-I-
aşkın atasözleriyle bayağılaşmış esrik dehlizler
kara gülüşün ağısı, unutkan inanış
bir ana sığınan ölüm, labyrinthos, gözler
şiir formülleri: a yoktuydu, e idi, ö!
uyuklayan kedi mırıltılarıyla aydınlan ey! kalp
ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
Devamını Oku
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
Bu sefer Hasan abimin fırçasından çekindiğim için yazıda ki bazı ‘de’ ‘da’ ve klavye düzenlemeleri yapıp tekrar suya vardim.. Çünkü Antoloji elektirik akımımını yeryüzüne yapmada bayağı zorlanıyor! Suya verişim onun için!
Neyse…
Sevgili Onur hanım, samimiyetimle sizin bir şiiri çevirme ve anlaşılır dille aktarma boyutunuzu esasında bir ayrıcalık ve bir kaliteli niteliginiz olarak degerlendirildiğine eminim. Ben de öyle değerlendiriyorum.
Ancak şu aklıma geliyor.. Hollanda da 1990 lı yıllarda sosyal danışman olarak çalışırken kimi vatandaşlarımızın Hollandaca bilmediğinden kendilerine gelen formları, formülleri bizim kuruma getirirlerdi..
Görevimiz tabii onlara yardımdı. O zaman ‘politiserend methode” dedikleri öğreti almıştık. Yani sosyal danışman/görevli olarak kişinin içinde yaşadığı durumu ve konumunu genel olarak bilince eriştirme diyaloğuna girme.. Bizde ki memur gibi herşeyi bilen yükseklikte vatandaş ilişkisi değil, vatandaşa yukardan bakan değil (memur olup aynı bu anlattığım diyalog samimiyetinde çok memur tanıdım, onları bundan tenzih ederim..Burda ki benim vurgum yurdumuzda ki devlet memur sisteminedir!) ..
Evet ne diyordum ..vatandaşla aynı düzeyde insan çıkışlı bir iletişim.. Ve şuyudu prensip; kişiler o anlamadığı formülleri hep aynı formülleri getirdiğinde Wat is uw naam: Uw geboorte datum: = İsminiz, doğum tarihiniz! gibi yazan yerleri kedilerinin okuyarak doldurmalarını sağlamaya çalışır, nihayetinde bir süre sonra ise, kendilerinin tamamını doldurdukları formülleri, sadece kişiyle doğru mu diye kontrol ederdik..
Kendi konumuza gelirsek.., yoksa inanın bana çok tembeliz. Hiç olmazsa neden şiir yazıyoruz, niye yazıyoruz..nereye yazıyoruz..neden burada şiir okuyoruz..nasıl okuyoruz! Bir türlü bilemeyeceğiz!
Tabii samimiyetimle sizin niteliğinize sevinirken lütfen kimilerimizin bu alanda hiç olmazsa tembelliğine önayak olmasak da biraz çalısak iyi olamaz mı? Ve siz de şiiri mutlaka çevirme görev yüklemini sırtınızdan atıp ve onun zahmetinden arınıp şiirden ne duyum aldığınızı yorumlarsanız.. Böylelikle belki sizi daha sık aramızda görürüz.. Ve gördünüz ya bir taşla iki kuş vurduk!
Kaldı ki bu vurguladığım bu konunun somut olarak sadece genel konunun tek noktası..Diğer dalları ise, kimbilir gezegen artık küçüldü, sizinle bir şiir ortamında buluşursak sohbetleşiriz umudumla..
Saygıyla..
A! ETİKA: A AHLAKÇI! AHLAKDAN SÖZ EDEN! AHLAKLI GEÇİNEN!
“bizi hep erdemlere ittiler” ve “kendi isteklerime uygunluğumdur erdem” ise ben beni ittim bizdim”
Bize hep erdemli olmamızı öğütlediler. Ahlak, insanın içindedir, içinden gelendir, yapımızdan gelenlere uymaktır. Onun için ben kendimi itip, biz olmaya çalışmamalıyım.
