AAAAAAAAAAAAAAAA KAPADOKYaM

Feride Bektaş
222

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

AAAAAAAAAAAAAAAA KAPADOKYaM

KAPADOKYAM

Bir kolun güneşin doğduğu yer Anadolu’da,
Bir kollun bol oksijenli Toroslar da,
Hayat bulursun Kızılırmak, Fırat, Dicle sularında,
Hititler', Lidya, Pers, Roma ve Asurlarda,
Nice İmparatorlar saltanat sürdü toprağında,
Uygarlığın beşiğisin KAPADOKYA’M…

Bir o yana bir bu yana ipek gibi dalgalanır;
Dörtnala giden yağız atların yelesi
Kapadokya’mın bir adı da 'Güzel Atlar Ülkesi'
Duyuyor musun uzaktan yaklaşan nefesi?
Sel gibi akıyor Yıldırım ordusunun zafer sesi,
Kahramanlar diyarı Şanlı Kapadokya’m…

Dünyaca ünlüdür Erciyes, Melendiz, Hasan Dağı,
Sen tarih, sen muzaffer bir bir çekildi düşman ayağı
Tyana kalesine dikildi İslam’ın kutsal bayrağı,
Dosta dost, düşmana Cehennem batağı,
Cennet vatanımın İrem diyarı KAPADOKYA’M

Yüreklerde kabaran taşan bir sevinç,
Sonbaharında ikinci baharı yaşa yârinle.
Dedeler, nineler genç kalırmış genç,
Gökler bulut bulut, esen rüzgârda serinle,
Havası hoş suyu hoş dinç kalırsın dinç.

Kaldır başını bir kulak ver, Kapadokya’yı dinle,
Gök kubbende duyulan bu ses neyin nesi?
Sazıyla, sözüyle Refik BAŞARAN’ın gür sesi,
Dilden dile söylenir “Neni de Feride’m neni” türküsü,
Hüdayda, Sarı Çicek, Köprüden Geçti gelin, daha nicesi…
Sen Ozanlar diyarısın Kapadokya’m.

Güvercinlikleri, peribacaları, yemyeşil bağı
Oğul oğul Ürgüp’ün balı, kaymağı katığı,
Taşa can, toprağa renk verir Kızılırmağı
Yedi düvele nam salmış çanak-çömleği,
Sensin arkeolojinin ve sanat tarihin otağı,
Kapadokya da yaşanmakta Şairlerin altın çağı,
Uygarlığın beşiğisin Kapadokya’m

Derin kayaların, oyuk volkanik sığınıkların,
Dehlizlerin kat kat kuyuların, yer altı şehirlerin,
Değirmen taşı misali dönüp duran koridorların
Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak, Göztezin,
Daha neler neler…
Hangi birin sığdırayım üç beş mısra şiire
Dünüm, bugünüm yarınımsın KAPADOKYA’M

Ebruzenlerin UYAN! Komutuyla;
Lale, karanfil, sümbül, menekşe,
Tuvallerde misk i amber kokularını,
Salar dört bir yana,
Uyanır asırlık uykusundan,
Anka kuşları…
Çıka gelir,
Ebruli bahçelerinden…
Gecenin ölgün vaktin de;
Dehlizlerde esrarlı sesler yankılanır,
Yaşlı kayalar hikâyeler anlatır,
Bir bir çıka gelir masal kahramanları,
Her yeni gün bura da bir başka doğar,
Her şafak söküşün de bir başka can bulur efsaneler,
Burası düşler ülkesi KAPADOKYA…

Bir nine torununa anlatmakta tarihi;
Esaretten esarete… Cepheden cepheye koşan
Teğmen Mustafa Fevzi Taşer’ı
Ve ardından öyle bir off! Çeker ki;
İsimsiz şehitlere mi üzülür,
Gazilerle, miğfersiz erlerle mi ÖVÜNÜR,
Sevinç mi hüzün mü kestirmek mümkün değil,
Nine “bu ne iştir gülerken ağlarsın? ”
“Oğul ben ağlamayım da kimler ağlasın?
Neden şu vatan toprağımız da;
ŞEHİT KANI KURUMAZ Kİ?
………………………………..
Can oğul Canım oğul,
Şairimiz Mithat Cemal Kuntay çok eyi demiş has demiş
“BAYRAĞI BAYRAK YAPAN ÜSTÜNDEKİ KANDIR,
TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR'..
Şükürler olsun oğul şükürler;
Bayrağımız da var, Vatanımız da,
Uğrunda ölecek canımız da ….
Ebetten ezele KAPADOKYAMIZ da VAR.
Feride Bektaş

