'a Zaman ve Biz Şiiri - Yorumlar

Ünal Beşkese
1008

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Arnavut kaldırımlı sokaklarda geçerdi çocukluğumuz,
Evcilik oynar, topaç döndürür, çember çevirirdik.
Gülen yüzlerimiz vardı güneş yanığı, daha fazla ne demektir, bilmezdik.
Huzur ve şükür bahçelerinde, kâğıttan topumuz, bezden bebeğimiz,
Ve sevdâ nedir, bilmeden sevdiğimiz sevgililerimiz.
Az mı takıldı yıldız uçurtmalarımız çam dallarına
Yıldızı sen, hâlâ kuyruğunda asılı, sallanır, titrer yüreğimiz...

Tamamını Oku
  • Emel Sarıbaş
    Emel Sarıbaş 11.09.2010 - 02:04

    ey zaman aman-aman
    içimdeki kuşları ürkütmeden
    seni alıp alıp gideyim
    gideyim alıp alıp seni
    gökyüzü dursun
    donsun bulutlar
    eski bir tadı yeniden
    duymak gibi

    gülüşünün ağaçlıklarından.... değerli çalışmanızı içtenlikle kutluyorum+10 selamlar.

    Cevap Yaz
  • Hülya Büyüköner Cansıla
    Hülya Büyüköner Cansıla 11.09.2010 - 02:01

    Şimdi bir yudum sevgin, bir yudum elâ bakış ve bir yudum gülüşün,
    Bir sohbet dolusu yaşanmışlıklarımız olsun yıllanmış mezelerimiz,
    Varsın, öylesine sarhoş, geçip gitsin günlerimiz,
    Gel, 'şerefe' deyip çınlatalım, boşalsın dudaktan kadehlerimiz...

    *********MUHTEŞEM*******

    Saygılar selamlar...

    Cevap Yaz
  • Şükrü Topallar
    Şükrü Topallar 15.04.2010 - 21:38

    Şiiriniz okuyanı bir zaman tünelinden geçiriyor.Kutluyorum Üstadım.Saygılarımla, Şükrü Topallar

    Cevap Yaz
  • Feyzullah Kırca
    Feyzullah Kırca 12.04.2010 - 22:38

    Kutlarım kaleminizi ve şiirinizi Ünal bey üstadım. her şey gönlünüzce olsun. kalemininiz daim olsun. selam

    Cevap Yaz
  • Yıldırım Uzun
    Yıldırım Uzun 12.04.2010 - 09:07

    Defalarca okunası bir şiirdi Üstad. Ahenginde kaybolduğum. Beni alıp götürdü uzak bir yerlere. Tebrikle..

    Cevap Yaz
  • Namık Cem
    Namık Cem 11.04.2010 - 18:52

    güçlü kalemden güzellik.
    kutlarım
    namık cem

    Cevap Yaz
  • Ünal Yiğit
    Ünal Yiğit 11.04.2010 - 15:11



    Zaman ve Biz

    Arnavut kaldırımlı sokaklarda geçerdi çocukluğumuz,
    Evcilik oynar, topaç döndürür, çember çevirirdik.
    Gülen yüzlerimiz vardı güneş yanığı, 'daha fazla' ne demektir, bilmezdik.
    Huzur ve şükür bahçelerinde, kâğıttan topumuz, bezden bebeğimiz,
    Ve sevdâ nedir, bilmeden sevdiğimiz sevgililerimiz.
    Az mı takıldı yıldız uçurtmalarımız çam dallarına
    Yıldızı sen, hâlâ kuyruğunda asılı, sallanır, titrer yüreğimiz...

    Şimdi bir yudum sevgin, bir yudum elâ bakış ve bir yudum gülüşün,
    Bir sohbet dolusu yaşanmışlıklarımız olsun yıllanmış mezelerimiz,
    Varsın, öylesine sarhoş, geçip gitsin günlerimiz,
    Gel, 'şerefe' deyip çınlatalım, boşalsın dudaktan kadehlerimiz...

    Gel, hiç gerçekleşmeyecek düşlerini de analım gençlik günlerimizin,
    Beyazıt meydanında, yere düşmüş kuru yaprak gibi ezildiğimiz...
    Nasıl yanarım o zaman tutamadığım o sıcak ellerine
    Ve nasıl yanarım bilsen, yarım bıraktığımız özgürlük türkülerine.
    Bilemezdik, kimin elindeydi silah, kim atıyordu o can alan taşları,
    Kimi şehit sayıldı, kimi vatan haini, birer birer yitirdik
    Daha sevdaya doymamış o can arkadaşları...

    Dümensiz gemilerle açıldık sonra açık denizlere,
    Ne dalgalar yedik bodoslamadan, ne rüzgârlar uçurdu saçlarımızı,
    Ne yalancı limanlara sığındık; fahişelerle dolu.
    Gün oldu; sevdâ rüzgârlarına aç kaldı yelkenlerimiz,
    Güneşe hasret günler yaşadık,sonunda kurtulduksa biz
    Bir deniz feneriydi yol gösteren, karanlığıma ışıktı gözleriniz...

    İstersen gel, günü yaşayalım şimdi,
    Bırak, öpsün çıplak ayaklarını çapkın dalgacıklar,
    Bırak, kumsal da sarhoş olsun koklayıp teninin o kadın kokusunu.
    Bak, gün batışı aksetmiş yüzüne, şimdi saçların kıpkızıl,
    Varsın kızarsın yanakların, tuttukça ellerini tutuşan yüreğinin ateşiyle
    Varsın, bir yandan hüzün de girsin dalgın bakışlarıma,
    Aldırma, sen,eflâtun akşamın eflâtun sevgilisi ol, dol avuçlarıma...

    Bu son güzel saatlerimiz, bak, eflâtun akşamlar da kararacak birazdan,
    Birileri kuzgûni siyaha boyamakta gökteki tüm yıldızları
    Ve köpek balıkları mı yutuyor bilmem, suyun üzerindeki yakamozları...
    Ne çabuk öğrendik 'daha fazlası' demeyi, hem bedelini hiç sormadan.
    Güneşte kusan asfalttır şimdi parlayan o arnavut kaldırımı yollarda
    Ve uçurtmaları yok artık çocukların,
    Umutlarıdır takılıp kalan,kuru dallarda...

    (15/11/2008)

    Ünal Beşkese




    YÜREĞİNİ ELİNDE TUTAN VE HER DİZESİNDE GÜNEŞLE KARDEŞ VE HATTA KOYUN KOYUNA SEVDAYA, UMUDA, ONURUN YIKILMAZ NAMUSUNA ZAPDEDİLMEZ BİR KILIÇ GİBİ ÇEKİLEN DEĞERLİ ŞAİRE NCAK BU TÜRKÜYLE SELAM EDİLİR DİYE DÜŞÜNDÜM.. SAYGILAR HOCAM, SELAM EDERİM...
    GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ

    Bu bir türkü: -
    toprak çanaklarda
    güneşi içenlerin türküsü!
    Bu bir örgü: -
    alev bir saç örgüsü
    kıvranıyor;
    kanlı, kızıl bir meşale gibi yanıyor
    esmer alınlarında
    bakır ayakları çıplak kahramanların!
    Ben de gördüm o kahramanları,
    ben de sardım o örgüyü,
    ben de onlarla
    güneşe giden
    köprüden
    geçtim!
    Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi
    Ben de söyledim o türküyü!
    Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
    altın yeleli aslanların ağzını
    yırtarak
    gerindik!
    Sıçradık;
    şimşekli rüzgâra bindik!
    Kayalardan
    kayalarla kopan kartallar
    çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
    Alev bilekli süvariler kamçılıyor
    şaha kalkan atlarını!


    Akın var
    güneşe akın
    Güneşi zaptedeceğiz
    Güneşin zaptı yakın!


    Düşmesin bizimle yola:
    evinde ağlayanların
    göz yaşlarını
    boynunda ağır bir
    zincir
    gibi taşıyanlar
    Bıraksın peşimizi
    kendi yüreğinin kabuğunda yaşıyanlar!
    İşte:
    Şu güneşten
    düşen
    ateşte
    milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
    Sen de çıkar
    göğsünün kafesinden yüreğini;
    şu güneşten
    düşen
    ateşe fırlat;
    yüreğini yüreklerimizin yanına at!


    Akın var
    güneşe akın
    Güneşi zaaptedeceğiz
    Güneşin zaptı yakın!


    Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
    Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
    toprak kokuyor bakır sakallarımız!
    Neşemiz sıcak!
    kan kadar sıcak
    delikanlıların rüyalarında yanan
    o 'an'
    kadar sıcak!
    Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak
    ölülerimizin başlarına basarak
    yükseliyoruz
    güneşe doğru!
    Ölenler
    dövüşerek öldüler;
    güneşe gömüldüler.
    Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!


    Akın var
    güneşe akın
    Güneşi zaaaptedeceğiz
    Güneşin zaptı yakın!


    Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
    Kalın tuğla bacalar
    kıvranarak
    ötüyor!
    Haykırdı en önde giden,
    emreden!
    Bu ses!
    Bu sesin kuvveti,
    bu kuvvet
    yaralı aç kurtların gözlerine perde
    vuran,
    onları oldukları yerde
    durduran
    kuvvet!
    emret ki ölem
    emret!
    Güneşi içiyoruz sesinde!
    Coşuyoruz,
    coşuyor!...
    Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
    mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!


    Akın var
    güneşe akın
    Güneşi zaaaaptedeceğiz
    Güneşin zaptı yakın!


    Toprak bakır
    gök bakır.
    Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
    Hay-kır
    Haykıralım!


    NAZIM HİKMET

    Cevap Yaz
  • Canan Ereren
    Canan Ereren 11.04.2010 - 13:49

    Şahsınıza ve kaleminize saygımla efendim.

    Cevap Yaz
  • Bilal Esen
    Bilal Esen 11.04.2010 - 13:37

    Harıkulade bir şiir okudum dostumun kaleminden. sizi gönülden kutlarım üstadim. Bilal Esen

    Cevap Yaz
  • İlhan Koruyucu
    İlhan Koruyucu 11.04.2010 - 12:36

    Gün oldu; sevdâ rüzgârlarına aç kaldı yelkenlerimiz,
    Güneşe hasret günler yaşadık,sonunda kurtulduksa biz
    Bir deniz feneriydi yol gösteren, karanlığıma ışıktı gözleriniz...



    Yüreğinize kaleminize sağlık üstadım, kutlarım.Saygı,sevgiler.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 145 tane yorum bulunmakta