I
“Aşkın atasözleriyle bayağılaşmış esrik dehlizler kara gülüşün ağrısı, unutkan inanış bir ânâ sığınan ölüm, labyrinthos,”
Aşk, bir takım sözlerle basitleştirilmiş; sarhoş dehlizler, kederli tebessümlerle acı çekmeler, inanılanları unutmak ve sonunda ölüm haline getirilmiş, ki ölüm, geri dönüşü olmayan bir labirent halindedir.
LABYRİNTHOS: Labirent
“Ünlü mimar Daidalos’a yaptırılıp Minotauros’un bırakıldığı, karmakarışık yollardan meydana gelen bir yerdir, giren bir daha çıkamaz. Giritliler, Atinalıları Labyrinthos’a bırakırlar, zavallı gençler de çıkış yolunu bulamadan Minotauros’a yem olurlardı.
Efsaneye göre Mınotauros’u öldürmeye giden theseus’a , Arıadne bır yumak ip vererek onun Labyrınthos’a girdikten sonra yolunu şaşırmadan çıkmasını sağlamıştır”
“gözler şiir formülleri: a yoktuydu, e idi, ö! uyuklayan kedi mırıltılarıyla aydınlan ey! kalp sen kısa sabah yürüyüşlerine söylenmemiş bir şeyler bıraktıydın; kim sordu sabuklayan zihin dolambaçlarında etika bir ova, bir nehir, bir adıydı: viva la vita”
“Şiirler yazılır gözlere… Yok şöyle, yok böyle… Ey kalp, artık bu mırıltıları dinlemekten vazgeç, uyan, aç gözlerini! Etik denen de nedir? Hele bir sorgula! Hani sabah yürüyüşlerinde aklına gelen söylenmemiş bir şeyler vardı, o konuda… Kim sormuştu etik konusunda o abuk sabuk soruları? Etik bir isimdi bence… Viva la vita gibi…
VİTA: Hayat (Fransızca)
VİVA: Sözlü (Fransızca)
VİVA LA VİTA: “Yaşasın hayat!” gibi bir söz...
***
sevgili şiir dostları
ben bu pazar fıkraları işini çok tuttum..fıkra konusunda cennet vatanımız derya denizdir şiir konusunda olamadığı kadar..
iki yüzbaşı aralarında konuşuyorlarmış
-yahu şu torpille bana postan yap denilen çocuk tam bir hödük yahu..nedir bunlardan çektiğimiz..
-aman efendim siz esas benim postayı görün,benimki sizinkini mutlaka geçer
derken iddaya tutuşurlar..
komutanlardan biri hemen postasını çağırır
-mehmetttt
-emret komutanım!
-oğlum git bak gazinodamıyım..gazinodaysam kağıt oynuyormuyum..oynuyorsam karda mı yoksa zarardamıyım..
-emredersinnn komutanımmm..!
gördünmü der diğer komutana işte böyle bişey..
seninki de bişey mi der diğeri..şimdi bak sen posta gör..
-aliiiiii
-emretttt komutanımmmm
-oğlum al şu elli lirayı,yeni kasa mersedeslerden kırmızı bir tane al da gel
-emredersinnnn komutanımmmmm
postalar dışarı fırlar ve aralarında konuşurlar..
mehmet-yahu biz bu komutana nerden düştüm be kardeşim
ne tuhaf adam bu..delirecem ya ..bu beni delirtecek..
adam bana diyor ki gazinoya git bak ordamıyım,ordaysam kagıt oynuyormuyum,oynuyorsam karda mı zarardayım..
yahu elinin altında telefon var be adam..aç ta sorsana ordamısın değilmisin..
ali-seninki de bişey mi kardeşim ya benimkine ne demeli..
adam bana diyor ki al şu elli lirayı git bana kırmızı kasa bir mersedes al..
yahu kardeşim bugün pazar değil mi..açık galeri mi var...
herkeslere iyi bir pazar öğle sonraları..
balıkçıdan,kimine kılıç balığı,kimine inci dizeler..bilge beyin mürekkebinden,kalem..hayranlıkla okudum..Tanrım ne cevherlerin var teşekkürler.