* YASLI GÖNLÜM

Sevdiğim yâd oldu yâda yar olmuş,
Ya ben ağlamayım kimler ağlasın.
Candan özge sılam bize dar olmuş,
Ya ben ağlamayım kimler ağlasın?

Ah öldüm, ben öldüm, yarsız ölürüm;
Üç günlük dünyada onsuz kalırım
Sanmayın bu dertle iflah olurum,
Ya ben ağlamayım kimler ağlasın?

Sol yanımda acı, hasret sancısı;
Böğrümden çıkmıyor yârin acısı.
Söyleyin bu bahtsız kimin bacısı?
Ya ben ağlamayım kimler ağlasın?

Ağalar, paşalar destur dileyin,
Varın bir babama rica eyleyin,
Muradı ne imiş bana söyleyin
Ya ben ağlamayım kimler ağlasın?

Çelikten iplerle atmış düğümü,
Karartır Nemrut’tan beter göğümü,
Koparır başımı yapar düğünü,
Ya ben ağlamayım kimler ağlasın?

Feride BEKTAŞ

Ben MAHPUS yar MAHKÛM /

Dışarıda güneş, içimde fırtınam,
Derdimiz yazılmaz yarım satırınan,
Boşuna be gülüm boşuna yırtınmam,
Ben içerde mahpus YAR dışarda mahkûm.

Şansım deli tay bakın şu kırata,
Düze adım atmaz yol alır sırata,
Gözyaşım sel olur karışır Fırat’a,
Ben içerde mahpus YAR dışarda mahkûm.

Ayrılık süresi boyum aşar gider,
Hasret kaç vakittir ömre coşar gider,
Tahammül tükendi sabrım taşar gider,
Ben içerde mahpus YAR dışarda mahkûm.

Noktayı koyup da aşkı bitiremem,
Gönle söz geçirip güç de yetiremem,
Ninniler deyip sevdamı avutamam,
Ben içerde mahpus YAR dışarda mahkûm.

Bana yakın iken olduk şimdi siz biz,
Hasretiz ikimiz... durma öyle sessiz,
El gibi davranan yabancı gibiyiz,
Ben içerde mahpus YAR dışarda mahkûm.

BENİM KISMETİM

Everest Tepesi aşkın eğimi,
Lavlara kapılmak benim kısmetim.
Bir yan kor, bir yan buz gör yüreğimi,
Lavlara kapılmak benim kısmetim.

Yanmak kısmette varmış neylemeli,
Gönle ne demeli, nasıl eylemeli?
Bu yazgıyı baştan sona silmeli,
Boyun burup eğmek benim kısmetim

“Olmazlarda” kavruldum bile bile,
Tekme, tokat, sille yedim söz ile,
Anlamam dalavere,ne hile.....
Ağlamak inlemek benim kısmetim.

Kalmadı ar, gurur ne de erdemi,
Onca cefaya görmedim bir demi,
Bülbül kimden aldın bu söylemi,
Açmadan solmakmış benim kısmetim.

Ah! Ayrılık FELEK ile dost imiş,
'Tuzağımı, oyunumu gör 'demiş,
Feleksizin kasti, hep bana imiş,
Yenilgi, esaret benim kısmetim.

Çaresizlikten aklım tozuttun,
Eyvallah ettikçe işi azıttın,
Daha öldürmeden mezar kazıttın,
Yar ardından bakmak benim kısmetim.

Feride Bektaş
DEDİLER KADINSIN

Dardayım bugün off! Canım çok sıkkın,
İsyan ne haddime, bed günler yakın!
Hep itaatkâr ol yakınma sakın.
Dediler kadınsın, yok ki söz hakkın.

Abin, Baban, Eşin aman haa sus,
Sineye çektikçe kalmadı ki us,
Git içindekini lavaboya kus,
Dediler kadınsın, yok ki söz hakkın

Söze karışıp da deme fikrini,
Yanlış yorumlarlar hemen zikrini,
“Eyvallah “dedikçe uzar rakımı,
Dediler kadınsın, yok ki söz hakkın

Çektiğimiz çile son bulur sandık
Ekmeği zehire bal diye bandık,
Vicdan nerde hani, amanın yandık!
Dediler kadınsın, yok ki söz hakkın

Doğarken verildi Hakkı’ya hakkı,
Ölünceye kadar her hakkı baki,
Yalan değil sözüm hepsi hakiki
Dediler kadınsın, yok ki söz hakkın

Egemen güçsünüz mubahtır, haktır,
Ey kadınlar bize bu müstahaktır,
Dersek” Yaratan’dan sonra er haktır”,
Dediler kadınsın, yok ki söz hakkın

Feride Bektaş
DESEM O YAR DARILIR Mı?

Ben bu candan bizar oldum,
Dertliye dert sorulur mu?
Yokuş çıkmaktan yoruldum;
Desem o yar darılır mı?

Gel güle ah etme bülbül,
Diken elinde kalmış gül...
Yine melül melül gönül;
Desem o yar darılır mı?

Her dem yönüm yâre dönük,
Akıl, mantık bölük pörsük,
Omuz düşük, buyun bükük;
Desem o yar darılır mı?

Bağladın elim kolumu,
Susturamam bu dilimi,
Şaşırttın doğru yolumu;
Desem o yar darılır mı?
Feride BEKTAŞ

EHL-İ BEYT ve KERBELA

Bizi yücelerden seyreden ŞAHIM.
Kerbela odu’na su Padişahım,
Hüseyin! Dedikçe yükselir ahım,
Yetiş ey güzel dost medet ya ŞAHIM.

Hüseyin ırağı yakın eden pir,
Bu dava ezelden sır içinde sır,
Bu sırrın içinde yoktur zerre kir,
Yetiş ey güzel dost medet ya ŞAHIM.

Mazlumlar biçare gitsin ne yana,
Zalim Yezit nasıl kıydın o cana?
Ehl-i Beyt’in ahı kalır mı sana?
Yetiş ey güzel dost medet ya ŞAHIM.

Dingin akan Fırat sanki çıldırmış
Yer oynar yerinden sema kudurmuş
Neylesin ki Fırat, zalim bent kurmuş
Yetiş ey güzel dost medet ya ŞAHIM.

Kerbela ne melet yer, hem de belaymış.
Gökleri kapkara toprak elaymış,
Yezit entrikasın Ali bileymiş…..
Yetiş ey güzel dost medet ya ŞAHIM.

Bu hal ile dara nasıl varalım,
Pak’ı dışa kiri içe vuralım.
Siyahın üstüne allar saralım
Yetiş ey güzel dost medet ya ŞAHIM

Gün gelir ki ulu divan kurulur.
Yezidin soyundan hesap sorulur.
Ehl-i Beyt’ e kalkan eller kırılır.
Yetiş ey güzel dost medet ya ŞAHIM

Sitemkâr Feride, Yöneldi ŞAHA
Ömür yetmiyor ki ah ile vaha.
Şikâyetim benim Yüce ALLAH’ a.
Yetiş ey güzel dost, medet ya şahım

Feride Bektaş

BİZ HEMŞİRELER

Her doğan güne, güneş gibi doğarız,
Hastaneye süzülen ışıktır Hemşire,
Hastanın ufkunu neşeye boğarız,
Acıyı, elemi yok edendir Hemşire.

Anne kucağı gibi sığınacak kucaktır,
Hasta o dem küçücük bir yavrucaktır
Bedenlere can veren sımsıcak ocaktır,
Umuda sevince katandır Hemşire

İlimdir irfandır bizde ki her hüner,
Mukaddes ellerimizde acılar diner,
Nöbetler de semadan yıldızlar iner,
Acılar lâbirentinde rehberdir Hemşire..

Savaşta ve barışta dar gün dostuyuz,
Hizmete amade gücümüzü coşturuz,
Dur durak bilmez daima koşturuz,
Kan ter içinde kalandır Hemşire.

Ayırmayız hiç kimseyi bakmayız rengine,
Hizmeti götürürüz fakir zengine.
Azrail acilin gelmiş dengine,
Ölüm eşiğinden döndürendir hemşire

Şu nöbeti de zararsız ziyansız atlatak,
Yorgunluğumuza bir de” şükürü” katak,
Varınca eve huzur rahatlığıyla yatak,
Vicdanını sorgulayan kişidir Hemşire.

İdrakleri kahreden ne sancı ne acıdır,
Samimi bir tebessüm her derdin ilacıdır,
Hemşireler bacıdır daima kalıcıdır,
Lakin ne aranır ne sorulur Hemşire.

Siz; Ey İmdat bekleyen hastanın can yeleği,
Sırdaşı, dertdaşı, iyilikler meleği,
Ümidin zembereği, ruhların kelebeği,
Bilin ki; yokluğunuz zor olur Hemşireler.

Feride Bektaş

GEL GEL

Böyle ikrar, böyle karar mı olur?
Bi vefa can damarım koptu tel tel,
Hep gam, elem böyle zarar mı olur?
Aşk girdabı yuttu gel gayrı gel gel.

Vefasız yar söyle bu nasıl ikrar?
Müebbet ceza mı, verdiğin karar?
Dünden bugüne ne fayda hep zarar
Aşk girdabı yuttu gel gayrı gel gel.

Dil lal, akıl şaşkın, gönül derbeder,
Göz de kanlı yaşlar, sinemde keder,
Ağlayıp inlemekten oldum heder
Aşk girdabı yuttu gel gayrı gel gel…

Saçlarıma tel tel düşmekte aklar,
Unutkanlık günbegün aklım yoklar
Geçen zalim yıllar vebalim saklar,
Aşk girdabı yuttu gel gayrı gel gel.

Geçmişim Kerbela nasıl susadım,
Umut silahını giydim kuşandım,
Ayrılık cenginden bıktım usandım,
Aşk girdabı yuttu gel gayrı gel gel.
Feride Bektaş

GİDERİM

Kör olası kahır çile bitmiyor,
Peşinde koşmaya gücüm yetmiyor,
Vuslat gelmeyince hasret gitmiyor
Tül kanatlarımla har’a giderim.

Bağıma çiy düşmüş sarmış kırağı,
Sapsarı yaralı narin yaprağı,
Çor elinde oldum Acem çırağı,
Har da ziyan olur zar’a giderim,

Bir zehri derya ki panzehiri yok,
Derindir girdabı lâbirenti çok
Üzerime yağar ateş yüklü ok
Zar’da zelil olu zor’a giderim,

Sırma saçlarımda çözüldü bağım
Nasıl gelip geçti şu gençlik çağım,
Bülbülüm terk etmiş gül-i şen bağım,
Zor'da viran olur yar’a giderim,

Ta ezelden düştü cana zelzele,
Aklımı zay ettim, dilde velvele,
Vaveylamda feryat-figan el ele,
Yar’da zülâl olur ar’a giderim.

Ayrılık hançeri saplı çiğerde
Yaralarım göz göz deva yok derde,
Tabibim derdimin dermanı yâr’de
Ar’da Zühre olur var’a giderim.

Feride Bektaş

GİRDAPTA BİR CAN

Gülistan diyarında bir garibim
Gülün kokusunda donanlardanım.
Sevdaya türap, hasretten harabım
Çöllerde dört yana dönenlerdenim.

Yar aşkında yek olmaya çalışan,
Benlikten bi haber “hiç’e” karışan,
Efkâr diyarında halim perişan,
Kızıl ateşlerde yananlardanım.

Hasret çilesi yüreğimde baki;
Yürek od’una su yok mu ey saki?
Hayli zamandır çekerim bu yükü,
Dört büklüm beli bükülenlerdenim.

Benden gayrı herkes mutlu bahtiyar
Ümit adım atmaz yerinde sayar,
Dervişler gibi dağ-taş diyar diyar,
Yar yolunda ter kurutanlardanım

Vermiyorlar yar denen sevdiğimi,
Duymuyorlar yârin ne dediğini,
Zalimler okur durur bildiğini,
Girdap çıkmazında kalanlardanım

Şu ömür günbegün uzar da uzar,
Kaderim durmadan ayrılık yazar,
Böyle yaşamaktan olmuşum bizar
Hasretten iflah olmayanlardanım

Feride Bektaş

HASRETİN SULTANIYIM

Bahtım gün yüzü görmez kapkaradır geceden
Hayaller mutluluğa kanıyor işkenceden,
Deli gönlüm bahtiyar közdeki neticeden,
Hasretin sultanıyım vuslatın da esiri.

Pervaneyim- narinim, aşk kor’una muhtacım,
Ben ateşe aşığım suya yok ihtiyacım,
Aşk için ölüm denen ŞEB -İ ARÜSA acım,
Hasretin sultanıyım vuslatın da esiri.

Bu âlem de bitmesin çileli imtihanım,
Bülbüle inancım var, al güle itimadım,
İmtinaya ne hacet duyulmasın imdadım
Hasretin sultanıyım vuslatın da esiri.

Döngüsüz saatler bu ne karanlık gecedir
Ezel-ebet yakası murat almaz nicedir,
Sırrı kılıçtan keskin gaip kıldan incedir,
Hasretin sultanıyım vuslatın da esiri.

Feride Bektaş


İN MİSİN CİN MİSİN EY AŞK?

EY AŞK senin kanın ne renk,?
Kâh zifiri siyah, kâh kehribar sarısı,
Bazen kardan beyaz,
Bazen de alaca bulaca gibisin.
Aslın astarın ne?
Ağırlığın kaç ton yoksa gram mı demeliyim?
Hacmin nasıl, duruma göre mi şekil alırsın?
İn misin cin misin?
Söyle sen nesin?

EY AŞK;
Kanın zifiri siyah olduğu gün;
Gökyüzüme gün doğmaz,
Gündüzlerim zifiri gece…….
Yıldızlar bir bir söner ufkumda
Hücrem de başlar karartmalı geceler.
Dünya el ayası olur,
Bakar kör,
ve kötürüm olurum.
Yalnızlık damamda...

Yüreğimde açan kasımpatılar,
Kehribar sarısına kesilir
Yemyeşil yapraklar sarılığa tutulur
Dal dal marazlanır……
Dünya başıma yıkılır,
EY AŞK……

Her şey tükendi, bitti derken,
Bir ak gün doğar ki pırıl pırıl,
Dünyam ışıl ışıl aydınlanır.
Canlanır börtü böcek ve doğa
Hayallerim tutunur düşlerin eteklerine,
Düşe kalka emekler emellerin ardında
Hayat yeni bir güne, tan vaktine yüz tutar,
İn misin cin misin,?
Söyle sen nesin,
EY AŞK?

Kan kırmızılığın;
Deli coş rüzgârları estirir serimde,
Bir bardakta fırtınalar kopartır,
Yaşayan ölü; çatal yürekli cengâver kesilir,
Savaşır yedi başlı devlerle,
Ümit kırıntılarıyla
Eline alır küçücük bir kama;
Dünyaya meydan okur.
İn misin cin misin?
Söyle sen nesin,
EY AŞK?

Feride Bektaş

KİMSELERİ KOYMAYASIN YERİME

Hiç seven sevene eder mi böyle?
Kimlere” yar” dersin benim yerime?
Buna hangi can dayanır yar söyle?
Kimseleri koymayasın yerime…

Ya ferman çıkartasın bu serime
Ya da bir çare bulasın yareme,
Yad eller girmesin senle arama
Kimseleri koymayasın yerime…

Ne dönen var ne de bir haber eden
Nedendir bilmem geri dönmez giden?
Yar bu can bu tene sığmıyor neden?
Kimseleri koymayasın yerime…

Yar uğruna kanlı yaşlar cağlasın
Her damlası ciğerimi dağlasın!
Sinemde göz göz yaralar bağlasın,
Kimseleri koymayasın yerime…

Geceler pervane olmuş dönüyor,
Bak yine yar sensiz sabah oluyor,
Umut ışığım günbegün sönüyor,
Kimseleri koymayasın yerime….

Ellerim açık her dem her saniye;
Dualarım kabul olmuyor niye?
Beklerim gün gelir dönersin diye,
Kimseleri koymayasın yerime….

İçten içe durmadan kanar yaram,
Vuslatla gün gün açılıyor aram,
Sensiz dünyada gülmek bana haram,
Kimseleri koymayasın yerime….

Geçen günlerden görmedim bir hayır,
Düşmandan koru el âlemden kayır
Tut elimden gezelim dağ, taş, bayır,
Kimseleri koymayasın yerime….

MEĞER

Derdim anlatmaya derman mı yeter?
Ah edip çağlamam boşaymış meğer.
Şu cihanda var mı benden besbeter?
Ah edip çağlamam boşaymış meğer.

Sevda hikmetiyle dilsiz dillenir,
Dilimi kesmeye bıçak bilenir,
Perişan hallerim “aman” dilenir,
Ah edip çağlamam boşaymış meğer.

Büküldü bellerim doğrulmaz gayrı,
Yar orda ben burada kalmışız ayrı,
Bu ömrün olmadı bize bir hayrı,
Ah edip çağlamam boşaymış meğer.

Nideyim nideyim ey yar ben seni!
Hayli zaman oldu bir görsen beni,
Bu yara nicedir sanma ki yeni,
Ah edip çağlamam boşaymış meğer.

Halimden kim anlar kim duyar beni?
Hayalde, düşte hep görürüm hani,
Pençe yiyen sazım çığırır seni,
Ah edip çağlamam boşaymış meğer.
Feride BEKTAŞ

SANA SENİN GİBİ OLAMIYORUZ ANNE

Rahmine düştüğümüz günden beri,
Ne güzel ninniler söylerdin bize,
Bize muhtaçlığından beri,
Sana; senin gibi ninni söylemiyoruz anne.

Miniciktik bu yaşa getirdin bizi,
Dur duraksız yedirdin giydirdin bizi,
Mevki makama yetirdin bizi,
Sana; senin gibi bakamıyoruz anne.

Her dem her derdimize deva oldun,
Ne zaman dara düşsek seni bulduk,
Sen nasıl bir kulsun söyle be anne?
Sana; senin gibi olamıyoruz anne.

Bu nasıl bir hayat çözemiyorum anne,
Dünya denen deryada yüzemiyorum anne,
Sensiz prangaları çözemiyorum anne,
Sana; senin gibi olamıyorum anne.

Kimseler daraltamadı seni ben gibi,
Bir an olsun “of be kızım! ” demedin,
Şimdi kim dinler beni sen gibi,
Sana; senin gibi olamıyorum anne.

Sen ki yiğit mi yiğit dişi bir erdin,
Hep fakir, fukara, mazlumu severdin,
Özlü sözlerinle bizlere rehberdin,
Sana; senin gibi olamıyoruz anne.

Bu zor günler geçer mi bilmem,
Bu hastalığı düşmanıma dilemem,
Sen hastayken bilesin ben gülemem,
Sana; senin gibi bakamıyorum anne.

Ne dem bitecek “Alzheimer” denen derdin?
Yavrularına“ Derdiniz bana gelsin”derdin,
Bu nasıl bir dua’dı, muradına erdin,
Sana; senin gibi diyemiyoruz anne.


Sen sırtımı dayadığım yüce dağsın,
Sevincim mutluluğum, yüreğime yağsın,
Benim gözlerime yağmurlar yağsın,
Yete ki kirpiklerin ıslanmasın anne

13.03.2009 -Saat 01 de Feride Bektaş

SON DİLEK

Vuslat ülkesine yolun olayım
Yar bülbülüm ben de gülün olayım
Leblerine değen dilin olayım,
Onulmaz derdime derman olasın

Yanımda olsaydın olmazdı cefam
Sitemden dem vurup demem “bivefam”
Ömrümce sürerdi visal-i sefam,
Derdimin dermanı, derman olasın

Nasıl diyen ”Kader bu imiş zahir”,
Sonumuzu yaptık Zühre'yle Tahir,
Seninle olsaydım ne gam ne kahır….
Onulmaz derdime derman olasın.

”Öl” desen ölürüm, diyemem hayır,
Sinemde kalbimi koparıp ayır,
Yüreğim yanıyor hem cayır cayır,
Derdimin dermanı, derman olasın

İçimizde ukde aşk evliliği,
Giydiremedin ki o gelinliği,
Ağ kefene sar de: “En son dileği.”
Onulmaz derdime derman olasın

Aşkıyla yanmışım yanacak kadar,
Külümden savrulur kor gibi keder,
Yan yana gömsünler bari ey kader!
Derdimin dermanı, derman olasın
Feride Bektaş

SİTEM (Beyit)

Süphan aşkına meramına et visal şimdi.
Geçen zaman ölümden beter bir misal şimdi.

Diken elinde biçare, yanar gülüm al al,
Kafeste ki bülbülüm kurtuluşa sal şimdi.

Ne figanım duyan var ne de derde bir çare,
Gün gelir erişir mi visali yâre şimdi?

Cihanda yok devam sensin yareme tek çarem,
Yar senden gayrı cümlesi bana haram şimdi.

Hasretin girdabında boğar beni efkârım,
Kalmadı gönlümde sabrı iftiharım şimdi.

Doğru ne yanlış nasıl kalmadı ki kararım,
Varlığım ziyan kendime yok yararım şimdi.

Seraptan kurtarmaz yar gelmez gönül şad olsun,
Leyla’dan beter rengi ruhsarım solsun şimdi.

Sonsuz hayallerimiz hep yarınlara baktı,
Şad olan günlerimiz hicrana aktı şimdi.

Daha dün neşeyle kuşlar gibi ötüşürken;
Bugün” aka kara” der, tersine akışır şimdi”

Ah tak etti bu cana hasret denen ayrılık,
Yardan hiç haber yok her günüm karanlık şimdi.

Nettim ki gönül sarayımdan çeker gidersin,
Kimlere “Sultanım “der,Dilşat edersin şimdi.

Onca eza yazık günah bu aşka karar kıl,
Gel de kurtar hasret elinden murada sal şimdi.

Gönül andıkça mesut demleri matem bağlar,
Ah derunumda sevdam ağlar yar ağyar şimdi,

Yok, baykuşlara gönül damımdan bir kerpiç,
Sevdamız olsun dulda kasaveti geç şimdi.

Feride Bektaş


UNUTMUŞUM BEN SENİ...

Söz vermiştim ben sana,
Hani gelecektim ya sana,
Dalıp düşünürken seni,
Unutmuşum bak, ben seni....

Sanma gönül durulur,
Gün dolanır sende durur,
Kusuruma bakma n'olur,
Yar, unutmuşum ben seni...

Gece gündüz hayalinle,
Akıl, mantık benliğimle,
Sarhoşum yar seninle,
Unutmuşum bak,ben seni....

Benden böyle bir sevdan,
Alıyorsun beni benden,
Seni kıskanırken senden,
Yar unutmuşum ben seni....

Feride Bektaş


YÂR YÂDA YÂR OLDU BANA DA AĞYÂR

Sefer kıldım giderim dost elinden,
Vazgeçtim o yârin şirin dilinden,
Yönümü döndürdüm yar cemalinden,
Yâr yâda yâr oldu bana da ağyar.

Yar muhabbeti umuttu yarına,
Yanar dururum nur ile narına,
Tutuşur giderdim âh u zarına,
Yâr yâda yâr oldu bana da ağyar

Ayrılığın eni boyu çile cefâ,
Cevr ü cefa çektim görmedim sefâ,
Ne dem sürebildim ne buldum vefâ
Yâr yâda yâr oldu bana da ağyar

Ah çilemin belli olsa müddetti,
Yaramın azmazdı her gün şiddeti
Ölümden betermiş gam müebbetti,
Yâr yâda yâr oldu bana da ağyar

Hasret girdabında dönüp dururum,
Gün gün solar içten içe çürürüm,
Bir görsem Feleği çeker vururum,
Yâr yâda yâr oldu bana da ağyar.

Feride Bektaş


YAŞIYORUZ iŞTE!

