Ayder açık yeşil yailası’ndan –ve Little 15 küçük kız DM, haddizatında Lyla Oasis’ten her ne şekilde (ise) - Dicle ve Fırat birleşmesi; Kafdağlarından ardın’dan senin, Anka kuşu Ankara an’ımız mı kara.. Yoksa da anı’mız, uçan, süzülen, konmayan yabani ama evcil Tanrı Ra mı gerçek zerafet inceliği’nden zümrüdüanka? ... Her halikarda, artık sırtına binildiğinde Kafdağı’ndan gelecek, dönecek!
Her halikarda, her şekilde, rüyaya ayılası; cerahata namaz duran bir baba(ymış) , Kaz Dağları ibriği’nden içtiği suyla işinden döndürülmeye bayılmaya! ! !
Ve Sarıkız, hala kazları besliyor: Nils uçan kaz, buradan mı doğdu; Fin hamamı rengeyikliği’nin Türk evereni-Santa Claus’undan bereketlisi gibi?
*
Doğu’yla Batı arasına bir yarımada kültü ‘Türkiye Türkleri tükenmez türküsü’, ne tam bir ada ne de tüm anakara ya da kıta, asla yokolmayacak ülküsü ki gücü …
Kocaman yarma, ışıl çamlar’ın kapladığı Roswell efsunu kapsaması gibi bir alan’da suçlayacak bir şey yok –aşk ki sevi nedenleri’nden ötürü.
Akarsu gibi zıplayarak dökülen, kabına sığmayan reçine kütleleri; Huckleberry Finn’in anneannesinden kaçırdığı ‘saf, arı reçel kavanozu-çocukluk düşü’..
Saldırganlığa savunmak, iki şekil tekkalp bir eylemdar eylemdir, sessizlikse savunma’nın sadece bir bileşeni. Ama bileşen olmazsa dal da olmazdı, ağaca yaprak ışıttıran..
Ve sonunda; dökülen reçinelerin ‘sayfiye gecesini –canlı renkli neşter bukalemunu’ndan ayıran- ağustos böcekleri arasında ıssız geçirdiğin hasbelkader, obir garip durak’ ısıtan meltemsi nağmeleri eşliğinde; yelkenler fora savunma eylemini taşıyan ‘Büyük Patlama-belirsiz Fred Hoyle’ninDurgun Durumu’na…
Ama gene taştı.
Siyah potin üzerine –güzel yuva anneleri’nin beşik ninnileri’nin- beyaz bez işlemeli –boz yahut boza- Genelkurmay yapı bekçiliği’nden kahraman Mehmetçik gibi ak gölgeler ile ila ‘anlamlı ışıldayan cüppeleriyle, yüksek- Anayasa ve Danıştay yargıçları koşturuyor bir ormanda doludizgin.
Sonra bakıyorsun, karıncalar, her yana yemlerle, kendileri için, kocaman, kirlimsi gibi sarımtrak, onların kendileri için küçük sarı çalılarla.. Onları taşıyarak kamburlarına hararetle, koşuşuyorlar evi yuvalarına geri girmeye…
_ “Çalı çırpı, çalı çırpı.
_ Saçını süpürge eden ana, kendiyle saç saça baş başa, Büyükoda’ya* döndüğünde! ”
Oran mı Ankara’daki, bu orman, AOÇ’tan ulaşılan –ulaşıl an-; koşuyolu toprak yolu’nun, geçit uçma’lara toprak değil devlet taşıdığı?
Devrim öncesi ‘Damdaki Kemancı’; .. St. Petersburg İstanbul’sa, Ankara mı Moskova? Albayrağı taşıyan şehitliği’ne açıldı mı toprak altı, en ak bir battaniye..
Ve kırmızı, kızıl. Mavi ise, hem açık hem de derin mavi derince! ! ...
*
Pike kamikazeleri-Uzak ufuklar Ustinov’u, katıksız umudun aşerdiği; ha saf ve masum, düşünmeyenYörük ha da Söğüt işçisi –Gelinderesi saklı orman’ında bir yerlerde- “‘herkesten haberli saklı’ tutmuş karlar” içinde açılıyor geçit cıvıldaşan kuşların harmonisi’nde bir cennete! !
*
Ve haykırıyorlar sanki tepeden bir yerden:
_ ‘Bebeyi düşürdük sürü dürten attan, gidiyorken doludizgin yaylada;
_ Topladı köylü kadınları çiçekleri sil baştan …’
Ve fısıldaşıyorla da ama ardından –(herkimse, her kimle) beşik kertmeliği hissiyatında zamanın durduğu, ve ‘katmerli Pantheon’ Asmalı Konak:
_ ‘…Ya hep, ya hiç. Ya hep ya hiç! ! ’
*
(Saçların boya olsa da dağa sen çıktın Sarıkız! ! !
(Kundak saran Gediz, Büyük ve Küçük Menderes’ler arasınca…
Ama, nedir yani, Bandırma mı Edirne mi?)
(Yine de) Tek dişi kalmış ön ek hormonu damızlığı -ki yanlış mı anlaşıla hayatın üzerine (senin) verdiği izdüşümleri- ne yapıyor? ?
Hadi, hadi! ! !)
Dicle ve Fırat’ın dinginleştiği o tüm kesme, doğurgan olsun süt vermede nifak asla emmemeye –‘ ve dahi’ emzirmemeye. Sonra orlardan ne atlılar doğar -tozu toprağa katan can havli- çavdar gibi, çavlayan gibi, sesi okyanusları anakaralar gibi - sert, dolgun, yılmayan- kabaran dalgalı yapan! ! ...
-
üzerinde düzeltilebilir
Kayıt Tarihi : 16.1.2007 00:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ek bölümler, açıklamalar: Kaz dağı efsanesi: kaz daglarına ait bir efsane olup, bir kaç şekilde rivayet edilmektedir.. 1. rivayet; çok uzun yıllar önce bu dağda güzelliği dillere destan bir kız yaşarmış, sarıkız derlermiş onun adına, uzun sarı saçlarından ötürü, tüm köy delikanlıları aşıkmış bu sarıkız'a... fakat onu çekemeyenler onun hakkında bir dedikodu uydurmuşlar, sözde sarıkız kötü yola düşmüş, başka başka insanlarla yatıp kalkıyormuş diyerek, sarıkız bu söylentilerin yalan olduğunu biliyor ama babasının bu söylentilerden etkilenmesini de gururuna yediremiyormuş, çareyi dağın zirvesine kaçmakta bulmuş. bir zaman sonra sarıkız'ın babası söylentilere dayanamayıp kızını öldürmek için dağa çıkmış, bir de bakmış sarıkız orada kazları besliyor ve davranışlarından hiç de kötü yola düştüğü anlaşılmıyormuş, bir baba için evladını öldürmek kolay değil tabiki, önce bir namaz kılayım demiş ve sarıkız'dan abdest alması için su istemiş, sarıkız ibriği tuttuğu gibi aşağıdan suyu almış ve babasına uzatmış, babası nereden buldun demeden ağzına aldığı suyun tuzlu olduğunu anlamış ve oracıkta bayılmış. sarıkız dağın zirvesinden uzandığı gibi denizden ibriğini doldurmuş.. bunun üzerine bu daga kaz dagları, zirvesıne de sarıkız adı verilmiş.. 