9 EYLÜL'ÜN TARİHî BELGELERİ-2 (TELGRAFLAR)

Utku Özbay
119

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

9 EYLÜL'ÜN TARİHî BELGELERİ-2 (TELGRAFLAR)

Her toplumun, her devletin devlet ve toplum olma yolunda yaşadığı sancılı ve sıkıntılı dönemler olmuştur.
Özellikle yozlaşmış ve örümcekleşmiş 'beyinlerin' çok olduğu toplumlarda, Cumhuriyet gibi özgürlükçü rejimlere ve demokrasiye geçiş ve devrimler çok kanlı olabilmektedir.
Örneğin Fransız İhtilali...
Örneğin Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşlarımız...
* * * * *
Özellikle de bir devlet, diğer emperyalist devletler tarafından paylaşılmış, kâğıt üstünde de olsa bölüşülmüş ve çoktan aleyhine kararlar verilmişse o devletin savaşmaktan başka çaresi kalmamıştır!
Tabii esareti kabul etmiyorsa!

* * * * *
15 Mayıs 1919 sabahı, Konak Meydanında askerî kıraathanenin önünde düşmana ilk kurşunu sıkan ve tek başına direnen, ardından şehit edilen Hasan Tahsin, Ulusal Kurtuluş ve İstiklâl mücadelemizin en önemli isimlernden biridir.
O bir simgedir, o bir kahraman...
Özellikle İzmir adına...
Dilerseniz, bundan önceki yazımda da söz verdiğim üzere, biraz Hasan Tahsin'den bahsedeyim.

* * * * *
1888'de Selanik'te doğan, tıpkı Mustafa Mustafa Kemal gibi önce Şemsi Efendi Okulu'na giden, daha sonra gittiği Farziye Mektebi'nde sonradan İttihat ve Terakki'nin maliye nazırı olacak Cavit Bey'in denetimi ve gözetimi altına girerek bütün yaşam çizgisi değişen ve asıl adı 'Osman Nevres' olan bu idealist, maceraperest, ittihatçı, teşkilat-ı mahsusacı, gazeteci, yurtsever gencin otuz bir yıllık yaşamı, Osmanlı Devleti'nin Batı emperyalizmi karşısında çözülüşü ile paralellik taşımaktaydı. 1909 ile 1914 yılları arasında Paris'teki Sorbanne Üniversitesi'nde siyaset bilimi üzerine eğitim gören, bu sırada Belçikalı sosyalist düşünür Emili van Der Velde (bknz van Der Velde) 'nin konferanslarını takip eden Hasan Tahsin, dönüşünde İttihatçılarla birlikte çalışarak Teşkilat-ı Mahsusa'ya girmişti.

Teşkilat-ı Mahsusa'daki ilk eylemlerinden birisi de 1914 yılında Romanya'da Osmanlı Devleti aleyhine çalışan Buxton kardeşlere karşı düzenlenen başarısız suikast girişimiydi. Hasan Tahsin takma adını ilk kez bu suikast girişimi sırasında kullandı ve bir daha bırakmadı.(1)
1918 yılının ortalarında gazete çıkarmak için İzmir'e gelmiştir. Hasan Tahsin 11 Kasım 1918 tarihinde Hukuk-u Beşer(İnsan Hakları) adlı gazetesini çıkarmaya başlar.
Bu gazete daha sonra siyasal partiye dönüşecek olan Osmanlı Sulh ve Selamet-i Cemiyeti'nin İzmirdeki yayın organı durumundadır.
* * * * *
Diğer yazıda da berlirtildiği üzere halk işgallere karşı tepkisini en ağır ve en haklı biçimde göstermiştir; işgal bütün yurtta büyük tepkilerle karşılanmıştır. Hasan Tahsin'in ilk kurşunu, işgalin bütün yurtta büyük tepkilerle karşılanmasına ve yurdun her tarafında işgale karşı mitingler tertiplenerek telgraflar çekilerek protesto edilmesine sebep olmuştur.

Denilen o ki Hasan Tahsin'in ilk kurşunu, Kurtuluş Mücadelemizi ateşleyen etkenlerin başında gelmektedir.

İngeöl'de, Nevşehir'de, Çatalca'da, Üsküdar'da,Mudanya'da, Kınık'ta, Alaşehir'de dahası yurdun dört bir yanında gerçekleştirilen protestolar, aslında Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'da Anadolu topraklarına geçtiğinde başlatacağı ulusal kurtuluş hareketinin 'keşif' kollarıydı.

