6-Öykü-Bir Dağ Kaçaklığı

Vedat Koparan
683

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

6-Öykü-Bir Dağ Kaçaklığı

Bir Dağ Kaçaklığı

-Gecenin Hayaline Yıldızlardan Kar Beyazlığı Yağıyordu-
(Bu gün geçmiş yıllara ait neler biriktirdik, arada birde olsa bunu sormak gelir
ve düşer ya aklımıza.. Yıllar ardı sıra ile geliyor evet ne yazık ki çabuk geçiyor diye arada bir ah çekeriz.
nerede kaldı gençliğimiz geçip gidenlerde yıllarımız,özleriz özlediklerimiz hep belleğimizde, dertleniriz de kendi kendimize. bazı anılarda yaşanmışlıklar hatta yaşanamamışlıklarda oturur bir yumru gibi boğazımıza düğümlenir kilitli kalırız.)

Alan yaratmak için onca budanmış- çalınmış,hoyrat rüzgarlarla vurdum duymazlıkla yanmış-yakılmış,her yaz darbe alan bir ülkeydi ormanları ve de toprak yitimi-erozyonu alabildiğine fazlaydı, ülke verileri o denli açık bir durumdu.
Oysa şu an ki bölgede ağaçlar o denli bol o denli sık ve dallar birbirine geçmiş sanki ortasının boşluğu özel yapılmış doğal bir oluşumda uyum içinde bir dağ yolu. Yüksekçe yerde bir dağ evi, eteğinden akıp süzülen dağ suları hafif ince bir yol olup aşağıda dereye ulaşmakta,kar inceden yaşlı bir bedeni sarsmayacak kadar lapa lapa yağmakta, henüz ayak izlerini örtmeyecek kıvamda her yürüyüşte atılan adımlarda izi kalıp bedenlerde kendini hissettiriyordu.
Eve yaklaşılmıştı bacadan tüten duman evin içinin sıcak olduğunu gösteriyordu Cihan aklından Sıtkı efendi şömineyi yakmış ne iyi diye geçirdi ve o an yere eğilip başlar avucunda kar toplamaya karları sıkıp Biriciğine atmaya, Biriciğe temas eden kartopu onu harekete geçirir oda hiç boş durur mu.? başlar oda kar toplayıp kartopu yapmaya ve saldırır,Cihan başını kaçırma hareketiyle alnına gelen kartopundan sıyrılır ve o an gözlerde bir sevinç parıltısı dudaklarda sevecen çocuksu gülüşler şuh bir tufan, bakışlarda inler dağ.
İki yürek bu mevsimde sımsıcak bir yeraltı kaynağı ılıca gibi akarak koşarlar birbirlerine,her adım aceleci bir telaş bir yaşanmamışlık izi bırakıyordu çocukluğu karlar üzerinde kalan.
İkinci bir saldırı başlıyordu kar bombaları havada uçuşurken koşarak yakınlaştıkça hedef büyüyordu ne var ki atışlar hiçte isabetli değildi(koruma güdüsü –sevgi sıcaklığı idi belki de kartoplarının vurmayışı) Biriciğin omzunu sıyırıp geçerken,Biricik bir atışla yıldız dağlıyı gözünden vurur ve bir ah sesi..ile eli gözünde olduğu yere kapaklanır,Biricik de bir heyecan ve üzüntü telaşı Cihan’ın yanına gelir ah canım benim ay ne oldu fenamı vurdum diye acıma duygunu belirtir başını hafif kaldırıp yüzünü gözünü görme istemiyle hareket ettiği anda Cihan seri bir hareketle elini kapıp küt diye dizlerinin önüne düşürür bir güreşçi gibi kündeye getirir Biriciği ve sarılarak başlanır karlar üzerinde yuvarlanmaya..
-Biricik vay seni diyerek kızıyormuş gibi hınzır bir gülüşle sevgi sıcağı bakışlarını Cihan’a yöneltir.
-Cihanda ee sana oyun yaptım daha bir renk katsın diye başlıyorlar birlikte çocuklar gibi şen şakrak bir halde gülüşmeye bir kez daha tabiat ananın beyaz örtüleri içinde, dağ yankısını vererek uzak diyarlara bu gülüşleri rüzgarın ıslığıyla götürüyordu.
-Biricik ben üşüdüm artık çay içsek de daha sonra çıksak kaysak der.
Bir an önce eve gitmeyi karar verip koşarak Cihan, Biriciğe sarılır elleri ellerinde sarmaş dolaş eve yönelirler üzerlerindeki karları kapı dışında silkeleyip içeri girerler.
- Biricik sarmaş dolaş mı? Bismillah :)) yan yana gitseydik diye söylenir şaka ve alaycı bir şekilde
paltolarını kapı girişindeki askılığa asarlarken o anın çocuk gülüşlerine sarılır bakışları içersi ne güzel sımsıcak bir an için tenlerinin titreşimi evin sıcaklığı ile bütünleşir ve şöminede suyun kaynadığını görerek mutfaktan şeker ve bardak almak için ikisi birlikte giderler gerekli malzemeyi alarak şömine yakınında tepsi içinde yere koyarak otururlar, odunların yanışına, çıkan sese gözleri bir an için takılır