Haydi nazlanma Onurcuğum :))
Herkesin bir uzmanlık alanı var.
Bana: 'bağlama,ud,keman.. çal.' de çalayım; 'hece,divan şiiri açıkla' de açıklayayım; ama Allah aşkına şu Yunan mitolojisinden dem vuran şiirleri açıklatma.
Anlamam.
Şairin diğer şiirlerine de baktım,çok özgün bir dili var.Derin bir şair,çarpıldım.
Onur Hanım,bu arada size bir tüyo:
Anlaşılan, şairi Arap Naci şahsen tanıyor.(Gel de kıskanma arkadaş.) Anlayacağın tasavvuf üzre gitme kayaya toslarsın, söyleyeyim.Bu arkadaş bizden yani :)))
Haydi rasgele!
Sayın Antoloji yük biraz ağır mi geldi..yine yüklemede kopukluklar..çifte telliler..çift ..yüklemeler..robotun vidasında çözülmeler gibi..bir gidip-gelen görünler arz ediyorsunuz..Denemede misiniz? Yani yere görünümü inderme de elektirik akımında kasırga varda zorluk mu çekiyorsunuz..Neyse..Biz konumuza dönelim..
Kimdir bu Jean-Luc ..bir flim yönetmeni ve esas adı Jean-Luc Godard? Jean-luc.. bu Jean mı..yani şu varoluşculuk üzerine flimler çeviren?..
Yani şimdi siz seçici kurul: “yalnızgezeri götürür limansız hollandalılar müzesine” burada trenlemi götürüyor yoksa.. Dünyanın liman bakımından, Rotterdam, en ünlü limanının teki Hollanda da..Dünya da su taşımacılığı ve su felaketiyle en tanınmış bir ülke Hollanda..Bu aşağıda ki dizelerle ne diyor ki şair acep? Yoksa size şifresinimi gönderdi!
_______
“aziz Jean-Luc göstermişti, ansızın kesilir sürmekte olan
uy ve uydur erdem sözüne şehvetini
yoksul akşam kırıntılarında majör dalgalar muare
yalnızgezeri götürür limansız hollandalılar müzesine
sürgit taşıyacak mısın bu zıkkım izleği
ey hakik: öl ve dağılsın kentin belleği”__________
Mutlaka şiirin şairinde bir gizemli gezginlik var ama…halkım ben tiyatroda ki aktörün nereye gittiğini, ne ettiğini,,niye ettiğini bana anlatamıyorsa bir daha ki sefere nah oraya giderim..
O halde Bizler lütfen sayın seçiciler.., bilmecesi dahi bilinmeyen şiirler konusunda titiz olun onlar önemlidir..dikkat edin patlar bir atom etkisi yapar lütfen.. böyle karşımıza ÖSYM sınavlarını aratmayacak titizlikte şifresi çözüme imkansız denklemli şiir sunuluyor.. Siz çok yaşayın..
Onun için bende sayın hanım Gülizar’ın ayarından giderek bir fıkra anlatayım:
Adam çarşıya çıkıp bir civciv alır eve dönerken sinemaya gitmek ister ama civcivi sinemaya almıyacaklarını düşünerek civcivi pantolonun içine saklar ve biletini alıp koltuğa oturur. hayvan boğulmasın diye fermuarı açıp dışarı çıkarır.
Bu sırada yan koltukta oturan yaşlıca bayan kocasına dönerek ;
- kocacığım yanımda ki adamın fermuarını açtı içinden fırlayana bak .
Adam gayet tepkisiz ;
- aman be karıcığım hiç mi görmedin sanki ?
- ama bu çok farklı, benim patlamış mısırlarımı yiyor .
Güzel pazarlar..