Bu mitinglerde ve telgraflarda dile getirilen düşünceler tam tamına üç yıl sürecek olan 'Türk'ün Ateşle İmtihanı'nın' başlangıcını haber veriyordu. 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi, bütün yurtta bir uyanışın ve bilincin gelişmesinde etkili olmuştur. Bu bilinç ve uyanış, Mustafa Kemal Paşa'ya ulusal bağımsızlık ve egemenlik düşüncesine bağlı tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurma yolunda toplumsal zemin oluşturmuştu. Bahsettiğimiz telgraflardan bazılarının orijinalleri ve Türkçe çevirileri şunlardır:

* * * * *
Alaşehir'den 19 Mayıs 1919 (Orijinal)
'Hükümet-i Osmaniyenin kalbgahı olan sevgili İzmirimizin Yunan askeri tarafından işgali büyük bir ekseriyet-i İslamiyeyi haiz bulunan bütün vilayatda olduğu gibi burada da heyecan tevlid itmişdir. Hak ve adalet uğrunda kan dökdüğünü iddia iden düvel-i muazzamanın bu harekete ru-yı muavafakat göstermesi bizi endişeye sevk etmiştir. Altı senedenberü Makedonya ve Rumelide Yunan ordusunun aciz İslam kadınları hakkında reva gördüğü mezalim ve bilhassa küçük bir ekalliyetde bulunan yerli Rum ahalisinin en son ahvalin kendilerine verdiği şımarıklık ile bize buranın da Rumeli fecayine sahne olacağı kanaatini verdi.'
Alaşehir ve havalisi İslam kadınları namına
Makbule, Nebile
(Çeviri) :
'Osmanlı Devleti'nin kalbi olan sevgili İzmir'imizin Yunan askeri tarafından işgal edilmesi, İslam nüfusunun fazla olduğu diğer kentlerde olduğu gibi burada da heyecana sebep olmuştur. Hak ve adalet uğrunda başarı kazanmaları bizi endişelendirmiştir. 6 senedir. Makedonya ve Rumeli'de Yunan ordusunun savunmasız İslam kadınlarına karşı uyguladığı eziyet, bizde, nüfusu çok az olan fakat işgal olayından dolayı şımarmış Rumların burada da Rumeli'de yaptıkları kötülükleri sergileyecekleri düşüncesini doğurdu.'

Anamur 17 Mayıs 1919 Cuma (Orijinal) :
'... İzmir'in ilhakını katiyen protesto eder ve bu uğurda kanımızın son damlasını bile akıtmağa ahdü peyman ettiğimizi temin ve davamızın Paris sulh meclis-i alisine iblağıyla hukuk-ı sariha ve meşruamızın ilhakıkını otuz iki bin Türk tarafından medeniyet ve insaniyet namına istirham eyleriz.'

(Çeviri) :
'İzmir'in Yunan topraklarına katılmasını kesinlikle protesto eder ve bu uğurda kanımızın son damlasını bile akıtmaya yemin eder, davamızın yüce Paris Sulh Meclisi'ne bildirilmesini otuz iki bin Türk adına uygarlık ve insaniyet adına rica ederiz.'

* * * * *

Emperyalist güçlerin arasındaki çıkar tartışmaları ve Osmanlı Devleti'nin paylaşımını ağırdan almaları ve bunun sonucunda teslimiyet belgesi olan Sevr Antlaşması'nı hazırlamaları da Yunanistan'ın İzmir'i işgalinde tetikleyici bir sebep olmuştur. İtalya'nın Trablusgrap'ı işgalinden sonra 12 Adaları Yunanistan'a bırakması Birinci Dünya Savaşı öncesinde Boğazönü ve Doğu Ege adaların Yunanistan'a vermesi İzmir'in işgal kararının habercisiydi.

Zaten emperyalist güçler, Paris Barış Konferansı'nda Sevr Antlaşmalarının maddelerini belirlerken en büyük ve en güçlü devletlerden ikisi olan İngiltere ve Fransa'nın önünde engel olarak gördükleri güçlü ve gelişimini tamamlamış İtalya yerine İzmir'i Yunanistan'a bırakma kararı almışlar ve bu kararı da uygulamışlardır.

