AİLE ÇATIRDIYOR
İletişim çağında iletişimsizliğin aileyi adım adım yıkıma götürdüğünü seyrediyoruz. Seyrediyoruz diyorum çünkü pek bir şey yapamıyoruz. İnsanların birbirini dinlememesi, dinlese de peşin hükümler yüzünden anlamaması bir vakıa.
Dahası maddi kalkınmanın bağımsızlaştırdığı bireylerin birbirine minnetsiz davranışları bu yıkımı tetiklemektedir. Çocukluktan beri bir arada eğitim gören karşı cins birbirini bir türlü tanıyamamakta, ani kararlar ve aceleci birliktelikler, düşünmeden taşınmadan yapılan evlilikler kısa zamanda düş kırıklığına yol açıyor, bu düş kırıklıkları da aile yapısını daha kurulmadan dağıtıyor.
Kişilik olarak egoizmin aşılandığı bireyler birbirlerine tahammül sıkıntısı yaşamakta ve bu tahammülsüzlük boşanmaların kapısını açıyor. Alt yapısı tam hazırlanmadan yapılan evlilikler kısa süren bir beraberliğe dönüşüyor, ikili daha birbirini tanıyamadan ayrılış noktasında buluyor kendisini.
Her iki cins kendisinin mutlu edilmesini bekliyor, beklentiler aşırıya vardırılarak mutsuzluk kıyısına varılıyor. Bu mutsuzluk giderek derinleşiyor, çiftlerin akrabaları devreye giriyor, kimse ne olup bittiğini anlamadan ayrılış çareleri aranıyor.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman