A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 23 Evde ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 23 Evde Kapan Vaaar! ..

A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 23
Evde Kapan Vaaar! ..
Yazan: Fevzi Günenç

KİŞİLER:

FARE KARDEŞ:
ÇİFTÇİ:
ÇİFTÇİNİN KARISI:
YILAN KARDEŞ:
DOKTOR:
TAVUK KARDEŞ:
KAYINPEDER:
KAYIVVALİDE:
MUSA DAYI:
MUSA DAYININ EŞİ:
KUZU KARDEŞ:
ÖKÜZ KARDEŞ:
KOMŞULAR…

DEKOR: ÇİFTÇİNİN PENCERESİNDEN MUTFAĞI GÖRÜNEN EVİN BAHÇESİ.

ÇİFTÇİ: (Elindeki paketle bahçeden geçip evine girer.) Hanım… Bak ne aldım!
ÇİFTÇİNİN KARISI: Ne aldın bey?
ÇİFTÇİ: Çok sevineceğin bir şey…
FARE: Çiftçinin elindeki pakette ne var acaba? Bir koli peynir desem? .. Yok, evde peynir tenekeyle? Peki, ne var pakette? Şimdi anlarız. (Pencereden bakar.)
ÇİFTÇİ: (Pencereden görünür) Tahmin et nedir?
ÇİFTÇİNİN KARISI: (Pencereden görünür) Ne bileyim… Yeni bir buzdolabı mı acaba?
ÇİFTÇİ: Da-ha! Bu kadar küçük buzdolabı olur mu?
ÇİFTÇİNİN KARISI: Öyleyse Çamaşır makinesidir.
ÇİFTÇİ: İn in…
ÇİFTÇİNİN KARISI: Meyve sıkma makinesi? ..
ÇİFTÇİ: Değil.
ÇİFTÇİNİN KARISI: Sebze parçalama makinesi.
ÇİFTÇİ: Değil.
ÇİFTÇİNİN KARISI: Kollarıma ya da boynuma takmam için takı…
ÇİFTÇİ: O a değil.
ÇİFTÇİNİN KARISI: Nedir peki?
ÇİFTÇİ: Son günlerde en çok neden şikayetçisin?
ÇİFTÇİNİN KARISI: Senden…
ÇİFTÇİ: Benden mi? Neden?
ÇİFTÇİNİN KARISI: Çok horluyorsun ya…
ÇİFTÇİ: Beni bırak, pakete bak.
ÇİFTÇİNİN KARISI: Ne varsa aç da görelim. Meraktan öleceğim valla.
FARE KARDEŞ: Ben de ben de…
ÇİFTÇİNİN KARISI: Aaa! Bir kapan!
FARE KARDEŞ: Kapan mı?
ÇİFTÇİ: Kapan ya… Sen son günlerde en çok farelerden şikâyetçi değil miydin?
ÇİFTÇİNİN KARISI: Doğru…
FARE KARDEŞ: Benden mi? Ben ne yapıyorum ki size? Eyvaaah! Yandık! Bunu çitlikteki bütün arkadaşlara duyurmalıyım. (Sahnede sağa sola koşarak bağırır) Evde kapan vaar! Evde kapan vaaar! .. (Kulak verir) Kimseden ses çıkmadı. Anlamadılar galiba. Tehlikeyi duyurmalıyım onlara.
YILAN KARDEŞ: (Sahneye girer)
FARE KARDEŞ: İşte Yılan kardeş bu tarafa doğru geliyor.
YILAN KARDEŞ: Bu ne telaş Fare kardeş? Hayırdır, ne oldu? .
FARE KARDEŞ: Evde kapan var Yılan kardeş.
YILAN KARDEŞ: Kapan mı? Bana ne kapandan?
FARE KARDEŞ: Öyle deme! Kuyruğunu kaparsa yandın!
YILAN KARDEŞ: Bende kapana kuyruk kaptıracak göz var mı?
FARE KARDEŞ: Sen bilirsin… Sonra söylemedi deme.
YILAN KARDEŞ: Demem demem, merak etme.
FARE KARDEŞ: (Kendi kendine) Yılan, kapanı önemsemedi.
YILAN KARDEŞ: İzin ver de yoluma gideyim. Bugünkü kahvaltımı aramalıyım. Tısss… (Sürünerek uzaklaşır.)

FARE KARDEŞ: (Kendi kendine) Tehlike haberini tavuğa vereyim bari. Tavuğu an darıyı hazırla. İşte o da geliyor. (Seslenir) Hey, Tavuk kardeş, Tavuk kardeş! ..
TAVUK KARDEŞ: Gıtgıdakfendim!
FARE KARDEŞ: (İzleyenlere) Tavukça “efendim,” demek bu. (Seslenir.) Tavuk kardeş evde bir kapan var!
TAVUK KARDEŞ: Kapandan bana ne?
FARE KARDEŞ: Öyle deme, evdeki bir tehlike hepimizi ilgilendirir.
TAVUK KARDEŞ: Kapanın derdi sana.
FARE KARDEŞ: Yapma Tavuk kardeş, öyle söyleme.
TAVUK KARDEŞ: Git işine…
FARE KARDEŞ: (İç çeker) Tavuk da başından attı beni.
TAVUK KARDEŞ: Gıdağın fendi, horozu yendi…

FARE KARDEŞ: (Kendi kendine) Bu kötü haberi başka kime versem acaba? Hah, kuzu geliyor. Ona söyleyeyim bari. (Seslenir.) Kuzu kardeş, kuzu kardeş…
KUZU KARDEŞ: Meee?
FARE KARDEŞ: (İzleyenlere) Neee… diyor. (Seslenir.) Kuzu kardeş evde kapan var!
KUZU KARDEŞ: Yaaa, öyle mi? Üzüldüm.
FARE KARDEŞ: Hepsi bu mu? Önlem almayı düşünmüyor musun?
KUZU KARDEŞ: Yooo… Neden düşüneyim? Onu sen düşün farecik.
FARE KARDEŞ: Tehlike karşısında bütün hayvanların birleşmesi gerekmez mi?
KUZU KARDEŞ: Gerekebilir.
FARE KARDEŞ: Eee?
KUZU KARDEŞ: Ama koskoca bir kuzu ile mini minnacık bir farenin birleşmesi düşünülemez.
FARE KARDEŞ: Yanılıyor olamaz mısın Kuzu kardeş?
KUZU KARDEŞ: Olamam.
FARE KARDEŞ: Bugün bana yönelmiş gibi görünen tehlike yarın sana yönelemez mi?
KUZU KARDEŞ: Yönelemez.
FARE KARDEŞ: Ah! Ben ne yapayım? Derdimi kimseye anlatamıyorum.

ÖKÜZ KARDEŞ: (Sahneye girer.) Mööö… Möaydın Fare kardeş.
FARE KARDEŞ: Ciyk-ciyk-aydın Öküz!
ÖKÜZ KARDEŞ: Bu kadar kaba olmak zorunda mısın Fare kardeş?
FARE KARDEŞ: Ne yaptım ki?
ÖKÜZ KARDEŞ: Daha ne yapacaksın? Bana öküz dedin.
FARE KARDEŞ: Öküz değil misin?
ÖKÜZ KARDEŞ: Öküzüm ama bana Öküz bey ya da Öküz kardeş deseydin daha kibar olurdu.
FARE KARDEŞ: Şimdi kibarlığı düşünecek halde değilim Öküz kardeş.
ÖKÜZ: Hayırdır, ne oldu?
FARE KARDEŞ: Evde kapan var.
ÖKÜZ: Sahi mi?
FARE KARDEŞ: Sahi…
ÖKÜZ: Senin adına üzüldüm. Ama beni ilgilendiren bir konu değil bu.
FARE KARDEŞ: Kimse anlamıyor beni. Başımı alıp gitmeliyim buralardan. Ay yüzeyinde tek başıma kalmış gibiyim. Yapayalnız hissediyorum kendimi.
ÖKÜZ: İzninle, ben kaçıyorum arkadaş. Senin vır-vırlarını dinleyemem. Kapana dikkat et ha! (Kahkahaya güler.) Hah hah ha…
FARE: (Kendi kendine) Yılgınlığa düşme Fare! Tek başına savaşmak zorundasın kapanla. Kahraman bir faresin sen. Üstesinden gelebilirsin onun. Gelebilirim değil mi? Evet, elbette… Ama nasıl?

UZAKTAN TAVUK, KUZU, ÖKÜZ SESLERİ DUYULUR.

FARE: (Kendi kendine) Herkes kendi keyfinde. Bense tehlikeyi arkadaşlara anlatayım diye çırpınıp duruyorum. Boşu boşuna geçti gün. İşte akşam oldu. Karanlık bastı. Ne yapsam acaba? Çok da acıktım. Doymak için bir şeyler bulmalıyım. Bunun için mutfağa girmeliyim. Ama mutfağa giremem. Kapan var orada.
BİR SES: Aaayyy! ..
FARE: (Kendi kendine) Bir ses! Nereden geldi bu ses? Kimden geldi? Gözlerim keskindir. Pencereden bakarsam görebilirim. (Pencerenin önüne gelir, bakar.) Göremiyorum. Çok karanlık…
ÇİFTÇİNİN KARISI: İmdat! Kurtarın beni. Ayağımı bir şey ısırdı.
FARE: (Kendi kendine) Bu ses, çiftçinin karısının sesi. Ayağını ne ısırmış olabilir ki onun? Gözüm şimdi alışır karanlığa. Ooo! Kapan! Yılan kuyruğu kıstırmış kapana. Çiftçinin karısı da yılanın üstüne basmış. O da ayağını ısırmış kadının.
ÇİFTÇİ: (Getirdiği lambayla mutfağı aydınlatır.) Ne oldu hanım, neyin var?
ÇİFTÇİNİN KARISI: Yılan! .. Ayağımı yılan ısırdı?
ÇİFTÇİ: Korkma, şimdi kurtarırım seni. (Kucaklayıp bahçeye getirir, yerdeki şilenin üzerine uzatır.)
ÇİFTÇİNİN KARISI: (Acıyla) Canım çok yanıyor.
ÇİFTÇİ: Sabret hanım. Önce doktoru çağırayım, sonra ilk yardımı yaparım sana. (Cep telefonuyla arama yapar.) Doktor, Ben Çiftçi komşunuz… Karımı yılan soktu. Acele gelebilir misiniz? Tamam, teşekkür ederim. Bekliyorum. Evet, siz gelinceye kadar ilk yardımı yapacağım. Evet evet, nasıl yapılacağını biliyorum.
FARE: (Kendi kendine) İşe bakın! Çitçinin bana kurduğu tuzağa karısı düştü. Ya yılana ne demezsin? Hani kapan zarar veremezdi sana Yılan kardeş!
ÇİFTÇİ: (Karısının ayağını sıkıca bağlar. Kadının ayağındaki zehri emerek tükürür. Bunu yineleyip durur.)

