ABLUKADA ALENGİR
Adım Ömer ÖMER! Soyadım da Ömer! Yalnızım. O kadar Yalnızım ki; adıma eşlik edecek bir soyadı bile bulamadım. Babamı hiç görmedim. Annemin de adı Ömerdi gülme! Özellikle bu gün iyice yalnızlaştım. Sabah sabah kız arkadaşım beni terk etmiş haberim yok! Bir de not bırakmış. “Ay Ömer valla artık sana dürüst davranıcam yani… Ben seni iki aydır aldatıyorum ama sen bunu anlayamıyosun ya aşk olsun! Kusurabakma tamam mı? Çok öpüyorum görüşürüz! ” Neyse ki terk edilmem bu sabah değil, dün sabah! O yüzden ben size dünden bu güne geçen zamanı anlatacağım.
Beni kesin parasızlığım yüzünden terk etti. Gerçi yirmi iki lira on beş kuruşum var. Ama yirmi üç lira on beş kuruş da su faturam var!
Öfkeyle ve burnumu çekerek mutfağa geçip temizlik malzemelerinden ne var ne yok karıştırdım. İçtim. Tam ölüyorum eski patronum aradı; “Oğlum Ömer beş aydır evde yatıyorsun! Bir dükkana uğra yaa! ” dedi. Ölürken “Allah! ” dedim. Patron da bunu “Evet! ” anlamış göndermiş özel şoförünü beni alacak… “Abi ne bu halin? Domates gibi olmuşsun. Hadi hemen giyin de toplantıya yetişelim.” dedi şoför.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.