Bin dokuz yüz on bir yılının kışında geldi Şam’a
Âlimler ısrarla bir hutbe oku dedi Bediüzzaman’a
Yüz âlim vardı on bine yakın cemaat içinde
Okudu o meşhur hutbeyi Emevi camisinde
İnsanlığın kurtuluş reçetesiydi vaaz ettiği hutbe
İslam’ı nakş ediyordu yeniden akla, ruha, kalbe
Ahirzamanın hastalıklarına sundu şifalı ilaçları
Çizilmişti ilmen Âlem-i İslam’ın gen haritası
“Taklidi kırılmış asırda” doğru yolun pusulası
Münafıkane fitneden kurtuluşun, odak noktası
Ahir zamanın, bulaşıcı hastalıklarını etti bir bir teşhis
Bu asırdaki, insanlığa görevli hekim hem mühendis
Sundu şifalı ilaçları ısrarla, alın kullanın dedi bize
Kurtulacaktı âlem-i İslamiyet indirseydik midemize
Duasını yaparken gök gürler gibi gürledi
Tüm latifelerini topladı niyazında şöyle dedi
“Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! ”
“Muhabbet devam etsin! ”
“Şura, mutlak kuvvet bulsun! ”
“Ortak akıl meşveret olsun”
“Bütün levm itab, nefret ve heva”
“Hevese tabi olanlara olsun” daima
“Selam ve selamet olsun insanlığa”
“Dolsun insanlığın kalbi feyzle ilhamla”
Koca Emevi Camisi âmin sesleriyle çınladı
Yüksek sedalar manevi âlemde ebedi kaldı
Asrın sahibine ittiba edip o cemaate uyduk
Allah kabul etsin biz de duamızı böylece sunduk
Borborunbekir
Bekir ÖzcanKayıt Tarihi : 21.10.2013 13:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bediüzzaman Said Nursi Destanı - Kronolojik Şiirsel Hayatı
1. BEDÎÜZZAMAN ÜNVANI
Evvela İslamoğlu, Allah’ın hangi isimlerinin sadece Allah için (Allah ve Rahman gibi) ve hangi isimlerinin hem kullar ve hem de Allah için ama farklı manalarda kullanıldığını bilmemektedir. Zira ehl-i sünnetin kelam derslerini okumadığını tahmin ediyoruz. Yahut okuyup da ona itibar etmediğini zannediyoruz. Bedîüzzaman kelimesinin ma’nâsı şudur;
1. Zamanın harikası.
2. Asrın mükemmel insanı.
Yani insanlar için kullanıldığında, lûgat ma’nâsı itibariyle, kendi zamanının eşsiz şahsiyeti, benzeri görülmemiş garîbi, emsâli olmayan hârikası ve saire demektir. Terim olarak ise, Bedîüzzaman ünvânı, insanlar arasında emsâli bulunmaz derecede zeki ve kuvve i hafızası şaşılacak derecede yüksek olan kimselere verilmiştir. Bedîüzzaman i Hemedanî, Bedîüzzaman-ı Cezerî de tarihde bu ünvanı alanlardandır. Tarihde bir kaç Bedîüzzaman gelmiş geçmiş. Fakat hem zekâ ve hıfzda, hem idrak ve kavrayışta, hem hal ve davranışta, hem kıyafet ve harekette, hem tarz ı beyân ve üslub cihetlerinde hiç birisi Bedîüzzaman Sa’îd i Nursî’ye benzememektedir. Yani Sa’îd i Nursî gerçekten ve vakı’a olarak herşeyi ile zamanın Bedi’idir. Hatta meslek ve meşrebi de, davası ve mücahadesi de bambaşkadır, garibtir, bedi’dir.
Bedîüzzaman Hazretleri, kendisine zamanın din Âlimlerinin büyükleri, hatta ehl i siyâset ve mekteb muallimleri bile “Bedîüzzaman” ünvânını verdikten sonra, kendisi de bazen te’lifatında bu ünvânı imza yerinde kullanmasına bazı itirazlar geldiği zaman, şöyle izah edip cevab vermiştir:
Sual: Sen imzanı bazen Bedîüzzaman yazıyorsun. Lâkab medhi imâ eder?
Cevab: Medih için değildir. Kusurlarımın sened i özürünü bu ünvan ile ibraz ediyorum. Zira bedi’, garîb demektir:
Benim ahlâkım suretim gibi, üslûb u beyânım elbisem gibi garîbtir, muhâliftir. Görenekle revaçta olan muhâkemât ve esalibi, üslûb ve muhâkemâtıma mikyas ve mihenk i itibar yapmamayı bu ünvânın lisân ı haliyle rica ediyorum. Hem de muradım Bedi’, acîb demektir.
الَىَّ لَعَمْرِى قَصْدُ كُلِّ عَجِيبَةٍ * كَاَنِّى عَجِيبٌ فِى عُيُونِ الْعَجَائِبِ (Acayip varlıkların nazarında ben bir garip varlığım. Ömrüme yemin ederim ki, benim de tek gayem garip şeylerdir) beytine mâsadak oldum. Bir misali budur: Bir senedir İstanbul’a geldim, yüz senenin inkılâbatını gördüm.
Yine bu ma’na için başka bir eserinde şöyle demiştir:
Şimdi anlıyorum ki: Eskiden beri benim liyakatım olmadığı halde bana verilen Bedîüzzaman lakabı benim değildir. Belki Risâle i Nur’un manevî bir ismi idi. Zâhir bir tercümanına âriyeten ve emaneten takılmış. Şimdi o emanet isim, hakiki sahibine iade edilmiş.
Ahirzaman (kıyamet) alametleriyle ve o dehşetli fitnelerden halas bulmakla alakalı onca hadis var. Siz bunlardan kaç tanesini kaale alıp da okudunuz acaba? Sizce Üstad gibi bir hoca, Hoca-i kainat olan ve kendisine her tür ilim ve hikmetin verildiği bizzat kitabullahta ilan edilen bir resulden bu konularda daha mı ehil ve bilgili ki siz Hz. Peygamberin haberlerini bırakıp üstadın tahminlerini kanun-u ilahiymiş gibi halka lanse ediyorsunuz?
TÜM YORUMLAR (2)