Ama istedikleri gibi olmamıştır...
Mondros Antlaşmasıyla askeri ve silahlarının bir çoğu elinden alınsa da Türk milleti vatanını kurtarmayı bilmiştir. Sanki etten kemikten değil de hepsi çeliktendir! Ve tabii ki yürekleri de!

Aziz Türk milleti, vatanı uğrunda, gelecek nesillere 'iyi' şeyler ve 'parçalanmamış' vatan bırakmak uğrunda kanlarının son damlasına kadar savaş vereceklerini söylemişler ve gerçekten de kanlarının son damlasına kadar savaşarak şehit ve gazi mertebelerine ulaşmışlardır.
Biz yeni nesillerin ve gençlerin görevi, bu vatan uğrunda canını feda etmiş insanlarımızı kahramanlarımızı anlamak, okumak, araştırmak ve anlatmaktır. Çocuklarımıza ve torunlarımıza, Spyder Man'ler yerine, Duffy Duck'lar yerine Seyit Onbaşıları'mızı, Hasan Tahisin'lerimizi öğretmeli ve anlatmalıyız.

Aziz Türk insanları!
Bu vatan hepimizindir. Böyle günleri, üzerinden değil 86 yıl seksen altı ben yıl geçse dahi hatırlamalı ve böyle günleri unutmamalıyız.

Örneğin Çanakkale'nin Anafartalar'ından geçerken, Aynalıçarşı'da gezerken, Conkbayırı'nı ziyaret ederken içimiz sızlamalı. Bastığımız yerlerin Âkif'in de dediği gibi toprak diyerek geçmeyerek ve en önemlisi 'altımızdaki binlerce kefensiz yatanı' düşünerek, unutmayarak, hatırlatarak anmalıyız...
Yazımızı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1925' deki İzmir hakkında söylediği sözlerle bitirelim

'BEN İZMİR'İ VE BÜTÜN İZMİRLİLERİ SEVERİM, GÜZEL İZMİR'İN TEMİZ KALPLİ İNSANLARININ DA BENİ SEVDİKLERİNDEN EMİNİM'

Utku Özbay
Kayıt Tarihi : 25.9.2008 23:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Julıe Berrıe
    Julıe Berrıe

    süpersin güzel kardeşim seni kutluyorum bu bilinç ve bilgeliğe sahip old. için .çok değerlisin geleceğimiz için.yolun açık ülkem insanları senin bilincinde olsun dilerim.

    Cevap Yaz
  • Haydar Bibinoğlu
    Haydar Bibinoğlu

    Biraz fazla bir milliyetçi bakışla da olsa, Kurtuluş Tarihini özümlemiş bir yurttaş olman, oldukça önemli...

    Bilincin aydınlık olsun.

    Cevap Yaz
  • Hüsamettin Sungur
    Hüsamettin Sungur

    Özellikle de bir devlet, diğer emperyalist devletler tarafından paylaşılmış, kâğıt üstünde de

    Diline saglık

    Cevap Yaz
  • Haydar Bibinoğlu
    Haydar Bibinoğlu

    Araştıran, okuyan ve yorumlayan bir gençlik, bulunduğu toplumu çağdaş uygarlığa taşıyacak en önemli unsurdur.

    Mustafa Kemal, yayılmacı ülkelere karşı verdiği Kurtuluş Savaşı sonunda; ulusal birliğe ve toprak bütünlüğüne dayalı bir devlet kurmuştur. Ancak 'ulus' sözcüğünü tanımlarken; kökleri Türkiye topraklarına dayanan tüm insanları kapsamasına özen göstermiştir. Yani ırka dayalı ulus tanımını, toprağa ve vatandaşlığa dayalı bir tanımın içerisine almıştır. Aslında; Türkiye topraklarında yaşayan tüm yapıları yani halkın tümünü kapsayan bir tanım yapmıştır.

    Buradan hareketle; ülkesine bağlı, ülkesinin var olması için canı pahasına çaba gösteren; tüm ülke insanlarını, etnik yapısına bakmadan bu birliğin içerisinde gören herkesin eşitliğidir önemli olan. Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Gürcü vb olmasının yurtseverliğine artı ya da eksi getirmeyeceği bir gerçektir. Yurtsever olması yeterlidir.
    ***
    Bilinçli gençlerin çalışmalarını okuduğumda umutlarım yeşeriyor.

    Yüreğine sağlık genç dost.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Utku Özbay