Nerelerdeydin benim mavi gözlü oğlum?
nerelerdeydin sevgili yavrucuğum?
oniki sisli dağın yamacında tökezledim
altı eğimli otoyolda yürüdüm ve emekledim
yedi kederli ormanın ortasında adımladım
bir düzine ölü okyanusun tam karşısındaydım
on bin mil ötede bir mezarlığın girişindeydim
ve çok şiddetli, çok şiddetli, çok şiddetli,
çok şiddetli bir yağmur yağacak...
Ne gördün benim mavi gözlü oğlum?
ne gördün sevgili yavrucuğum?
vahşi kurtların çevresini sardığı yeni doğmuş bir bebek gördüm
hiç kimsenin olmadığı elmastan bir otoyol gördüm
kanın hala damladığı siyah bir dal gördüm
çekiçlerinden kan akan bir oda dolusu adam gördüm
her tarafı suyla kaplı beyaz bir merdiven gördüm
sesleri kesilmiş binlerce konuşmacı gördüm
ufacık çocukların ellerindeki silahları ve keskin kılıçları gördüm
ve çok şiddetli, çok şiddetli, çok şiddetli,
çok şiddetli bir yağmur yağacak...
Peki ne duydun benim mavi gözlü oğlum?
peki ne duydun sevgili yavrucuğum?
fırtınanın uğultusunu duydum, gürleyerek uyaran
bütün dünyayı içine çekebilecek dalganın gürültüsünü duydum
elleri alevler içinde yüzlerce trampetçiyi duydum
kimsenin dinlemediği onbinlerce fısıltı duydum
duydum açlıktan kıvranan bir adamı, binlerce insanın gülüşünü duydum
lağımda ölmuş bir ozanın şarkısını duydum
daracık bir yolda ağlayan bir palyaçonun sesini duydum
ve çok şiddetli, çok şiddetli, çok şiddetli,
çok şiddetli bir yağmur yağacak...
Kiminle tanıştın benim mavi gözlü oğlum?
kiminle tanıştın sevgili yavrucuğum?
ölü bir midillinin yanındaki ufak bir çocukla karşılaştım
siyah bir köpekle yürüyen beyaz bir adamla karşılaştım
vücudu yanmakta olan genç bir kadınla karşılaştım
genç bir kızla karşılaştım, bana bir gökkuşağı verdi.
aşkın yaraladığı bir adamla karşılaştım
nefretle yaralanmış bir başka adamla karşılaştım
ve çok şiddetli, çok şiddetli, çok şiddetli,
çok şiddetli bir yağmur yağacak...
Peki şimdi ne yapacaksın benim mavi gözlü oğlum?
peki şimdi ne yapacaksın sevgili yavrucuğum?
yağmur inmeye başlamadan geri gideceğim
sık kara ormanın derinliklerine doğru yürüyeceğim
insanların çok ve ellerinin boş olduğu
zehir hapları atılmış suların aktığı
vadideki evin, nemli pis bir hapishaneyle biraraya geldiği
cellatların yüzlerinin her zaman iyi gizlendiği
siyahın renk, hiçin sayı olduğu...
ve anlatacağım, ve düşüneceğim, ve konuşacağım, ve soluyacağım onu
bütün ruhların görebilmesi için dağdan yansıtacağım onu
sonra batmaya başlayana kadar okyanusta duracağım
ama söylemeye başlamadan önce şarkımı iyi bileceğim
ve çok şiddetli, çok şiddetli, çok şiddetli,
çok şiddetli bir yağmur yağacak...
Çeviren: Erhan Fuçucu
Bob DylanKayıt Tarihi : 13.8.2008 16:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

gelin bakalım savaşın efendileri
siz büyük silahlar yapan
ölüm uçakları inşa eden
bütün bombaları yapan
duvarların arkasında saklanan
masalarının gerisinde saklananlar
maskelerinizin arkasında sizi görebildiğimi bilmenizi istiyorum.
siz yok etmek haricinde asla hiçbir şey yapmamış olanlar
siz oyuncağınızmış gibi benim dünyamla oynayanlar
elime bir silah verip sonra gözlerimden saklananlar
ve sonra dönüp en hızlı kurşunlardan koşarak kaçanlar
judas gibi yalan söyleyerek ihanet edenler
inanmamı istiyorsunuz ama bir dünya savaşı kazanılamaz.
damarımdan akan suyu gördüğüm gibi
sizin gözlerinizden görüp beyninizi okuyorum
siz diğerlerinin ateşlemesi için tetikleri çekenler
sonra koltuklarına kurulup ölüm sayısının artmasını seyredenler
genç insanların vücutlarından kan fışkırıp çamurun içine gömülürken
malikanelerinde saklananlar
siz var olabilecek en kötü korkuyu üzerimize salanlar
dünyaya bir bebek getirme korkusunu
doğmamış ve ismi konmamış bebeğimi tehdit ettiniz
damarlarınızda akan kanı hak etmiyorsunuz.
böyle haybeden konuşabilecek ne biliyorum ki
genç olduğumu daha bir şey bilmediğimi söyleyebilirsiniz
ama bildiğim tek bir şey var sizden genç olmama rağmen
isa bile yaptığınızı asla bağışlamayacak.
durun size bir soru sorayım; paranız bu kadar iyi mi?
size bağışlanmayı satın alabilecek mi? alabileceğini mi düşünüyorsunuz?
cenazenizin ölüm çanları çalarken anlayacaksınız
kazandığınız onca para ile ruhunuzu asla geri satın alamayacaksınız.
ve umarım ölürsünüz ve ölümünüz yakın olur
soluk bir öğle sonrasında tabutunuzu seyredeceğim
ve mezarınıza indirilirken sizi izleyeceğim
ve öldüğünüzden emin olana kadar mezarınızın üzerinde duracağım
TÜM YORUMLAR (1)