ABESE SURESİ
Mekkidir. Adını birinci ayetinden alır. Bu surenin bir özelliği de Peygamberimizin uyarılmasıdır. Kur’an’ın diğer bazı ayetlerinde de uyarılara muhatap olmuş Efendimiz. Bunların birinci amacı: insan olması. Peygamberler büyük hatalardan mahfuzdurlar, korunmuşturlar. İsmet sahibidirler. İkinci amacı: Allah Resulünün hayatı Rabbimizin kontrolü altında. Bir hata işleyince uyarılıyorsa, onun tüm eylemleri Allah’ın kontrolünden geçiyor. Bu kontrole takılanlar düzeltiliyor. Eğer düzeltilme ihtiyacı bulunmuyorsa onlarda zımmen onaylanmış demektir. Üçüncü amacı: Hepimize. Bakın Allah’ın Resulü, Resul iken hatası kendine söylendiğinde Rabbine sığınıyor. Tevbe, istiğfar ediyor. Siz neden hatanızı savunursunuz. Hata etmek bir, hatayı savunmak bin suçtur.
1. Abdullah Ümmi Mektum üzerinden gerçekleşen bir olayı dile getirir. Aynı zamanda özürlülerle ilişkimizin nasıl olması gerektiğini öğretiyor. Kişilerin Allah katındaki değerinde malın, zenginliğin ve nesebin yer almadığını öğretiyor bize bu sure. Zengin sevenler, meşhur sevenler de uyarılmış oluyor.
2. Tefsirlerin hemen hemen tümünde bu ayetlerin muhatabı Peygamberimizdir. Ama olan Ümmi Mektum, Resulullah’ın Mekke’nin ileri gelenleri ile sohbet ederken içeri girip “Rabbimin sana öğrettiklerinden bize de öğret” demesi üzerine gerçekleşiyor. Günümüz tefsircilerinden bazıları bu iki ayetin muhatabının Resülullah olmadığı, çünkü aynı ifadeler “Müddessir Suresinin” 22, 23, 24, ayetinde Kureyş’in iki meşhur sapığı hakkında geldiğini görüyoruz. Yine “TEVELLA” kelimesi nerede geçse orada ya kâfirler ya da müşrikler için kullanıldığını görüyoruz. Bu iki ayette muhatap Allah Resulünün konuştuğu ileri gelenlerdir. Allah Resulü bir ama ile muhatap olacaksa eğer, biz toplumun küçük kesimleri ile aynı sohbette olmayız diyorlar. Bu surede Allah Resulüne uyarı yok mu? Şimdi geliyor.
3. Allah resulü, müşriklere anlattığı esnada Ümmi Mektum oraya gelir. Müşrikler surat asar ve sırtını dönerler. Peygamberimizi dinlemeye alışık olmayan, müşriklere anlatamadığı için üzülür. İşte ona bir cevap olarak gelir ayetler.
4. Sen amanın gelişini hoş görmedin. Gelmeseydi de şu Mekke’nin ileri gelenlerine anlatsaydım geçirdin içinden. Fakat hangisinin öğüt alacağını nereden biliyorsun? Ama Allah biliyor. Onlar yüz çevirip gittilerse, öğüt almaya gelmediler. Sen öğüt alana yüzünü çevir. Bu ama zat Medine’de tam 12 kez Allah Resulünün yerine vekâlet ediyor. Onun için parçanın tümüne bakmak lazım. Öğütün de iki basamağı var. Birincisi vermek, ikincisi almak. Öğüt veren Peygamber de olsa, öğüt alan almadıktan sonra bir işe yaramaz. Bu ayetlerden Resulullah’ın bile Allah bildirmedikten sonra kalpleri bilemeyeceğini anlıyoruz. Başka bir ders elitçilik, kendini beğenmişlik, en zenginlerini reddediyor ayet.
5. Kendi kendine yettiğini zanneden gelince “İstiğna” bu demektir. Niçin zanneder? Çünkü yetmez de onun için. Bir buzağı doğar doğmaz yürür de, insanın yürümesi iki seneyi bulur nedense. Anneye muhtaçtır. Şirk nedir diye sorsanız; insanın kendi kendine yettiğini zannetmesidir, denilebilir.
6. Bu almadı, bu sana yakışmadı diyor ayet.
7. Sen öğüt verirsin. O ya alır, ya almaz. Ondan sen sorumlu değilsin.
8. 9. 10. Senin ihmal ettiğin kişi Allah’tan haşyetle korkan, O’nun azameti altında tir tir titreyen biriydi. Allah’ı tanıyan ve seven biriydi. Sen böyle birini ihmal edip, öbürüne yöneldin. Onlar imana gelirse Mekke kurtulur, önden gidenler mümin olursa arkadan gelenler zaten olur düşündün. Aslında hepimiz böyle düşünüyoruz. Bu çok kınanacak bir şey değil. Ama Rabbimiz yine de Resulüne böyle düşünmemesini emrediyor.
11. Maksat seni uyarmaktır. Neden? Dost dostu uyarır çünkü. Rabbin senin dostundur. Sen O’na teşekkür et.
12. Düşünen, öğüt almak isteyen için bu bir uyarıdır. Öğüt almayan ise “Kellim kellim la yenfa.” Oradaki FEMEN herkes içindir. Biz dahi bu uyarıya dâhiliz. Sebeb-i nüzulü biziz.
13. MÜKERREME, KERİM: Bir türün en iyisi, en seçkinine verilen isimdir. Kendisinden kutsal değil, Allah tarafından kerim kılınmış. Bu ayet Allah’ın kelamı olduğunun ispatıdır.
14. Tertemiz, şaibesiz bir kelam. Yüce bir hitap. O hitabı kimse bulandıramaz.
15. Yüce elçilerin elleri ile taşınan bu mübarek ayetler.
16. BERERAH: Hatasız, sıfır hata demek. Çünkü melekler hata yapmazlar. Sadece Allah2ın görevlileridirler.
17. 18. 19. Eline bulaştığı zaman yıkamak zorunda kalan bir şeyden yarattım sizleri. Onu yarattı ve takdir etti. Ona miktar koyma yeteneği verdi.
20.Fıtrat verdi, akıl verdi, vahiy verdi, Peygamber gönderdi, irade verdi daha ne yapsın. Bu kaç kere şefkattir, kaç merhamettir.
21. 22. Toktan var etiğine inanıp, vardan var edeceğine inanmamak bir çelişki. Kıştan sonra nasıl bahar geliyor. Geceden sonra gündüz nasıl geliyor. Yüzünüz altı ay önceki gibi mi?
23. Ey Nebi, sen İslam’ı anlatmak için çırpınıp durdun. Mekke kodamanlarına da anlatmak için çırpınırken, âmâyı göz ardı ettin. Allah sizden kusursuzluk beklemiyor. İnsanlık bekliyor. Âdem’de kusur işledi, şeytanda. Şeytan, şeytan gibi davrandı, lanetlendi.
24. 25. 26. 27. İster nebati olsun ister hayvani, bütün gıdamız topraktandır.
28. 29. 30. 31. 32. 33. Kulakları sağır eden mahşer çığlığı kopacak.
34. 35. 36. 37. O gün herkesin bir birinden kaçmak için yeterli gerekçeleri olacak. Rabbim o gün bizi kaçılan değil, yanında durulanlardan, iftihar edilenlerden kılsın.
38.39. 40. 41.
Osman Erdoğmuş
Kayıt Tarihi : 12.2.2019 00:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!