-I-
aşkın atasözleriyle bayağılaşmış esrik dehlizler
kara gülüşün ağısı, unutkan inanış
bir ana sığınan ölüm, labyrinthos, gözler
şiir formülleri: a yoktuydu, e idi, ö!
uyuklayan kedi mırıltılarıyla aydınlan ey! kalp
ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
Devamını Oku
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
Şiirin II. bölümünün açıklamasını da yapmıştım. Astığımdan eminim. III. bölüm iki defa girmiş ve ben II. yerine III. bölümü iki defa kopyalayarak birleştirmişim.
II. Bölümde, sakıncalı sözler vardı. ondan SİLİNMİŞ olabilir mi? İslamiyete dokunan..?
II
'düz’gün (DÜZ, GÜN ve DÜZGÜN anlamında...) kokusu unutulurken gömüsünde hayatın
sırdır ki sözüm yedi kat gök altında
gömülen büyük aile(Uyduruk tanrılar ve uyduruk yasaları yok olurken ölümleriyle): es! (ÖLÜM, Duraklama, durma...)çözülürdü ars(KISIR KADINın doğurması gibi SIR açığa çıkardı. Ölümlü oluşlarıyla onlara inanılmaması gerektiği ortaya çıkardı.)
hars (Zamanla KÜLTÜR de tesirini kaybederdi.) söner, asılır yedi askı çöldolabına(Çöle inenler için kullanılan, TELDOLABI gibi saygısızca bir ifade... ÇÖL DOLABI... Bundan kastı anlıyor, anlatmak istemiyorum. Anlatılması gerektiği gibi izah etmeyi tercih ediyor, diyorum ki: Yedi Kandilli Süreyya gibi ÇÖLE İNEN NUR, yedi kıtayı aydınlattı!..)
ayağımı toprağa vurduğum yerden fışkırırdı serap (SERAP değildi o! SUYDU!.. Halen akmakta... Hz. Hacer ve Hz. İsmail olayı... Kur'an ayetleriyle sabittir.)
a! kör ölür savaş biter. (HAYAT BİTER.) ('Kör ölür, badem gözlü olur' ve 'Yorgan gitti, kavga bitti' atasözlerinin birleşmesinden oluşturulmuş bu söz.) Hektor’un cenaze şöleni (At terbiyecisi, atları iyi süren Hektor gibi ölürsün!)
“atları iyi süren”… atları… ad, atikada hayat( AD, AT, eski devirlerde HAYAT)
est! (EST: Atları durdurmak için söylenen söz...) indi sin (KABİR, yani ÖLÜM indi )yeryüzüne; sır döküldü (İŞİN İÇYÜZE ORTAYA ÇIKTI) , feryat! (ALDANIŞ sonunda PİŞMANLIK, FERYAT!..)'
SİN: Mezar demek. Vaktiyle Yavuz Sultan Selim de SELİM ismi için kullanmıştı, ŞAM olayında. SİN, Kutsal Kitapların sembolü olarak kullanılmış olmalıydı. GERÇEK, HAK anlamında...
Bu bölümün neden ve kimin tarafından silindiğini bilmiyorum. Kabaca tekrar açıklayıverdim. Daha detaylıydı. Neyse... Bu sözler, şiir durdukça duracak. Ben açıklamasam da başkaları tarafından açıklanacak, SIR olarak yazılmasına rağmen SIR olarak kalmayacak da HESABI NASIL VERİLECEK, merak ediyorum.
Sevgiler...
Onur BİLGE
kim bilir neler anlatmak istenmiştir ama anlaşılamadığı ve anlatılamadığı da kesin
Sevgili Şair'e ''klavye hatalı'' çalarsa kontra kalır orkestra :))))..
Onur hanım'a içten teşekkürler, aydınlanmış olduk..merak ettiğim bir şey var..ne zaman dar'a düşsek Onur hanım diyoruz..düşündünüz mü hiç, ya Onur hanım yardımcı olmasa?...yedeği var mı?...varsa kim?...o nedenle..Onur hanım gibi şiir konusunda engin bilgilere sahip şair'ler olmalı Antoloji de...varsa beri gelsin...İthal işlerle uğraşmayalım...hem pahalı :))) ..Saygılarımla.
Göz boyamadan başka birşey değildir bu şiir.Franzsızca kelimeler.......
Onur hanımdan başka kim anlamını çözebildi?
Teşekkürler Onur hanım,elinize,emeğinize sağlık.
Manda yuva yapmış söğüt dalına
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü?
'Şiir, kâğıda çıkan bir gerilla hareketidir' diyordu Orhan Alkaya.
Aslında şiirin gerillasıdır kendisi. Cesur, kuvvetli, gözü kara…
'bir şeyi ilk defa sever gibi
gözçukurumda ilk kitabı görmenin mürekkep izleri''
İlk kitabın ilk harfleriyle birlikte şiiri de görmüştü o. Çok sayıda yetenekle birlikte doğmuş ve bu yetenekleri geliştirmek için kendisine çokça yatırım yapmış biri şiirde böylesine güçlü bir dile sahipken ona yeterince zaman ayırabilir mi? Oyunculuğa mı, yazarlığa mı, yönetmenliğe mi, gazeteciliğe mi, hayata mı, şiire mi yetişir insan? İçimi en çok acıtan gerçek de budur.
Yukarıdaki çalışmada, bir ipe inci taneleri dizercesine imgeleri dizivermiş. Zekâ ile yoğrulmuş, bilgi ile donanmış şiirinin labirentlerinde özgüveni yüksek bir gerilla edasıyla dolaştırıyor bizi; dil ile yaptığı doyumsuz dansa tanıklık etmemizi sessizce izliyor sanki.
Benim açımdan fevkalade doyurucu bir seçimdi.
Teşekkürlerimle…
“POETA PIRATA EST!”
Şiir, kuma kabul etmez! Hiç bir sanat dalı kuma kabul etmez!
A! ETİKA: A AHLAKÇI! AHLAKDAN SÖZ EDEN! AHLAKLI GEÇİNEN!
“bizi hep erdemlere ittiler” ve “kendi isteklerime uygunluğumdur erdem” ise ben beni ittim bizdim”
Bize hep erdemli olmamızı öğütlediler. Ahlak, insanın içindedir, içinden gelendir, yapımızdan gelenlere uymaktır. Onun için ben kendimi itip, biz olmaya çalışmamalıyım.
I
“Aşkın atasözleriyle bayağılaşmış esrik dehlizler kara gülüşün ağrısı, unutkan inanış bir ânâ sığınan ölüm, labyrinthos,”
Aşk, bir takım sözlerle basitleştirilmiş; sarhoş dehlizler, kederli tebessümlerle acı çekmeler, inanılanları unutmak ve sonunda ölüm haline getirilmiş, ki ölüm, geri dönüşü olmayan bir labirent halindedir.
LABYRİNTHOS: Labirent
“Ünlü mimar Daidalos’a yaptırılıp Minotauros’un bırakıldığı, karmakarışık yollardan meydana gelen bir yerdir, giren bir daha çıkamaz. Giritliler, Atinalıları Labyrinthos’a bırakırlar, zavallı gençler de çıkış yolunu bulamadan Minotauros’a yem olurlardı.
Efsaneye göre Mınotauros’u öldürmeye giden theseus’a , Arıadne bır yumak ip vererek onun Labyrınthos’a girdikten sonra yolunu şaşırmadan çıkmasını sağlamıştır”
“gözler şiir formülleri: a yoktuydu, e idi, ö! uyuklayan kedi mırıltılarıyla aydınlan ey! kalp sen kısa sabah yürüyüşlerine söylenmemiş bir şeyler bıraktıydın; kim sordu sabuklayan zihin dolambaçlarında etika bir ova, bir nehir, bir adıydı: viva la vita”
“Şiirler yazılır gözlere… Yok şöyle, yok böyle… Ey kalp, artık bu mırıltıları dinlemekten vazgeç, uyan, aç gözlerini! Etik denen de nedir? Hele bir sorgula! Hani sabah yürüyüşlerinde aklına gelen söylenmemiş bir şeyler vardı, o konuda… Kim sormuştu etik konusunda o abuk sabuk soruları? Etik bir isimdi bence… Viva la vita gibi…
VİTA: Hayat (Fransızca)
VİVA: Sözlü (Fransızca)
VİVA LA VİTA: “Yaşasın hayat!” gibi bir söz...
***
III
“görmezlerdi, göstermezdik, büyür uçlarında uçurumun
uyumsuz ölüm yasaları uydururdu atonal tanrılar
dizboyu cinayet bono kırdırır. gülüş
düşürür diplerinde, gelirdi eşkenar sevicileri
agora ve ün! tokuşturmaları ıskalayarak
gelir ve sararmış sabah buluşmalarını bulur
ne dediydin neler oldu İthaka, dur!”
Göstermeseydik, görmezlerdi, uçurum, uçlarından büyürdü.
Uyduruk tanrılar uyumsuz ölüm yasaları uydururdu. Cinayetler diz boyu olur, mahvederdi herkesi! Bir kısım zevk safa içinde, eşcinsellik bir yandan, çarşılarda, meydanlarda şan şöhret arayışları bir yandan; kadeh tokuşturanlar her türlü rezalet… Bütün bunlar, sabah buluşmalarımızda aklıma gelir. İthaka bilir tüğm olup bitenleri. Ona sormalı:
“ne dediydin neler oldu İthaka, dur!”
İTHAKA: Odysseus’un evi olan ada, yani vatanıdır. İlyada ve Odissea, homeros’un ünlü destanlarındandır. Bu manzum eser ilyada’nın devamı niteliğindedir ve yunan kahraman odysseus’un truva’nın düşüşünden sonra vatanı ithaka’ya yaptığı maceralarla dolu uzun yolculuğu anlatır . On sene süren savaştan sonra Odysseus’un İthaka’ya dönmesi de on yılını alır. Bu yirmi yıl içinde, oğlu Telemachus ve karısı Penelope ülkeyi yönetmeğe devam etmiştir. Bu arada Odysseus’un öldüğü iddia edilmektedir ve ana oğul, Penelope ile evlenerek İthaka’nın hükümdarı olmak isteyen bir grup soylu ile mücadele etmek zorunda kalmışlardır.
***
III
“görmezlerdi, göstermezdik, büyür uçlarında uçurumun
uyumsuz ölüm yasaları uydururdu atonal tanrılar
dizboyu cinayet bono kırdırır. gülüş
düşürür diplerinde, gelirdi eşkenar sevicileri
agora ve ün! tokuşturmaları ıskalayarak
gelir ve sararmış sabah buluşmalarını bulur
ne dediydin neler oldu İthaka, dur!”
Göstermeseydik, görmezlerdi, uçurum, uçlarından büyürdü.
Uyduruk tanrılar uyumsuz ölüm yasaları uydururdu. Cinayetler diz boyu olur, mahvederdi herkesi! Bir kısım zevk safa içinde, eşcinsellik bir yandan, çarşılarda, meydanlarda şan şöhret arayışları bir yandan; kadeh tokuşturanlar her türlü rezalet… Bütün bunlar, sabah buluşmalarımızda aklıma gelir. İthaka bilir tüm olup bitenleri. Ona sormalı:
“ne dediydin neler oldu İthaka, dur!”
İTHAKA: Odysseus’un evi olan ada, yani vatanıdır. İlyada ve Odissea, homeros’un ünlü destanlarındandır. Bu manzum eser ilyada’nın devamı niteliğindedir ve yunan kahraman odysseus’un truva’nın düşüşünden sonra vatanı ithaka’ya yaptığı maceralarla dolu uzun yolculuğu anlatır . On sene süren savaştan sonra Odysseus’un İthaka’ya dönmesi de on yılını alır. Bu yirmi yıl içinde, oğlu Telemachus ve karısı Penelope ülkeyi yönetmeğe devam etmiştir. Bu arada Odysseus’un öldüğü iddia edilmektedir ve ana oğul, Penelope ile evlenerek İthaka’nın hükümdarı olmak isteyen bir grup soylu ile mücadele etmek zorunda kalmışlardır.
***
VI
aziz Jean-Luc göstermişti ansızın kesilir sürmekte olan
uy ve uydur erdem sözüne şehvetini
yoksul akşam kırıntılarında majör dalgalar muare
yalnız gezeri götürür limansız Hollandalılar müzesine
sürgit taşıyacak mısın bu zıkkım izleği
ey hakik: öl ve dağılsın kentin belleği
Aziz Jean-Luc göstermişti gerçeği. Hayat, ansızın bitiverir!
Allah’a inan ve emirlerine uy ve şehvetini erdem sözüne uygun hale getir! Sevgili, eş dost, neşe veya mutluluk yönünden yoksul akşamlarda, senin gibi sığınacak limanı olmayan yalnızlık içindeki insanları, büyük parıltılı dalgalar yani dünya denen kokona, ancak Hollandalılar müzesine götürür. İlelebet bu pis yolu izleyecek misin!?
Ey lâyık olan! Öl, Hektor gibi de herkes unutsun seni de!
MUARE: Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir tür kumaş, kareli kumaş. Bu kumaştan yapılan…
MAJÖR: Büyük, önemli…
HAKİK: Haklı, lâyık…
Şair, bu son bölümde, tüm gerekenleri kendi nefsine söyleyerek incelik sergilemiş.
***
Neden bir Hak Peygamber ismi anmadığı akla gelebilir. Entellik konusu da... İlk insandan bahsedilirken, yabani olduğu iddia edilir. Oysa Kur'an, Adem'e isimlerin öğretildiğinden bahsetmektedir. Hz. Adem de bir Peygamberdir ve ilimle gelmiştir. Nuh A.S. için İkinci Adem denir. Tekrar türeyiş... O da ilim sahibiydi.
Serap olan neydi? Ayetlerle sabit olan olaylar mı?
Şiirde sorgulanacak çok şey var. Şair, çelişkiler içinde. Zeki insan ve çelişki içinde olmak da çelişki değil mi?
