Doluyor gözlerim puslu bakıyor,
Yâre giden yolun hepsi tıkanmış.
Tertemiz yağmur da beni yıkıyor,
Yârimin hasreti kalbi yakanmış.
Evvel derdim benim derman nerede?
Rüzgâr geziyordu sonbahar serinliğinde,
Anımsatıyor seni Tanrı derinliğinde,
Sevmeye bütün varlığı her erindiğimde
İçime dokunup rûhu uzaklaştırıyor.
Bugün yine sensizliğin ağırlığı çöktü,
Bakıyorum; derin, yeşil uzaklara.
Dalıyorum; kimsesiz karanlıklara.
Duruyorum; bomboş gibi yarınlarım.
Gidiyorum; bakıp bağrı yanıklara.
Acısı buramda mıdır? Bilmiyorum.
Aklına gelince ıslanmış yollar,
Yüreğine nasıl düştü yıldırım?
Bu acının hiçbir tarifi yoktur…
Ne devlet erkanı (!) , ne ben anlarım.
Ateş gene düşüp değdiği yerde,
Bir gökyüzü daha yarat bize Tanrım.
Ama tek Türk’ün ve Türkçülüğün olsun.
Kaplasın var olan gökyüzünü Tanrım,
Hepsinden ayrı bir tek Türkçemiz kalsın.
Bir gökyüzü daha yarat bize Tanrım.
Sonu geldi artık o hoş günlerin.
Durmaz lânet zaman, gitme vaktidir…
Bedenler, bakışlar ayrı kalsa da
Dostluk gönlümüzün çelik tahtıdır.
21 Nisan 2016
Sınırlar hiç engel değil,
Engel olan bir yel değil,
Rûhum gezer, yer yol değil,
Tanrı Dağ’ın başındayım!
Asırlardır yüce hakan,
Uzattı mı Kür Şad elini Ata’m Atsız?
Vardın mı Tanrı Dağı’na yalnız, pusatsız?
Görür müsün oradan? Kansızlar pek kansız!
Kanla, savaşla kutlu yarınlar gelecek.
Sen ekerken bunca tohumu yüreklere,
Yüreğimde coşmuş engin dalgalar,
Anlatırım; sessiz, ıssız yaylalar.
Uzanıp dalmışken uzak diyâra
Hasretin yüreğim dağlar, paralar.
Sevdan yâd ellere akın akındır.
Bütün anılarım içimde saklıdır,
Ondan böyle sessiz bütün çığlıklarım!
Haykıran dostlarım elbette haklıdır,
Gün yüzü görmedim; siyah şafaklarım!
Haklısın hiç yer yok o güzel gönlünde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!