Acem kızı Şiiri - Yorumlar

Yüksel Nimet Apel
2964

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Bir sabah bakarım ki
Erken baharlar açmış yanaklarında
Anidir değişimlerin
Bazı da çiğ yağar güllerinin üzerine
Değişir mevsimlerin ivedi
Dolular vurur gülüşlerini

Tamamını Oku
  • Hamit Körken
    Hamit Körken 03.04.2012 - 23:10

    Elimden gelse
    Yasaklardım tüm insanlara
    Ateşle oynamayı
    Sevgiyle ısınmayı öğütlerdim
    Kanaatle doymayı
    Kalbleriyle beslenmeyi
    Umutlarıyla güçlenmeyi
    Gözleriyle yaşama seslenmeyi

    Lakin; söz geçmiyor işte!
    Ateşle oynayan insancıklara
    Cısın ne olduğunu dahi öğrenememiş
    Büyüyememiş çocuklara....

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Demircan
    Hüseyin Demircan 03.04.2012 - 21:34

    olumlu yada olumsuz bir görüş belirtildiğinde.. ve kimseye hakaret edilmediğinde..

    beğendiğiniz yorumu tutup beğenmediğinizi silmek adil davranış olmadığı kanaati taşıyorum..

    Kemal beyin yazısını baştan sona okudum.. sadece ve sadece.. bir bayanın bir bayana sevgi duymasını ifade eden..
    sözcük.. lezbiyen dışında.. hakaret içeren kötü kaba söz bulamadım..
    Bu gün Mevlananın.. GÖnül bağı muhabbetle derin sevgi ile bağlı olduğu Şemse sevgisini.. yine bir erkeğin erkeğe olan ilgisini algılanışı farklı bir sözcükle açıklansa.. rahatsız olup silebilir en doğal hakkı.. ancak.. önceden bunu dialog yolu ile bildirmesi.. Kemal bey yazınızdan rahatsız oldum lütfen düzeltin yoksa sileceğim demesi şık olurdu diye düşünüyorum.. yoksa ne Kemal beyi Ne Yüksel hanımı yeterince tanırım ancak ikisinin de oldun belli bir yaş mevkine gelmiş sağduyulu kimseler olduğu bilinci ile bir kırgınlığa mehal vermeden bunun düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum..

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay 03.04.2012 - 19:44

    zenne ve ona aşık olan maşuk!..hımmm!..ikisi de erkek mi yani bunlar,sevgili Binboğa!..aklım almadı valla,özürle..:)))

    saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay 03.04.2012 - 19:39

    kutluyorum sevgili Apel'i..sevgilerimle...

    emanetçi bir pc'den ancak bu kadar yazabildim,özürle...:))

    Cevap Yaz
  • Hamdi Korkmaz
    Hamdi Korkmaz 03.04.2012 - 19:25

    Sevgili Nimet hanım, şiiriniz çok güzel,fakat göze batan küçük ayrıntılara değinmek istedim.Mesela ''çiy yağar''ifadesi ,yağma değil de düşme olarak verilseydi,sanırım daha hoş olacaktı,Çünki ''çiy'' yağmur değilde bir sis olayıdır. Hal böyle olunca düşme ifadesi daha uygun düşecekti.
    Şiirin başında güle atıfta bulunduğunuz için.Babilin asma bahçeleriyle uyuşmamış.
    Acem ;İran ve fars ,kültürüne yakın olanlar adına kullanılan bir ifade olduğu için.Bizim kültürümüzede çok etkisi olmuştur.

    saçlarından merdivenler ör
    ör ki
    gönlünden gönlüme
    köprüsü olsun sevdanın

    Bu yukarıdaki ifade şöyle olsaydı daha akla yatkın ve anlaşılır olur du.
    Mesela;
    saçlarından merdivenler ör
    ör ki
    Gözlerimden gönlüme
    köprüsü olsun sevdanın.

    sizi ve bu güzel şiirnizi kutlar,başarılarınızın devamını dilerim.
    selam ve saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Demircan
    Hüseyin Demircan 03.04.2012 - 17:23

    yüzgeçleri engin suLara AçanbAlık olmalıdır.. şair bir bakıma şİir yazarken..

    ..hoş.. müthiş bir kendine özgüven.. şairin olmaz ise olmazıdır.. ben işimin ustasıyım hata yapmam.. o an içimden ne geçti onu söylerim..

    o sözcüklerde eğer şair isem.. yine şiirdir.. gibi bir algı.. onun itici kuvveti.. ana dinamiğidir.. gerçektende.. geçmişte aşık atışmalarına baktığımız zaman..

