AKILLI TELEFONLAR VE AKILSIZ NESİLLER
Bu akıllı telefonlar nereden çıktı. Bu teknoloji git gide insanın yerini aldı. Onu hayattan kovaladı, kendi uydusu yaptı. Giderek onu dünyanın dışına itti. Daha kötüsü onu kendi kölesi yaptı. Şimdi her istediğini ona yaptırıyor.
Kapitalizmin tanrısı para yerini teknolojiye bıraktı. Teknoloji ilahlaştı tüm dünyalılar onun azatsız kölesi haline geldi. Bu gönüllü kölelik öyle yaygınlaştı ve genelleşti ki, tüm insanlığı ve insanların tüm hayatını kapladı. Şimdi insanlık onun için çalışıyor, onun için kazanıyor, onun için nefes alıyor, onun için yiyor, içiyor; hatta yemiyor, içmiyor.
Önceleri basit bir radyo ve ilkel bir telefondu. sonra evlerimize çamaşır makinesi olarak girdi. Sonra buzdolabı kardeşini getirdi. Sonra televizyon olarak evimizin baş köşesine ruhumuzun tahtına yerleşti. Ardından özel otomobil oldu, sonra telefon. Sonra bilgisayar oldu gelip karşımıza dikildi. Aldı bizi içine götürdü. Ailemizden ve çevremizden kopardı. Tüm ilişkilerimizi karmaşık hale getirdi.
Sonra tablet oldu koynumuza girdi, bizi can evimizden vurdu. En son akıllı telefon oldu aklımızı başımızdan aldı. Şimdi akılsızlar güruhu olarak yaşamakta, hatta hiç yaşamamaktayız. Yemiyoruz, içmiyoruz, uyumuyoruz; onların emrinde bir deri bir kemik yaşıyoruz.
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta