SEYİD AZİM ŞİRVANİ
19. Yüzyılda Azarbeycan şiirinin en güçlü temsilcisi Seyid Azim Şirvanidir. 1835 yılında Şamahı’da dünyaya gelmiştir. İlk okuma yazma eğitimini babasından almış, sonra da Bağdad, Şam, Kahire gibi medeniyet merkezi olarak bilinen yerlere giderek eğitimini tamamlamıştır. Şamahı’ya döndükten sonra yeni usulle mektep açmış ve öğretmenlik yapmıştır. Seyid Azim Şirvani 1888 yılında vefat etmiş ve Şamahı’da Şahandan kabristanlığına defnedilmiştir. Şiir yazmaya 1850’li yıllarda başlayan Seyid Azim Şirvani arkasında oldukça zengin edebi eserler bırakmıştır. Bu eserlerin büyük bir kısmını lirik şiirler teşkil etmektedir. Şiirlerinin güzelliği ile yürekleri fetheden bütün eserleri tercüme edilerek yabancı ülkelerde de yayınlamıştır. Buraya aldığımız şiirleri şairin 3 ciltlik “Eserleri”nin 1. Cildinden ve Azerbaycan’da Yazıcı Neşriyat tarafından neşredilen “Dahilerin Gözyaşı, Mersiyeler” isimli kitaptan transkribe edilmiştir.
GAZELLERİNDEN
YUHUDA
Gece gördüm seni, ey afati-dövran, yuhuda
Ki, ederdin mene yüz lütfi-firavan yuhuda
Görmüşem lalüvi, lazımdı tökülsün kanım
Etibar olmaz egerçi göreler kan yuhuda
Zahiran abı-bakaya yetecek hasta gönül
Kim, bilibdir dahanin sırrını pinhân yuhuda
N’ola lalin görüben zövk ile handan olsam
Resmdir: - şâd olu her kim ola giryân yuhuda
Var ümidim ola cemiyyeti-vaslin makdur
Ki, kara zülfüvi göz gördü perişan yuhuda
Gece gördükde sefeyi-rühüri, ey Kabe’yi-hüsn
Kaş olaydım, dolanıb başuva, kurban yuhuda
Seyyidi-zâr görüb vaslüvi bidâr olmuş
Bir gadadır ki, görüb özünü sultan yuhuda
GAZEL
Olmasaydı kamı-eşkin dili-viranımda
Sahlamazdım onu bu izzet ile yanımda
O kara hab mene versala kanın içerem
Na üçün menzil edib arizi-cananımda
Tutanı müshati-ruhsârüvi ol kafar hat
Görünür gör ne haleller menim iymanımda
Eylemez aşıkı bir lütf ile hürrem, ya rab
Bu ne raftardır ol servi-huramanımda?
Düşeni hubların gönlüme fikri, Seyyid
Allı Yusif tapılar külbeyi-ahzânımda
BUNDAN SONRA
Vermenem gönlümü bir dilbere bundan sonra
Olmanam aşık o siminbara bundan sonra
Aldı iymanımı elden, meni bîdin eledi
Aşina olmanam ol kafara bundan sonra
Ohşayır mahi-felek çünki üzari-yara
Bahmanam men bu mahi-envara bundan sonra
Badanin lali-lebi-dilbere çün nisbeti var
Tökmenem bedeni men sağara bundan sonra
Anbarın zülfüvün ol kadr ziyanın deyerem
Kimsa rağbet elemez anbara bundan sonra
Dahi ol servkadin kûyina cennet deyiben
Gezmenem küçeleri heyvara bundan sonra
Etmenem zülfuvün ovsafını, şair demesin
O peri Seyyidi-kamparvara bundan sonra
TUT
Ey gönül, mescid yolun terk et, rahi-meyhane tut
Tutma elde zahidin tesbihini, peymane tut
Zahidü mescid temannasın çoh etma, ey gönül
Zahidi bir cüğd bil, hem mescidi virane tut
Hublar zülfünde görsen bu perişan gönlümü
Boynu bağlanmış, onu, zancira bir divana tut
Ol mahi-namehriban ister ki, zülfün deresin
Sen götür ayine, ey gün, ey kamer, sen şana tut
Can verib canana, yen şemi-ruhundan dilberin
Ger kemal istersen, ey dil, şiveyi-pervane tut
Hublar eşkinde gör şimdi menim rüsvalığın
Kisseyi-Ferhad ila Mecnunu bir efsane tut
Girme sen mescidlere namerd zahidler kimi
Seyyide, meyhanede peymaneni merdane tut
ETTİĞİM GECELER
Hanı o malı ile men işret etdigim geceler
Tülui-sübha kimi sohbet etdigim geceler
Gedanda yar, durub naz ile kanarından
Alıb ele etegin, minnet etdigim geceler
Düşende hatırıma göglere çıhır ahım
O mehpare ile halvet etdigim geceler
Ayak yalın, baş açık, zemzemi-sirişk töküb
Tavafi-kûyi uçun niyyet etdigim geceler
Gelib nihani darı-yara, üz koyub haka
Kübarın öpmege ol cüret etdigim geceler
Düşer mi bir de ola, ey hudayi-hayyü ahad
O servkamat ila ülfet etdigim geceler
Deyende yar mene derd, men deyerdim can
Mezeke talh sözün şerbet etdigim geceler
Mükerrer eyleyib ol acı sözlerin, Seyyid
Özüm-özüme dönüb lezzet etdigim geceler
SANMIŞ
Seni ehli-vefa bilmişdim, ey gül, bivefâ sanmış
Bağışla, bilmedim bigânelerle aşina sanmış
Seni ayineyi-maksud sandım rubaru durdum
Göründü aksi-surat, annadım kim, kac nüma sanmış
Seni Yusif bilib, verdim gönül mülkünde sultanlık
Azizim, nuri-eynim, sen geda oğlu geda sanmış
Seni uşşak uçun söylerdim evvel rahmeti-haksan
Vali, ey mahru, sen gögden enmiş bir bela sanmış
Kimin zülfüna band oldunsa, Seyyid, bivefa çıhdı
Şikayet etma bir kesden, özün bahtı kara sanmış
MUHAMMESLERİNDEN
SABR EYLE
Balayi-eşke düşdürt, ey büti-mehpare, sabr eyle
Günün oldise ger hicran elinden kara, sabr eyle
Ümidi-vasli-cennet eyleyib yan nara, sabr eyle
Düşüb Mecnun kimi sahranı gez avare, sabr eyle
Cefayi-dövri-gerdun dunü kac raftare, sabr eyle
Bu ahugözlüler bağlar kemendi-zülf ile şiri
Tökübdür çohların kanın bu yolda eşk şamşiri
İtirme kesreti-kamdan, azizim, rahi-tedbiri
Mehebbet pek olursa, çoh olur elbette tesiri
Eder ahın asar ol dilberi-hunhare, sabr eyle
Ohurdum mektebi-uşşakda tasnifi-Loğmanı
Ki, gördüm sebt olub her müşküle bir növ samanı
Bu kadri çekme hicri-yar elinden ahü efganı
O hansı derddir kim, olmasın alemde dermanı
Yazılmış dehrde her derd uçun bir çare, sabr eyle
Vuran Mansurluk lafın kamı-darından incimez
Özün pervane tek şama vuran narından incimez
O şirin lalin, aşık, talh göftarından incimez
Gülüstani-cahanda gül seven, harından incimez
Eger yar isteyirsen, taneyi-ağyare sabr eyle
Ne gam, olsa sana, ey dust, düşman cümleyi-alem
Ki, mülki-hüsn içinde, tacidarım, şahsen sen haram
Çekib müjgan sipahi eyle yeksar alemi barham
Va lakin zahmi-tiri-yara hergiz isteme merhem
Yete ger sinen üzre yare üsten yare, sabr eyle
Egerçi hurdü habı eşk uşşake haram eyler
Hayali-zülfü ruhsarı günün möhnetle şam eyler
Na Eflatun bu derdin çaresin, ne Cem, ne cem eyler
Olur ki, vasli-dilber bir gün, ey mah, iltiyam eyler
Eger Seyyid kimi gönlün ola sedpare sabr eyle
MUHAMMES
Guş kıl, ey ki bilirsen özüvi vakifi-kar
Agâh ol gör ki, nedir naleyi-ney, nağmeyi-tar
Nedir ol hüşk olan çubda bu naleyi-zar
Ki, sedasından onun karat olur sabrü karar
Açma san perdeni, her perdede var yüz esrar
Koymaz ol tarı müğanni niye ağuşından
Düşmaz ol hanabarandazların duşından
Huş ila guş ede her kimse, geder huşından
Panbeyi-kaflati çak san dahi can guşından
Ta ki, esrari-nihana olasan berhurdar
Lahni-Davudi ile gönlüvü kıl hürrem sen
Arş bamına, gözüm, nağmeni tut süllem sen
Olma kal ahli, kıl amdan özüvi abkam sen
Kesb ele elmü adab feyzin eger adamsan
Fehm kıl, gör ki, nedir musikiyü müsikar
Tut beraber demi-İsaya mübanni demini
Kılıb ehya özüvi, seyr ele ruh alemini
Ziri-kam olma, eşit nağmeyi-zilü bamını
Çekme, akilsan eger, dehri-mühalif kamını
Şura gel, nağme ile çek kamı-dünyaya hasar
Musiki meclisinin ehli gerek ehli-basar
Ta göre perdeyi-esrarda yüz nakşü süvar
Kim ki, zövk ehli-degil, anı hesab eyle hacar
Lahni-Davud elemez növi-cemadata asar
Meni erbabı eder guş sühan, ey huşyar
Fehm kıl, gör ki, nedir çengü defü berbatü ud
Nedir onlarda bu ahengü bu lehnü bu sürud
Arif ol, remz bil ey mahasali-keybü şühud
Ud her lahza gelib şura deyer: ya mabud
Tar her lahza gelib vecde deyer: ya settar
Zahide, tarıya bah, meclisi-ürfandır bu
Tarı asbabi-manahi deme, böhtandır bu
Meyi gör, sakiya bah, Kövserü gılmandır bu
Cümlesi partövi-rühsareyi-sübhandır bu
Meyde har nurunu gör, sahvına kıl istiğfar
Ey gönül, mahremi-raz eyleme biganeleri
Verme naahl aline bu dolu peymaneleri
Çek rümuzat ile zülfi-sühane şaneleri
Seyyide, Mehdiye yalvar ki, bu dürdaneleri
Eylesin meclisi-şehvari-Kerim bagda nisar
MÜSEDDES
Hoş ol zaman kı, yar mene hemzeban idi
Bezmim cemali-yar ile reşki-cinan idi
Sultan idim ki, her yana hökmüm revan idi
Dövlet kulam idi mene, bahtım cavan idi
Canı-hazine hemdemü arami-can idi
Demler o demler idi, zaman ol zaman idi
Hurşidgun şarabla dolmuşdu camımız
Ol mah ile keçirdi bizim sübhü şamımız
Dövri-felekde hasıl olurdu maramımız,
Haki-derinden özge yoh idi makamımız
Bülbüllere o sahati-küds aşiyan idi
Demler o demler idi, zaman ol zaman idi
Hicrin egerçi görmüş idim mübtelaların
Dilden-dile eşitmiş idim maceraların
Bunca tasavvür eylemez idim belaların
Can çekmiş idi möhneti-hicran cefalardan
Halvetsarayı-vaslda dil kamran idi
Demler o demler idi, zaman ol zaman idi
Könlüm o mahdan açılırdı kerem görüb
Mehrin ziyade, cövrü cefasını kam görüb
Ol gül mene açıldığını dembedem görüb
Bezmi-visalde özünü möhterem görüb
Reşk ile goncs tek dili-bedhah kan idi
Demler o demler idi, zaman ol zaman idi
Ol gül menimle hemdem idi her baharda
Gâh demani-çemende, gâhi Lalezârda
Bülbül teki işim yoh idi ahu zarda
Seyyid ki mesken etmiş idi kuyi-yerde
Ezaz ile bir Ademi-cennetmekan idi
Demler o demler idi, zaman ol zaman idi
NÖVHALAR
OLMAZ
Bir çare kıl, ey amma, men ölsem kefen olmaz
Tabutü hanutum götürüb defn eden olmaz
Kessalime men ölsem eger kim haber eyler?
Kur’an kim ohur, kabrimin üste güzar eyler?
Ahır ki, yetimem, mene bu, çoh asar eyler
Kardaşım ölüb, başımın üstün kasan olmaz
Bu Şamda heç men kimi bir ac yatan var?
Hak üste karanlıkda kuru yerde kalan var?
Sen Şümre de açsın kolumu, mende ne can var?
Har növ esir olsa, kolunda rasan olmaz
Bundan sonra har kadr ki, dünyadayam, amma
Hicrin oduna yanmağa amadeyem, amma
Harçand yetimem, yene şahzadeyem, amma
Şahzade balasına haraba vatan olmaz
Bu Şümr koyanda meni kardaşıma hasret
Röyada dahi olmamışam lahzeyi rahat
Kül başıma olsun, mene dünyada ne lezzet
Kardaş deyen vaktda bir can deyen olmaz
Zülm ile eden vahtda bizi meclise azim
Bağlandı kolum, olmadı bir Ekbere nazım
Zencir meni-bikese, kardaş ne lazım?
Hicrinde menimtek bele zillet çeken olmaz
Gördü bu gözüm Ekberi bihayilü perde
Kesdile başın, saldıla cismin kuru yerde
Cellad soyan vahtda deyirdi ki, başarda
Men görmemişem, bir bela siminbadan olmaz
Gördüm ki, ne növileYezidi-saği-malun
Etdi babamın lali-lebin çub ile pürhun
Dönderdi, menim göz yeşımı eyledi Ceyhun
Urdukca deyirdi bela şakkarşikan olmaz
Çün gördü mühasını olub kanına kaltan
Öz cahi-celalini kılıb halka nümayan
Tan ile deyirdi ki, oyan, şahi-şahidan
Bu rangda billah, akiki-Yaman olmaz
Harçand daşıb, Seyyidi-biçare, günahın
Tesir eleyib cümle hamı halk uçun ahın
Hof eyleme, mahşer günü ahirde penahın
Bir kimsene keyr az şahi-gülgünkefen olmaz
GÖRÜNÜR
Kasımım, zülfi-hamin üzde hüveyda görünür
Bu acebdir ki, gün üzre şebi-yelda görünür
Ey süpehri-şeref üzre mahi-tabanım oğul
Zülmeti-hicriva koydun meni cananım oğul
Ey hati Hızr, lebi çeşmeyi-heyvanım oğul
Labi-lalinda sanin nitki-Masiha görünür
Ey oğul, kaldı kara günlere biçare arus
Gülü elden gediben, yalvaracak hara arus
Al duvağın götürüb, başa salıb kara arus
Bülbülün solsa gülü, başana sevda görünür
Kakilin habli-metinimdi, üzün ayeyi-nur
Kaf mesturi-cebinimdi, kitabi mastur
Şaşaati-ruhi-pekin eleyib dehre zühur
Kerbela Tura dönüb, nuri-tecella görünür
Ohşayırsan, ey oğul, gerçi mahi-envara sen
Al ele tiği-hilalin, ur özün leşkere sen
Çün gerek canını kurban veresen Ekbere sen
Ekberin katline bu kövm müheyya görünür
Sana kurban olum, ey novgüli-gülzari-Hasan
Seni kurban verirem şövkle ol servere men
Leyli öz Ekberinin gerdanına saldı kafan
Çeşmine indi ne dünyavü ne ukba görünür
Ceddime verdi haber hak, Zekeriyya haberim
Teşt içinde kesilen başı o Yahya haberin
Bil bu ayatıt, oğul, remz ile ima haberin
Zahiri teşne Hüseyn, batini Yahya görünür
Kafihada var, oğul, bir neçe mahfi mene
Kafidir Karbübala,hayı halaki-şüheda
Ya yakin eşkdi bu taşnalabi-Karbübala
Sati sabr olmasa, ey taşna, na mana görünür?
Seyyide, riştaya çekdin yene yüz dürri-Aden
Sana mahşerde şefaat elesin ibn Hasan
Merhabalar sana, ey şairi-ecazsühan
Sende feyzi-nazari-hazreti-mövla görünür
RÜBAİLAR
Ey kudretin eseri senin arzu sema
Ey emri kılan kövnü mekanı peyda
Vechinden eger almasa nurin, hürşid
Bir zerre kadar cahana vermezdi ziya
Şehri-Karabağa Şişe koymuşlar ad
Bu şehr perilerden olubdur abad
Tashiri-peri şişede kılmak hoşdur
Amma, bu perirular elinden feryad!
Bu Gencede bir genci-nihanım kaldı
Bir simbeden, gonca dehanım kaldı
Tanrı bili kim, tari-sari-zülfünde
Guya üzülüb rişteyi-canım kaldı
Ver Erdebilin heyli gözel torpağı
Tar yoncası, göy sebzesi, hürrem bağı
Herdem ki, düşer yadıma, hasret çekerem
Bali-Sabalan ila gomuş kaymağı
Haki-Necefi-Eşrefe oldum vasıl
Sad şükr hudaya, feyz aldım kamil
Sarsabz olub mezraeyi-emelim
Hirman-hirman saadet etdim hasıl
Tiflis’de bir servkadü simendam
Mehmanım olub bir gece içdi neçe cam
Sordum lebini güldü, dedi: ey Seyyid
Şer ile meger degil size bade haram?
Ey Şeyh Nizami, ey nizamı dağılan
Ey Gencede izzü ehtişamı dağılan
Olmuş mu seninle men kimi alemde
Beyti evi, mektebi, kalemi dağılan?
Rusçadan Transkribe Eden: Celil ÇINKIR
Celil ÇınkırKayıt Tarihi : 9.1.2012 07:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!