Şiiri, iyice anlamadan, şair hakkında neler neler yazılıveriliyor. Hele bir okuyun, anlayın, düşünün, çözün bakalım! Kısır doğursun, ondan sonra...
Bizim milletimiz, yedi kat göğe de çıkarır, yedi kat yerin dibine de batırır!.. Hemen karar verir! Bir anda!.. :)
Mutluluklar...
Onur BİLGE
VI
aziz Jean-Luc göstermişti ansızın kesilir sürmekte olan
uy ve uydur erdem sözüne şehvetini
yoksul akşam kırıntılarında majör dalgalar muare
yalnız gezeri götürür limansız Hollandalılar müzesine
sürgit taşıyacak mısın bu zıkkım izleği
ey hakik: öl ve dağılsın kentin belleği
Aziz Jean-Luc göstermişti gerçeği. Hayat, ansızın bitiverir!
Allah’a inan ve emirlerine uy ve şehvetini erdem sözüne uygun hale getir! Sevgili, eş dost, neşe veya mutluluk yönünden yoksul akşamlarda, senin gibi sığınacak limanı olmayan yalnızlık içindeki insanları, büyük parıltılı dalgalar yani dünya denen kokona, ancak Hollandalılar müzesine götürür. İlelebet bu pis yolu izleyecek misin!?
Ey lâyık olan! Öl, Hektor gibi de herkes unutsun seni de!
MUARE: Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir tür kumaş, kareli kumaş. Bu kumaştan yapılan…
MAJÖR: Büyük, önemli…
HAKİK: Haklı, lâyık…
Şair, bu son bölümde, tüm gerekenleri kendi nefsine söyleyerek incelik sergilemiş.
***
Neden bir Hak Peygamber ismi anmadığı akla gelebilir. Entellik konusu da... İlk insandan bahsedilirken, yabani olduğu iddia edilir. Oysa Kur'an, Adem'e isimlerin öğretildiğinden bahsetmektedir. Hz. Adem de bir Peygamberdir ve ilimle gelmiştir. Nuh A.S. için İkinci Adem denir. Tekrar türeyiş... O da ilim sahibiydi.
Serap olan neydi? Ayetlerle sabit olan olaylar mı?
Şiirde sorgulanacak çok şey var. Şair, çelişkiler içinde. Zeki insan ve çelişki içinde olmak da çalişki değil mi?
Şiiri, iyice anlamadan, şair hakkında neler neler yazılıveriliyor. Hele bir okuyun, anlayın, düşünün, çözün bakalım! Kısır doğursun, ondan sonra...
Bizim milletimiz, yedi kat göğe de çıkarır, yedi kat yerin dibine de batırır!.. Hemen karar verir! bir anda!.. :)
Mutluluklar...
Onur BİLGE
III
“görmezlerdi, göstermezdik, büyür uçlarında uçurumun
uyumsuz ölüm yasaları uydururdu atonal tanrılar
dizboyu cinayet bono kırdırır. gülüş
düşürür diplerinde, gelirdi eşkenar sevicileri
agora ve ün! tokuşturmaları ıskalayarak
gelir ve sararmış sabah buluşmalarını bulur
ne dediydin neler oldu İthaka, dur!”
Göstermeseydik, görmezlerdi, uçurum, uçlarından büyürdü.
Uyduruk tanrılar uyumsuz ölüm yasaları uydururdu. Cinayetler diz boyu olur, mahvederdi herkesi! Bir kısım zevk safa içinde, eşcinsellik bir yandan, çarşılarda, meydanlarda şan şöhret arayışları bir yandan; kadeh tokuşturanlar her türlü rezalet… Bütün bunlar, sabah buluşmalarımızda aklıma gelir. İthaka bilir tüm olup bitenleri. Ona sormalı:
“ne dediydin neler oldu İthaka, dur!”
İTHAKA: Odysseus’un evi olan ada, yani vatanıdır. İlyada ve Odissea, homeros’un ünlü destanlarındandır. Bu manzum eser ilyada’nın devamı niteliğindedir ve yunan kahraman odysseus’un truva’nın düşüşünden sonra vatanı ithaka’ya yaptığı maceralarla dolu uzun yolculuğu anlatır . On sene süren savaştan sonra Odysseus’un İthaka’ya dönmesi de on yılını alır. Bu yirmi yıl içinde, oğlu Telemachus ve karısı Penelope ülkeyi yönetmeğe devam etmiştir. Bu arada Odysseus’un öldüğü iddia edilmektedir ve ana oğul, Penelope ile evlenerek İthaka’nın hükümdarı olmak isteyen bir grup soylu ile mücadele etmek zorunda kalmışlardır.
***
Bu şiir ile ilgili 68 tane yorum bulunmakta