ISIK SÖNER, YENİDEN YANDIĞINDA DOKTOR ÇİFTÇİNİN KARISINI MUAYENE ETMEKTEDİR.

DOKTOR: Şimdilik tehlike geçmiş dibi görünüyor ama ateşi var. Ateşi düşürmemiz gerekiyor. Bu arada kaybettiği gücü kazanması gerek.
ÇİFTÇİ: Nasıl?
DOKTOR: Bir tavuk çorbası iyi gelir.
ÇİFTÇİ: Tabii. Hemen hallederim.
FARE: Sen de hapı yuttun Tavuk! Seni de uyarmıştım. Ama tehlikeyi önemsememiştin.

IŞIK SÖNER, KARANLIKTA TAVUĞUN SESİ DUYULUR.

TAVUK KARDEŞ: İmdat, can kurtaran yok mu? .. Tavuk öldürüyorlar! ..

IŞIK YANDIĞINDA ÇİFTÇİNİN KARISI ÇORBA İÇMEKTEDİR.

DOKTOR: Kendini nasıl hissediyorsun hanım?
ÇİFTÇİNİN KARISI: Hiç iyi hissetmiyorum. Hâlâ ateşim var, yanıyorum!
KOMŞU MUSA DAYI: (Karısı ile girer.) Geçmiş olsun komşu. Eşinizi yılan sokmuş. Duyar duymaz koşup geldik. Ne gerekiyorsa yaparız. Sabah akşam buradayız artık.
MUSA DAYININ EŞİ: Yaa, buradayız. Ateşsi var mı ateşi?
ÇİFTÇİ: Var ya…
MUSA DAYININ EŞİ: Durun tülbendi soğuk suya batırıp alnına bastırayım ben. Bu onun ateşini azaltır.
KAYINPEDER: (Girer.) Geçmiş olsun damat kızımı yılan sokmuş…
KAYINVALİDE: (Girer.) Geçmiş olsun. Duyar duymaz koşup geldik.
KAYINPEDER: Yalnız değilsiniz artık. Kızımız iyileşinceye kadar buradayız. Bizim yapabileceğiz bir şey var mı?
ÇİFTÇİ: Şimdilik yok.
AŞÇI: İyi geceler efendim.
ÇİFTÇİ: Siz kimsiniz?
AŞÇI: Ben Aşçı Hakkı. Hemen işe başlayabilirim.
ÇİFTÇİ: Ne işi?
KAYINPEDER: Ben çağırdım damat. Şimdi bir sürü konuğun olacak. Onlara yiyecek içecek hazırlayacak biri gerekir diye düşündüm.
ÇİFTÇİ: İyi etmişsin baba.
AŞÇI: İşe nereden başlayayım efendim?
ÇİFTÇİ: Kuzuyu kes, pişir, konuklarımızın önüne getir aşçıbaşı.
AŞÇI: Baş üstüne efendim. (Aceleyle çıkar)
FARE: Aha! Sen de hapı yuttun Kuzu kardeş.

IŞIK SÖNER, YANDIĞINDA SAHNE İNSANLARLA DOLUDUR. AŞÇI ONLARA TABAK TABAK YİYECEK TAŞIMAKTADIR.

AŞÇI: (Çiftçiye) Konukların sayısı giderek artıyor patron. Kuzu eti yetmedi. Şimdi ne yapmamı emredersiniz?
ÇİFTÇİ: Öküzü kes.
AŞÇI: Baş üstüne.

FARE: Sen de hapı tutun Öküz! Bütün bunlar kapan yüzünden geldi hepinizin başına. Her halde anlamışsınızdır dayanışmanın gerekliliğini. Ama ne yazık ki artık çok geç. (İzleyenlere döner) Düşünün bakalım çocuklar… Bu oyundan sizin de alacağınız bir ders var mı?

BİTTİ

YAZARIN NOTU:
Oyunun değerlendirilmek istenmesi halinde bilgilendirilmeyi rica ediyorum.
Telefon: 0505 553 47 44
İleti: fev27mynet.com
FEVZİ GÜNENÇ

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 22.7.2010 04:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fevzi Günenç