Aça-69 (Syk-4a) Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Aça-69 (Syk-4a)

DERİNCE DÜZLÜĞÜ HORRİDOR OVASI’NDA

Anne akrebin vücudu içinde (olması gerektiği gibi
) Gelişen bir mikrop, doğmazlar ama ince bir keseye
sarılı olarak, nasıl olur? ama kutsal anne
bağışlar feryadını yavrusunun. Tabi ki
kuyruğunun ucundaki iğnesini kullandı bunun için,
Doğum kesesini onun yırtmak için, o da akrepti.
Şaşırmıştı haliyle akrep anne, çünkü keseden çıkıp,
Tırmanması gereken yavru akrep annesinin sırtına;
Annesinin sırtında doğmuş ve keseye girmişti sonra.
Ve sırtına doğru uzanmak istediğinde annenin kuyruğu,
Yavrusu yedi tırmaladı onun boynunu ve ordan soktu.
Öldürdü koruyucusunu, ava gittiği,beraberce,geceleri.

Çok ağladı yavru akrep ama iş işten geçmişti
Samara ile Lizaifer bir gün konuşuyorlardı
Yürürken, ‘göl dibi-yer altı meskeni-plajı’nda.
Ağızdan ağza dolaşmıştı: bu hatalı bebek akrebin
Ünü pek çabuk yayıldı, Samara at ile geldi, onu buldu.
Eğitti, eline kılıç verdi, amacı ondan istifade etmek idi.
Bunu yaptı.Ondan inanılmaz savaşçılar tohumladı.
Ve onu Octovill’lerin hizmetine sundu,
Tek bir genetik hatadan doğdu ve sürüyle Whiscorpio

Karanlık ufukta bekliyorlar: Samara ve Lizaifer,
Lücifer oğlu ve Octovill’ler, otuz altı bin kollu
Kesildiğinde her biri, çıkan bin tane, yerine yenisi.
Onların gözetiminde Whiscorpiolar, artık göz yaşı bilmiyorlar.
Genel geçer insansı’ydı onlar, o bile yok şimdi.
İşte, orada bekliyorlar, göremem,oradalar ancak:
Onlar gelirken buraya,dikmeye sancak, ben gitmeliyim oraya,

Dış duvarları teflondur, örümcek ipi ile sertleştirilmiş çelik;
Bu geminin, pislikleri akıtır üzerinden,tutmaz pas, kir,
Yağ ya da makinalaşmış bir tür iğrenç soluyan-sağ:
Ancak bin şahit ister demeye onu canlı, bunları hepsi,
Hepsi bunlardan, gerçek zırdeli, bir emel ki, ulaşılamayacak:
Kalabalıklar, evet kalabalıklar: dağ gibi de gelsinler:
Sonra ise ve/ama serilsinler, iki seksen, ok’tan dört:
Dört seri ok olacak, birincisi- tahmin edilen- sersemletecek
Sadece, gözlerini alacak ışığın gücü, bekledikleri
Ama ummadıkları kadar şiddetli gelecek
Ve tek sersemletecek, daha pelteleştirecek; ikinci etapta
Ağır makinelı, insan usulü, basit, belirlenebilir,
Maddi, kurşun-atar ve şeytan üçgenini Athoxm kuracak:
Gemide bu ışın topu, gölge atacak en son Shadonake;
Evet, bitap’lara en basit bir leke, pek kötücül
Fakat onun kullanıcısı Samara-medy, değil Samara.

Binlercesi geminin duvarında, yapıştılar:
Octovill’ler kollarıyla ve köleleri Whiscorpi’olar
İzliyor geriden Samara, bir kumandan edasıyla
Üretilemez-şifresi’ni bulmaya çalışıyorlar
Cae’rphe’nin:Bin denklem arasında unuttuğum
Ki zaten bulamamıştım sonucu,
Ancak bulduğunda kişi zaten sevgiyi
Bunlar olamaz artık ‘kendi-pis iç güveyleri’:
Girseler o zaman ne çıkar geminin içine
Ardına kadar açılır kapılar ve buyur edilirler
Kendileri kalmayan zavallı zibidiler.

Kestim yüzlercesinin kolunu, bacağını; Octovill’lerin
Her birinin yerine bin adet geliyordu saniyesinde
Lizaifer püskürttükçe balgamını, içinden ateş-çıkaran;
Etna utanıp gökyüzüne küsüyor ve hatta kusamıyordu Styks’e
Hava dalgalandı saf bir vakumun öbeğinde ve hava;
Vakum çetrefilleşti -olağan- yollar (tekrar) açıldığında.
Tuson kadırgası! Gözüktü, sisleri, Avalon’un
Norse alfabesi hançer saplıyor kürek çeken işlevsellere.
Sözde mahkumlar, sırtları kırbaçlarda onların, insaf!
Yıktım, yıkacağım, Samara! Ey,dur! Geldim!