    ..anlık.. hazır cevaplar.. kuralı kaidesi içre.. üstelik nükteli ders verir latif.. vede uyaklı.. hece sayısı eşit.. kıtalar büyük ustalıkla bir nefes alımlık süre dahilinde inşaa ediliyordu..

    bu ile birlik beraberlik içre.. özellikle günümüzde..
    serbest türde şiir yazmanın getirdiği hareket serbestisi paralelinde.. uyak kafiye zorunluluğunun da ortadan kalkması.. her ne kadar.. üzerinde uzun boylu fazla düşünülmeden.. doğal şiir üretimini daha matah daha leziz kılsada..

    ben yinede.. tekrar tekrar ayıklanmış.. yıkanıp süzülmüş.. tozdan arınmış gerekirse.. tavuksuyu ilave edilmiş.. bir pirinçten yapılmış pilava.. her daim saygı duymuşumdur.. bu meyanda..
    emeği kutsayan sistemler çöküp..
    ..makina çalışsın insan için üretsin.. her şey insan için diyenler dimdik ayakta olmasına rağmen..
    yinede ben emeğe saygı duyarım.. tekrar tekrar.. yıkanacak o buğday.. çörtenden kirli su akıp.. gözer kalbur hak ne verdi ise.. kapçuğu kavuzu samanı alınacak.. taş dibekte.. döğülecek.. kepeği savrulacak.. hormonsuz.. yüzde yüz doğal domatesi keki biberi yoğurdu el emeği harman edilip..
    .. tahrana piştiği zaman ağızda tat bırakacak..
    öyle ruşeymi alınmış.. bol maya katılmış.. özsüz.. ııh..
    .. bu vesile ilede .. gösterdiği çaba sebeb.. bir kez daha kutlarım..

    Cevap Yaz
  • Xalide Efendiyeva
    Xalide Efendiyeva 03.04.2012 - 17:17

    Gönlü güzel,sözü güzel şiiri ve şairini kutlarım,şiir yolunda rastladığım ilk günden beri duygu dolu yüreğini her sayfada hissettim...

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 03.04.2012 - 14:59

    sevgili şair Nimet hanımın şiirini burada görmek ne güzel...amma velakin iş şiir olunca Nimet Hanımda olsa...sözümüzden geri durmayız...
    ...Nimet Hanım doğaçlama yazar...yani bir seferde çıkarır şiiri...ancak bu şiirin üzerinde oynadığı belli oluyor...keşke ilk haliyle kalsaymış...şiir ruhunu yer yer kaybetmiş...haliyle doğal akıcılığını da...ama o şairdir...sevgilerimle...LaraAçanba

    Cevap Yaz
  • Necla Develi
    Necla Develi 03.04.2012 - 14:48

    kutladım günün şiirini....
    sevgilerle

    Cevap Yaz
  • Mehmet Binboğa
    Mehmet Binboğa 03.04.2012 - 14:39

    Muhterem Nimet Hanımefendi'yi bu güzel şiirden dolayı kutlarken, Üstad Sinyalî'nin sözünü ettiği 'Acem Kızı' türküsünün doğru söylenişini ve hikayesini sizlerle paylaşmak istedim:


    Âşık Hüseyin ve Acem Kızı Türküsü (Âşık Feymâni Anlatması) Acem Kızı Türküsü'nü en derli toplu Âşık Feymani'nin anlatması olduğu için araştırmamıza ondan derlenen şeklini aldık. '

    Eskiden Kadirli’nin varlıklı insanları eğlenmek için vilayetleri Adana’ya değil de, Adana’dan daha hareketli ve şen olan Ceyhan’a giderlerdi. Kadirliler
    ürünlerini bile Ceyhan’da satarlar ve ihtiyaçlarını da Ceyhan’dan temin ederlerdi. Kadirliler Ceyhan’a giderken Ceyhan Nehri’ni “gemi” dedikleri, ağaçtan yapılmış sal ile geçerlerdi. Kadirli’nin zengin ve ağaları Ceyhan’daki pavyonlarda eğlenir, han denilen, üstü otel, altı da atların ahırı olan büyük binalarda kalırlardı.

    Bir gün yine Ceyhan’a gittiklerinde, Ceyhan Irmağı kenarında bir pavyonda bir tiyaturanın (şimdiki pavyonlardaki dans ve eğlencenin adı) olduğunu
    ve bu tiyaturada Acem Kızı adında dans eden bir zennenin bulunduğunu öğrenirler. Kadirli’nin zengin ve ağaları başka bir gün yanlarına Âşık Hüseyin’i de
    alıp Ceyhan’a Acem Kızı’nı seyretmeye giderler. Tiyatura başlar, Kadirlililer tiyaturanın ön tarafına Âşık Hüseyin’le oturuyorlar. Acem Kızı parmaklarında zillerle, hem şarkı söylüyor hem de dans ediyor. Bu durumdan hem Kadirlililer
    hem de Âşık Hüseyin çok etkileniyorlar. Kadirlililer tiyatura yani pavyon sahibinden izin alarak Âşık Hüseyin’in Acem Kızı’na bir türkü söylemesini
    istiyorlar. Durumu Acem Kızı’na da söylüyorlar. Acem kızı da buna razı oluyor ve Âşık Hüseyin’in karşısına geçiyor. Âşık Hüseyin sazını eline alıyor ve bakalım Acem Kızı’na ne söylüyor:

    Çırpınıp da şanoya da çıkınca
    Eğlen şanoda da kal Acem Kızı
    Uğrun uğrun kaş altından bakınca
    Can telef ediyon bil Acem Kızı

    Gözlerin olmuştur zemzem dolabı
    Kaşın eder Beyrut ile Halep'i
    Kıvrılmış saçların sırma kelebi
    Gün vurdukça parlar tel Acem Kızı

    Amerika kurban çatık kaşına
    Avrupa, Belçika düşmüş peşine
    İngiliz, Fransız köle döşüne
    Bir de Alman kurban bil Acem Kızı

    Seni gören âşık neylesin canı
    Yumdukça gözünden döker mercanı
    Burnu fındık ağzı kahve fincanı
    Şeker mi şerbet mi dil Acem Kızı

    Seni gördüm yüreciğim sızılar
    Ak gerdanda dizim dizim gaziler
    Çark elinden çıkma gibi pazılar
    Altın burma takmış kol Acem Kızı

    Canım kurban olsun ikrar güdene
    Belin ince, boyun benzer fidana
    Ateşine yanmış Tarsus, Adana
    Nasıl zil vuruyor el Acem Kızı

    Şahin gibi yükseğinde düneği
    Avrupa’dan gelmiş cansız bineği
    Berber aynasından duru yanağı
    Akıyor dudaktan bal Acem Kızı

    Kaşlar arasında Zühre yıldızı
    Seni görenlere düşer bir sızı
    Gerdan beder beder, dudak kırmızı
    Açılmış yanakta gül Acem Kızı

    Âşık Hüseyin’im söyler söz olur
    Çok sallanma güzel sana göz olur
    Mısır’ı Bağdat’ı versem az olur
    Ara menendini bul Acem Kızı

    Türküden sonra Acem Kızı dans etmeye başlar,başlar ama Acem Kızı’nın aşkı Âşık Hüseyin’in içine, Âşık Hüseyin’in aşkı da Acem Kızı’nın içine kor gibi düşer. Kadirli’nin ağaları, Âşık Hüseyin’i de yanlarına alıp Kadirli’ye dönerler.
    Âşık Hüseyin, Acem Kızı’nın aşkıyla yanar tutuşur. Ver elini Ceyhan der ve bir gün yola düşer. İki üç gün sonra Ceyhan’a varır. Acem Kızı’nı bulur, konuşup tekrar anlaşırlar. Acem Kızı Âşık Hüseyin’i yanından ayırmaz. Âşık Hüseyin’in karısı Kadirli’de çocuklarıyla kalakalır. Günleri haftalar böyle geçerken Adana’nın tanınmış ağalarının birinin oğlu da o sırada meşhur Acem Kızı’nı duyar ve
    Ceyhan’a gelir. Burada Acem Kızı’na âşık olur. Pavyon sahibine büyük paralar vererek Acem Kızı’nı alır ve Adana’ya gidecekken Âşık Hüseyin’in haberi olur. Âşık Hüseyin Acem Kızı’nın olduğu yere koşar, bu sırada ağanın oğluyla Acem Kızı arabayla hareket etmek üzeredir. Âşık Hüseyin durumu anlar, olduğu yere oturur. İşte o zaman Âşık Hüseyin sazını eline alır, ağlayı ağlayı giden Acem Kızı’na yaşlı gözleriyle bakalım ne söyler:


    Dayanamam gayrı ben bu hasrete
    Ya beni de götür ya sen de gitme
    Ateş-i aşkına yakma çıramı
    Ya beni de götür ya sen de gitme

    Ahtı amanımız vardı seninle
    Gönül mü eğledin yoksa benimle
    Kavli kasem eylemiştik yeminle
    Ya beni de götür ya sen de gitme

    Sen gidersen kendim berdar ederim
    Bülbül gül dalına konmaz niderim
    Elif kaddim büker keman ederim
    Ya beni de götür ya sen de gitme

    Aşk-ı muhabbetle düştük dillere
    Bu hasretlik beni salar çöllere
    Bırakıp da gitme gurbet ellere
    Ya beni de götür ya sen de gitme

    Yâr sineme vurdun kızgın dağları
    Viran koydun mor sümbüllü bağları
    Hüseyin’im geçiyor gençlik çağları
    Ya beni de götür ya sen de gitme

    Âşık Hüseyin daha sonraları Acem Kızı’nınAdana’ya gittiğini öğrenir. Zaten Acem Kızı da Âşık Hüseyin’in fakir olduğunu öğrenince nazlanmadan gider. Âşık Hüseyin yine yollara düşer. Adana’ya varır; fakat Acem Kızı’nın olduğu yere pek yaklaşamaz. Uzun zaman Adana kahvelerinde saz çalıp türkü söyler. Bir gün fırsatını bulup Acem Kızı’na yaklaşır. Acem Kızı, Âşık Hüseyin'den kendisini kaçırmasını ister. Âşık Hüseyin kaçırsa ki nereye götürecek, hem fakir, hem evli. Âşık Hüseyin Acem Kızı’nı oyalamaya başlar. O sırada Maraş beylerinden biri Adana’ya gelir, Acem Kızı’nın güzelliğini, şanını,
    şöhretini duyar. Acem Kızı’nın olduğu tiyaturaya gider. Acem Kızı ile tanışır, onu pavyon hayatından kurtarıp hanımı yapacağını söyler. Acem Kızı da o hayattan bıktığı için Maraş Beyinin teklifini kabul eder. Âşık Hüseyin’den de artık ümidini kesmiştir. Maraş beyi tiyatura sahibine bolca para verip Acem Kızı’nı götürür. Âşık Hüseyin tiyaturaya gelir ki ne görsün, Acem Kızı gitmiş. Bunun üzerine alır
    sazı eline bakalım ne söyler:

    Bilemedim kıymetini kadrini
    Hata benim günah benim suç benim
    Eliminen içtim aşkın zehrini
    Hata benim günah benim suç benim

    Kader aramıza çekti bir perde
    Yoksulluk düşürdü çaresiz derde
    Affetmem kendimi ulu mahşerde
    Hata benim günah benim suç benim

    Körümüş gözlerim görmedim önü
    Boşuna yormuşum eyvah ben beni
    Bilirim göremem bir daha seni
    Hata benim günah benim suç benim

    Hüseyin’i yandırdın yâr ataşlara
    Daha sürme çekme kalem kaşlara
    Vursam da başımı taştan taşlara
    Hata benim günah benim suç benim

    beder beder: Domur domur(tomurcuk)
    dünek: Tünek
    bellur: Billur
    Sivaz: Sivas
    kelep: İplik yumağı, İplik çilesi
    çark evi: Torna dükkanı
    Acem Kızı Maraşlı beyle Maraş’a gider, ev hanımı olur, çoluk çocuk sahibi olur. Daha sonraları bu hanımın çocuklarından biri Maraşlı hemşehrileri
    tarafından devletin önemli bir makamına getirilir.
    Âşık Hüseyin de bu hasrete dayanamaz, karısının ve çocuklarının yanına döner. Çevreden utandığı için karısını ve çocuklarını yanına alır, evini yükletir,
    Elbistan’ın Erçene köyüne, elinin aşiretinin içine döner. O köyde evlenen bir kızının da âşık olduğunu, Kozan’ın Bucak köyünden Âşık Hazım Demirci anlatırdı. Âşık Feymani bu türkünün nasıl derlendiği hakkında şu bilgileri veriyor.
    'Bu Âşık Hüseyin hikâyesini Kadirli ve Kozan yörelerinin yaşlı insanları anlatırlardı. Bu hikâyeyi; Kadirli’nin Araplı (Döğenli) köyünden Küçük İbrahim
    lakaplı İbrahim Erdoğan’dan, Kozan’ın Bucak köyünden Deli Hazım lakaplı Hazım Demirci ile Kadirli’nin Çaygeçit köyünden Âşık Ali Gezer’den(Ali
    Kocaçiftçi) ilk âşıklık yaptığım 1968 sonbaharında köyleri gezdiğim sıralarda belledim'.

    Derleyen: Erman Artun, Ayhan Karakaş Kaynak Kişi: Osman Taşkaya
    (Âşık Feymani) , 1942, İlkokul, Âşık, Azaplı/Kadirli/Osmaniye

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 52 tane yorum bulunmakta