Bu utanmaz yüz, bu arlanmaz, insanlık dışı mahluk, bu kepaze yaratık nerede, nasıl yaşıyor anlayamıyorum. Bu her defasında korkunç yüzünü gösteren insan yüzlü şeytan nasıl dolaşıyor insanlık aleminde pek şaşıyoruz.
Hangi yüzle, ya da yüzsüzlükle yaşıyorsun behey gafil. Hangi suratla dolaşıyorsun insanlar dünyasında. Şeytan bile düşmanlık yaptığı bu insanlığa utancından yüzünü göstermiyor. Sen hangi yüzle bunca düşmanca söz ve davranışlarınla insanlık meydanında dolaşmaya devam ediyorsun. Behey kepaze yaratık, behey insanlık dışı mahluk. Behey insan yüzlü şeytan. Behey münafık.,
Bu insanlara utanmadan insan görünerek, basit sebeplerin arkasına sığınarak saldırıyor, kin ve iftiralarla saldırıyorsun. Behey aklı az, utanması yok, rezili razul herif-i na- şerif. Sen ne utanmaz, arlanmaz, en ufak bir onurdan yoksul bir yaratıksın. Senin bir benzerin yok emin ol. Bununla iftihar edebilirsin. Bir yerlerine bir sebepten dolayı kına yakmak istiyorsan yakabilirsin.
Ulan homoseksüel, cinsi ve cibilliyeti bozuk adam. Sana adam demek adamlığa, hayvan demek tüm hayvanlık alemine hakarettir. Sen bu milletin bütün değerlerine düşman olduğu halde bunu itiraf edemeyecek kadar korkak ve zavallı birisin. En ufak bir cesaretin olsa, en ufak bir onurun olsa bunu açıklarsın. Yok, ama yapamazsın. O zaman seni kimse okumaz, seni kaale alacak bir aptal bulamazsın. Şimdi seni kaale alacak bir sürü geri zekâlı, aptal bulabiliyorsun.
Zaten seni okuyanların aptal olduğunu senin soyundan bir yazar tescillemişti de o aptal güruh kendilerine açık açık aptal diye hakaret eden adamın eserlerini büyük bir iştiyakla okumaya devam etmişlerdi de onun kendilerine aptal diye hakaret ettiğini anlayamamışlardı. Üstelik bu hakareti o yazarı okumayan, okumaya tenezzül etmeyen, okuyacak kadar aptal olmayan inançlı kesime atfetmişlerdi. Bunlardan bir kaçı da mizahi eserleriyle ünlü oyuncu bozuntusu ve bazı yazar bozuntularıdır.
Bunlar o denli zavallı ve denli aptal yaratıklardır ki o meşhur yazarlar kendilerinin ünlü yazarlarının bu sözünü alıp nasıl da o yazarı ve kendilerini okumayan bu asil millete yapıştırdılar anlayamıyorum. Aptallığın b u derecesine şaşırıyor, bu akıl tutulmasına şaşırıyorum.
Bu utanmaz, arlanmaz, fikir akıl ve izan yoksunu zavallılara şaşıyor, bu milletin karşısına nasıl çıkıp bu denli hakaret edebilme cesaretini nerede bulabildiklerine şaşıyorum. Bu köhne yaratık sen kimsin nerden geldin. Bu zamane hortlağı nereden ne zaman hortladın.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta