Aça-76b - Uzayeli Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Aça-76b - Uzayeli

ICNO ÖN HAZIRLIĞI B

A.
1. ÖLÜLER KERVANI

Hayvan leşleri kemirme-ön koşullu çiftleşme-doğalı bitkisel artıklar var.. çiçek veren,
ama mat bir alaşım ile renklenmiş ve çevredeki insanlar yiyor bu bitkilerden
bazen; onların çiçekleri çekirdeğinden çıkan meyvalarından! …
Ve capcanlı doğan bebekler ve yetişkinler –insanoğlu ise ağlayarak doğar ve
tanıyan doğayı- ölü bir özellik böylece kazanıyor bir başka mozaik.
Hepsinin de ütülü giysileri, gömlek gibi bir şey giyinmişler,
bu şekil, meyvaların üzerine atıflanmış küflü’ler!
Ve kan damlıyor onların her birinin dudaklarından, dişlerinden!
Giderek ölüyorlar yaşlanacakları yerde, dönemeden özlerine
vahşileşiyorlar, ölemiyorlar, sanki asla doğmamışlar
(bile) giydikleri aynı, farksız yedikleri, bir soruları yok..
gerçeklikleri tek! Ve bir kerede toplaştılar: telepati gibi...
hepsi aynı yöne yöneldi: güneşe doğru, bu geminin içindeki ufka doğru!
Dört ayak üzerine inerek, dillerini çıkartmış yürüyorlar:
yol götürüyor görünen onları ancak, şu şekilsiz lağım;
kirli sular üzerinde yürüyorlar hareket etmeyen bacaklarda,
su götürüyor onları; yüzey haddinde, lağımlar yüzeyde! ... ne arıyorlar…
Devrile kalka ve kendilerini çevire evrile sınırlarda, seğirtiyorlar parlak bir ışığa doğru.
inceden inceye bir ışık demeti süzülüyor havadaki mavi oksijenin, kıvrımlarında …
Fakat ilginç: adamlar konuşmadan anlaştılar az önce aralarında,
yürüyüşlerine devam ediyorlar hala şu an, nasıl iş?
bu cesetler, öylesine kararlı

Ku- Klux kapuşonu’nu zorunlu pelerinimin kapatarak -bir kedi-kesen misali,
yüreği sevgi dolu ne var ki- katıldım aralarına, neler göreceğimden habersiz,
kedersiz sürüklendim belki onlara bu benzer:
Karşıda bir silüet gözüküyor, uzakta, labrys baltası ile çakar’ımsı
yere vuruyor; birden yakınlaştı görüntü ve irtifa kaydettikçe fakat gölgeleşti!

2. RÜYAM'UĞLAK DÜŞANON`

Bakarak burnuna gözlerini içeri soktu;
bir yumru içinde kalmıştı içinde bundan öncesinde, demişler ona 'ukte':
Bak şimdi kovuklarına girdin burnun ötesinde ve onun gerisinde, ürktüler;
böcekler ve onlar börek partisi düzenlediler...
Ama sen şaşı olmuştun; nerde yemek tabağı, bulamadın.
böylece, tekrar ileri saldı gözlerini: 'en azından şehla olayım bari'
diye mırıldandı kıkır fıkır değil fedakarca ama ve umut dolu;
mağarasından çıkmadan başını uzattı gördü içeride,
gördü ileriyi, gördü ufuktaki geri'yi.
Kendi ateşinin önünde, gün batmaktaydı:
Ilıman kuşaklara akın etmeye yeltenmiş bazı
aklı kısa uzun saçlı buzul çağı adamları -nasıl düşünmüşlerse
- kafileler.. hareket halindeydi;
izleyen bunu, mağarasında sonra uykuya daldı,
buzdan döşeğinin üzerine;
kıvrıldı kaldı baş oyuncu, şaşı bebeklerini taşıyan pörtlek gözlerin Neondertal başı..
ıslıklarını mamutların işitmedi bile eğreti;
derin uyudu, keşfine dek aklın işletilişinin...

Ufka bakmasından sonra ve önce uyumasından,
kepçesini birini kulaklarından, tutmuştu;
şehlalık da düzelir diye, ve düzeldi de:
... Kanıt'ınca; burnu küçüldü, eridi,
yok olup
yok oldu gitti,
pinokyo etten kemikten oldu.

,

Ne var ki, uykusunda,
misafir girenleri’ni kulak kapakçık'larından;
daha sonra farketti bundan..
uyandığında...
Ki iyisi buydu:
yolun sonu'nun adına;
'geceler boyu düğün, bayram' kondu.

*

Giderek soğuyor da hava, ölüler ulaştı bu mağara adamı zamanı’na.
Ve ılıman kuşaklarına göçen hemcinslerini de fark ettiler onun.
ona ise elleyemediler, ateş yakıyor o, ve ateşin gerisinde uyudu.
Göçebelerden bir kaçını yakaladılar ve yediler.
Sezdirmeden ayrılacağım aralarından, hafifçe;
şuursuzluk kokuşkan bir aldatmacayla sıvıştım o alandan. …

B.
ÇIKMAYA İKİNCİL TIRTIL KOZASI (NOKTAGEÇİT2)

Ay'daki geç kocatan, yerçekimsiz karanlığın sunduğu siyah leke cinsinden
şekilsiz düzenlenen bir şenlik -lokma geçtiğinde boğazından, yerçekimsiz
ortamda iki yüz yıl yaşatan- gelecek adına düzenlenip düşen payımıza,
biz bunu mu istemiştik diye varmı ya da olacak mı şimdi veya ileride?

Şenlik ateşi, şenlik ateşi! tütsüyü yakın! siyahta mı ferahlayacağız?
Vitae Elysium, Oort Nebulae-through..
Pantheon! Negotiation! !
Coffin embraced under the big fire of our brotherhood
to this ordinary vampyre, what a good damned(!) ...

Ama Kün Kam im dew,
Christianity like mid upon hetero;
end is the beginning and the time’s its hero:
Let the sewing machine -of the golden heart, probably holden
-o'the sons of the Sun work!
and let the ceiling be grounds...
and as a unique ground for ceilings:
In harmony, live for anon.-alive-adventures and get the feeling! !
That's why you're gonna be reproduced and
reproduced, within a sunset noon! ...

C.
KÜÇÜK KIZ (2. İLETİ KOZA’DAN DOĞRU SIVIŞILAN HÜLYA)

Küçük kız, Küçük kız, şu küçük Kız.. (pek yargısız ve ……….
E,haydi canım takat! ! ! ! ! ! Denkleşmekte olan cenkleşmelerin,
sanki vakti hiç bitmeyen elçisi midir bayat kuyu-yar’ı-dibi bekleyişlerin?
geldiyse yazı geldiğinde tura, üstelik! ! ama tura tura’yken… )
pek sevgisiz ama, hani derler ya çilli ve kızıl saçlı olan öylesine cılız…
deşiyor gök-pare topları- seyrüseferlerinde erlik beyanatlarının kara güllelerinde uçuyor
kol kola.. Baron Munchausen ile…
dayanmışlar ve Türkler savaşlarında Viyana’yla.. kapılarında, onlar diyemeyeceğim onların:
Onlar diyemem ki başkalarına, onlar diyemem ki “Wie heisen Sie”ye..
sana ve bana, yediğim suyu içemem ki;
içtiğim suyu içebilirim ve içmediğim suyu içemem.. ‘küfür edeme’ ki (sen) sevgiye!

Ve Ortaçağ’ın yaban Tundra-Dünya döndüren şu iştahlı ama yavan iklimi’ne ne demeli!
:Bir Prusya mı? yok, hem değil,
hem de öyle. bak daha-fokur, sırtlan -ve ek olarak eklemsel hoş çakal,
bir ‘hoş çakal’- kazanları eşeyli organizmaların şu hümanist *
geçinen narsist (a) modernite sırtında çöreklenmiş de bir de soru
soruyor izafiyet’ten, dünya kurtarmaya meyilli şaşkın Einstein’dan ……

Biraz daha serbest bıraktım kendimi bu gece
(O da bence bu değildi, Rimbaud’da;
Bruno’nun haysiyet-şevklisi şavk-Kardinal’iydi.. yeterince:
Farkına vardı ve harekete bile geçti sadmesel filizlerin,
çağıran bas bas..
toprağın ana şefkatli koynundan..)
Biraz daha indim yıldızların özüne –
onların, kendi deyimimle ‘özüt tozları’ndaki dikit inerleri’ne.. ki bazen olur bunlar sarkıt,
mağaraların kadersiz savlarındaki sıvalarına
- çıkan kelimeler misali ağızdan,
sergilenen dizelerle ama dilin kemiği-deyişi-anolojisi bir
aktivasyon gibi çıkarsamalar çöreklenebilir bu bozavari ekşiliğinde
kımız nargileler insan –uyuşturan, değil körleştiren- güdüsü terim’leneme ‘yesi dürtülerine hayvansal …
Böyleyse faltaşı kesilmeli ustam-kartal-gözler.. yekpare çizerlerken havada;
bir pati gelse de kara kedinin haşin pençesinden,
gene de bir şahin’in insan omzuna konmaya hevesli-tavırlı……
yani her an açık kalmalı gözlemlemeye
*

