Abdullah elindeki Saz ağlasın
Kimbilir ne ümitlerle geldin gurbete
Düştün gurbete
Komşu köyün yiğidi Abdullah
Yazılmış sana da gurbet
Abdullah elindeki saz ağlasın
Gurbet ateştir
Yandım o ateşte
Gurbet
Değil şerbet
İnsanı gelir bulur dert
Göz yaşların tükenir gözlerden akar kan
Sılanın gül kokusu rüyalarda görülen
Bana gurbetimi hatırlatıyorsun abdullah
Bana gurbetlerimi hatırlatıyorsun
Eski acılar yine devleşiyor gözümde
Cennetten ayrılıktan büyük yara yok özümde
Gurbet acılarım da devdi be abdullah
Kimin aklına kandın geldin gurbete
Abdullah elindeki saz ağlasın
Komşu köyün yiğidi Abdullah
Gurbete düştün
Neden düştün
Ateşe düştün be abdullah
Her gurbeti mısır mı sandın neden geldin gurbete
Gurbet ateşten bir parçadır
Sıla yar
Rüyana girerse sıla ağla abdullah
Ben de ağladım be abdullah
Sıla uzakta
Yar uzakta
Anne uzakta
Gurbette yabancıdır güneş bile
Abdullah elindeki saz ağlasın
Ah somurtkandın gurbeti
Dilinde gurbet türküleri
Çekilir şey değildin gurbeti
Garip ettin gurbeti
Dertli ettin gurbeti
Bertli ettin beni de gurbeti
Komşu köyümüzün yiğidiydi abdullah
Gurbette sazı dertli...
Gurbette ağlıyor abdullah
Komşu köyümüzün yiğidi abdullah
Yusufun gurbeti yar gurbet
Senin ki yüzsüz gurbet
Ah abdullah elindeki saz ağlasın
Bence bereketli Yusufun gurbeti
Gurbetin cimri
Öleceksin köyüne hasret
Yare hasret
İş mi seninkisi..
Güneş batar çöker karanlık
Uzakta yar...
Abdullah haline elindeki saz ağlasın
Cennetin yolu yokuş
Sılasının yolu da yokuş
Sıla en süslü kuş
Sanma mısırdasın
Ey abdullah elinde saz ağlasın
Gurbettesin ah abdullah
Abdullah bir şiir yaz ağlasın
Gurbet ateştir...
Dedim ve ağladım
Gurbete ben de düştüm Abdullah
Abdullah yolunda kış ağlasın yaz ağlasın
Ana uzakta
Yar uzakta...
Nasıl yaşanır bu dert ile
Güneş bile yabancı gurbette
Sanma güllü niyetli bir gurbettesin ey abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Sıla yar
Gurbet ağyar
Abdullah günlüğünde gurbet türküleri yansın
Sıla yar
Gurbet ateş
Garip abdullah
Elinde saz
Sıla için ağlasın gözün
Yüzün gülmesin
Sıla yar
Bir kara kuru ekmek uğruna düştüğün şu gurbete bak abdullah
İbrahim de değilsin ateşin sönmez yakar
Bence bereketli tek Yusufun gurbeti
Gönlünün de derdi az değil abdullah
Gönlün de zalim gurbette
Gönlün de ateşte
Gönlünün de gurbeti ateş
Yine dünya gurbetinde gönlün
Sandın kıymetli bir gurbettesin abdullah
İbrahim değilsin ateşin sönmez yakar
Abdullahın gurbeti senin başına taş düşsün
Gurbet kuru ekmekten başka ne verir
Sıla yar
Sıla dere dere gönlünün kuraklığına akar
Abdullah
Gurbet ateştir yakar
Hiç eksilmesin bu ateşli türküler
Ağlasın hep elinde saz
Kaderine gurbet yazılmış
Kaderine ateş yazılmış
Abdullah
Bence bereketli tek Yusufun gurbeti
Bitsin artık bu gurbet
Diyor ve ağlıyorsun gurbette
Bir zilli niyetli gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Kara kuru ekmek sofranda abdullah
Dertli ellerin dertli sazında...
Bırak sazı elinden sazın yandı abdullah
Söylenmez "gurbet" kelimesi dilin yandı abdullah
Gurbetim senin başına taş düşsün
Ağlasın abdullah elinde saz
Abdullah günlüğünde ateştir gurbet türküleri
Hiç eksilmesin bu ateş bu gurbet türküleri...
Köyüm yıllar sonra geldim sana
Karşıma dikildi yeni beşikler yeni mezarlar
Dedim ve ağladım
Hiç eksilmesin bu ateşli türkülerin abdullah
İbrahim değilsin ateşin sönmez yakar
Gurbetim senin başına taş düşsün
Bence bereketli Yusufun gurbeti
Ağladın
Gurbete düştün abdullah küçük yaşta
Yakubu andırıyor kanlı gözleri sılanın
Günlüğümde gurbet türküleri
Günlüğümde yanık türküler...
Sandın kısmetli bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Gurbet ateştir...
Dedim ve ağladım
Gurbete ben de düştüm Abdullah
Gurbet ateştir çöldür...zeliha mı var her gurbette
Gurbettesin ağla abdullah
Kara kuru ekmek uğruna düşmüş gurbete kaç abdullah
Bir bulut gölgesine bile koşmaya hazır ayakları...
Ağlasın abdullahların elinde saz
Kaderlere gurbet yazılmış
Kaderlere ateş yazılmış
Yar uzakta
Sandın iffetli bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
İbrahim değilsin ateşin sönmez yakar
Gurbetim senin başına taş düşsün
Kara kuru ekmek uğruna bir gurbet
Gurbettesin ağla abdullah
Dertleniyor abdullah
Abdullah’ın günlüğünde yansın gurbet türküleri
Abdullah’ın günlüğünde ateş
Eksilmesin
Yar uzakta
Sandın bereketli bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Tattı gönlün gurbeti ve ateşi...
İbrahimin ateşine denk o ateşi
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Gönlümün gurbeti senin başına taş düşsün
Bir yusuf gönül bir mısırda
Gelecek mektuplarda gözleri
İple çekiyor bayramları
Dualarında sıla
Rüyalarında yakup...
Gurbettesin ağla abdullah
Gurbet ateştir...
Dedim ve ağladım
Gurbete ben de düştüm Abdullah
Dünya gurbeti gönlünün
Ateştir gurbet
Günlüğünde gurbet türküleri
Günlüğünde yanık türküler...
Bülbül gibi dertli
Pervane gibi dertli
Dertli Adem gibi...
Abdullah günlüğünde yansın gurbet türküleri
Gurbette mi öleceksin
Yalvar Allaha
Ağla Alla
Gurbet ateştir...
Dedim ve ağladım
Gurbete ben de düştüm Abdullah
Senin ki arsız gurbet benimkindenbeter
Ah abdullah elindeki Saz ağlasın
Gurbetim senin başına taş düşsün
Bitsin artık bu gurbet
Gurbettesin ağla abdullah
Gurbette ölmesin Allahım abdullahlar
Ana uzakta
Yar uzakta...
Nasıl yaşanır bu ateşli dert ile
Güneş bile yabancı gurbette
Ağlıyorsun gurbette abdullah
Bitsin artık gurbetin
Allahım tutulsun elinden
Cennetin yolu yokuş
Sılanın yolu yokuş abdullah
Sıla en süslü kuş abdullah
Bitsin artık gurbetin abdullah
Yalvar Allaha
Sabah- akşam
Gurbet ateş değil cehennem
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Gurbet kuru ekmekten başka ne verir
Gurbettesin ağla abdullah
Gurbet ateştir yakar
Bitsin artık gurbet
Kara kuru ekmek sofranda Abdullah
Dertli ellerin dertli sazın...
Bırak sazı elinden sazın yandı abdullah
Ağla Allaha
Söylenmez gurbet kelimesi dilin yandı abdullah
İbrahim değilsin ateşin sönmez yakar
Yalvar Allaha
Gurbet ateştir...
Dedim ve ağladım
Gurbete ben de düştüm Abdullah
Ateşe ben de düştüm Abdullah
Köyüne doyulmuyor
Köyüne yıllar sonra geldin
Karşına dikildi yeni beşikler yeni mezarlar...
Güneş batmış çökmüştür karanlık
Elinde dertli kalemin
Gözümde yaş
Ağlıyorsun
Bitmez gurbet
Abdullah elinde saz ağlasın
İbrahim değilsin ateşin sönmez yakar
Gurbetim senin başına taş düşsün
Amacın iki dilim ekmek
Çoluk çocuk için öncelikle
Gurbet iki dilim ekmekle yakalamış seni de ey sazan
Kara-kuru ekmekle yetinirdin
Gurbete hiç gönlün yok
Sıla aşığısın
Fakirliğin kurbanısın sen...
Dağ yazılarla dudaklarına köyünü yazmışsın sen
Gurbeti neşe hırsızı bilmişsin hep sen..
Derdin hiç bitmez
Geceler boyu ağlarsın
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Senin ki deli gurbet
Ah abdullah elindeki Saz ağlasın
Güneş batmış çökmüştür karanlık
Gönlünde sıla
Damarlarına kan sıla
Seni dirilten can sıla
Gurbetin zalim
Gönlünün gurbeti kadar
Hep ağlasın abdullah elinde saz
İbrahim değil ki ateş sönmez yakar
Güneş batmış çökmüş karanlık
Bir kalemin dert ortağın
Dertli eder gurbet insanı...
Dertli eder gurbet insanı...
Hatırlamışsın köyünü
Elinde kalemin
Hasret yakıyor
Bal damlıyor dilinden:
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Allahım
Bu kadarda mı dertli edermiş gurbet insanı...
Gurbeti gecedir...yıldızsız bir gece
Gurbeti kuyudur...dipsiz
Gurbeti bir zalim bir edepsiz..
Dertli eder gurbeti..
Yare hasret bırakmış gurbeti
Hep ağlasın abdullahın elinde saz
Gurbetim senin başına taş düşsün
Köyü yakup gibisin bu yusufa
Gurbeti kuyudur bu yusufa...
Yusuf çıkamaz kuyudan
Yusuf vuslata koşamaz...
Ağlar bir yakup gibi köyü yıllarca
Hep ağlasın abdullahın elinde saz
Senin ki cehennemin eli gurbet
Ah abdullah elindeki Saz ağlasın
Oturttu rahlesine gurbetin gönlünü
Gönlü yusufların en dertlisi...
Dünya gurbetinde yusuf gönlü...
Gönlü bir yusuf dünya gurbetinde...
Dertli eder her gurbet insanı...
Yakup hasret kalmıştır yusufa...
Ağlasın yakup
Sanma mısırdasın
Abdullah elinde saz ağlasın
Gurbetin vereceği üç beş dilim kuru ekmektir...
Gurbetler neden yağmış dert yağmış üstüne
Dağ yazılarla yazılı aklına köyü...
Hep ağlasın abdullahın elinde saz
Dertli eder gurbet insanı...
Elinde kalemi yazar ve ağlar...
Ana uzakta
Yar uzakta
Nasıl yaşanılır bu dert ile
Dertli dostları o gurbette...
Hep ağlasın abdullah elinde bu saz
İbrahim değilsin ateşin sönmez yakar
Ağla
Gurbet ateştir...
Dedim ve ağladım
Gurbete ben de düştüm Abdullah
Karanlık çökünce
Ayırma elinden kalemi
Silinmez ki kara yazı
Gurbette öleceksin
Bu gurbet bitesi değil...
Abdullah elinde saz ağlasın
Gurbetim senin başına taş düşsün
Karanlık çökünce
Bal damlıyor kaleminden abdullah
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Güneşinle aranda kuyular...
Senin kuyuların dipsiz
Bir ağlayanın olsun haline
Yıllar oldu gidemedin köyüne
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Yanıktır gurbet şiirleri...
Kan damlıyor dilinden
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Senin ki bereketsiz gurbet
Ah abdullah elindeki Saz ağlasın
Gurbete düştün
Hayır hayır sen ateşe düştün
İbrahimliğine yusufluğuna aktı gurbetin
Yıllar oldu gidemedin köyüne
Köyün aklında
Rüzğarı yanaklarında hep
Deresi çeşmesi dudaklarında
Mısır değil ki senin gurbetin
Vezirlik değil rezillik sonu bu gurbetin
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Dostlar
Abdullahım türkülerimde ateş...
Acı biber sürülmüş yok ağzımın tadı
Ana uzakta
Yar uzakta
Göz tuzakta
Öz tuzakta
Hayırlı hayat
Hayırlı rüya uzakta
Sanmayın mısırdayım
Elimde saz ağlasın
Karanlık çökünce
Köyüm aklımda
Gurbetim senin başına taş düşsün
Gül damlıyor kalemimden dostlar:
Anne
Hiç bir şey büyük dert değil senin yüzüne mahrumum
Köyümü de çok özledim
Köyüm benim leylam
Çölüm bu gurbet
Mecnundan farkım ne
Köyümden ayrılığın elemi mecnunun elemine denk
Gurbetler üvey annelerim...
Dertli eder gurbet insanı...
Sanma anne mısırdayım
Bu abdullahın elinde saz ağlasın
Bence bereketli Yusufun gurbeti
Allahım
Bitsin artık bu gurbet
Gül bahçesi dilim
Cennete çıksın yolum
Ben gurbetime hep sitem ettim
Ayaklarıma zincir vurdu gurbetim
Güneşleri mektuplar gibi köyümün...
Köyümün taşları ağlar halime
Bitsin artık bu gurbet
Ah abdullah elinde saz ağlıyor
İbrahim değilsin ateşin sönmez yakar
Gurbetim senin başına taş düşsün
Bence bereketli Yusufun gurbeti
Köyüm yemyeşil bir sevinç büyütür bende
Gurbetler hasret bıraktı kardeş yüzüne
Bitsin artık bu gurbet
Gurbette mi öleceğim
Bitsin artık bu gurbet
Gurbette ölmesin Allahım abdullahlar
Ana uzakta
Yar uzakta...
Gurbet ateştir...
Dedim ve ağladım
Gurbete ben de düştüm
Kurtardın şükür Allahım
Bence bereketli Yusufun gurbeti
Nasıl yaşanır bu kanayan dert ile
Güneş bile yabancı gurbette
Bitsin artık bu gurbet
Abdullah elinde saz ağlıyor
Senin ki hırsız gurbet
Ah abdullah elindeki Saz ağlasın
Bitmez gurbeti
Çıktı cennetinden
Dünyaya düştü abdullah
Abdullahın yanık gönlünde gurbet türküleri
Yusuf gibi yanık gönlü gurbette
Yusuf gibi kuyuda
Beklenen teselli bir tek tacir eli...
Yusuf gibi mısırda şimdi o
Beklenen serinlik gibi zeliha
Abdullahlarda ateştir gurbet...
Sılada yar
Sılada ana
Yar sılada
Sanma muratlı bir gurbettesin ah abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Bitmez gurbeti
Nasıl unutayım sılam seni
Desin ve ağlasın abdullahlar
Hep ağlasın abdullahların elinde saz
Bitmiyor gurbet
Bitmez gurbeti
Ok gibidir bağrını deler gurbeti
Sevincin öldüğü yerdir gurbeti
Gök yüzüne bakmak unutulur...
Sokakta ip atlayan çocukları bile görmemiş
Baharın geldiğini fark etmemiş yıllarca
Ve karıncaların toprakta dolaşmasını seyretmemiş yıllarca...
Ateşti gurbeti yandı
Ateşti gönlünün de gurbeti yandı Allahım gül hasretle bu abdullah..
Bitmez gurbeti Allahım
Hep ağlasın abdullah elinde saz
İbrahim değilsin ateşin sönmez yakar
Gurbettinde yok ne bal nede şerbet
Bitmez gurbeti Allahım
Dertli eder gurbeti...
Zalimdir gurbeti
Ana uzakta
Yar uzakta
Sanma atlı bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Bitmez gurbeti Allahım
Gurbeti tuzak
Ölmüş kaç gönül bülbül kuşu gibi bu tuzakta...
Dünya en zalim gurbeti
Duydu gül Yusufun hazin hikayesini
Ateştir her gurbet
Gurbetim senin başına taş düşsün
Bitmez gurbetin abdullah
Gurbetin ateş
Ağla derinden
Kan akıt ciğerinden
Hep ağla abdullah elinde saz
Dert bitmez gurbette
Bitmez gurbetin abdullah
Tattığın gurbet mısır değil...
Bitmez bu gurbet
Köyün güzel yıllar sonra geldin
Karşıma dikildi yeni beşikler yeni mezarlar...
Sandın kanatlı bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Bitmez gurbetin abdullah
Çocuk yaşta gurbeti tattın
Genç yaşında ateşe düştün
Ağla
Senin ki değil ballı gurbet
Ah abdullah elindeki Saz ağlasın
Gurbet ateştir...
Dedim ve ağladım
Gurbete ben de düştüm Abdullah
Bitmez bu gurbet
Gurbetin aratmaz ateşi
Günlüğünde orman olsun yanık türküler
Bitmez gurbetin abdullah
Gülmeyi unutturur gurbet
Zehir olur içtiğin şerbet
Cehennemdir gurbet sıladır cennet...
Ağladın gurbette hiç gülmedin
Hep ağlasın abdullah elinde saz
İbrahim değilsin ateşin sönmez yakar
Bitmez gurbeti Allahım
Gönlü de gurbette gönlü de bir abdullah
Bitmez gurbetleri
Dünya da bir gurbet dünya gönlünün gurbeti...
Gönlü de bir yusuf gibi ağlatıyor bir yakubu
Aslı ateş dünyanın
Dünya aratmaz ateşi
Ateşten öte bir yakışla yakar dünya gurbeti...
Sandın bolluklu fırsatlı bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Bu dünya gurbet sıla tek cennet gönlüne...
Sılaya doyamadı
Yakan ayrılıktır gurbet değil...
Ateş ayrılıktır gurbet değil...
Bitmez gurbeti Allahım
Gurbetlerinin en zalimi en dayanılmazı dünya
Dertli gönlün nasıl unutsun cenneti
Sofrasında dünya bir kara ekmek gibi
Zıkkım gibi yedikçe öldüğünün farkındasın
Sılaya doyulmuyor
Sanma himmetli bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Senin ki değil güllü gurbet
Ah abdullah elindeki Saz ağlasın
Gurbet ateştir...
Dedim ve ağladım
Gurbete ben de düştüm Abdullah
Bitmez gurbeti Allahım
Güneş bile düşman gurbette
Dilinde ateş gibi gurbet türküleri
Bitmez gurbetin dertlisin abdullah
Bilirsin ateş olduğunu gurbetin
Tek derdin köyün...
Hangi gurbet zalim değil ki
Ağlansın haline
Sılaya doyulmuyor
Sanma mısırdasın zalim bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Ağlansın gönlünün haline
Gönlün de zalim bir gurbette
Cehennem gurbetten zalim mi Allahım
Güneş batmıştır senin için çökmüştür karanlık
Hatırlarsın köyünü
Elimde dertli kalemin
Dökülür dilinden dertli türküler
Abdullah elinde saz ağlasın
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Kayıt Tarihi : 4.1.2017 15:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!