Topu ateşledim ancak kar etmedi:yandıkça yandı daha da
Ve en çok yandığı yerde güç kazandı en fazla
Ve kestikçe ahtapotça’ların (Octovill’lerin) ben kollarını,
Sürüyle yerine o kolların geliyordu yenileri.
Doğal süreçlerden geçmemiş (edinerek tecrübe)
Göğüs kafesleriyle, güçsüz, saldırmak için hazır bekliyor
Dallarda (hak etmediği yerde)
Hafif olması gerekirken ağır iskelet taşıyan kuş nesli.
Titrek kuş adamlar Vorsux gökyüzünün altında,
Dallarda, otlarda, onlar burada, her yerde
Ve kan tüküren onu soluyup: cahil vatandaş cinsi de ordaydı
(Eşik-tayfası-otlar sınıfı bunlar: Eşik-tayfası-otlayan-sınıfı;
Bir ulus yüceltir sevgisinde, batırırken dünyayı)
Karla gelen çamur olan onun foyası:
Saçına onun toka takmıştı Samara küçük kız, olası

Atmış metre kadar uçabiliyordu uçan kertenkeleler
İki ağaç arası.Bunu katan onlara Lizaifer, orda, hafifçe
Tepede.Hepsinin başında, bu kasvetli ordunun.
O olmasa, eminim, uçan kertenkeleler,
Yüzlerce kilometreye ulaşabilirdi uçuşlarında
(Yiten özgürlükler, benzer bahara
Ama kış ayını bulamayan son bir sonbahar
Ya da azami nemli bir yaz vaktine)
Fakat kendisi uçarak süzüldü müthiş bir hız ile uzaktan,
Birden. Acımadığı bu uçan kertenkeleleri duymuştum onun,
Onlara adını veren isim babası da bu, ama ne baba.
Elindeydi bu şerefsizin onları uçurtmak kilometrelerce.
Bilinç ile yaptığı bu hareketin sonucunda ise
Sallayan bu mendebur hafifçe kafasını yan taraflara
Umarsız gel-git’ler eşliğinde, kör ve topal
Bir gündüz yarasasından daha evcildir samimiyette:
Daha alçakça bir sürünüş getirir kumda sürünmek
İçin metot kullanan aklı bile olmayan yılandan.
Zihni olmayan, bürokrat, bir tek hücreli;
Ama bunun fikrinde duygusu: en kötüsü:
Hissettikleri ve onun bu fikirleri;
Alaka’da kotarıcıdır da, bu ikisi

Liz-a-ifer: kertenkele çıkan tohumun Lucifer’den;
Görünen bir kertenkele gibi, sürünen ama,
İhanet eden onlara bile: Ona karşı yürüyerek gidiyorum
Savaş meydanında savaşmaya.Geri geri gidiyor,
Olabilir mi? Karanlıkta aslında pek bir şey görünmüyor.
Sinirlendi buna, o Samara, en uzakta
Kuyudan çıktı fakat değil ‘şıpır şıpır’: sanki susuz bir kuyu.
Ama ‘istem misali elbisesi siyah onun olmuş artık’-
Bembeyaz gelinlik elbisesi, küçük bu kızın
-Almak için doğadan, o, her kuyudan çıktığında,
Yaşlı bir kadın atıyordu kendini uçurumdan aşağı, kayalıklara;
… Denize, fırtınada, Samara’nın cinayetlerinden ayrı olarak.
Mavi, yeşil yaratıkları hatırladım, cadıyı görmeden
Önce görmüş olduğum: iyi gibiydiler.
Fakat çirkinleşen genetik yapı, elbet sendeyerek debelenir.
Samara’da yok tökezleme- mutluluk ile sürünüyor
-Daha çirkin yaratıklardan bu cüsse fakat

Öyle ya, ‘neden? ’, ona süründüğünü sordum.
Bir vakit, sonra, görmüş olduğum vampire benzedi onun ifadesi,
Karanlıkta rastlayarak bir kapıdan fırladığım:
Hani şu vampire..
; Bu sorguya uğrayan ne yapsa iyi:
Yürümeyi öğrendi ilk ikindisinde ve koştu;
Koşarken gözleri açıldı, tehdit edercesine ağlamaklı;
“Sorgu’lar oldu”, düşe kalka..
Erlik meydanından kaçmaya başladı.

ERYCLEA’NGETH İLE..

Vorsux’ da var bir hareket, bu sonsuz ova, şer dinamosu’ydu-
Evliliğinden Nexus ile Vortex’in
-‘Bu kötülük-hava küre-okyanusu’
Gökyüzü burası, aşağısı Eryclea’ngeth dağının.
Bir an inanamadım: Mavi rengi ile oksijen damıtmaya başladı,
Evet işte, orada, aşağıda, mahsun prenses ve onun çalgıcısı:
‘Icno’ surları fazlaca buzlu (bu şato eyyamcı bir dalkavuk, çalgıcı)

Ormanın içinde bir sürü Quetzal var, belli etmeyen yerlerini:
Islıklar: ‘çelik çarklar’ eşliğinde, sergiledikleri, onların ötüşleri.
Keskin bir çığlık, bulmalı kolaysa ama! ..
İtimat, duyumsanan: birbirlerini çağırıyor bu kuşlar:
Quetzal’ların nefesinde, bir ıslık kadar ağır, seslenmek

Göründü devasa kurt örümceği, onun tasmasını tutuyor bir tarantula:
Yavrularını taşıyor kesesinin içinde, bağlı karnına, bu kurt örümceği.

--

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 8.6.2004 08:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nurten Altınok
    Nurten Altınok

    bu şiir beni aştı... o bahsettiğiniz isimler ve kişileri önce tanımam lazım. şiiri öyle çözebilirim.ansiklopedilerin zamanı şimdi... herkesin bilgisi yetmiyor işte !

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Akın Akça