2. rivayet; kaz dağlarında çok güzel bir kız yaşarmış ve adına da sarıkız derlermiş, gel zaman git zaman sarıkız'ın güzelliğini çekemeyenler onun hakkında kötü yola düştü diyerek dedikodu yaymaya başlamışlar ve onu lanetli ilan etmişler, babası da sarıkız'ı alarak kaz dağlarının zirvesine bırakmış.. sarıkız dağda dolaşırken yanına bir kaz gelmiş ve ona birkaç yumurta vermiş sarıkız bunları saklamış ve bir süre sonra kaz yavruları yumurtalarından çıkıp büyümüşler. günler günleri aylar ayları kovalamış bir gün kar ve tipiden yolunu şaşıran iki yabancı sarıkız'ın yaşadığı zirveye sığınmak zorunda kalmış. sarıkız bu yabancıları kurtarmış, beslemiş ve sağlıklarına kavuşturmuş.. bu yabancılar dağdan indikten sonra köy halkına 'kaz dağlarında çok güzel, ermiş bir kız yaşıyor' demişler. bu sözler sarıkız'ın köyüne, anne ve babasına ulaşmış.. anne ve baba çocuklarına duydukları özleme daha fazla dayanamayarak sarıkız'ın yanına gitmişler.. sarıkız zirvede onları bekliyormuş sevgi ve hasretle kucaklaşmışlar, bir ara baba kızından su istemiş, sarıkız hemen şimdi diyerek avuçları ile babasına su içirmiş, babası suyu nereden aldın deyince de 'elimi uzattım, denizden aldım' demiş, anne ve baba böylece kızlarının gerçekten ermiş olduklarını anlamışlar ve geri dönmüşler... 3. rivayet; sarıkız'ın babası yaşlanınca hacc'a gitmek ister ve kızını güre köyünde bir imam ailesine emanet eder.. uzun süren hac zamanında köy delikanlıları kıza evlenme teklifinde bulunurlar..kız bu teklifleri kabul etmeyince bunu gurur meselesi sayarak yorumlar üretmeye başlarlar.. yorumlar kısa zamanda dedikoduya ve iftiraya dönüşür.. baba hac'dan dönünce dışlanır ve kızını öldürmeye karar verir.. evden çıkınca kıza bozuk yumurta atanlar olur.. bu nedenle çocuklar ona sarıkız adını verirler.. köyün kenarına çıkıldığında sarıkız kendisine hakaret edenlere bunun yanlış olduğunu kabul ettiremeyince beddua eder.. baba ile sarıkız şimdiki sarıkız tepesine çıktıklarında baba abdest almak için kızından acele su ister.. ancak verilen suyun tuzlu olduğunu gören baba tatlı su ister. anında verilen tatlı sudan şüphelenen baba, niçin tuzlu su verdiğini sorar. kız da 'acele ettiğin için, denizden alıverdim' cevabını verir. bu durum karşısında kızının ermiş olduğunu anlayan baba pişman olur. kızına 'kızım ben sana inanmamakla büyük hata ettim, senden özür dilesem beni affedersin ama senin yüzüne bakacak halim kalmadı, en iyisi sen burada beni bekleyedur ben şöyle bir gezip geleyim' diyerek kızı yalnızlığa terkeder.. baba görünmez olunca dağın üzerine korkunç derecede siyah bir bulut çöker.. günler sonra baba'nın ölmüş bedenini dağın zirvesinde bulurlar... Eksisozluk.com - Sanırım bu, Rimbaud’un Ofelya’sındaki Illuminations bölümünebazı bazı -bazı bazı da Kubla Khan tarzını anımsatmış- şeklen andırıyor, gidişattaki örgüde fark edilenler bakımından vs. ancak sonra fark ettim. Belki de hiç (öyle) değildir… * eskiden aile içinde kull.dğımz Bir laf (anneanne evinin bir salonu, doğal türetme gibi bişey) Başı çizgili olan dizeler, italikle ve küçük yazıldı aslında. Ama burada çıkmadı. Ya da çıkmayacak :) Çift ve tek tırnaklı cümleler alıntı değil. Ancak tek tırnaklılar daha çok benden ve/ya da bazı cümle parçalarını ayırmak, çift tırnaklılarsa daha çok diğeri’nin sözlerini taşıyor, yansıtmaya çalışıyor cinsli… Beş bölüm. İkinci bölüm’deki yazılar’dan, cep tel mesaj bölümünde, ara ara, başlanan… Daha sonra farklı gelişti ve serpildi… Ocak 11 ’07 Perş. 21:37

TÜM YORUMLAR (1)