Sentezi D.Gahan’ın: Küçük kız; *
Aslında her şeydir bu tümleme-tümleci olayı,
sen bundan mutlu olmalısın;
bu işin bir meyvası, tuhaf yemiş’i, bir –ufak ihtimal
- mağduru belki..olmaktan!

Yağış büyüsünün kar’ın göğünün –derin, al
al-mavi-hülyası ki gelen bu ardıl Şamanizmin de, Pagan-Druid kültünün ve atası-
özelliği kurşuni her ne kadar arz etmekte ise de çoğul bir kutsiyet, yine de sen aracı
değilsin aslen ve şuur dolu gereç niyetine burada bulunan vakıftan bozma olmayan
bir kötücül şirketin! Ya, bir o kadar vefakarsın, cefakeşsin, bırakıp da dökülmeyen bir şeysin!

Kim dedi ki, Kurt örümceği geldi ve edimledi nobran semirmeyi, o etraflı kemirdiğinde?
Bir Tarantula da değildi, kılcalı gibi salyalanan -beyin nöronları gibi orman
- humus tableti yazıtlarının hiyeroglif papirüsün.. balıklama atlayışı değil çivileme,
bamya yemeğinin…. oluşacak yumurtaları bu örümceğin…..
(insanın gözbebeğine izdüşümü, yumru düzlemler ila acı bir yakarış, onların bırakılışının;
çok kez dediğimin ancak tersine bu sefer,
tarzından ziyade bırakılışının!) çekirdeğine insan denilen’in vücudunun…….

Akşam keyfine değ(meyin, onun turşusu kurulamaz) in plaj yolunun ormanlık sayfiyesinin ve
nikbin, bir kolda var havlu. Merkezkaç etkisi midir aynı zamanda mes ul olan sapan etkisinden bir ya
da birkaç, öbek, bir de diyeyim salkım, gökcisimlerinin? Alay ile zenginleştirilesi olsa da –
bunaklık bir dolu alay. çünkü bana geliyor bu, çok eğlencelik; kendinden kurulu bu burgu…….
yol alış körpe kokusu çünkü taş attı bak göle değil oluşturulan gölete, bu yüzden
de korkusu bile gitmek ister amacına-yönük-uzlaşık ki sebebine dönük, kendi kendisiyle

D. (a)
Seyyah gibi gelenler buraya,
karınca kararınca meddahlar başrollerin kapıyorlar içindeki karmaşanın, başrolünü -
karınca komedyasında!
Geldiğim yerde, burası da aynı, pek klişe;
komedi-yolculuğa denk gelebilen ise ….

(Kocaman Tv’ye bakıyor Omega.. buz gibi gözlerle
Ve yine kendisi çıktı orada;
Demek ki bu çalışmıyor, bu makina bir ayna:
“Hi, big brother. How’s your ass… *
Haydi Neville, haydi.. kısa kes… )

Sırça akciğerler ahizesi, bir ahizenin kendisi:ulaştıran.....
Avizesinin kirli yükselti tavanın yüzeyine
dön krizalit! Aşağıya yüz döndüğünde bir sürü dikit..
koşan bir ahu çimen gözbebeklerinde............

Bereket bir sızıntı buldum bu ıpıssız yerde
Açılan yarık bir odaya iteledi...
Dağlardan geldiğim..
Patikanın kesildiği noktada …….

Karşımda
bir ekran duruyor:
(“Hi, big brother. How’s your ass? ”
Neville konuştu.)
Parazitleri salıyor meraklı, tutarsız gözlere;
Günlük vadesi bitmiş televizyon gibi.
Elledim…
Sanki daha yoğunlaştı elim
Ve ağırlaştı, ama
zerreleri –uçuşan- tutamadım.

*

Ve hareket-varboşluklar,
duvaryakarışlar -
bir evrenin- üç boyutlu mekan büyürken
uzay-zaman'ı da katıp yakına
ki dört adet üç tanecik muntazam uzam-budak, adaklardan ulaşılan sunak!
herkes tarafından olası bilinebilesi ve, bir de dedikleri zaman-
şarapnel etkisiyle gösteriyor kendisini.. aşk ile sevgi.


