1
Düşün Taşın
‘Düşün taşın’ ne demek?
Hayat akıyor.
Hayata düştük ve taşındık.
Suya düşsek ıslak hayat,
Rüzgâra kapılsak kuru hayat,
Sevdaya kapılsak ne ıslak ne kuru.
Islak hayata bir gemi yolculuğu.
Kuru hayata bir uçak seyahati.
Kaderin saatinde.
Nere gidiyorsun?
Sen âşıksın arkadaş.
Vuslatın burada.
Emine’n.
Üşüyor musun Mansur?
Al sıcak aşın biraz ye.
Sağ ol Emine’m.
Düşündüm taşındım kararımı verdim
Köye dönüyoruz.
Köy şimdi çok soğuktur.
Yok canım!
Yurttan yurt dışından gurbetçiler çoktur.
Dünyanın başkenti olmuştur,
Köyümüz.
2
Hayırlı Yolculuklar
Yoruldum.
Otur, biraz dinlen.
Buradan otobüs geçer mi?
Oturunca otobüs beklenir.
Oturunca masasız sandalyede insanlık beklerken oto yapmışlar
Ve otolara yol.
Buyurun.
Oto yola çıkacaktım, nasıl çıkarım.
Şimdi buradan düz git.
Sonra sola dön.
Sonra sağa.
Sonra bir başkasına sor.
O uyumuş kadıncağız.
İnsana insanlık buyur edilince.
Yorulmuştur uyur.
Uyanınca hayat bir zaman boşa akmıştır.
Şimdi yetişmesi lazım.
Otobüste geldi baksanıza ne telaşlı yolcular.
Saman alevi gibi yanıyorlar.
Güzü de şehrimizin otogarında.
Hayırlı yolculuklar.
Ayran var mı?
Yok, sadece su var.
Biraz sonra sıcak ve soğuk içeceklerimizde olacak.
Sağ ol evladım.
3
Ben Yaza Yazdım
Yazdığım şiirler…
Nere yazdın yazdığın şiirleri.
Ben yaza yazdım.
Az kalsın şair olacaktım ki kimse tutmadı.
Yalnızlığa mı düştün?
Yaldızlı yıldız.
Kışa yazsaydın be.
Kâğıttan kitap yapardın şiirlerinle.
Soğukta ışık kar yağar değil mi?
Her yer, ışık beyaz; kar beyaz ne güzel.
Tüm canlı âlemde yazıların olur.
Yalnız ben kuzey kutbuna yazdım.
Sonra güney kutbuna.
Bir ara Ekvatorda kaldım tüm yazılarım buhar oldu.
Sende yeşil yazsaydın.
Yazdım sonra kuraklık oldu.
Saman alevi yandı.
Üzülme.
O elindeki cep telefonu mu?
Evet.
İşte yazdığın şiirler cep telefonu olarak sana dönmüş.
Ya bir şey yazmasaydın.
Ne yapardın cep telefonuyla.
Salakça şeyler.
Sen nesin, kimsin?
Ben.
4
Kendi Kendine Öğrenmek
Bu ne yapıyor, tuhaf davranıyor.
Hiç sorma kendi kendine bir şey öğrenmiş.
Anlatacak öğretmenliği de yok.
Şiir yaz dedik.
Okuma yazması yokmuş.
Bu yaşta.
Daha otuz yaşında hem öğrenmenin yaşı yok.
Hem okuma yazma bilmeden ne öğrenmiş kendi kendine.
Kendini.
Doktor olacakmış hasta insanları iyileştirecekmiş.
Kendisi hasta be.
Evet, öğle ama işte böyle tuhaf davranıyor.
Gel bunu doktora götürelim.
Akıl doktoruna.
Fazla aklını akıl doktoru almasını bilir.
Anlat bakayım kendini nasıl öğrendin.
Enime boyuma düşündüm.
Ne uzun ne kısa her işe yararım dedim.
Önce doktor olmalıyım dedim.
Neyin azı neyin çoğu bilmeliyim dedim.
O aktar olmasın.
Evet, otlar için aktar adamlar için doktor olmalıyım dedim.
İyi demişsin.
Sen okuma yazma niçin öğrenmedin.
Öğrendim.
Kullanmak için doktor olmalıyım.
5
Evlenmenin Değişik Mantığı
Evlenmek ve evlere şenlik çocuklar.
Niye evleniyorsun be adam.
Hayat kılıç gibi insanı ortadan ikiye ayırıyor.
Evlenirsem bir şey olmaz.
En çok çocuklarım olur.
Bunun için mi evleniyorsun.
İkiden ortaya ayrılmanın mantığında.
Bende evleneceğim o zaman.
Her kes evlensin bu zamanda evlenmeden olmaz.
Gel meyhaneye gidelim.
İçelim eğlenelim.
Bizim neyimiz olur.
Hayat bizi ortamızdan ayırdığında.
Karılarımız var ya.
İşte onlara ortadan ikiye ayrılmış olarak döneriz.
Mantıklı.
Ya evlenemeyip yalnız yaşayanlar.
Ya da evlenip ayrı yaşayanlar.
Onların durumu nedir?
Doktor bey.
Onlar eşit ayrılmamışlar denk kalmışlar.
Matematikte üç çizgi üst üste.
Evlikte denklik aramamalı delilik olur.
Denge her zaman tartanın hesabındadır.
Kimse kimseye adil değildir.
6
Öğrenince Öğrenci Örümcek
Öğrenince öğrenci örümcek gibi ağ kurar.
Öğrenci.
Öğretmen değil mi öğrencilerini avına düşüren.
Onların öğrenme açlığını yiyen.
Asıl öğrenciler öğretmenlerinin tokluğunu yer.
Peki, yaramaz öğrenciler.
İşte onlar sınıfın yaramaz örümcekleridir.
Neyin ne olduğunu tam bilmeden ağ kurarlar.
Sınıfta arkadaşlarının arasında.
Kurbanlarını ağlarına düşürüp gülerler kurbanı sindirmek için.
Bir sınıf güler kurban arkadaş sindirilir.
Ama örümcek kim?
Örümcek sınıfın köşelerindeki gerçek ağını kurandır.
Öğrenen örümcek onu kimse göremez.
Görünmez.
Ama öğretmenin gözünden kaçmaz örümceği görmez ama bilir.
Toplumsal ilişkilerimiz içinde nice hayvanlara öykünürüz.
Görünmez canavarlar oluştururuz.
Suçu işleyende suçu çözende bu görünmez yaratık yaratmamızdır.
En korkunçları da yalnız başına çalışkan olan öğrencilerdir.
Dünyayı ağlarına düşürür.
Ya çok ünlü olurlar ya da ünsüz ünlü devşirirler.
Dünyayı evrimleri içinde idare ederler.
Çok sinsidirler.
Siz o bilinmiş birincilere bakmayın.
7
Şarkı Türkü Dinlemek
Hayat akarda
Şarkı çağalar zamanda türkü durulur anda
Haydi, hayatı dinlemeye gazinoya gidelim
Zamanı güzel dinleyen birini tutmuşlar
Balık tutar gibi sanatçı avcıları var.
Olsun be.
Kasetten dinlesek You Tube’den dinlesek,
Dönüp taş plaktan dinlesek de
Avlanmış sanatçılardan dinleriz
Her şeyi de biz çalıp söyleyecek değiliz ya.
Gidip felekten bir gece çalalım.
Hayat sabah bizi nere vurur bilinmez.
Gerçekten bir gün sahile vurmuştuk.
Denize nasıl düşmüştük.
Bir arkadaşın tekne partisine katılmıştık değil mi?
Kavga çıkmıştı bizde sarhoş denize atlamıştık.
Sabah çok dingindi ama.
Sahilin gazinosunda ortalığı süpüren komi,
Yanık yanık türkü söylüyordu
Şarkı türkü dinlemek de
Ya oyun izlemek nedir?
Merak.
İnsanların kendi aralarındaki konuşmaları dinlemek.
Denize ağ atmak.
Bir grup oyuncu avlayıp tavada balık pişirir gibi yemek.
Ve sinema.
Aç tavuk ambarda darı görür misali.
8
Aşkın Göz Nuru Okuryazarlık
İnsan sevince sevdasına büyür
İlmek ilmek aşkına dokunur.
Bir hediye almasın hayattan hemen aşkını hisseder.
Hislenir, sisli bir sabah gibi.
Kim bu çocuk.
Yok, çocuk mucuk annesi kazak örmüş kızına.
Ha.
Aşkı hissedip kendine dokunması iyiliktir.
Bir şey değildir, sana bana.
Kendinize hemen bir pay çıkartmayın anlayın insan halinden.
Tamam.
Okuryazarlık aşkın göz nurdur.
Kendi kendine dalmış düşler âlemine toprağı eşeleyen çiftçi Hasan.
Masasında onca iş beklerken ajandasını karalayan Kenan.
Hep aşklarıyla kurcalanır.
Kör sağır ve dilsizdirler.
Okuma yazma bilinmez zamanlarda akıllarına kaşınırlar.
Hasan bel küreğini hatırlayıp yoncalığa gitti.
Kenan bulduğu fikirle patronun kapısını çaldı.
Oysa bu buzun görünen kısmıydı.
Suyun altında aşklarının akarı vardır.
Hasan, Oya’ya yanıkken Kenan, Gülşen’e hasrettir.
Bu gün bu iki çiftin kır düğünleri var.
Meşelik Köyü yakınlarında.
Bir kır düğünü organizasyonunda.
Bende aşkımla şiir yazarım, edebi yaşarım.
9
Duran Adam, Duran
Kaşta duran adam damda duran adam
Bizim köyün kavak servileri var
Al yazmalı kızları var.
Damda duran adam çatıya çıkmış uydu bağlıyor.
Kaşta duran adam suya dalmış adam kurtarıyor.
Damdan çatıya çıkmak
Köyden kente gurbetçi göçmek
Kaştan suya atlamak
Köyden kente öğrenci olup uçmak
Al yazmalı kızla bakraç bakraç su taşırken
İşe gidiyor çantalarını takmış koluna
Biri reklamcı biri manken
Ne var bunda herkes kötü yola düşecek değil ya
Kırsaldan beton yığınlarına
Ben nerede dururdum en çok
Çayda çimerdim
Taşlara çok yaslanır yatardım
Gençken sinüzitim çok olurdu
Yaşlanınca yanlarım çok ağrır, oldu.
İyi yerde duramamışım bir şey olamadım
Yerimde duramam şiir yazarım
Çok düşünen adam düşler âleminde
Yazıyla tutunur şiirle gezer.
Uçan halı, Halil’i nasıl uçursun.
Halı dokuyan Hilal, Halil’i bir hayat uçurur.
Naki Aydoğan
Kayıt Tarihi : 8.1.2025 15:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!