BİR KAVVAMIN ANILARI
15.09*15 SALI
BUGÜN ilk defa kavga ettik. İyi ki ettik. Ne zamandır ağız tadında bir kavga yapamıyorduk. O sürekli bana hakaret ediyor, ben sineye çekiyordum. O sürekli beni azarlıyor, ben ona yağ çekiyordum.
Sırf kötülük olmasın, uyum olsun, problem olmasın diye yaptıklarım hep boşa çıkıyordu iyilikten, iltifattan anlamıyordu. 25 senelik evliliğimiz bir ikiyüzlülüğe dönüşmüştü. O beni ev reisliğinden almış, kendisi oraya kurulmuştu. Sema Maraşlının yazılarından olayı sezinler gibi olmuştum o hemcinslerini iyi tahlil etmiş, feminizmin yok ettiği kadınlığı aslına döndürmeye çalışıyor erkekliği eski tahtına oturmaya çalışıyordu.
Günümüz İslamcı feminizmin boyutlarını ortaya seriyor, feminizmin hiçbir kadını mutlu edemediğini, aksine mutsuzluklarına tavan yaptırdığını ortaya koymuştu. Çare olarak da her şeyin İslam’a uygun yerli yerine oturtulması gerektiğini savunuyordu. Cinselliğe gelince başım ağrıyor yalanına sarılan, deve üstünde bile olsa kocasına ram olmayan kadının Allahın rızasına ulaşamayacağını, aksine gazabına uğrayacağını söylemesi meseleyi açıklığa kavuşturuyordu.
Evde reis olması gerekenin erkek olduğunu ilan ediyor,’ er ricali kavvamune alennisa’ düsturunun her zaman geçerli olduğunu, erkek hâkimiyeti olamyan yerde sağlıklı bir aile, cinsel yaşsam, huzur ve mutluluğun olmayacağını bildiriyordu.
Meselenin bam teline basıyor, çağın büyük yanılgısın ortaya koyuyordu. Kadını takdir ediyor, yazdıklarını eşime okutmaya çalışıyor, her defasında büyük bir karşı koymayla karşılaşıyordum. Çünkü o tam da işin ortasındaydı. Bam telini yakalamıştım. Onu oradan vurmak istiyordum ama o kaçıyor, isyan ediyordu.
Evde tam bir despot olmuş, herkese kan kusturuyordu. Saldırgandı. Terör estiriyordu. Ne zaman ben kötüleşsen boyun büküyordu. Bu kez de öyle oldu.
Yazdığım günlüklerden ve aşk şiirlerinden bir şeyler mi sezinlemişti. Oysa ben psikolojik tatmin arıyor, platonik takılıyordum. Sevdalarım gelip geçiciydi. Çoğu da hayaliydi.
Nerede bir parıltı görsem ona tutuluyor, şiirler yazıyordum. Şiirlerimi yayınlıyor, paylaşıyordu. Eşimin arkadaşları bunları okuyordu. Herhalde son zamanlarda ona çıtlatır olmuşlardı.
Deprem zamanı benden onu boşamamı istemişti de ben ona acıyarak bunu yapamamıştım. Ama cinselliğimiz bitmişti. Onda ve bende soğukluk başlamış, bunun vaginusmus diye bir hastalık olduğunu anlamıştım.
O aslında tam bir mutsuzluk abidesiydi. Sürekli negatif enerji sahibi bendeki pozitif enerjiyi emiyor beni de mutsuz ediyordu. Bu yüzden sürekli depresyona giriyor, hap kullanıyordum. Depresyonum uykusuzluklara kadar varıyor, intihar sularına gidip gidip geliyordum.
Şiir yazma, roman okuma, şiir okuma, Kuran okuma, anlamını okuma, dua kitabı okuma, zikir ve tasavvufi denmelerle kurtuluş kapısını aralamaya çalışıyordum. Ama o her defasında bu kapıyı kapatıyor beni bir çıkmaza sürüklüyordu.
Kendimi hobilere kaptırıyor onun o acımasız dünyasından kurtulmaya çalıyordum. Ama olmuyordu. O geçirdiği kötü çocukluğun etkisiyle beni yiyip bitiriyordu.
Tam bir baş belasıydı ama ben onu terk edemiyordum. Çünkü ben onun düzelmesi için çok emek vermiştim. Bu emeklerim beni ona bağlamıştı. Onsuz yapamayacağımı düşünüyordum.
ONA acıyordum. Bu acıma sevgiye dönüşmüştü. Ona candan bağlıydım. Çocuklarımın anasıydı. İlk çocuğum ters doğumla dünyaya gelmişti. Beyinden darbe almış, ani beyin kaybı yaşıyordu. Epilepsi servisinde tedavi görüyordu. Onun varlığı benim bu evliliği zor da olsa sürdürmeme neden oluyordu. Ona bu acıyı yaşatamazdım.
Zaman zaman ilişkimiz kopma noktasına geliyor, sonra tekrar tamir edilerek yoluna devam ediyordu. On yılda bir alternatif sevgili buluyor ama gerekli adımı atamıyordum araya engeller giriyor, gözü karalık yapıp bir karar veremiyordum. Tekrar ona dönüyor, kırılan ilişkimizi tamir ediyordum.
Buna bağlı olarak cinselliğimiz düzeliyor, sonra tekrar bozuluyordu. İ,lişkimi,z onun yemek yapma faaliyetine bile tesir ediyor, yemeklerin lezzeti değişiyordu.
Ama o hiçbir zaman pozitif enerji sahibi bir olamıyordu. Olmayacaktı, olamayacaktı da. Yapısı buna aykırıydı. Ben onu geçirdiği kötü çocukluğa bağlıyordu. İçki içen, eve sarhoş gelen ve eşini sürekli döverek balkondan atmakla tehdit eden bir baba.
Bunu bana aktaran kayınvalidem onu anlamamı sağlamış ve ona karşı acımasız olmamı engellemişti.
Ahmet KEMAL
Kayıt Tarihi : 15.9.2015 14:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!