Düşündüğümüzde bir kişi için onun aşkını ve olası..onun arkadaşlarını
… da desek böyle arkadaşlardan her birine, her on yıla denk pasta üstündeki birer mum -
bir durum, sanki siperlik pususal, sıra dışı; elimizde demek kaldı, iki sayısı.
Bir de aileyi katın, hatta belki toplumu; şimdi elimizde, 3,5'luk-farkı! ...
:Yine de başarabilirim bu üç hanesi dahilindeki
ama ondan ayrıkmışçasına sergüzeşt-i fünunsıfatı..
sıfır nokta beş sayısına yarım porsiyon bir yamalı entari irdelemeyebilmeyi...
Tüm'den, 'üç artı sıfır nokta beş porsiyon derim buna; önceki dört boyuta katın bunu da!

Artık, hedefimiz şimdiki; olay nerde, bunu bulmak:
aslında daha zor olanı olmalıydı sebep'î, olayı'nın daha öncesinde bulmak;
ne var ki olmadı öyle veyahut erbunak bunağın tekiyiz biz.....
ilerlemeyen-sendromlu o yolun, giden elçileri olan her şeye rağmen
sadık.. kişiler olarak
yedi nokta beş kilometre-mihenk-taşı düşünürüz..
taşı düşürürüz:
Üç ve dört'den oluşan ve
üç buçuğun ‘yedi nokta beş boyut açısı’nı getiren bir karizma dımdızlak-mermi
ancak karizma sahibi de....
Ah, bu yel-güneşi’ne el açan taarruz! !

*
D. (b) BALON

Herkesi bekleyen zaman, işte!
Kovuğun içinde
Ve alınmayı bekliyor,
Arınmayı! ...
‘Buir’, mucize! ! *
yitişlerde bile...
ki alınmayı bekliyor

Ölümü tartan,
anti-tartar ve Pazar erken-sabahları;
kapıdan sızışan portakal satıcısı-mükellefi Mevlüt: *
Bu yel her yerde; seni tersleyen
bir çift mahmur gez-göz
ya da içinde senin, sonlu-
sınırsız uzay’ın eli ….

Uzay eli!
Uzayeli! ! ......

Yüzeyinin balonun,
kendi dahilinde-sıkı sıkıya yapıştığı
Gök ada sarmal-sümüklüböcekleri gibi –
Uzaklaşan devamlı
Ama sonlu da,
Şişirdiğince: Emek verilesi;
Balon: Uçurtmadır, çocuğun elindeki

Outro.

Ve musluk kıstı kendi devinimine barikatlar ören o küçük Çin Seddi’ni…
Öyle ya, suyu o açmamış mıydı…
Ne için akar durur bu su şerbet olmasından ziyade, özümsenen ve
süzgeç eleklerinden geçerek belli damlaların..
güneş gibi, onun ışınlarından çok azının bize ulaşıp ve bunu deneyen ki
icra ettiğini de denetleyen fark etmeksizin her gün derimizin
altına ve ruhlarımıza monte ediverişimiz gibi…..

Bir şeyi icra etmek üzere yola çıkmış düşünceler bütünü işte bu Atman,
kendini yaratıp boşluktan ve sonra bir eş şekillendiren yalnız kalmamak için..
dört yön'ün çevrelediği evren ağacının tepesinde Budha'yla kapışmıştı! .....
Okları ona işlemedi, çünkü artık Atman.. kovuğundan çıkmış, sürece dahil olmuştu.
Başka şeyler yapmaya yöneldi o da, araştırmaya başladı giz yumağını, oklar para etmediğinde...
Kuzey'e çıktı Isle Land oldu, Hindi Çin'e yöneldi, topraktan kan..Atman oldu

Bir şeyi yapmak üzere oldu, ve onu yapmak üzere yalnız kalmamak istedi.
Doğmadan önce geçerliliği yoktu, kendi ispatlarında kendini bulacaktı
Ve bunu önceden biliyordu! bunun içindir ki Alice ve Dorothy'i görevlendirdi.
Hortuma karışarak çıktı Dorothy ve karmaştı, Alice oldu Oz Memleketi'nde! ! !
Herşey gizli bu iki karakterde; arslan, korkuluk ve diğerleri hepsi
geçerliliğini yitirip birer düş olarak kaldı o Oz'dan geri döndüğünde:
Nereye gitmişti? Evine mi dönmüştü, yoksa evi sandığı yere mi?
Aslında yola çıkmadan önce bu durum oluşmuştu, ama
bunu Oz'un yüce büyücüsü bile bilemedi.
Ne de Alice yani Dorothy’nin yanındaki artık arkadaş olduğu dostları:
Daha hortuma girmeden önce zaten Dorothy, Alice olmuştu.
Ve belki de orası rüya, yola çıktığı ve gerçeklediğı 'Oz' gerçekti.
Tıpkı Zed'in parmaklarıyla 'Wi' ve 'Oz'u kapaması gibi,' Wizard of Oz'daki.
Ne kaldı geriye, yaşamayan bir Tanrılar evi...
Fakat yaşayan barbarlar da var, Tanrısallaşmamışlar daha, onlar mı insan?
Bir ivme içindeler ve önemlisi giz’i yaşarken geleceğe doğru yol almak.

Dehli! onoz!
Ortam kalmamıştı bir delilik yapmak için.......
deliliği tekrar yarattı ve küçük mahkemeyi çuvallatan tökezledi böylece büyük kurul...
Kanlı kılıçlar girdiğinde jilet gibi irkilten ama ıslık sesi gibi de.. tekrar kınına;
hortladı son bir kez deha, zıplayarak uyandı ve sonra ebediyen çöktü, uyuya,
uyuya! … Gül zerdesi, kır çiçekleriyle koşup tırmandı, öpmek için.. bir umutla..
mutlu olmak için;
ey, ulu;
bunu seçin!
Ve geçin gerisini ve seçilenlerden daha çok verin ki hayalle tartmıştı kendisini
hayal olmak için gerçeklenmeyen bir şey ne var ki onun kendisinden de buraya ulaşmayan:
aynı gibi ya,
öteki yaratıkları şu buz tutmuş camlarının kutup treninin rüzgarında dansedecek;
kedi ile köpek hoş kır çiçekleri
ile asil kan pembe gülün valsinde sonsuza dek….
*

O dipsiz kuyuların mekanın duvarlarını büküp zamanı akıttığı şekilsiz koridorlarından
geçerek bir nehir meydana getiren ulu elleri gökyüzünün deniz yıldızlarındaki tozların! ......
Ay'ın yüzünde beliren ebemkuşağı ile gümüşü çeliğin..damlaları bıçakvari, yağmurun
şarapneller oldular, çevirdikleri şarampole bir yeryüzü cehenneminde......
Ve o metalik gri, savaşın çeliğinin; yağmur cinsinden gelmedi o bu sefer
çünkü kudurmuş gökyüzü, özü bile damlaların çıldırmıştı: Üçüncü bir ana damar buldu..
anatominin içinden geçen kıl kurdu; ilki, vücudun kılcallarının:
Ve böyle, yine güneşler ve hep doğacak.. doğanın!

Hem de yaprak dökerken aylarında güzün sorgulamayan-gülenler için kürek sallamak
var kürek mahkumları tek ruh olur şu kömürlükte her daim açtırmak için, gecenin Ay'ı bile olsa parlattığın..
ki şundan ya da bundan, bazı zamanlar hatta bu daha göze alınasıdır:
... Dedim ya ama, neden soruyorsun, ey sen? aslında gülen sormalıdır da zaten.
Ne var, sorgulamayan-gülenleri de hesaba katmam da gerek;
kurtarmak kabilinden, gülümserken sorgulayanları, uğraşanları
ve Sirene Kayalıkları’ndaki
Sirene gibi.. canhıraşta.......

E, Marlowe sen de yükselttin ya şu sancakları -Faust’u Dr. Faustus olarak,
Goethe’den önce
- hem Bambi gibi koşan en orta yerinde o masal ormanının,
ve bir de yaban tavşanı sen oldun ki böyle geçti sunni döllenmiş asıllarından-uzaklaşmamışları
o kaplumbağanın geçtiği tavşan neslinin! ...... Böyle dememden anlaşılmalı ki,
onların bile aralarında sıradışı olanları -yandsınmamalı zaten- var ve kurtaracak olanlar
geri kalanını bir bitmemiş güzelin henüz başlamamış daha olan kısmını onlar! ......
*

Şimdi, bulunduğum yerdeyim;
Geldiğim noktayı bilmediğim
Ve gideceğim yeri de bilmediğim gibi
Ama buradayım:
Sanki öte bir şey sezgiden…
Ve orada duran adam, işte
Btü bu yol boyunca olan şeyleri sezen:
O, ben değil.
Ama bu pençeler yine de
Ulaşanı buraya
yetkinleştirmiş olan.
Ve hala soran, bir o kadar
da bıkmayacak bundan
-

Açıklamalar:

A.
türettiğim

Buir: ‘bu bir’ demek

Anon:anonim
eski ingilizcede 'soon' kelimesinin anlamını taşıyan yani 'yakında' anlamında kullanılan kelime.

hintli filozof. her konu üzerine bir özlü sözü vardır.

(ks) anonymous.
eksisozluk.coım

başlığın matematiksel ifade denemesi: Düş=rüya & Rüya bölü muğlak (Rüya+/-%muğlak)

Düş anon: anonimliği genel gçer olmama direktifli
ama bu sebep amaçlı tetiklenmemiş gerçekleşesi bir rüya
Rüyam’uğlak lafındaki virgülün anlamının, Düşaon lafına verdiği anlamsal gücü fark edebilirsiniz:
Rüya’muğlak değil, rüyam’uğlak…
Önü kesilmiş bir nobranlık gibi
-
labrys: amazonların kullandığı iki uçlu balta
--

B.
Türettiğim:
Kün Kam im dew:
Kam= şamanizmde hekim, doğaüstü güçlerle doğrudan iletişim kurma yeteneği*
olduğuna inanılan din* kişisi*.
Kün=Altay Türkçesinde güneş
im=almanca’da içinde
dew=ingilizce’de çiğ (kardaki kırağı gibi yani… )
… Şaman+Altay Türkleri+Almanca+İngilizce

Sonuç olarak: Kün Kam im dew=Çiğin dahilinde müjdelenen, gelen, ‘doğaüstü hekim’i
Buir: Bu bir

*
Christianity like mid upon hetero=
Orta yerden, karşı cinse ilgi duymakla alakalı olarak, böyle bir Hristiyanlık

BÜTÜN HALİNDE AÇIKLAMA:
Vitae Elysium, Oort Nebulae-through..
Pantheon! Negotiation! !
Coffin embraced under the big fire of our brotherhood
to this ordinary vampyre, what a good damned(!) ...

Ama Kün Kam im dew,
Christianity like mid upon hetero;
end is the beginning and the time’s its hero:
Let the sewing machine -of the golden heart, probably holden
-o'the sons of the Sun work!
and let the ceiling be grounds...
and as a unique ground for ceilings:
In harmony, live for anon.-alive-adventures and get the feeling! !
That's why you're gonna be reproduced and
reproduced, within a sunset noon! ...

--

C.
Analoji: Bruno’nun methettiğiydi.
öğrencinin temeli sağlamsa oldukça işe yarayan bir araçtır analoji, çünkü daha önceden öğrenilmiş
bir şeye gönderme yapılarak yeni öğretilen sistemin davranış yapısı tanıtılır, misal denir ki 'bakın
çocuklar bu elektrik alanının akışı aynen mekanikte, suyun boru içerisindeki hareketine benzer
o yüzden aynı formülleri kullanabiliriz... flux falan aynı bakın bakın...'

Wie heißen sie? : adınız nedir?

D. Gahan: Depeche Mode’un solisti
--

D. “Hi, big brother. How’s your ass? ”:
Charlton Heston’un canlandırdığı Neville karakterinin ördüğü “tThe Omega Man” filminde geçen bir laf

Türetilen:
Uzayeli
Dehli! onoz:deha delilik karışımı bir şey
Sızışan
-

Metinde geçen bazı kelimelerin açıklamalı tarifi:
Özüt:
bir nesnenin ozu
konsantre
özüt. bir dokunun parçalanmi$ hali.
ölülerin bazen başıboş dolaşan ruhlarına altaylılar özüt derlerdi.ruhlar bazen hortlayarak başka
bedenlere girerler, bu şekilde hortlayan ruhları (özütleri) ölüler alemine kabul ettirmek ya da
göndermek ise şamanların göreviydi.

İkincil:
ikinci sırada olan, ikinci dereceden olan. (bkz: birincil) (bkz: üçüncül)
(bkz: tali)
(bkz: secondary)

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 1.1.2005 20:37:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Akın Akça
    Akın Akça

    gerçi yeni yorumunuzu gördüm ama, şiirlerinizi yetkililer bölümüne eklerseniz ben de yorum yapmak isterim sevgili dost.

    baktığımda sadece konyayı gördüm tanıtım köşesinde. güzeldir. yakın ankaraya.

    sevgiler
    take cares

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Akın Akça