Nedir bu yaşadığımız demeyin ha sakın (?)
Nefes alıp veriyoruz ya siz ona bakın,
Daha beter günler yaşayacağımız yakın!
Bu kafayla şükür ede ede yaşıyoruz.

Yaşıyorsunuz ya beyler nankörlük etmeyin,
Bizler bonfile yeriz sakın heves etmeyin,
Hedefimiz sağlığınız ekmek, et yemeyin,
Koyun gibi meleye meleye yaşıyoruz.

Yaşıyoruz galiba, şayet yaşamak buysa,
Sürünmenin diğer adı yaşamak olduysa,
Şikâyet ettiğimiz maazallah bir duysa!
Hâle bak ödümüz kopa kopa yaşıyoruz.

Yiğitsen burnundan bir kıl aldırmaya çalış,
Halin ahvalin hele bir anlatmaya kalkış,
Tekme tokat yersin, atanlar da alır alkış,
Biz birbirimizi eze eze yaşıyoruz.

Bağış’la hilebazlık birbirine karıştı,
Pirinç, kömür, beyaz eşya dörtnala yarışta,
Siyasetçiyi geç bürokrat işe karıştı,
Yaşasın seçim, rey diye diye yaşıyoruz.

Kimin parası vergisiyle hayır işlenir?
Doğmamış yetim hakkı parça parça dişlenir,
Kefenin cebi yok onca mal mülkü nişlenir?
Ölü toprağına bana bana yaşıyoruz.

Biz vatandaşlar boş vaatlerin tiryakisi,
İki geri bir ileri bizlerin krokisi,
Kazıklar sivri, budaklı parçalasa da bizi;
Ne hacet of deme! güle güle yaşıyoruz.

Ne işe yarıyor aldığın onca diploman,
SBS,ÖSS,KPSS hepsi vesvese nafiledir hoplaman,
Olunca torpil kolaydır makama zıplaman,
Kara listelerden korka korka yaşıyoruz.

Vatan aşkıyla yürekleri yanan tutuşan,
Kalemiyle doğruları söylemeye koşan,
Hesapsız çıkarsız dimdik durmaya çalışan,
Faili meçhule kata kata yaşıyoruz.

Bu dünyaya gelmek ki; yaşamaktır hakkımız,
Bunca musibete az değildir ki katkımız,
Baş kaldırmaya değil eyvallaha yatkınız,
Vebale kazıklar çaka çaka yaşıyoruz.

Din simsarı verince yarım yamalak nutuk;
Öteler telaşıyla bu âlemi kuruttuk,
Ölüm kaygısıyla yaşamayı unuttuk,
Dönen çarka çomak koya koya yaşıyoruz.

Adım Feride lakin ferik bile olamam,
Üstadın parmağında tırnak bile olamam,
Şiir de hem nazım da çırak bile olamam,
Ufacık dizeler yaza yaza yaşıyoruz.

Feride Bektaş

BEYLER. Kadınlar günü anısına

Ateşler yaktınız ağrı dağına,
Çöl aşıp dağ deldiniz ne uğruna,
Ne oldu o Ferhat, Mecnun ruhuna,
Hani KADIN eş, gönüldaş’tı BEYLER?

Kadınlar için ölüp öldürdünüz,
Bazen Habil, bazen Kabil oldunuz,
Aşılmaz dağları mekân tutunuz,
Hani KADIN eş, gönüldaş’tı BEYLER?

Sıpa, sopayla unuttuk sevmeyi,
Bırakın'kaşık düşmanı'demeyi,
Boyunduruklara alıp koşmayı,
Hani KADIN eş, gönüldaş’tı BEYLER?

Ha gayret, bileniniz var mı biz kimiz?
Sahi melek mi, şeytan mı; biz neyiz?
İnsan mı, köle mi var mı bileniniz?
Hani KADIN eş, gönüldaş’tı BEYLER?

Bırakın kemikleşmiş her yalanı,
Verin kadına özveri güveni,
Kim sever, ister yolun yitireni,
Hani KADIN eş, gönüldaş’tı BEYLER?

Feride Bektaş

Feride Bektaş
Kayıt Tarihi : 19.10.2009 01:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Feride Bektaş