Ben sana mahkûm, hem müebbet,
Ben sana vurgun, ben sana yangın, ben sana hasret...
Bir gülüş yansır yüzüme, yüreğime damlarken gözyaşlarım,
İsyan edemem kadere, boynum bükük,
Zaman, hep kendi notalarını çalar, benim bestelerim düşlerimde kalır
Ve sen, zamanın notalarını vurursun hep sazının tellerine.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
'Bir gülüş yansır yüzüme, yüreğime damlarken gözyaşlarım,
İsyan edemem kadere, boynum bükük,
Zaman, hep kendi notalarını çalar, benim bestelerim düşlerimde kalır
Ve sen, zamanın notalarını vurursun hep sazının tellerine.
Acır yüreğim, yanarım senin için yapılmış besteleri duymayan ellerine...
Bir gülüş düşer yüzüme, sitemkâr, yüreğime damlarken gözyaşlarım.
Sonra... Ben, senin için yeni besteler yapmaya başlarım.'
Kadere hepimizin boynu bükük üstadım. Hangimiz gün gelmedi ki, kadere küsmedik?
Ne çare ki, boynumuz bükük, boynumuz eğik... Ama, o besteleri o eller duymaz mı hiç? Bundan emin olmadan böyle yazmayın.
Böyle besteleri duymamak için hem hissiz, hem de sevgisiz olmak gerek. Hiç sanmıyorum. Hattâ, böyle gönülden çağlayan sözler karşısında en taş yüreklerin bile kanamaması imkansız.
Gözlerinin içine bir saniye bakmanız yeter gerçeği görmek için.
'Avcumdaki sıcaklık, sanki hâlâ o liseli kızın minik elleri,
Ve yüreğimde bir hüzün ateşi yakar
Karşımda boynu bükük duran şu güz gülleri... '
Ne şanslıdır ki o güz gülleri, böyle sıcak bir sevgi ebediyen yaşatır o güz güllerini. O ellere can ve güzellik veren de bu sıcak sevgidir, emin olun.
Allah yüzünüzden ışığı, yüreğinizden de bu sıcak sevgiyi hiç eksik etmesin dilerim. Saygılarımla. Şen ve esen kalınız.
Tam puan
Yürekteki vurgunu hasret yangına ceviriyor...yangınlar şairleri böyle söyletiyor sessiz haykırışlarla...yüreğinize / kaleminize sağlık...şiir yazmak size yakışıyor..sevgi ve saygıyla....
yüreğine sağlık üstadım... okumak zevkti
Kutlarım güzeldi
Sevgim, bir çılgın attır altımda, dizginsiz,
Uzak dağların ardında doğan güneşte seni mi görür bilmem,
Alır götürür beni imkânsız diyarlara, yorulurum.
Arar dururum seni hiç bilmediğim ellerde, şaşkın ve çaresiz,
Bulamazsam seni kahrolurum.
Ya da bir gülüşünü, bir şarkını görürüm yerlere düşmüş; vurulurum...
ÜSTAT ELLERİNE YÜREĞİNE SAĞLIK ÇOK ÇOK GÜZEL TEBRİK EDERİM ARADA GEÇEN HİKAYEYİDE YAZMIŞSINIZ KALEMİNİZ DAİM OLSUN
Ben sana mahkûm, hem müebbet,
Ben sana vurgun, ben sana yangın, ben sana hasret...
O kadar güzel bir siir ki, okurken duygu seline kapildim.
Ellerine emegine saglik.
yürekten kutluyorum.
10 puan+ selamlar.
Gönülden kutlarım Ünal Bey,kaleminize yüreğinize sağlık Mesut Özbek
Bir ask oykusunun siirlesmesi ancak bu kadar guzel olabilirdi Unal Bey; kutlarim, mutluluklar sizinle olsun!+10on+
özenle yapılmış bir tablo güzelliğindeydi şiir...
Duygu yüklü bu güzel şiirinizi kutlarım sevgili dostum Ünal bey. kaleminiz daim olsun. selamlar
Bu şiir ile ilgili 112 tane yorum bulunmakta