15 Mayıs 1934'te Kayseri'de doğdu, ilk ve orta öğrenimini Kayseri'de yaptıktan sonra, İstanbul Gazetecilik Yüksek Okulu'ndan mezun oldu.
İlk şiiri 15 yaşında iken Halkevi dergisi 'Erciyes'te çıktı. 1956'dan itibaren, 15 yıl süre ile Kayseri'de günlük siyasi 'Hakimiyet' gazetesini ve aylık fikir san'at dergisi 'Filiz'i yayınladı.
Bu arada Son Posta, Milliyet ve Tercüman gazeteleriyle Anadolu Ajansı'nın Kayseri muhabirliğini yaptı. 1970 yılında Ankara'ya naklederek, Karanfil Sokak’ta 'AS Matbaası'nı kurdu. Türkiye Yazarlar Birliği, Gazeteciler Cemiyeti, Mesam ve İlesam üyesidir.
Sanat çevrelerinde 'Lâle Şairi' olarak tanınan Abdullah Satoğlu'nun yazı ve şiirleri; Orkun, Türk Sanatı, Erciyes, Filiz, Boğaziçi, Çağn, Gülpınar, Bahçe, Türk Edebiyatı, Milli Kültür ve Türk Dili gibi seçkin dergilerde yer aldı.
Bir kısım şiirlerinde 'İsmeti” mahlasını ve bazı yazılarında da 'Bülent Müşker' imzasını kullandı.
Kayseri ve çevresi ile ilgili olarak (Kayseri Ansiklopedisi) isimli önemli bir eser hazırladı. Bu eser, 2002 yılında Kültür Bankalığı Yayınları arasında çıktı.
1992'de Erdoğan Ünver ve Hüseyin Yurdabak'la 'Bahçe Şairleri Antolojisini, Feyzi Halıcı ve Hüseyin Yurdabak'la 6 ciltlik 'Gönül Sohbetleri Güldestesini çıkardı.1983'te Hac farizasını ifa eden Satoğlu, 'Sürekli Basın Kartı” sahibidir.Yayınladığı yüzlerce makale ve yirmiye yakın eseriyle, Türk kültürüne ve folklor hazinemize katkılarından dolayı:
Kayseri Sanatçılar Derneği tarafından 1982/FOLKLOR ÖDÜLÜ ve Folklor Araştırmaları Kurumu tarafından 1996/TÜRK KÜLTÜRÜNE HİZMET ÖDÜLÜ verildi. Ayrıca 2006 yılında Orhan Şaik Gökyay Şiir ödülünü kazandı.
Hayatı, sanatı ve eserleri ile ilgili olarak Mustafa Ceylan tarafından, 2003 yılında bir kitap yayınlandı. Yine aynı konuda Van 100. Yıl Üniversitesi ve Kayseri Erciyes Üniversitesi tarafından iki ayrı Tez hazırlandı.Büyükşehir Belediye Meclis'nin aldığı kararla, Kayseri'de Sahabiye Mahallesi'ndeki bir sokağa 'Şair Satoğlu Sokağı” ismi verildi.
Abdullah Satoğlu, mahallî ve uluslararası birçok sempozyum ve kongrelere katılarak, ilgi çekici bildiriler sundu. 1996’da davet edildiği Bağdat'taki Uluslararası 'Merbid Şiir Akşamları'na ve 2004'te Azerbaycan - Bakü'de düzenlenen 'Hazar Şiir Akşamları'na iştirak etti.Satoğlu, çeşitli TV kanallarında, gönül sohbetleri adı altında edebî ve ahlâkî konularda konuşmalar yapmaktadır.
Eserleri
(Bir Demet Lâle) , (Lâle Üstüne) , (Lâle Bahçelerinde) , (Gönlümde Açan Lâleler) , (Türk Şiirinde Lâle) , (Âşık Hasan) , (Kayseri-Erciyes ve Çevresi) , (Kayseri Pastırmacılığı) , (Başlangıçtan Bugüne Kadar-Kayseri Şairleri) , (Mevlâna'nın Hocası-Seyyid Burhaneddin) , (Kayseri’nin Efsâne Adamı-Osman Kavuncu) , (Halk Şairi Molu'lu Revaî) , (Mimar Sinan Şiirleri Antolojisi) , (Kayserililerin Ticaretteki Başarı Sırları) ,(Edebiyat Dünyamızdan Hoş Sedalar) , (Kayseri Ansiklopedisi)
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!