A. Sınıf Tiyatrosu Oyunu: 06
En Güzel Atatürk Şiirini Kim okur?
(10 Kasım Atatürk’ü anma Günü)
BU OYUNDA KİMLER VAR?
ÖĞRETMEN:
ASLAN AŞAR:
BEYZA BİLEN:
CEVAT CEYLAN:
DİLEK DEMİR
EGE ESEN
FATMA FİDAN
GÜREL GÜZEL
HANDE HAZAN
IŞIK IŞIN
İLKAY İZCİ
KEMAL KAYA
LEMAN LALE
MEHMET METİN
NAZAN NARİN
OGÜN ORTAY
ÖZGE ÖZGÜN
PERTEV PALA
RANA RENÇBER
SELMA SUSAM
ŞÜKRİYE ŞEREF
TEKİN TEKER
ULUS UZUN
ÜMİT ÜLGEN
VİLDAN VEDA
YAŞAR YAMACI
ZERDA ZAMAN
(Oyundaki bu kişileri adları, rolü üstlenen öğrencilerin adıyla da anılabilir.)
ÖĞRETMEN: Bugün “En güzel Atatürk şiiri okuma yarışması” için burada bulunuyoruz. Sizler hem şiirleri okuyacaksınız, hem de okunan şiirleri puanlayacaksınız. Abcesel sıraya göre ilk şiiri Aslan Aşar arkadaşınız okuyacak. Söz senin Aslan.
ASLAN AŞAR: (Şiiri okur)
MUSTAFA KEMALLER TÜKENMEZ
Tükenir elbet
Gökte yıldızlar denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez.
Ben de etten kemiktendim elbet
Ben de bir gün göçecektim elbet
İki Mustafa Kemal var iyi bilin
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
Bilimin yapıcılığın aydınlığında
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
Evrensel yepyeni buluşlarda
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Başın mı dertte beni hatırla
Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona her şeyiyle bu vatan
Sakın ağlamasın kasımlarda
Fatihler, Kanuniler ölmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Aslan, izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
ÖĞRETMEN: Çok güzel okudun Aslan. Aferin. Sen mi yazdın bu şiiri?
ASLAN AŞAR: Ben yazmadım öğretmenim.
ÖĞRETMEN: Şairini söylemedin…
ASLAN AŞAR: Özür dilerim.
ÖĞRETMEN: Bir şiir kolay yazılmıyor çocuklar. Kim bilir kaç gecesini vermiştir şair bir şiirini yazmak için. Kimbilir kaç saat uykusuz kalmıştır... Birinin şiirini okurken yazarının adını anmamak ona yapılan en büyük kötülüktür. Emeğe saygısızlıktır bu.
ASLAN AŞAR: Özür dilerim öğretmenim. Bu güzel şiirin şairi Halim Yağcıoğlu.
ÖĞRETMEN: (Aslan’a) Teşekkür ederim Aslan. Öyleyse bir alkışı da şiirin şairi hak etti. (Alkışlar.)
HEPSİ ÖĞRETMENE KATILARAK ALKIŞLAR.
ÖĞRETMEN: Umarım bundan sonra hiç biriniz okuduğunuz şiirin şairini unutmazsınız.
HEPSİ: Unutmayız öğretmenim.
ÖĞRETMEN: Şimdiden aferin size. Ha, unutmayacağınız bir şey daha var. Hemen önünüzdeki kağıda şiiri okuyanın, şiirin, şairin adlarını yazarak karşısına 10 üzerinden bir not verin. Tamam mı?
HEPSİ: Tamam öğretmenim.
ÖĞRETMEN: Sıra sende Beyza.
BEYZA BİLEN: Ben de sizlere Adnan Ardağı’nın “Atatürk” Adlı şiirini okuyacağım arkadaşlar.
“Atatürk…
Şimdi bir deniz varsa
Pamuk tarlaları
Rüzgarlar altında
Şimdi bir tren geçiyorsa ovalardan.
Buğday sarısı güneşte
Bir kuş uçuyorsa
Şimdi bir bayrak dalgalanıyorsa
Ay yıldızlı…
Yaşamak seninle güzel
Yaşamak bunun için büyük
Sevgili Atatürk!
Beyza, izleyenleri selâmlar.
HEPSİ ALKIŞLAR
ÖĞRETMEN: Sıra kimde?
CEVAT CEYLAN: (Ayağa kalkar) Bende öğretmenim.
Öyleyse oku Cevat.
CEVAT CEYLAN:
Şiir Tarık Orhan Divriği’nin.
“Başöğretmenim
Atatürk benim
Başöğretmenim.
Ne öğrendimse
Ondan öğrendim.
Baktım kürsüde,
Nutuk söylüyor,
O’nun sesini,
Dünya dinliyor.
Ne heyecanlı
Ne heybetli O,
Türk tarihinde
En kudretli O.
Tarih okudum,
Baktım başa O.
Her iyi işte,
Her savaşta O.
O semamızda
Ebedi güneş,
O gönlümüzde
En harlı ateş.
Çocuk kalbimle,
İlk O’nu sevdim.
Atatürk benim
Başöğretmenim.
Cevat, izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Alkışlar.)
ÖĞRETMEN: Çok güzel bir şiir değil mi çocuklar. Not verme hakkım olsaydı 10 verirdim. Ama sizin notunuza karışmam. Siz dilediğiniz notu verin. Sıradaki…
DİLEK DEMİR: Ben Dilek Demir. Şimdi sizlere Behçet Necatigil’in “Atatürk’ü Duymak” adlı şiirini okuyacağım.
ATATÜRK’Ü DUYMAK
Ulu rüzgarlar esmedikçe,
Yaşamak uyumak gibi.
Kişi ne zaman dinç?
Dalgalanırsa bayrak, bayrak gibi.
Ne var şu dünyada ekmekten daha aziz?
Sürdüğün tarlalara sevginle serpildik,
Ekmek olmak için önce
Buğday olmak gibi.
Silinir sözlüklerden sen hatıra geldikçe
Cılız sözler: usanmak, yorulmak, durmak gibi.
Kuvvettir yaptıkların her yeni yetişene,
Bir ışık-kaynak gibi.
En yakınlar zamanla fersahlarca uzak gibi;
Bir sen varsın kalacak, bir sen ölümsüz
Daha da yakınsın, daha da sıcak.
Bıraktığın toprak gibi.
Kaç Türk var şu dünyada, bir o kadar susuz:
Hepsinin gönlünde sen, bir pınar bulmak gibi.
Ancak senin havanda sağlıklar, esenlikler;
Olmaya devlet cihanda Atatürk'ü duymak gibi...
Dilek, izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
EGE ESEN: Ben Ege Esen…
FATMA FİDAN: Ben Fatma Fidan…
GÜREL GÜZEL: Ben Gürel Güzel
HANDE HAZAN: Ben Hande Hazan…
IŞIK IŞIN: Ben de Işık Işın. Şimdi arkadaşlar, biz beş arkadaş size Cahit Külebi’nin “Atatürk Kurtuluş Savaşında” adlı destanından bölümler okuyacağız.
EGE ESEN:
Kemal Paşa, yenilmez yiğit, şanlı komutan!
Savaş girer gibi yetiş bize!
Yetiş bize, çöllerde bile olsan!
İnanç doldur, güç doldur içimize!
Bin kere yurdumuzu kurtaran!
Bir görseydin ağlardın hâlimize!
Kuşun kanadında türküler
Kemal Paşanın gönlüne vardı,
Cevabından önce kendi geldi.
FATMA FİDAN:
Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı,
Selâm durdu kayığı, çaparı, takası,
Selâm durdu tayfası.
Bir duman tüterdi bu geminin bacasından, bir duman,
Duman değildi bu!
Memleketin uçup giden kaygılarıydı.
Samsun limanına bu gemiden atılan
Demir değil!
Sarılan anayurda,
Kemal Paşanın kollarıydı.
Selâm vererek Anadolu çocuklarına
Çıkarken yüce komutan,
Karadeniz'in hâlini görmeliydi.
Kalkıp ayağa ardısıra baktı dalgalar
Kalktı takalar,
İzin verseydi Kemal Paşa
Ardından gürleyip giderlerdi.
Erzurum'a kadar.
Bu ne inançtı ki, Kemal Paşa
Atının teri kurumadan
Sürüp geldin yeni yeni savaşların peşinde
GÜREL GÜZEL:
Bir selâm gibi gitti Erzurum'a,
Bin selâm gibi geldi Sivas'a, Erzurum'dan.
Dağlar alçaldı yol vermeğe,
Temizlendi iklimin karından.
Analar, bacılar yola döküldü,
Cephane taşıdı arkasından.
Irmaklar suyundan faydalandı,
Ağaçlar dalgasından.
Yer gök inledi bir yol daha
Kurtuluş savaşından.
.....................................
Düşman koymuş meydanları kaçıyordu.
HANDE HAZAN:
Kattı Kemal Paşa'nın ordusu düşmanı uğruna
Pişman eti anasından doğduğuna.
Çevirdi Sakarya, çevirdi süvariler,
Veryansın etti topçu,
Veryansın etti piyadeler.
Kattı Kemal Paşa'nın ordusu, sürdü gitti,
Yetiştikçe vurdu düşmana.
Hayın düşman sarhoş gibi sallana sallana
On beş günde İzmir'i dar buldu,
Ölen kurtuldu, sağ kalan teslim oldu.
Kaçtı gemiler.
Alnı sargılı, kolu sargılı, boynu sargılı,
Ahmet'ler, Bekir'ler, Ali'ler,
Mahmut'lar, Kâzım'lar, İsmail'ler
Peşlerinden yettiler,
Diz çöküp Kordonboyu'na
Ta yürekten çekip tetiği
Gemilere yaylım ateş ettiler.
Bu ne inançtı ki, Gazi Paşa!
Atının teri kurumadan
Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinde.
IŞIK IŞIN:
Sana borçluyuz ta derinden
Çünkü yurdumuzu sen kurtardın
Hasta, yorgun düşmüştük
Yaralarımızı iyice sardın..
Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın
Sanatkardın, denizler kadar engin
Kimsenin görmediğini görürdü
Sevgiyle bakan gözlerin..
Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet
Yüzyıllar boyu geri kalmış
Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz
Her yanından yaralar almış..
Dedin ki: Bir güzel savaşmalı
Kurmak için yeniden
Bilgiyle, inançla, coşkunlukla
'Öğün, çalış, güven'..
Sana borçluyuz ta derinden
Işığısın bu yurdun
Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize
Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun..
Hürriyeti sen yaydın içimize
Halkçıyız dedin halk içinden
İnançta hür yetiştirdin bizi
Borçluyuz sana ta derinden..
Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti
Bu milleti temiz ellerin
Sana borçluyuz ta derinden
En büyüğü Mustafa Kemal'lerin...
Ege Esen, Fatma Fidan, Gürel Güzel, Hande Hazan…
Işık Işın, şiirin sonunda izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
ÖĞRETMEN: Hepinize de aferin çocuklar! Kopya vermiş gibi olmayayım ama…
EGE, FATMA, GÜREL, HANDE, IŞIK: (Öğretmenin yarım kalan sözünü sürdürüler.) …Hepimize de on! ..
ÖĞRETMEN: (Gülümser.) Ben bir şey söylemedim.
HEPSİ: (Gülüşür.)
İLKAY İZCİ: Sıra İlkay İzci’de; yani bende. Ben de size Mahzuni Şerif’in “Sarı Saçlım, Mavi gözlüm” şiirini okuyacağım.
(Şiir okunurken fondan efekt olarak şiirin ezgisi verilebilir.)
“Sana hasret, sana vurgun gönlümüz,
Neredesin mavi gözlüm,
Nerde, nerde?
Bu gemi bu Karadeniz,
Sarı saçlım, mavi gözlüm,
Nerdesin, neredesin, nerde sen? ..
Ararım izini Dolmabahçe'den,
Bir daha dönmez mi bu yola giden?
İçimde sen, özümde sen
Sarı saçlım, mavi gözlüm
Nerdesin, neredesin, nerde sen? ..
Kurban olam yürüdüğün yollara,
Kara peçe yakışmıyor kullara,
Uyan bak bizim hallara,
Sarı saçlım, mavi gözlüm,
Nerdesin, neredesin, nerde sen? ..
Bulutlar terinden, dağlar kokundan,
Sarhoştur sevdiğim Mahzuni bundan,
Bir daha gel, gel Samsun’dan,
Sarı saçlım, mavi gözlüm
Nerdesin, neredesin, nerde sen? ..
İLKAY, izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Uzun uzun alkışlar)
ÖĞRETMEN: (Gözyaşlarını siler.)
KEMAL KAYA: Ben Kemal Kaya, arkadaşım Leman Lale ile “Fazıl Hüsnü Dağlarcanın “Mustafa Kemal’in Kağnısı” şiirini okuyacağız.
LEMAN LALE:
MUSTAFA KEMAL'İN KAĞNISI
Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden.
Sanki elif elif uzuyordu, inceliyordu.
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,
İnliyordu dağın ardı, yasla
Her bir heceden heceden..
KEMAL KAYA:
Mustafa Kemal'in kağnısı derdi kağnısına.
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,
Nam salmıştı asker içinde..
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,
Doğrulmuştu yola önceden önceden..
LEMAN LALE:
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar.
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı.
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı
Hafiftiler, inceden inceden..
KEMAL KAYA:
İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında.
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri.
Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti
Niceden niceden…
LEMAN LALE:
Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu.
Nazar mı değdi göklerden ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur.
Nasıl durur Mustafa Kemal'in kağnısı?
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden..
KEMAL KAYA:
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş
Sür beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer, götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele, üzerimden ses seda uzaklaşır,
Düşerim gerilere iyceden iyceden..
LEMAN LALE:
Kocabaş yığıldı çamura,
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar.
Örtüldü gözleri, örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı bacım,
Kocabaş'ın yerine koştu kendini Elifçik,
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden...
Kemal Kaya ile Leman Lale izleyenleri selamlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
MEHMET METİN:Ben Mehmet Metin. Ben de Halim Yağcıoğlu’ndan bir şiir
okuyacağım: Mustafa Kemal’ler Tükenmez…
“MUSTAFA KEMAL'LER TÜKENMEZ
Tükenir elbet,
Gökte yıldızlar, denizde kum tükenir.
Bu vatan, bu topraklar cömert,
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez,
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez..
Ben de etten kemiktendim elbet,
Ben de bir gün göçecektim elbet,
İki Mustafa Kemal var iyi bilin,
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta,
Ruh gibi bir şey görünmez,
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez..
Hep kardeşliğe, bolluğa giden yolda,
Bilimin, yapıcılığın aydınlığında,
Güzel düşünceler, soyut fikirlerde ben,
Evrensel yepyeni buluşlarda,
Geriliği kovmuşum ben, dönmez,
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez..
Başın mı dertte, beni hatırla,
Duy beni en sıkıldığın an,
Baştan sona her şeyiyle bu vatan,
Sakın ağlamasın kasımlarda,
Fatihler, Kanuniler ölmez,
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez...”
Mehmet, izleyenleri selamlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
NAZAN NARİN: Ben, arkadaşınız Nazan Narin… Ben de adı “Atatürk Şiirleri Şairi” olarak da anlan Halim Yağcıoğlu’nun bir şiirini paylaşacağım sizlerle. Şiirin yinelenen bölümlerinde, öbür arkadaşlarım bana katılacaklar.
ATATÜRK'TEN SON MEKTUP
Siz beni hâlâ anlayamadınız
Ve anlamayacaksınız çağlarca da...
Hep tutturmuş 'Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u' diyorsunuz
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.
HEPSİ:
Mustafa Kemal'i anlamak bu değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil..
NAZAN NARİN:
Bırakın o altın yaprağı artık
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler.
Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin.
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin?
HEPSİ:
Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil
Mustafa Kemal'in ülküsü, sadece söz değil..
NAZAN NARİN:
Bana, muştular getirin bir daha
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan.
Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı?
HEPSİ:
Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil..
NAZAN NARİN:
Hâlâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda
Hâlâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz.
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın!
Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların.
HEPSİ:
Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil..
NAZAN NARİN:
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız
Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil.
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar.
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.
HEPSİ:
Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil..
NAZAN NARİN:
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü
Görüyorum ki, hâlâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş
Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken.
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen?
HEPSİ:
Mustafa Kemal'i anlamak itişmek değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil..
