1955’te Gaziantep’te doğmuştur. Gaziantep İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra iki yıl köylerde ilkokul öğretmenliği yapmış, daha sonra Ankara Gazi Eğitim’e (Şimdiki adıyla Gazi Ün. Eğitim Fak. Resim Öğr. Böl.) girmiştir. Türkiye’de o yıllarda gençliğin içinde bulunduğu bütün sıkıntıları yaşamıştır. 1976’da tekrar öğretmenlik görevine dönerek bu defa liselerde uzun yıllar görsel sanatlar ve sanat tarihi öğretmenliği yapmıştır. Daha sonra resmi görevini bırakarak kültür-sanat alanında serbest çalışmaya başlamıştır. 1998’de İstanbul’a yerleşmiş, ...
Yüreğine saplanan oktur, aşk dediğin,
O’na götüren yollardır...
Avuçlarında uçurduğun güvercinler,
Gökyüzünde mavi, toprakta bereket,
İçinde sessizce kopan fırtınalardır.
Yine dağ başını duman aldı.
Coğrafyamda kan var Mehmedim!
Çakal sürüsü dünkü dağlarımda.
Seni arıyorlar Mehmedim!...
Adının geçtiği topraklarda,
Yine bahar geldi şu yaylanın düzüne,
Yeşillendi mor sümbüllü bağlarım.
Yıkılmadı ulu çınar, döndü özüne,
Kaybolan yıllara yanar yanar ağlarım...
Ne acılarla sulandı da, uyandı toprak,
“Ahirete göç eden öğretmenlerin anısına”
Bir okulumuz vardı bizim,
Öğretmen ocağıydı, çiçek çiçek.
Antep’in Gazi çocuklarına,
İstanbul! İstanbul!
Payitahtım, dermanım, fermanım!
Ruhumun akça mayası,
Gönlümün sır aynası.
Efendisi asil, ruhu gül goncası.
Her taşı bir kitap! Okunası.
İşte geldik son istasyona,
Cesaretin var mı? dönüp bakmaya!
Bin pişmanlıkla, avare geçen zamanlara,
Bir hiç gibi geldik, hiç gibi gidiyoruz!
Bir düşün istersen, şu son istasyonda...
Sultanahmed’te birgün,
oturuyorken bir cami gölgesinde,
Baktı, sarılıyor birisi eline.
Tanıdı, bu otuz sekiz Mesut idi,
Kırk yıl önce dersine girdiği.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!