Sınıf Tiyatrosu Oyunu 27
Canavar Kedicik
(21-26 Mart Orman Haftası)
Yazan: Fevzi Günenç
KİŞİLER:
KEDİCİK:
MİNİK SERÇE:
TİLKİCİK:
AYI DAYI:
ASLANCIK:
KÖSTEBEK:
AĞAÇKAKAN:
TAVŞANCIK:
KOKARCA:
KARGACIK:
KEDİCİK: Bu ne biçim yaramaz bir kuşmuş böyle! Ben kovalıyorum o kaçıyor, ben kovalıyorum o kaçıyor... Peşinden ormana kadar sürükledi beni. Şunu yakalayıp haklayayım da, bir kediyi yormak neymiş görsün. Kaçma geldim minik kuş! (Üzerine atılır, yakalayamaz.) Ah, yine kaçırdım elimden.
MİNİK SERÇE: (Kaçar) İmdaaat, kuş öldürüyorlar, can kurtaran yok mu?
KEDİCİK: Bir de yardım arıyorsun ha! Ayıp ayıp Yakışır mı sana koskoca bir kediciği peşinden bunca koşturmak?
MİNİK SERÇE: Peşimden gelmeni ben istemedim ki?
KEDİCİK: Yok bir de isteseydin.
MİNİK SERÇE: Bırak peşimi. Alt tarafo sakız kadar etim var.
SARMAN: Sakız kadar etin var ama dünya kadar da lezzetin var.
MİNİK SERÇE: Beni yemekten vazgeç! Zehirliyim ben. Zaten öleceğim. Benim ölmem neyse de, sen de ölürsün. Yazık olur koskoca sarmana.
SARMAN: (Alaycı) Ölürüm ha?
MİNİK SERÇE: Ya…
SARMAN: Pışşık… Karşında kedi yavrusu vardı… Hah hah ha miyav! .. Kuş kadar aklınla beni mi kandıracaksın? Senin gibi bir tatlı bir kuşu yiyerek ölmek bile zevktir.
MİNİK SERÇE: Zevk mi?
SARMAN: Zevk ya… Yeter yorduğun beni. Artık teslim ol! Bu kadar övgüye ben bile can verirdim.
MİNİK SERÇE: Boş övgü neye yarar ki?
SARMAN: Ne diyorsun sen? Bir kediye yem olmanın onurundan büyük ne olabilir?
MİNİK SERÇE: Sen onur mu diyorsun buna?
SARMAN: Tabii.
MİNİK SERÇE: Peki o onur, alacağın canımı geri verir mi bana?
SARMAN: Bırak şimdi canı canım. Canın ne önemi var? Onura bak sen, onura… Hah hah ha! (Serçenin üzerine atılır) İşte yakaladım seni!
MİNİK SERÇE: Aaah!
KARANLIK
SARMAN: Hoop şaralooop!
AYDINLIK
TİLKİCİK: (Ağacın arkasına saklanmış, şaşkın) Bu ne ya…
SARMAN: Hah hah ha… Başka serçe yok mu? Bak bak, orada da var bir tane. Hey serçecik kaçma. Bekle beni, geliyorum. (Koşarak çıkar.)
TİLKİCİK: (Kendi kendine) Şu yaratığa bak hele! Zavallı serçeyi bir pençede avladı. Sonra da yalayıp yuttu! Gidip arkadaşlara haber vereyim de kendilerini sakınsınlar bu canavardan. (Seslenir.) Hey, Ayı dayı, Aslancık, Ağaçkakan, Kokarca, Tavşancık neredesiniz?
AYI DAYI: (Girer) Ne oldu, ne oldu?
TİLKİCİK: Eteğine taş doldu.
AYI DAYI: Taş mı? ..
ASLANCIK: (Girer) Ne oldu, ne var?
TİLKİCİK: Olanlar oldu.
AĞAÇKAKAN: Hangi olanlar? ...
TAVŞANCIK: Havuçlarımı mı yediler yoksa?
TİLKİCİK: Aklın fikrin havuçta. Kötü diyorum size, kötü! Çok kötü bir şey oldu.
TAVŞANCIK: Havuçlarımı yedilerse bundan kötü ne olabilir?
KÖSTEBEK: Ne olduysa doğru dürüst anlatsana arkadaş!
AYI DAYI: Yüreğime inecek şimdi.
ASLANCIK: Kısa kes! Ne oldu?
TİLKİCİK: Hiç sormayın. Ormanı cinler bastı.
AĞAÇKAKAN: Ne cini be? (Ağacı kakar) Tak tak tak…
TAVŞANCIK: Dünyada cin diye bir şey var mı?
TİLKİCİK: Cin yoksa bile cinden kötüsü var.
KOKARCA: Yandık desene.
TİLKİCİK: Yandık ki ne yandık! Demin bir yaratık gördüm… Bir yaratık ki düşman başına.
AYI DAYI: Ne yaptı sana?
TİLKİCİK: Bana bir şey yapmadı.
ASLANCIK: E, sana bir şey yapamayan kimseye de yapamaz.
TİLKİCİK: Beni görmedi de onun için yapmadı.
KÖSTEBEK: Haaa…
TİLKİCİK: Görseydi neler yapardı kim bilir?
AĞAÇKAKAN: Neler yapardı? Tak tak…
TİLKİCİK: Bir lokmada yutardı beni.
HEPSİ: Neee? ..
TİLKİCİK: Yaaa…
TAVŞANCIK: Çok kocaman bir şeydi ha?
TİLKİCİK: Kocaman da söz mü? Ben diyeyim fil kadar, siz deyin deve kadar.
KARGACIK: (Tünediği daldan söz atar.) Ufak at da civcivler yesin. Gak gaaak!
TİLKİCİK: Valla billa… Bir devekuşunu kovalıyordu. Üstüne atladı. Bir lokmada yuttu onu.
KARGA: Gag gag gak... Hah hah ha… Abartma dediğin bu kadar olur. Ben de gördüm onu. İn aşşağı in.
TİLKİCİK: Deve kuşu kadar yoksa bile hindi kadar vardı.
KARGACIK: İn in…
TİLKİCİK: Tavuk kadar da mı yoktu?
KARGACIK: İiin…
TİLKİCİK: Eee, biraz da sen çık canım!
KOKARCA: Ne tartışıp duruyorsunuz ki? Tehlikenin büyüğü küçüğü olur mu?
TİLKİCİK: Olmaz…
AYI DAYI: Canavar, avını bir lokmada yuttu mu, yutmadı mı?
TİLKİCİK: Yuttu.
ASLANCIK: O zaman mesele kapanmıştır. Bizi de bir lokmada yutmasa bile iki lokmada yutabilir. (Tilkiye) Yutabilir, değil mi?
TİLKİCİK: Yutabilir.
KÖSTEBEK: Eee? ..
TİLKİCİK: Elinin körü.
TAVŞANCIK: Ne yapmayacağız şimdi? Offf… Ne yağacağız yani?
KOKARCA: Ne yapacağız?
TİLKİCİK: Kaçacağız, saklanacağız.
AYI DAYI: Nereye?
TİLKİCİK: Herkes kendi başının çaresine baksın.
AYI DAYI: Ben şu ağacın dalına sığınayım bari. Yaratık ağaca çıkamaz belki.
ASLANCIK: Ben de ağacın kovuğuna saklanayım.
KÖSTEBEK: Benim işim kolay. Kendimi şu toprağın altına gömerim.
TAVŞANCIK: Ben tabanı yağlarım. Kaçabildiğim kadar uzaklara kaçarım.
KOKARCA: Ben saklanmayacağım.
ASLANCIK: Sen canavardan korkmuyor musun?
KOKARCA: Korkuyorum ama canavar benim yanıma bile yaklaşamaz.
ASLANCIK: Neden?
KOKARCA: Eee, ben Kokarcayım ya. Fena halde kokarım. Canavar benim kokumu alınca saklanacak delik arar.
HEPSİ: (Kahkahayla güler.)
TİLKİCİK: Ya canavarın burnu koku almıyorsa? ..
KOKARCA: Haaa, o da var ya. O zaman ölümlerden ölüm beğen kokarca. (Tilkiye seslenir) Tilki! ..
TİLKİCİK: Efendim?
KOKARCA: Canavarın karnı rahat mıdır acaba?
TİLKİCİK: Ne bileyim ben? Sen bir an önce ortadan kaybolsan iyi edersin.
KOKARCA: Sıkıya gelirsem öyle yapayım bari. Şimdilik senin arkanda gizlenmek daha güvenli.
TİLKİCİK: Sen bilirsin…
TİLKİCİK AĞACIN ARKADINA GİZLENİR, KOKARCA DA ONUN ARKASINDA YER ALIR.
(Kargaya seslenir.) Sen saklanmayacak mısın Karga?
KARGACIK: Yok, benim yerim iyi.
TİLKİCİK: Ya canavar oraya kadar tırmanırsa? ..
KARGACIK: O zaman ben de biraz daha yıkarı uçarım.
TİLKİCİK: Ya oraya da tırmanırsa? ..
KARGACIK: Biraz daha yukarıya…
TİLKİCİK: Ya oraya da…
KARGACIK: Eee, astronot mu bu canavar da canım? Peşim sıra aya kadar gelecek değil ya!
ASLANCIK: Ne kadar serinsiniz siz arkadaşlar? Sanki gelecek olan canavar değil de komşu ülkenin kralı. Bir de bando çağırıp karşılama töreni düzenleseydik bari. (Sert) Haydi, herkes saklansın.
AYI DAYI: Aslancık haklı. Ben ağacın dalları arasına gizleneyim. (Ağacı dalları arasına yerleşir.)
KÖSTEBEK: Doğru… Ben toprağın altına saklanıyorum. (Toprağı üzerine çeker, kulakları dışarıda kalır.)
AĞAÇKAKAN: Benim işim kolay. Ağacın kaktığım yerini biraz daha genişletirsem içine sığarım. Tak tak tak…
AYI DAYI: Ağacı fazla kakma Ağaçkakan. Bakarsın bizimle birlikte devrilir. Canavarın bizi yuttuğu değil, ormandan bir ağaç eksilir.
AĞAÇKAKAN: Haklısın… Bu kadarı yeterli. İçine sığarım herhalde.
TİLKİCİK: Eyvah! İşte canavar geliyor. Kesin sesinizi!
KEDİCİK: (Girer) Bu ormanın serçeleri de amma çevikmiş ha… Bir tane daha yakalayamadım. Yakaladığım da dişimin kovuğunu bile doldurmadı.
TİLKİCİK: (Fısıltıyla) Duyuyorsunuz, değil mi arkadaşlar? ..
AYI DAYI: (Başını uzatır, fısıltıyla) Kes sesini.
TİLKİCİK: (Fısıltıyla) Tamam canım kestik. Duyduysanız “duyduk” deyin yeter. Fısıltıyla konuşuyoruz zaten.
KÖSTEBEK: (Başını topraktan çıkartıp fısıltıyla konuştuktan sonra yeniden toprağa gömülür.) Fısıltı-mısıltı… Canavar fısıltıyı duymaz mı sanıyorsun?
ASLANCIK: (Fısıltıyla) Konuşmayın budalalar! Yerimizi belli edeceksiniz!
TİLKİCİK: (Aslana) Tamam tamam anladık. (Fısıltıyla Köstebeğe) Hey, köstebek, kulakların dışarıda kaldı.
KÖSTEBEK: (Fısıltıyla Tilkiye) Biliyorum, ne yapayım? Toprağa ancak bu kadar gömülebildim.
TİLKİCİK: (Fısıltıyla Köstebeğe) Bu kez de Canavarın midesine gömülmeyesin…
KEDİCİK: (Girer, sahmede dolaşır.) Bu ormanda yiyecek hiçbir şey yok mu ya… Açlıktan öleceğim.
TİLKİCİK: (Kendi kendine) Nerde o günleeer…
KEDİCİK: (Köstebeğin kulaklarını görür.) Aha! Şurada bir fare var galiba. Hem de bir değil, iki tane. Şansım açılıyor. Şunların üstüne atıl Kedicik! Haydi, ikisini birden yakla! (Yavaş yavaş yaklaşır.)
TİLKİCİK: Canavar seni gördü Köstebek.
KÖSTEBEK: Gördüğü ben değilim kulaklarım.
TİLKİCİK: Böyle salak salak konuşursan az sonra kulasız bir Köstebek olacaksın.
KÖSTEBEK: Sahi… Ne yapmalı?
TİLKİCİK: Kaçmalı…
KÖSTEBEK: Kimse tutmasın beni! (Yerinden fırlayarak kendini sahneden dışarıya atar.)
KEDİCİK: Anaaa… Buradan bir jet uçağı geçti.
TİLKİCİK: Ne jeti salak canavar! Köstebekti o, köstebek.
KEDİCİK: Köstebek mi? Vah! Kaçırdık desene… Peki sen kimsin?
TİLKİCİK: Ben mi? Ben hiç kimseyim.
KEDİCİK: Nasıl hiç kimse?
TİLKİCİK: Ben Tilki değilim yani Canavar kardeş.
KEDİCİK: (Panikler) Canavar mı? Hani nerde? Aman canavara yakalanmadan şu ağaca tırmanayım. (Ağaca tırmanır.)
AYI DAYI: Eyvah! Buraya geliyor. Kendimi aşağıya atmalıyım. (Yere atlar, Koşarak sahneden çıkar.)
ASLANCIK: (Saklandığı kovuktan başını uzatır.) O ses neydi? Canavar ses bombası patlattı galiba. Burada daha duramam. (Bağırır) Canını seven kaçsın! .. (Kovuktan çıkıp koşarak sahneyi terk eder.)
AĞAÇKAKAN: Herkes kaçıyor. Beni buraya pamuk ipliğiyle bağlamadılar ya. Ben de kaçarım. (Sahneden hızla çıkar.)
KARGACIK: (Alay eder.) Kaçın kaçın budalalar… Korkup kaçtığınız canavar değil, tırnak kadar bir kedi yavrusu.
KOKARCA: (Başını uzatır, kediyle göz göze gelir.) Kedi mi? O da neyin nesi?
KEDİCİK: Kedi mi? Kedi benim ya… Peki canavar nerede?
KARGACIK: (Gak gahayla güler) Gak gak gak… Canavar da sensin.
KEDİCİK: Benim nerem canavar? Canavara benzer yanım var mı?
KARGACIK: Korku gelirse başa. Herkes düşer telaşa. Telaşa düşen korkak her şeye inanır, sineği bile canavar sanır.
KEDİCİK: Hah hah hah miyav… Canavar ha! Ben… Bir an önce buradan uzaklaşsam iyi olacak. Tehlikenin geçtiğini anlayan korkaklar. Canavardan beter olurlar. Hoşça kal Karga kardeş. Tanıştığıma sevindim. Yine görüşelim.
KARGACIK: Olur olur, Gak gak…
KEDİCİK: Sen de hoşça kal Kokarca kardeş.
KOKARCA: Burnun koku alıyor mu küçük canavar?
KEDİCİK: Almaz olur mu? Ben avın kokusunu ta uzaktan duyarım.
KOKARCA: Eee? Ben kokuyor muyum şimdi?
KEDİCİK: Elbette kokuyorsun.
KOKARCA: Nasıl kokuyorum?
KEDİCİK: Fena…
KOKARCA: Oh oh oh… İlk defa seviniyorum bana “fena kokuyorsun” denilmesine. (Kediye) Böyle pis kokan bir ava ilişmezsin değil mi Canavar kardeş?
KEDİCİK: O kadar açım ki, leş gibi koksan yine yerim seni Kokarca.
KOKARCA: Yapma ya…
KEDİCİK: Şaka şaka. Sen de hoşça hal. Görüşelim yine.
KOKARCA: Yok, görüşmesek daha iyi olacak galiba.
KEDİCİK: (Çıkarken) Ne tuhaf yaratıklar şu ormanın hayvanları…
TİLKİCİK: (Ağacın arkasından çıkar, yiğitlenerek kedinin ardından seslenir.) Yok ya… Tuhaf olan biz miyiz sen misin? Bir daha gelme buralara küçük canavar! Yabancı istemiyoruz ormanımızda!
KARGACIK: Tehlike uzaklaşınca kahraman kesildin ha tilki.
TİLKİCİK: Her zaman kahramanım ben arkadaş. Bak, şiirim bile var bu konuda:
“Ağaçlıktır diye girip talan etme ormanı
Düşün içinde yaşayan binlerce canı.”
HEPSİ: (Alkışlayarak girer.) Yaşa Tilki kardeş.
TİLKİCİK: Siz de yaşayın arkadaşlar! Ormanımız da yaşasın!
HEPSİ: Biz de yaşayalım, ormanımız da yaşasın!
BİTTİ
YAZARIN NOTU:
Oyunun değerlendirilmek istenmesi halinde bilgilendirilmeyi rica ediyorum.
Telefon: 0505 553 47 44 – 90342 231 16 18
İleti: fev27mynet.com
FEVZİ GÜNENÇ
Kayıt Tarihi : 21.7.2010 15:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!