NAZAN NARİN:
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla.
Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister
Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter!
HEPSİ:
Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil...
Nazan, izleyenleri selamlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
OGÜN ORTAY:
Benim şiirim Sabahattin Kudret Aksal’dan.
“BİR RESİMDE ATATÜRK
İzmir' e girişini Atatürk' ün,
Bir kahve duvarındaki resimde gördüm,
Bir ılık güz öğlesinde,
Şanlı haki urbası üzerinde,
Koymuştu kılıcını içine kınının,
Yürüyordu arasına sevgili halkının.
Ayağında Anadolu' dan getirdiği toz,
Bir inanç gözlerinde tükenmez,
Alabildiğine insan kalabalığı ardı,
Bir aydınlık geleceğe bakıyordu,
Işıktı, sevinçti, türküydü,
Görseydiniz o resimde Atatürk' ü...
Ogün, izleyenleri selamlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
ÖZGE ÖZGÜN:
Ben Özge Özgün. Ben de size bir Ümit Yaşar Oğuzcan şiiri okuyacağım:
“MUSTAFA KEMAL'İ DÜŞÜNÜYORUM
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyorlar cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal'i gibi
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere..
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı
Yine bizimle beraber her yerde
Yaşıyor dört köşesinde vatanın,
Yaşıyor damar damar yüreklerde.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda;
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum...”
Özge, izleyenleri selamlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
ÖĞRETMEN: Şiir dinlemekten sıkıldınız mı çocuklar?
HEPSİ: Hayııır!
ÖĞRETMEN: Sıkıldıyanız biraz ara verelim.
YAŞAR YAMACI: Şiirden kim sıkılır öğremenim?
ZERDA ZAMAN: Hele bunlar Atatürk şiirleriyse…
ÖĞRETMEN: Öyleyse sürdürelim.
HEPSİ: Eveeet!
PERTEV PALA: Şimdi şiir okuma sırası bende. Ben “BANDIRMA VAPURU”nu konuşturacağım size. Mesut Tarcan’dır bu güzel şiirin şairi de.
“BANDIRMA VAPURU
Ben Bandırma Vapuru
Esme rüzgâr esme, halim perişan
Mustafa Kemal'im güvertede
Ben Karadeniz'de dalgalarla boğuşan
Küçük köhne bir tekne
Baştan ayağa dek iman dolu
Bu hasretlik daha ne kadar uzar
Uçmak isterdim Samsun'a doğru
Bakışlarım kararır, gözlerim dolar.
Ben 'Bandırma Vapuru'
Karadenizde küçük köhne bir tekne
Yağma yağmur, esme rüzgar
Yolumu bekler Anadolu
Gümüş dere durmaz akar
Mustafa Kemal'im güvertede
Dayamış alnını ufka bakar.
Ben 'Bandırma Vapuru'
Var git başımdan Karadeniz
Bu gece efkarım var
N'oldu ey gönül n'oldu
Gümüş dere durmaz akar
Kan ağlar altmış üç ilimiz
Kan ağlar Anadolu...
Pertev izleyenleri selamlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
RANA RENÇBER: Sonunda sıra bana da gelebildi… Ne kadar sabırsızım, değil mi arkadaşlar. Hep kendimi düşünüyorum. Oysa sırada daha kaç kişi var. Lafı uzatmadan şiirime geçeyim. Okuyacağım şiiri Türk şairlerinin usta başılarından Fazıl Hüsnü Dağlarca yazmış.
“MUSTAFA KEMAL
Mustafa Kemal'i gördüm düşümde,
'Daha! ' diyordu.
Uğruna şehit olasım geldi hemen,
'Sabaha! ' diyordu.
Al bir kalpak giymişti al,
Al bir ata binmişti al,
'Zafer ırak mı? ' dedim,
'Aha! ' diyordu.
Rana, izleyenleri selamlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
SELMA SUSAM:
Ben de sizlere “İSTİKLAL SAVAŞI'NDA MUSTAFA KEMAL” adlı şiiri okuyacağım.
Bu şiir Sabih Şendil isimli şairimizin.
“İSTİKLAL SAVAŞI'NDA MUSTAFA KEMAL…
Şöyle bir doğruldu Mustafa Kemâl,
Kıratının üstünde göklere doğru.
