9992-4 Yalnız Edilen Sohbetler 1-2-3

Ekrem Akbunar
100

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

9992-4 Yalnız Edilen Sohbetler 1-2-3

yalnız edilen sohbetler

odam masam sandalyem kör sağır dilsiz sakat
fikrimin bedenine duvarlar nem taşıyor
aynalarda iki göz elmastan keskin sanat
kemirdikçe kendini karanlığa koşuyor

yoruldum hudut bilmez karanlık zamanlardan
yığıldım üzerine hıçkırıktan nefesin
nakşına işlendikçe tutuklu yorganlardan
nihayette içine düşmüşüm bir kâbusun

gözlerimin içinde karanlık durgun nursuz
gözlerimin içinde karanlık sağılıyor
duyduğum zaman sesi ses vermekten duyarsız
bendeki bu sağırlık an be an çoğalıyor

boğazımda eriyor gözlerimin dokusu
hıçkırıklar yakıyor kirpiğimi bağrımı
parçalanıyor atom öz fikrimin kokusu
kimsecikler duymuyor yaratılış ağrımı

çöllerde arıyorum düşlerimde gördüğüm
birini buluyorum hep kendisini ezer
çözdükçe şifresini oluyor bir kördüğüm
ellerim pençe gibi kafatasımda gezer

topraktan kalıbımın içinde bir salıncak
her yönden yıldızlarla sarılmış koca meçhul
saatleri susturun canlanıyor oyuncak
büyüyor gözlerimin karanlığında bir kul

boşluğa tutturulmuş bedenlerde ihtişam
bir ses diyor durmadan seslen şaheserlere
kendinden kurtulmakmış en mükemmel istihdam
bu düşünceyle girdim başka atmosferlere

gözümü açtığımda karanlık yalnız kaldı
ışıklar cenge girdi saldırdı perdelere
sonra nefsimin sesi bir karanlığa daldı
ışıklar utancından kapandı secdelere

ben, içi alacadan dışı bir nur bembeyaz
ben, kalbi kansızlıktan taş kesilmiş biriyim
ben, bütün zamanlarda gezinen kış bahar yaz
ben, ölüler kabrine gömüldükçe diriyim

ben, dalgalar gibi hür denizler gibi tutsak
ben, dağlar zirvesine kök salmış çağlayanım
ben, göğün kanadında zıplayan bir asalak
ben, toprağın bağrına gizlenmiş bir beyanım

ben, kitapların dili kalemlerin hançeri
ben, meleklerin bile bilmediği cevherim
ben, duaların gücü gözyaşı cengâveri
ben, dilenciler kadar dünyada serseriyim

ben, dostun lügatinden çıkarılmış bir isim
ben, düşman hançeriyle öldürülmez mahlûkat
ben, kazdıkça manayı sonu bulunmaz cisim
ben, en saf niyetlerin cismine hapsolmuş zat

yalnız edilen sohbetler 2

odamın kapısını açtığım an duyduğum
bismillah bir başlangıç bismillah sırrın adı
betonların içine demir diye koyduğum
kumlardan zindanımı ören ihtiyar kadı

bilsem hangi ağaçtan hangi dağ yamacından
masamın yaprakları savrulmuş rüzgarlara
kurtulsam yad ellerin nefsani amacından
kavuşsam desenlere sinmiş bahtiyarlara

sorsam nedir sonu simsiyah saçlarımın
söksem kafatasıma çivilenmiş düşleri
ve öğrensem sonunda tüm dolambaçlarımın
ötesine geçerek senliğe gidişleri

sen, tarifi imkansız imkanların sahibi
sen, aslın müsebbibi hayalimin ötesi
sen, her şeyin her yüzü her bir şeyin en dibi
sen, kalemi yazdıran ilhamın bercestesi

sen, sulardan sellerden kök salmış nicelere
sen, hasret hislerimi çıldırtan vuslat gibi
sen, hep sana özenen şahlara ecelere
sen, şavkına koşturan rüzgara kanat gibi

sen, köksüz dalsız ansız zamansız ve mekansız
sen, topraksız havasız sebepsiz ve sonuçsuz
sen, kimin gönlündeysen gönül gibi vatansız
sen, dalgasız dinginsiz durgun sonsuz ve uçsuz

sen, sensizlikte bir sen sensizlikte bin bir ben
sen, sen demesem bile melik’im ve ilah’ım
sen, eksiği bulunmaz eksikleri affeden
sen, tam kelimelerin sığındığı allah’ım

yalnız edilen sohbetler 3

karpuz bile yememiş resûl yememiş diye
onlar canlı ihtiyar bense ölü bebeğim
kimi bilmekten geldim özendim cahillere
edep kuşanmışların ardında bir köpeğim

girdiğim günahların yolda kalmış tövbesi
odalar kaldırımlar seslenir dönek diye
sağırların duyduğu gibi battı iğnesi
çuvaldızlar seslenir kime binek diye

ağladığım kadarmış yaşanan meçhuliyet
dostların selamından kessem mi umutları
bana yalak gerekir ele şan şeref izzet
tırnağımla sökeyim yol vermez hudutları

izlerini ayırıp huduttan aşmışların
kalanların üstünde kuru kafa olmasam
kendini kaybettikçe taşa baş vurmuşların
altınların kabrinde çakıla aldanmasam

ne ararsam bulurdum bildiğimi eşince
bulduğumda kayboldum bildiğim kara zindan
ahir zaman fitnesi kalabalık düşünce
yalnız kalsam yine de kendine çokmuş insan

ihlassız iradenin gerçekleriymiş serap
elimde değil gücüm yetmez nefsi yenmeye
secdelerde bir girdap dualarda ızdırap
utancımla yürüsem merhamet dilenmeye

gözümün gördükleri huduttan ötesine
kulağımın duyduğu gidenlerin sesi mi
az mı kaldı sabredip yetişsem atisine
ensemde hissettiğim bir ifrit nefesi mi

bırakmaz mı peşimi yolun üstadı şeytan
vazgeçmez çekinmez mi dinimden aşırmaya
tüm sular sükut kesse çimlenmez mi hiç iman
bir kırıntı yetmez mi yeniden yeşermeye

hududa bir an kala korku umut ve edep
bana uzanan eller beni güdenlerin mi
emin olmayışıma nedir en büyük sebep
uzanan el ardımdan yoksa gidenlerin mi

Ekrem Akbunar
Kayıt Tarihi : 30.5.2016 02:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ekrem Akbunar