Bugün seni yine dizlerimde salladım,
Bir oyuncak ayının kolunu diker gibi.
Sus artık dedim,
Ölüm bile seni susturamadı.
Bahçede papatyalar açtı,
"Ben bu şiiri kusarak yazdım."
Didem Madak.
Bugün, kalbimi bir iğneyle diktim ahbap,
Dikiş yerlerinden sızıyor sabır.
Sanırım yine Tanrı’ya mektup yazacağım,
Yarın belki ben geleceğim,
saçlarımda toprak kokusu,
ceplerimde birkaç kırık yıldız.
Radyoda hâlâ eski bir şarkı çalar,
senin sevdiğin.
Tuba'nın gülüşüne...
Ben bir ormandan yapılma kalbim Gepetto,
Damarlarım talaşla dolu,
Biraz kan döküldü sabah,
kahve fincanının kenarına,
sessizce.
Kış, pencere pervazına dayanmış.
Ben üşüdüm.
Hülya'ya...
belki annemin bile ismini
unuttum bir sabah,
rüyamda eski bir sandalye ağlıyordu.
ağaç sesini tanırım ben,
Bugün kendimi tamir ettim.
Bir iğne gibi batıyordu kalbim,
Ama dikiş tutmadı, içimden ses sızıyor hâlâ.
Sanırım yine sesleneceğim yukarıya,
Bu defa bir dua değil, bir sızı olarak.
Not: Mandalina bir kolonyaydı...
Tozlu gölgelerin izinde kaldı ayakkabılarımız,
rüyadan düşmüş kanatların kırıklarıyla süslü yollar.
Bir zamanlar birbirine gülümseyen rüzgârlar,
şimdi birbirinin adını duysa küser.
bugün çaydanlık yine taşırdı kalbimi,
fokurdadı biraz hüzün, biraz hatıranın buğusu,
ocağın diliyle konuştum,
"sen gelsen," dedim, "belki tutardı suyu."
Bulaşık suyunda gökyüzünü yıkadım,
biraz mavi kaldı tabaklarda,
Bugün perdelerimi topladım,
biraz sabır, biraz toz birikti üstlerinde.
Rüzgâr uğradı, “O dönmeyecek,” dedi,
ben de “olsun,” dedim,
“insan bazen gitmeyene bile el sallamalı.”



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!