Dağlar arasından yükselen,
Tunçtan bir heykele benziyordu.
Bakışları vardıkça mesafeler ötesine,
Belliydi kaynaştığı gözlerinde
Masmavi okyanus dalgalarına benzer
Düşünce dalgalarının.
Zafer, diyordu da başka bir şey demiyordu,
Yüzünün bütün çizgileriyle bu kahraman.
Hissetmişti zaferin kokusunu kırat bile,
Yerinde duramıyordu.
Mağrurdu diğer atlara karşı,
Bir Mustafa Kemâl taşıdığından üstünde,
Dünyalara bedel..
Bir bakışı vardı tepelerden ovalara,
İnan, bir bakışı Mustafa Kemâl'in,
Peşinden yürüyordu binlerce kahraman,
O'nun zafere inandığı kadar zafere inanan
Binlerce insan..
Şöyle bir doğruldu kahramanlar kahramanı,
Kıratının üstünde göklere doğru,
Sabah oluyorken güneşin ilk ışıkları altında,
Tunçtan bir heykele benziyordu...”
SELMA, İZLEYENLERİ SELÂMLAR.
HEPSİ: (Alkışlar)
ŞÜKRİYE ŞEREF:
“Atatürk dedim iptida
Önümü ilkledim
Nasıl söylerim öldüğünü,
Atatürk’üm karşımda.
Yatmış uyumuş karlar üstüne
Kalpağı başında.
Nasıl söylerim öldüğünü,
Elinde beyaz tebeşir
Geçmiş tahta başına,
Atatürk’üm ders verir.
Nasıl söylerim öldüğünü,
Başında yeni şapkası
Yola çıkmış yürümüş,
Kalabalık arkası.
Nasıl söylerim öldüğünü nasıl,
Bir ışık vurmuş yüzümüze.
Atatürk’üm bakıyor besbelli
Çeki düzen verelim üstümüze.”
Atatürk isimli bu şiir, şair İlhan Demiraslan’ındı.
Şükriye, izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
TEKİN TEKER:
Okuyacağım “Atatürk Gülümsedi” adlı bu şiir, şair Talat Tekin’in.
“Atatürk gülümsedi öğretmenim
Biz sınıfa girince
Dağıldı kara bulutlar
Açıldı gonca.
Baktı ki okul yenidir
Siz yenisiniz, düşünceler yeni
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Saklayamadı sevincini.
Baktı ki gençsiniz, bilgili
Eğitiyorsunuz yolunca, yöntemince
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Sevindi onca.
Baktı ki karışmış aramıza,
Çiziyorsunuz yolu,
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Gözleri dolu dolu.
Anlaşılan bütün yaz.
Atatürk gözünü kırpmamış,
Çünkü boşmuş sıralar,
Çünkü harf okunmamış.
Kapkara bulutlar inmiş
Işıklı gözlerine.
Bora gibi, fırtına gibi Atatürk'üm
Sanırım yönelmiş bilgisizliğe.
Ama baktı ki gün doğmuş,
Bir koşu varmışız okula
Özlemle açılmış kitaplar,
Bir iştah, kızda oğlanda.
Baktı ki zil çalmış,
Sınıfa girmişsiniz
Bütün bakışlar sizde
Günaydın demiş.
Derse başlıyorsunuz
Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde.
Baktı ki Türkiye'si Türkiye'miz
Aydın ufuklarda yürüyor hızla.
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Övünüyor bizle.
Dağıldı kara bulutlar
Biz sınıfa girince.
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Kürsüde kendini görünce.”
TEKİN, izleyenleri selâmlar.
HEPSİ ONU ALKIŞLAR.
ULUS UZUN:
Şiirimin adı: ATATÜRK'ÜN RESMİ, şairi: Behçet Necatigil. Ben bu şiiri çok severim. Siz de seversiniz bilirim. Bıkmayız okumaktan, dinlemekten…İşte:
“Kürsünün üstünde bir resim;
Gözleri denizlerden mavi,
Bakışları güneşlerden sıcak.
Bu resimle başlar bizim günümüz,
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.
Öğretmenimiz kürsüde
Verdiği dersi
Dinler bizimle birlikte,
Atatürk'ün resmi.
Çalışkanız çünkü
Çalışınca,
Bakarız. Atatürk güldü.
Bir yanlışlık yaparsak,
Bulutlanır gözleri,
Anlarız Atatürk üzüldü.
ULUS, şiirini bitirince izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
ÜMİT ÜLGE: Ben Ümit Ülge. Orhan Asenadan “ATATÜRK BİR ÇIKIŞTIR, VARIŞ DEĞİL şiirini okuyacağım.
“Atatürk bir çıkıştır, varış değil.
Varmak tükenmek demek, Atatürk tükenmez.
Varmak ölüm demek, Atatürk ölmez.
Ben ölürüm, benimle bir eksilir Atatürk,
Sen doğarsın, o doğar, başkaları doğar;
Sizinle bin doğar, bin çoğalır, bin yücelir,
Dünya sürer, yaşam sürer, sürer Ataturk.
Atatürk bir yolun adı, özgürlüğe, uygarlığa, ileriye
Bir parlamış, bir sönmüş, işte yolun demiş,
Atatürk bir ufkun adı, dağın değil,
Himalaya kadar bile olsa dağın değil.
Dağ durur, oysa ufuk yürür.
Her ufukta Atatürk büyür
Her ufukta yenilenir bir kez.
Atatürk bir ilk hızdır doğadaki,
tohumu çatlatan bir güç
kozayı delen ilk vuruş
kuşun kanadındaki ilk günü
koş demiş, atıl demiş sana, durulur mu?
Atatürk durmuş mu ki sen durasın?
Atatürk susmuş mu ki sen susasın?
Atatürk ölmüş mü ki sen ölesin?
Atatürk bir kavganın adı, her gün yenilenen
her gün değişen düşmana karşı.
Bilgisizliktir bu düşmanın adı çok kez,
geriliktir, aptallıktır, dönekliktir.
Çıkarcılık, neme gerekçilik, vurdumduymazlık,
korkaklık, eyyamcılık, yalancılık,
bir bakarsın topla tüfekle yürür üstüne
bir bakarsın gülücüklerle, okşamalarla gelmiş,
bir bakarsın, seni ta içinden kemirir bir kurtçuk.
Atatürk bir ak törenin, bir buluncun adı,
her gün bizi bir kez daha uyaran,
her gün bizi bir kez daha yürüten doruğa.
Yiğitliğe, namusluluğa, doğruluğa,
her gün bir kez daha yarışalım diye kendisiyle
o en güzele, en yüceye, en doğruya.”
Ümit, şiirini bitirince izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
VİLDAN VEDA:
Şiirin adı ZEYNEBİME ŞİİRLER, Şairi Jülide GÜLİZAR. Okurken ben çok dugulandım. Duygularımı sizlerle de paylaşmak isterim:
“Bugün 10 Kasım Zeynep
Kapkata bulutlar dolaşır üstümüzde
Kapkara, rengince uğursuz
Bayrakları yarıda tutmuşuz…
On Kasımı bilir misin çocuğum
Yıllar yılı bir kara gün oldu bize
Bakma bugünkü halimize
Biz ağlamasını bilmezdik evvel
İçimizden kan gitse…
Bir milletiz şimdi
Yedisinden yetmişine
Derdimiz öyle büyük, devamız öyle az ki
Nasıl dindirilir gözyaşlarımız Zeynep
Öz ağlamazsa göz allamaz ki…
Sen Mustafa Kemal’i tanıyamadın
Görmedin masmavi gözlerini
O da sencileyin bir çocuktu vaktiyle
Altın gibi saçları vardı Kalbi öylesine…
Bir tarlada öğrenmişti vatan bekçiliğini
Kargaları kovalaya kovalaya Mustafa
Yel eser, gün vurur akşamlara dek
Kavrulur yanardı elleri gün ortasında…
Bugün 10 Kasım Zeynep
Kapkata bulutlar dolaşır üstümüzde
Kapkara, rengince uğursuz
Bak, bir de emir gelmiş ellerimize
Bayrakları yarıda unutmuşuz.
Vildan, şiirini bitirince izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
YAŞAR YAMACI:
Benim şiirim de Cahit Orhan Seyfi Orhon’dan:
GİDİYOR…
Gidiyor, rast gelemez bir daha tarih eşine
Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine…
Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla
Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla…
Gidiyor, izleri üstün birikmiş yaşlar
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar…
Gidiyor, savaşın o en korkulu aslan yelesi
Gidiyor, barışın ufuklarda yanan meş’alesi…
Yine bir çağ açacakmış gibi en başta O var
Hıçkıran seste O var, sessiz akan yaşta O var…
Siliyor ruhunun yüceliği ölümlü etini
Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini
Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça…
Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça.”
Yaşar, şiirini bitirince izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Alkışlar)
ZERDA ZAMAN:
Son şiiri ben okuyorum. Şiirin adı: “Atatürk yaşıyor baba! ” Şairi şu anda sözler sunduğumuz gösterinin de yazarı olan Fevzi Günenç. Paylaşalım bu şiiri de sizinle:
“ATATÜRK YAŞIYOR BABA
On kasımda üzgündü
bulut buluttu gözleri
“100’den çok fazla olacaktı
yaşı “dedi canım babam
“eğer yaşasaydı o büyük adam! ”
“Üzülme,” dedim ona
“Ben üzülüyor muyum bak! ”
Nedenini açıkladım sonra:
Diyor ki öğretmenimiz:
“Yaşayıp göçmüş insanların
İsimlerinin sonunda
İki sayı görürsünüz…
İlki doğduğu yılı gösterir
Öldüğü yılı gösterir sonraki.
İngilterenin Ana Kraliçesi
Elizabeth (1558-1603)
Gibi örneğin
eğer ölmemiş olsaydı, adının
sonuna yıl yazılmazdı kadının.
Atatürk’ünküne bakalım bir de
Baştaki yıl var sondaki yok
(1881 - ……..)
demek ki o ölmedi
hâlâ Kocatepe’de
dağları aşıyor baba
denizlere ulaşıyor
Atatürk yaşıyor baba!
ZERDA, izleyenleri selâmlar.
HEPSİ: (Onu alkışlar.)
ÖĞRETMEN: Bir alkış da benden sizlere çocuklarım. Şiir okumalarımız bitti. Şimdi sıra en yüksek notu alan şiire seçmeye geldi. Bakın bakalım önünüzdeki kağıtlara yazdığınız notlara. En büyük notu hangi şiir almış?
HEPSİ: Hepsi! ..
ÖĞRETMEN: Nasıl hepsi?
HEPSİ: Bütün şiirlere on verdik öğretmenim.
ÖĞRETMEN: Neden?
ÖĞRETMEN: Atatürk için yazılan şiirlerin kötüsü olmaz da ondan.
ÖĞRETMEN: Haklısınız. Öyleyse ben de hepinize kocaman birer aferin veriyorum çocuklarım.
İZLEYENLER: Bize, bize yok mu?
ÖĞRETMEN: (İzleyenlere) Size de aferin! Okuyanların dillerine, dinleyenlerin kulaklarına sağlık. (Okuyanlara) Söyleyin bakalım şimdi. Bu oyundan ne öğrendik?
HEPSİ: Atatürk’ün ölmediğini öğrendik öğretmenim.
Onun yaşadığını öğrendik.
ÖĞRETMEN: Peki, ölmediyse nerede yaşıyor Atatürk?
HEPSİ: Kalbimizde!
HEPSİ ÖĞRETMENİN ETRAFINDA TOPLANIR, İZLEYENLERİ ALKIŞLAR. ALKIŞLARKEN HEPSİ:
Atatürk Ölmedi öğretmenim
O hâlâ Kocatepe’de
dağları aşıyor öğretmenim
denizlere ulaşıyor
Atatürk yaşıyor öğretmenim!
BİTTİ
YAZARIN NOTU:
Oyunun değerlendirilmek istenmesi halinde bilgilendirilmeyi rica ediyorum.
Telefon: 0505 553 47 44
FEVZİ GÜNENÇ
Kayıt Tarihi : 8.5.2010 20:36:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fevzi Günenç](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/05/08/a-sinif-tiyatrosu-kisa-oyunlar-06-en-guzel-ataturk-siirini-kim-okur.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!