Aksarayı geçtiğiniz zaman Torosların serin rüzgârı karşılar önce sizi. İçinize işler, titretir, yürekten çok çenenizi.
Gülekten aşağı sallandınız mı işte o Çukurova'nın ılık esintisi çarpar yüzünüze. Kemikleriniz ısınır, oh be dersiniz deriiin bir nefes sonrasında. Ciğerlerinize dolan aslında kekik kokusudur bilmediğiniz, daha önce duymadığınız o şey.
'Bu öten kuş ta ne? ' dediğiniz şeyse kınalı kekliktir türkülerde duyduğunuz, düz ovada avlayıp kanadını kanadına bağladığınız...
Üzüm bağları karşılar sizi önce, dövmeden bağcıyı yediğiniz meyvesini.Portakal ağaçları buyur eder ovaya inişin habercisi, soyup ta baş ucunuza koyduğunuz, sonrada bir yalan uydurduğunuz.
Uçsuz bucaksız bir deniz gibidir parlayan pamuk beyazı tarlalar.
İçinde ırgatların ter kokusudur helâl bir lokma için döktükleri.
Sıcak ta neymiş ki, gör içindeki esas yangındır Mehmet'in Ayşe'ye duyduğu. Ne Akdeniz söndürür nede serin Berdan çayı.
İşte tam orası memleketim dediğim....
Eserleri
http://galeri.netfotograf.com/portfolyo.asp? nf=90381
www.vizor.tr.gg
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
YURTAYDER!
Nedir? Belki de hiç duymadınız bugüne kadar! Umarım bundan sonra bukadar duyarsız olmaz ve 'TELEVOLE'lerden biraz uzaklaşarak etrafınızda olup bitene kulak kabartır, azda olsa göz atarsınız...
Bunu kısaca anlatmaya çalışayım. Ama inanın sadece ismi değil, anlatacağım şey aslınd ...