düştük dillere
Bu hasretlik beni salar çöllere
Bırakıp da gitme gurbet ellere
Ya beni de götür ya sen de gitme
Yâr sineme vurdun kızgın dağları
Viran koydun mor sümbüllü bağları
Hüseyin’im geçiyor gençlik çağları
Ya beni de götür ya sen de gitme
Âşık Hüseyin daha sonraları Acem Kızı’nınAdana’ya gittiğini öğrenir. Zaten Acem Kızı da Âşık Hüseyin’in fakir olduğunu öğrenince nazlanmadan gider. Âşık Hüseyin yine yollara düşer. Adana’ya varır; fakat Acem Kızı’nın olduğu yere pek yaklaşamaz. Uzun zaman Adana kahvelerinde saz çalıp türkü söyler. Bir gün fırsatını bulup Acem Kızı’na yaklaşır. Acem Kızı, Âşık Hüseyin'den kendisini kaçırmasını ister. Âşık Hüseyin kaçırsa ki nereye götürecek, hem fakir, hem evli. Âşık Hüseyin Acem Kızı’nı oyalamaya başlar. O sırada Maraş beylerinden biri Adana’ya gelir, Acem Kızı’nın güzelliğini, şanını,
şöhretini duyar. Acem Kızı’nın olduğu tiyaturaya gider. Acem Kızı ile tanışır, onu pavyon hayatından kurtarıp hanımı yapacağını söyler. Acem Kızı da o hayattan bıktığı için Maraş Beyinin teklifini kabul eder. Âşık Hüseyin’den de artık ümidini kesmiştir. Maraş beyi tiyatura sahibine bolca para verip Acem Kızı’nı götürür. Âşık Hüseyin tiyaturaya gelir ki ne görsün, Acem Kızı gitmiş. Bunun üzerine alır
sazı eline bakalım ne söyler:
Bilemedim kıymetini kadrini
Hata benim günah benim suç benim
Eliminen içtim aşkın zehrini
Hata benim günah benim suç benim
Kader aramıza çekti bir perde
Yoksulluk düşürdü çaresiz derde
Affetmem kendimi ulu mahşerde
Hata benim günah benim suç benim
Körümüş gözlerim görmedim önü
Boşuna yormuşum eyvah ben beni
Bilirim göremem bir daha seni
Hata benim günah benim suç benim
Hüseyin’i yandırdın yâr ataşlara
Daha sürme çekme kalem kaşlara
Vursam da başımı taştan taşlara
Hata benim günah benim suç benim
beder beder: Domur domur(tomurcuk)
dünek: Tünek
bellur: Billur
Sivaz: Sivas
kelep: İplik yumağı, İplik çilesi
çark evi: Torna dükkanı
Acem Kızı Maraşlı beyle Maraş’a gider, ev hanımı olur, çoluk çocuk sahibi olur. Daha sonraları bu hanımın çocuklarından biri Maraşlı hemşehrileri
tarafından devletin önemli bir makamına getirilir.
Âşık Hüseyin de bu hasrete dayanamaz, karısının ve çocuklarının yanına döner. Çevreden utandığı için karısını ve çocuklarını yanına alır, evini yükletir,
Elbistan’ın Erçene köyüne, elinin aşiretinin içine döner. O köyde evlenen bir kızının da âşık olduğunu, Kozan’ın Bucak köyünden Âşık Hazım Demirci anlatırdı. Âşık Feymani bu türkünün nasıl derlendiği hakkında şu bilgileri veriyor.
'Bu Âşık Hüseyin hikâyesini Kadirli ve Kozan yörelerinin yaşlı insanları anlatırlardı. Bu hikâyeyi; Kadirli’nin Araplı (Döğenli) köyünden Küçük İbrahim
lakaplı İbrahim Erdoğan’dan, Kozan’ın Bucak köyünden Deli Hazım lakaplı Hazım Demirci ile Kadirli’nin Çaygeçit köyünden Âşık Ali Gezer’den(Ali
Kocaçiftçi) ilk âşıklık yaptığım 1968 sonbaharında köyleri gezdiğim sıralarda belledim'.
Derleyen: Erman Artun, Ayhan Karakaş Kaynak Kişi: Osman Taşkaya
(Âşık Feymani) , 1942, İlkokul, Âşık, Azaplı/Kadirli/Osmaniye
Bu şiir ile ilgili 52 tane yorum bulunmakta