Biricik demliğe uzanıp çay yapmak için harekete geçer Cihan da çay kutusuna uzanıp demliğe çay koyar biricik kaynayan suyu demliğe doldurur, altlı üstlü birbirini tamlayan bir işleyişin gereği olarak şöminedeki sacayağının üzerine oturtulur çaydanlıklar, her şey yerde kibarlık masa zarafeti diye bir kaygı yok,demini alan çay başlar odada kokusunu yaymaya suyunda kaynaması üzerine Biricik bardaklara çay servisini yapar şekerlerde koyulup başlanır çaylar içilmeye,epey ısınıldığından üzerlerdeki kazaklar çıkarılır öte yandan dışardan gelen rüzgarın sesi gözlerdeki sıcak bakışlara karışır birbirine akan kendi yatağını arayan iki ırmaktırlar adeta Cihan,Biriciği süzer vücudunun tüm güzelliği daha bir belirgin olarak görünmektedir gözleri bir kat daha parlar, iç geçiren bir ateş basar yüzünü,utangaç bir yaz güneşi kaçak bir gel geç nisan yağmurudur yüzünde ki ifade hafif kızarmıştır,ani hareketle kalkarak mutfağa gider elinde tabakta çörek ve kuru pasta ile gelir aperatif iyi gider der çayla birlikte başlarlar atıştırmaya nede olsa eve girmeden önce biraz enerji sarf edilmişti bir yandan çaylarını içerlerken arada sohbet edilir.
Cihan başlar konuşmaya evet sözlerimiz,tanışmamız şu ana kadar geçirdiğimiz zaman kendi doğal akışında,kendi sesine çağlayan bir su,ay parıltısında nehrin üzerine düşen bir gölge gece ihtişamında, yatağına sığmayan bir özlem sancısı büyür gece kaçaklarında, seni bana aratan bunca yoksun zaman der sevgi dolu bakışlarını yöneltir,dışarıda çocuklar gibi olduğumuz anlarda bakışın,gülüşün,sesin öyle hoş geliyordu ki..şu o an; müzik dinlemememiz gerektiğini düşünüyorum diyerek müzik setini açar kısık bir sesle hoş bir müzik başlar ve sorar,
-sahi ne tür severdin
-her tür
söyle hadi o çalsın
şu an ne çalsın isterdin
enstrümantal peki der CD’lerden arayıp uygun müziği çaldırır ve elini uzatıp dans etme isteğini gösterir ayağa kaldırıp dans edilir bu yakınlaşma Cihanda ki içten içe patlamaya hazır volkanın daha da alevlenmesini tetikler..
-Biricik biraz sert bir sesle evet bu kadar yeter kayalım hadi
-boş ver dansı ısındım ben dışarı çıkalım artık der.
-Cihan az daha dur dans edelim içerde ısınalım kan dolaşımı biraz daha hızlansın demesine rağmen Biriciğin istemine uyarak,müziğin çalışı sürerken bir hışımla dışarı çıkılır
-Cihan tek kayacağımız var ben dümenci olurum sende önde oturursun
-Biricik tamam der ve kayağa önde oturmuş bir vaziyette ayaklarımızı yere bastırıp kaymaya hafiften hız yapmaya çalışıyoruz kayak tahtamız normal hızda karlar üzerinde kayarken birbirinle bütünleşen birbirine gidip gelen manivela gibi bir durumda Cihan kulağına eğilerek vücudun çok alımlı yaşını göstermeyen bir güzelliğin var kayakta sıcaklığını hissettikçe hissediyorum ardından süzüyorum geceye düşen bir şal gibi bulutlardan süzülen ay gibi görünüyorsun der,dallar arasından kış güneşinin kırık ışıltıları gidip gelen helezoni parıltı yansıtmakta ışığın ritmi Biriciğe daha sokulma ihtiyacı hissini arttırmakta sanki içinde kaynayan bir dağ var, vücudun sıcaklığı yüzüne yansıdığından rengi utangaç bir çocuk gibi içe kaçışa varan bir havada ve kayak durduğunda Biricik dönüp bakar gözlerinde sımsıcak soran bir bakış hafif gülümseyerek dudağının kenarında adeta karanfil konmuş hissi uyandırmakta…Hava kararmak üzeredir eve yönelinir içeri girilir.
Biricik pencere kenarına gider sedire oturur dışarıyı seyreder akşam oluşunu karların yağışını izler.Aklından tabular, kaygılar,korkular,sosyal statü gelir geçer, dalar uzaklara..kendi kedine söylenir böyle bir paylaşıma ne kadar çok ihtiyacım varmış diye, buğulanan camda kendine yansıyan görüntüsüne seni gidi dercesine bakış atar kendini kırılan görüntüde izler gömleğini aşağı doğru çeker derin bir nefes alıp verir göğsünü kabartır hafifçe ellerini üzerinde gezdirir hala iyiyim iyi der kendine.
O sırada Cihan kitaplıktan en sevdiği birkaç roman ve şiir kitabı alır gibi yaparak gelir şömine yakınına serilir sanki ilk kez görüyormuşçasına bir bir büyük bir zevkle kitapları inceler hepsini önüne yayar yaptığı sadece bir kurgudur, sanki bir tarihtir karşısında duran içi gider bir ifade ile hangisini okusam diye oysa daha önce çok az okumuştur ama aldığı tat hala ilk okuduğu an gibidir. Roman okur tavrıyla Biriciği yan gözle izler, Biricik de o an ne yapıyor diye başını Cihan’a çevirir bakar kısa bir süre bu kurgu sürerken gözlerde sevecen parıltı dudaklarda tebessüm içdenizlere gidişte..
Cihan ayağa kalkar şömineye birkaç odun atar ve banyoya yönelir günü yıkamalı geceye daha iyi başlamalı düşüncesiyle şofbeni yakar, Biriciğin yanına gelir elini tutar hafiften okşar ellerin dansı bir kuğu gölü balesi izlencesindeymişçesine iki elde sımsıcaktır akşamın ince damarı çekilmeye hazırdır kalp atışları hızlanıp sesi birbirine ritmle gidip geldiğini hissettirmektedir…

Vedat Koparan Kasım 2005

Vedat Koparan
Kayıt Tarihi : 5.12.2005 13:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Vedat Koparan