GÖÇMEN ÇOCUKLAR
Başı önüne düşmüş, kirlenmiş minik yüzü,
Küçücük omuzları zor taşıyor bu başı,
Sevgiyle okşanmaya, nasıl da hasret o baş,
Korku ile gizlemiş gözlerindeki yaşı.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bütün olanlar bir film şeridi gibi gözlemin önünden geçti, Aylan bebeği ve onun gibi nicelerini unutmak ne mümkün, Allah masum kullarına bu zulmu reva gören kim varsa bu alemde de versin cezasını, haklı sözlerinize duyarlı yüreğinize sağlık, canı gönülden kutlarım saygılar...
Ve susar kelam !
sessizce yüreğini yüreğinize bırakarak!...
Dalgalarda Bebek Çığlıkları
güvercinler iltica sığ denizin üzerinde
tütün istifi gibi
sağa sola yalpalayan bozuk bir motor
kapkara yarınlara açılan ölüm ummanı
çaresiz bakışlarda üşüyor insanlığın namı
ağırlaştıkça motorun hacmi
köpürüyor ufku karanlık suların
kesiliyor bir bir mülteci bebeklerin çığlıkları
analar babalar! Can havlinde
çoktan dibe demir atmış kundaklar
kan kusuyor kıyıya mülteci dalgaları
kefensiz ölü püskürüyor fıskiyeler semalara
için için kanıyor şavkında
güvercinlerin kanatları
bebekler hiç susmuyor gecelerin ayazında
çehreme kan sızıyor
yaralı semaların yarılan sinesinden
hıçkırık kusuyorlar yakamozlarımın koynuna
çalkalanıyor ruhum imdatlarda çaresizlik
canım lime lime insanlık utancında
utanıyorum insan oluşumdan
yoksulluk mudur yarabbi
çaresizlik mi yoksa
ölümün nefesinde
vatansız topraksız yersiz yurtsuz aşsız
kimin ki bu dünya
niye bu adaletsizlik Allah'ım
onlarda insan değil mi
senin kulun değil mi onlarda
nasıl bir cellâtın ellerinde
bu garip gönüllerin dizgini
göğsünde taş mı var Allah'ım onların
sızlamaz mı kanamaz mı taş kesen yürekleri
neden utanmıyor insanlık Allah'ım
düşünde insan haklarının neden
arsızlığında sırıtıyorlar hayasızca
kana doymuyor nefisleri
içtikleri kadehlerden
şerefe diye kan sızıyor kuduz sakallarından
yine kan gölü
Ege,Akdeniz,Karadeniz
sancılı sabahların dalgalarından
bir yoksul biberon vuruyor kıyıya
yakamoz kefensizleri kanıyor
ak sütümde
gözlerimden alın en koyusu süzülüyor
avuçlarımdaki biberona
ölü kusuyor sabahlar hıçkırık kusuyor
denizler ölü fışkırıyor yarınlarıma
bir körpe beden daha düşüyor
analığımın kucağına
yarınlarıma düşüyor iki yana düşmüş
minicik elleri
nefesi sonsuzluğun ağırlaşan ufkunda
mavi deryalarda kanat çırpıyorlar
ahrazlarımın kefensizleri
mülteci sonsuzluğun ölüme açılan yarınlarında
analar babalar çocuklar
sol yanıma kan akıyor
şafağın sızısına açılan gözlerimden
bir bir infazda pıhtılaşıyor
soluğumda boğulan imdatlarım
kollarıma düşmüş yavruların
solgun suskun masumiyetine
hiç dinmiyor ruhumun çığlıklarında
o ağlamaları bebeklerin
beni mülteci bir kefene sarıp
çekiyor ta diplere....
30.06.2015
Filiz Kalkışım Çolak
Savaş maduru çocukların dramını çok güzel anlatmışsınız kaleminize sağlık
Mesut Özbek
Evi oyuncakları, okulu, arkadaşlar,
Hepsi hoş bir rüyaymış, şimdi kâbus görüyor,
Nasıl da muhtaç şimdi, bir tas sıcak çorbaya...
Bu soğukta üşürken elleri ve yüreği
Sarılmış sırtındaki yırtık pırtık urbaya...
ATEŞ DÜŞDÜĞÜ YERİ YAKIYOR MAALESEF,KAHROLSUN EMPERYALİZM VE ONUN İŞBİRLİKÇİLERİ.KUTARIM SİZİ YURTSEVER DOSTUM.yuvasız kuş
Kafirlerin şe'nindendir ki küçük menfaatleri uğruna
büyük zararlar verebiliyorlar, ama ehl-i kitap olanlar
arasında çok çok insaflı olanları vardır ki hayran olursunuz
onlar mâsumlar için canlarını feda edebilmektedirler
.
Çok dikkat çeken ifadelere rastladım üstadım, insanın
içi yanıyor.
Bediüzzaman’a göre fetret döneminde kalmış ve kendisine İslâm dâveti ulaşmamış kimseler ehl-i necat oldukları gibi, kâfirlerin çocukları da ehl-i necattırlar. Keza savaş rüzgârları arasında Avrupa’da ve Rusya’da telef olan çocuklarla ilgili olarak Bediüzzaman diyor ki: “O musîbet-i semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun, şehit hükmündedir.
Bakın şehit hükmündedir diyor.
Saadet-i ebediyeden en çok lezzet alanlardır.
Üstadım var olunuz o güzel kalbinize sağlık
Saygıyla selam ederim.
TEBRİKLER
Ey, esmer tenli çocuk, mutlak yaşamalısın,
İntikam için değil, ilkeler için yaşa,
Dünyanın mel'âneti sırtına yüklenmişken,
Zor ama, ayakta kal, kendin ve ülken için
Erdemli ol, bu senin yolundaki tek çıkış,
Benim verebildiğim, yalnız bu sıcak bakış...
Ünal Beşkese
Ünal bey, tam da bu günün gidişine uygun tarihe not düşülmesi gereken şiirinizi dersler çıkartarak okudum. Yüreğiniz dert görmesin dileklerimle sevgilerimi yolluyorum...
Biz göçmen sorunu ile doğrudan ve yakın temas içinde olduğumuz için elbette bu konuya uzaktan bakıp duyarsız kalamayız...Ancak gene bizim ülkemiz için söylüyorum., o göçmen çocukların ana-babaları ., bu anlamlı şiirinizdeki duyarlılıktan yoksun ve uzak bir şekilde yeni göçmen çocuklar dünyaya getirmek için bilinen şekillerde bir uğraş içindeyken (2011-16 arası ülkemizde yaklaşık 180 bin Suriyeli bebek dünyaya gelmiş) sizin gibi hassas yürekli kişilerin duyarlılıkları pek bir şey ifade etmiyor ne yazık ki... Ve elbet bir de kendi ülkesinde göçmen gibi yaşayanlar var ki biz onların görüntüleri ile Suriye'lilerden çok önce ve her gün karşılaşıyorduk...
Şiiriniz elbette her zaman olduğu gibi şair yüreğinize-usta kaleminize yakışacak nitelikte ...
Kutluyorum sayın Ünal Beşkese...
İlkelerimize bağlı kalmazsak,tarihimizi okuyan anlayan bir millet olmazsak sonucuna katlanacağız,sürüden ayrılanı kurtlar kaparmış,yolumuzu şaşıran bir millet olduk bölündük faturası çocuklardan mı çıkmalıydı...
Sn:Beşkese üzüntüm büyük,duyarlı yüreğinize sonsuz saygılarımla
derin kanayan bir yara bu şiir. Hiç bir yaraya benzemiyor... Çocuklar savaşın suçluları değilken onların canlarına kast ediliyor...Biz büyükler dar ettik çocuklara dünyayı... Göçmen kuşlar gibi göçe zorladık... Rahatımız bozulmasın diye...Emperyalist güçlerin oyunlarının bir kalkasında kayboluyor masum yürekler...
İçimiz acıyor...dünyanın koca mezarlıklarını çocuklar dolduruyor..
günümüzün gerçeği şiir.
Ne acı..
Gönülden kutluyorum bu anlamlı şiirinizi..
Saygı ve sevgilerimle.
GÜZEL YÜREKTEN
GÜZEL SÖZLER ÇIKAR.
KUTLUYORUM ÜSTADIM
SELAM VE SAYGILAR...
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta