Bir gün tilkinin birinin Roma'ya gitmesi gerekmiş. Ama bir türlü de yolu gözü kesmiyormuş. Kuyruğunu kısmış kafasını eğmiş yola isteksizce giderken, karşı taraftan gelen eşekle karşılaşmış. Selamdan sabahtan sonra tilki: eşek kardeş nereye böyle demiş.
Yarı sersem dolaşan eşek: kim ben mi? Şey, Bağdat’a gidiyorum demiş. Eşeğin sersemliğini bilen ve aradığı eşeği bulduğuna inanan tilki: Eşek kardeş, sen Bağdat’ı biliyor musun nereden gidilir, hangi yol yakındır, tehlikesizdir deyince. Eşek: yok ama sora sora Bağdat bulunur demiş. Tilki içindeki hınzırlıkla, evet eşek kardeş zaten sen yola çıkmışsın eh yola çıkmakta işin yarısı, sende yolu yarılamışsın, Allahın izni ile bu kararlılıkla ve azimle sen tez zamanda Bağdat’a varırsın.
Hem de istersen beraber de gidebiliriz ben de Bağdat’a gidiyorum yolu da biliyorum deyince, eşeğin düşük kulakları dikelmiş öyle sevinmiş ki kurnaz tilkiyi sırtına alayazmış.
Bunlar düşmüşler yola. İki can arkadaşlar ki, önlerinde sel duramaz, şimşek sual soramaz cinsten. Çokça olmayan bir vakitten sonra tilkinin tilkiliği hazırda beklediğinden zaten karşısındakinin de bir eşek oluşundan kurnaz düşünceleri içini kemirmeye başlamış.
Havada sıcak, demiş eşek kardeş, valla aslında hiç gidesim de yoktu da sırf sana eşlik olsun diye bu sıcak havada bu eziyete katlanıyorum. Eşek: tilki kardeş daha ileride sulak bir yerde ben otlanırım sende gölgede yatar biraz uyur birazda avlanırsın serinlikte yola devam ederiz demiş.
Amacı başka olan tilki: yok benim işim mühim bir şey değil sen yürü ben biraz kestireyim gelmek istersem sana yetişirim demiş, hemen oraya yatıp ayağını uzatmış keyifle, hırlama ile horlama arası sesler çıkararak umursamaz gibi davranmaya başlamış.
Eşek tüm özverisi ile aman tilki kardeş etme biz beraber yola çıktık, arkadaşını yolda bırakmak sana yakışmaz lütfen gel diye diller dökse de, tilkinin inadına da şaşmaktaymış.
Sonunda tilkiyi ikna edemeyen eşek, dinleneceğimiz yere kadar seni sırtımda götüreyim deyince tilki, olmaaz diye diretir görünmekte imiş. Ben arkadaşımın sırtında yolculuk yapacak kadar alçak ve de namussuz değilim diyerek eşeğin sırtındaki yolculuğun keyfini düşlemeye başlamış.
Eşekte eşekliğine yaraşır bir şekilde birilerini taşımak için yaradılışının hakkını o kadar vermiş ki tilki dayanamaz görünüp, yahu eşek kardeş yüreğimi parçaladın, bu seferlik âdetimden vazgeçip en yakın arkadaşımın hatırını kırmayacağım demiş. İçindeki sevinçle yattığı yerden bir sıçrayışta eşeğin sırtına atlayıvermiş, eşek zaten bu hinliği sezecek yapıda olmadığından sırtındaki yükle biran önce mola yerine varmak için üçnala yola koyulmuş.
Hani mola yerinin de eşeğe yardım edesi tutmuş. Keyfi yerinde olan tilkinin her yere bir kulp bulması ile mola yeri epey uzamış. Öyle ki artık ısrarı kalmamış ne olur ne olmaz diyerek hazır keyfini kaçırmak istemeyen tilki, eşek kardeş bura iyi deyip atlamış yere keyfine kaldığı yerden devam etmeye başlamış. Kahramanımız eşekse, açlığını da unutup vurmuş kafayı başlamış uyumaya.
Kurnaz tilkimiz hemen kalkmış koyulmuş avlanmaya. Tez bir zamanda karnını doyurup aynı yerine uzanmış. Eşekten önce uyanıp, eşek kardeş ben geri gidiyorum sana söylemeden gitmek istemedim kal sağlıcakla.
Eşek bir sersemliğin içinde olayı anlayınca,
Tilki kardeş bunca yola zahmet ettik buraya kadar geldik, bir şeyler yiyelim sonra devam edelim. Tilki eşek kardeş ya hemen gidelim ya da ben yatayım hiç dermanım yok av peşinde koşacak, diyerek dinlenen eşeğin karnını iyice doyurup kendisini taşıtacağı uygun zamanı hazırlıyormuş.
Ve böyle türlü oyunlarla yolculuğun tamamını dostu eşeğin sırtında bitiren sevimli kahramanımız, Bağdat’a gitmek isteyen arkadaşını Roma’ya getiren tilki, bin bir kurnazlık düşünüyormuş. İyi niyetli eşek oğlu eşeğin gerçeği anladığında yine haklı çıkmak için.
Hoş sevimli eşeğin bu durumu anlayana kadar tilki kardeş onun sırtında geri dönmenin yollarını da bulmuş olacağından eşeğin acelesi yokmuş. Bizim eşek tabii yanlış yere getirildiğini anlayınca, bastığı yaygaranın yarısına varmadan, tilki öyle bir sinirlenmiş, öyle bir sinirlenmiş ki suçsuz eşek, neye uğradığını şaşırmış.
Ulan akılsız eşek, ulan beyinsiz eşek diyerek eşeğe yakışan bütün sıfatları saymış. Tabi ya, bütün suç bende eşeğe güvenirde uyursan olacağı bu diyen tilkinin karşısındaki eşek, ne diyeceğini bilemeyip, tilkinin haklılığına inanıp, eşek kardeş sen gelirken uyudun mu? O tarafa değil şu tarafa değil dedikçe her sefer söyledin de söyleneni bile yapamıyor deyip bana güvenmediğini düşünüp içerledim durdum.
Ben uyuduğunu bilsem sana darılır mıyım? Eşeğin sırtında geri dönmeyi planlayan tilki, Yok dostum demiş, ben böyle şeylere gelemem, hadi seni kırmadık âdetimizden vazgeçtik ve en yakın arkadaşımızın sırtına bindik senin yediğin naneye bak. Buradan sonra sen yoluna ben yoluma.
Beni sırtlayıp ta Bağdat yerine Allahın Roma’sına getiren üzerine de bir sürü halt yiyen biri en yakın arkadaşım da olsa işi bitmiştir dediğinde, eşeğin yüreğini sahipsizlik ve korku sarmış ki o kadar olur. Yollarda ki tehlikeleri düşününce gelirken çektiği eziyetin bin türlüsü ile karşılaşması içten bile değilmiş bizim iyi yürekli vefalı ve Allahın sevgili kuluna affedersiniz eşeğine göre. Çok şükür ki böyle bir dostu varmış.
Kendisini buralara getirenin, tilkinin kendisi olduğunu düşünemeyen sevimli eşek, (tabii eşek ne bilsin garibim eşek işte) ya o da olmasaydı bilmediğim bu yerlerde ne yapardım deyip beraber dönmek için tilkiyi ikna etmenin yollarını var olan aklı kadar aramaya başlamış.
Az bir zamanda bulmuş da, ee eşek dedikse o kadar da değil, ne kadar derseniz kendince bir çözümmüş bulabildiği.
Tilki kardeş demiş, biz Bağdat a gitmeyecek miydik, evet yanlışlıkla Roma’ya geldik mi geldik güzel arkadaşım biz candan iki arkadaşsak, ben seni sırtımda getirdim giderken de götürürüm sende beni sırtında Bağdat a götürür getirirsin olur biter.
Eşeğin sırtında dönme hayallerinin tehlikeye girdiğini sanan tilki işin özünü anlayınca derin bir nefes almış. Eşek kardeş, senin gerçek dost olduğuna şimdi inandım demiş. Sadık dost eşek Roma’da çalışarak hem kendi hem tilki dostunun yiyecek ve barınma sorunlarını karşılayıp tez zamanda yola koyulmuşlar.
Aynen geldikleri gibi, Rahat olanın ufku geniş olduğundan, geniş düşüncelerle, sıkıntılı olanda Allahın izni ile sıkıntısından en kısa zamanda şanıyla şerefiyle kurtulma düşünceleriyle dönmüşler.
Eşekle tilki biraz dinlenip yeni yolculuğa enerji toplayıp beş gün sonra yola koyulmak üzere ayrılmışlar................................
Sevgili dostlar bizim sevgili eşeğin kadim dostu tilkiyi görürseniz vefalı arkadaşı eşeğin Bağdat’a gitmek için onu yana döne aradığını söyler misiniz..Lütfen Allah rızası için…
Umut YurdusarKayıt Tarihi : 17.8.2008 23:02:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
bu öykümün hikayesi ülkemizde ve dünyamızdaki tilkilerin ve eşeklerin öyküsüdür...
![Umut Yurdusar](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/08/17/a-1-oykum-esegin-kaderi.jpg)
la fontaine..
İbretlik bir öyküydü...Tebrik ve selamlarımla..
YİYİP YİYİP DURURLAR
Alnım ak başım açık
Deyip deyip dururlar
Halkımın eli açık
Yiyip yiyip dururlar
Bunlar bize hediye
Sermayeyi kediye
Yükdik diye diye
Yiyip yiyip dururlar
Zorlanırsan sat diye
Bire beşi kat diye
Fırsat bu fırsat diye
Yiyip yiyip durular
Veririz oyumuzu
Ölçeriz boyumuzu
Bilirler huyumuzu
Yiyip yiyip dururlar.
Ne deyim ben de böyle dedim.
Sevgilerimle
Mehmet Ali Şahin
haberiniz olsun
..arkadas..
.? dunyanin bi yerlerinde
..esseklere bas olmus bas..
ee..
o kadar da degil kisacasi
..hani
itirafçi falan da degilim
..haaa
adresini de veremem bilki gardas
essege de soyleyiverin..arkadas
dert derdi dilsiz duvarlarin NEM
insanin GAM keder Kum-KEM
dostunu bilmeyenin sonu mu
VERMdir gardas VEREM..
Başarı dileklerimle..
Saygı ve Sevgilerimle..
Hüseyin Çubuk
TÜM YORUMLAR (16)