Bu arada; Dünkü ' Günün Şiiri' nin altında bize yazılım hatalarından dolayı ders vermeye gayret eden kadirşinas arkadaşlara tavsiyem; Öncelikle kendi yazılarında ki hatalara yoğunlaşmalarıdır! Zira bazıları başkalarının gözünde saman çöpü ararken, ne hikmetse kendi gözlerinde ki saban okunu görmezlikten geliyorlar!
Bütün arkadaşlara; edepli sohbetler ve edebiyatlı yaşamlar dilerim.
Edepli olalım, şuurlu kalalım vesselam.
Sn Mehmet BİNBOĞA...
Mesajınız alınmıştır. Her zamanki gibi göreve talibim. Fakat bir sorun var.
Ben açıklayana kadar kimseden ses seda çıkmıyor. Açıkladıktan sonra sayfaya üşüşüyorlar, her kafadan bir ses çıkıyor. O zamana kadar neredeydiler? Desinler diyeceklerini bakalım. Bekliyorum.
Açıkladım, yazım hazır ama asmayacağım. Kimse emek çekmiyor, kafa yormuyor. Yan yan kaçıyor veya 'Tu kaka!' diyerek uzaklaşıyor. Bir gözleri de sayfada... Herkes hazıra konmayı bekliyor. Onun için önce ben açıkladıktan sonra ahkam kesenler şimdi açıklasınlar, açıklamamı ondan sonra asacağım.
Mutluluklar...
Onur BİLGE
Adam deryaymış kardeşim...
Hani,ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ..dizisinin BALIKÇISI'ymış.
Orhan Alkaya (1958)
Yenilmişler İçin İkinci Parça
peki beni kim intihar etti
kim tedavülden kaldırdı böyle erken
inlerken görülmem hoşlarına gitmedi mi
bir içevurum fazla mı geldi bu sığlıkta
nasıl da dijital şimdi yakınlıklar
parlak kanatlarıyla gökyüzüne kaybolurken anka
kimse tanrıyım demesin, hepimiz sarhoş kaldık
varedene duyulan hasret gibi yoksul anda
nerde şimdi Burgonya Beyleri, Kara Şövalye
gölgeye dokunanlar nerde
böyle erken mi kesilecekti sözüm, tam da burada
ciltler dağıldı, dağıldı olmayan ne varsa
güzel sözcüklerim, Mallarme'm, Yahya'm nerde
beni de beni de beni de... intihar ettiler
dosya kapandı katilim nerde.
Anlamlar I
yalnız bir hata mı, sarsak adımlarıyla hayatı yürür
hayat da yürür, dil ağır prangasıyla sürüklerken hayatı
kuytu bir gül yaprağına sinmiştir, ne gam
söz eksilmeseydi, yangın nereden nerelere yürür
akşam koyu bir hatadır, telafisi üzerimize yürür
gündoğumu ayrı şölen, her dilde ayrı yürür
yalnız bayancı yabancılaşmaz, alışmak ağır ölüm
ölüm gelir, her seferinde başlangıca yürür
benim bu yok edici tutkum, hep içimden yürür
bir adam kalır dışarda, yükü ömrüme yürür
kuytu bir masal, bir mermi olur, kalbime yürür
Bir De Beni Ekleyin
hatalarımızı çıkarsak geriye ne kalır hayatımızdan
dokunulmuş yerlerimizde soğuyan sevinçli yaşamlar mı
hiç solmayan çiçeği görmüş müdür hai-kai ustaları
ve dikenlerini içine büyüten bir gül kimin kanayanıdır
bir de bunu ekleyin
neden yorgun akşamları giyindik her sabah üstümüze
aktar ölçeğinde mi incelir hüzün, sarraf nezdinde mi
oluksuz bıçaklarla sevişen kaçıncıda ölür
ve kısa pantolonlu bir çocukluğun dizleri neden hep kanar
bir de bunu ekleyin
çok çocuklu analar koynunda nasıl bakir kalınır
neden yağmurlar genişletir alnımızı, güneş kaçırır
redd-i ilhak’ın dilde yoksullaşması mıdır yalnızlık
ve biz Heybeli’de her gece haklıydık
bir de bunu ekleyin
(Parçalanmış Divan’dan)
Gündüz Körlüğü
yatışmak için sığındım bütün dikenler gül
karanlık dişleri gıcırtılı arka sokaklar
iki sene mektep tatili oluyor
dövüşmek için yöneldiğim o meçhul silüetlerde görüyorum
umulmaz aşkın Daphne’sini
yirmi dokuz yaşındayım gene, şairim, sakallarım bitkin
eksik yaşanmış kağıtları yırtmak için açtığım çekmecede
ah geri gelse yıllarımı buluyorum, henüz yaşanmamış
cebime sığmayan bir şişeden fışkırıyor Köhne akşamlar
Selahaddin Bey’in udu, diyorum
Todori’de bir şişe rakı açılıyor
Travis McGee ve ben, bir intihardan yeni kalkmış gibi
Sırılsıklam aşık oluyoruz bütün kızlara
Modigliani’lere, annelere
üniversiteden içeri dalıyorum, yakamda paraşütlerle
şenlik için birkaç molotof kokteyli
kürsüye kalın sesli bir bildiri
kızların rüyasına örgüte giriş formu bırakıyorum
sonra çekip gidiyorum
ne kadar çok gidiyorum hiçbir yerlere
geceler boyu huysuz bir pardösü ve ufalanmış düşlerle
kendi içimde dolanıp duruyorum
bir şiir nasıl yazılır? ı öğrenerek şair
uzun uzun unuttuklarımı söylememeyi öğreniyorum
işte böyle, usul bir kımıltıyla sabah oluyor
(Parçalanmış Divan’dan)
Yol Sözleri
ağır yaralı geceler boyu kenti sürükleyen
ıssız yakınlıklar, gözlerimde boğazlanmış isyan
gözlerimde kırılgan duruşlar saklayan hayat
erken sözler hükmüdür- kuytuya sızan
kar suyuna saldığım düşler: köpüren
bir nadastan elimde son kalanlar, ağır
kitaplara çivilenmiş avuçlarım kadar benimdir
bitti işte! hiçin her şey olduğu bu yerde
terk edilmiş bir cumhuriyetin gıcırtılarıyla örtülür
gece
oysa ben remil açmıştım hazin hüznüme
en ince parmaklarında şeytan tırnağı büyüten
bu ülke! varidatına ağlayan tahta suratlar
buruk şarap tadında yalnızlığımız bu gece
buruk bir yalnızlıktan başka ne
sodome saatlerini yaşarken sokaklar
ve zırhlarla kuşatılmış bir gök altında
bütün cesetler açık toplantıdayken gene
elbet günlüklerde kalacak benim adım
çünkü ben, sessiz sözlerle arkadaşım
işte: olmasa da olur bir remil açtığım, yolumdayım
(Erken Sözler’den)
Saygı ile..'Günün Şiiri' panosunda, şairimiz Orhan ALKAYA ile tanışmış oldum.Panodaki kimi şiirlerde 'Şiir Tadı' olmadığı için, kimilerinin de içeriği belirsiz olduğu için, yorumlamakta zorlanıyorum. Bugünkü 'A! Etika' şiirinde olduğu gibi. Verilen emeğe saygılarımla.
Şairimize, antoloji.com/da kayıtlı, 'Postmodern' başlıklı şiirimin girişiyle eşlik etmek istiyorum:
'Hamakat hamağında
'Eski bir horultuyu ütülüyor,
'İştahlı çığırtkanlık.
'Boyunu aşan ihtirasını masatlarken,
'Savrulan kıvılcımların siperinde
........................
.......................
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU*: matematikçi-bilim uzmanı*
Bu şiir ile ilgili 68 tane yorum bulunmakta