Ve şimdi yağmur yağıyor şehre,
Eylül ben geldim diyor, ben geldim…
Damlaların toprağa değdiğinde çıkan sesten tohumların
gülüşlerini seçiyorum.
Sokakta ıslanan iki sevgili görüyorum,
Tebessümlerine uzaktan tanık oluyorum.
Karanlık gecelerde düşlediğim,
Kalemimin ucundan dökülen kelimelere
Ay ışığı gibi vuran kadın.
Bilsem ki o bir nehrin arasına takılmış olan
Saçların ellerime değecekler,
İnan bütün denizler ben olurdum.
Tanrım… dudağının kenarındaki ben bile o kadar
yakışıyor ki çehresine
Sanki bir huri, sanki bir melek karşımdaki
O elleri yok mu minicik hanımlığına hanımlık katan
O mis kokusu yok mu bahardaki bostanlar gibi kokan…
Yanından her geçişimde bana nefes aldırmayı
Bu gecede çalmadı kapım
Dün de çalmamıştı
Ondan önceki gün de…
Pencerenin başında bilmem kaçıncı söndürdüğüm
sigara izmariti
Camda duran kaç tane gözyaşlı parmak izi…
Vedanın kaç türlü acısı varsa hepsini
yaşadım diyordum.
Ama henüz onu bilmiyordum…
O içlerinde en farklı olanıydı
O tüm vedaların tanrısıydı.
Her vedada geriye bakabiliyordu son kez insan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!