Karanlıkta Islaktı Gece 6

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Karanlıkta Islaktı Gece 6

Ardından gelen korku baskıları ve tiksinti hisleri ile yaşamın neresinde ve ne şekilde nefesler alınacaktı?

Bu baskıların arkasına gizlenenin bu zamanları duyarsız yaşama hakkı var mıydı?
Benim için yazdığı cümleler ile kendimi düşkün hissetmem, ona haklılık mı veriyordu?
Neden bu kadar iyi insan sıfatlarına maruz kalıyordum, kendini masumlaştırarak beni övgüler ile tarif etme sebebi neydi?
Neden “bir ömre uzayacak sevgi tarifi” altında eziliyordum? Kendimde aradığım suçlamaların sebebi neydi kendi kendimi tariflerle masumlaştırılan cümlelere nasıl savunma cevabı olabilirdi “ömrümün sonuna kadar sevgini taşıyacağım” cümlesi altında savunmasız kalışım neden bu kadar aşırı yük altında yaşıyorum?

Kim kime karşı savunmada olan bir yaşamın sebepsiz beklentisinin sonucu ne olurdu?
Sevmek kahır duyguların içinde barındıracak kadar güçlü ise kendinle uğraşta olan bir düşünce şeklinin sonucuna nasıl ulaşırdı insan yine cevabı olmayan bir soru dizisinden biri…

Ruhumda sahipsizlikle dolaşan bir hüznün duygusunu taşımam, yaşamım boyunca duygusal düşüncelerin içinde bocalayıp durdum.
Bir de sen dahil oldun yaşamımın bu en hassas en çökertici hislerime hükmederek sevgi adına zayıf tarafıma işledi…
Aslında sevme adına aşkı yaşamak şüphesiz onur verirdi yüreğime ama kurgulanmış yaşama sürüklenmemdi belki de hassas bir düşünce yaşamının içinde var olmanın da apayrı bir duygusunun onuru vardı…

Sevmek insanın içsel yapısına oturmuş en güçlü duyguydu hesapsız ve tarifsizliğinin zamansızlığı da vardı ne zaman sevgiye diz çökülür hiçbir yerde okunmamıştım ama yaşıyordum.
Sevgiye diz çökmek bence hak edene önem vermek ve onun değerinin gölgesine sığınmak demekti…
Belki de tabi olmak anlamını içine farkındasızca sindirmek, onur duygusuna dönüştürmeye uzanıyordu ki bu günlerdeki uzantısı acılanma sebeplerim oluyordu…
Sevmek ve acılanmalarım şüphesiz olgu olarak birbirini tamlıyordu…

Temel aşk, temel duyu, temel acılanmalar, şartlarına tabi olmuş bir bedenin artık başka yaşam tercihi yoktu… Benim de duygusal zayıf tarafım sevgiye dair ve sevgiyi dibine kadar yaşam tercihimdi, içinde daimilik olan…

Belki de senden beklediklerim kendimle yetinme duygu eksiklerimdi…
Şüphesiz beni tamladın yaşam bakış acımı yumuşatın.
Öfkelerimi kastırmamı sağladın, kendime güven duygusu yetiksizliğimi tamladın…
Çoğunda yalnızlığımı severken gün geçtikçe beraberlik zamanlarımızı limite ulaştırdın…
Bana güven ve özgüven duygularımı seninle paylaştıkça, kazandığım tarifsiz duygular ile yaşamın zorluklarına diklenmeyi öğrendim…
Ve gelecek korkularımı azalttıkça, sen sevgisi limit bağ oranına ulaştı ve kendime güven ile sana güvenme hatasına hesapsız ulaştı…
Zaman kendini bu hatalara bağlı olarak beni daralmalara soktukça yaşam korkularım yeniden başladı ve bu günlere ulaştı…
Belki benim için tarifsiz limitte bir hata idin…
Mutluluklarımın azaplara dönüşmesi belki de bir kaderdi…

Durgunluğunun limitini yaşadığın parlak bir akşamüstü zamanında müzik eşliğinde araçla giderken, durgun tam da koyulaşmış zamanında elindeki sigarayı üst üste defalarca dudaklarının arasına götürüp, derin derin nefesler alırken, ansızın, “beni güzel sev, beni aralıksız sev, beni unutamayacağım bir şefkatle, beni güzel sev… Hem de hep sev, şefkatini esirgemeden tutkuyla sev,” dediğinde içimde yangınlar oluşmuştu. Sevmenin var olan limitsizliğini test ediyordum o an içimdeki büyük şaşkınlıklarımla…

Galiba sonsuz aşk dedikleri ve güçlü inanışlardı bunlar sevginin sadakatli oluşuna ve bendende şüphesiz bu bekleniyordu…
Bense sevginin limitsizliğini ve var olan gücünü sınıyordum kendimle…
Aracın hızını azaltarak yaşamın sevgi adına hür nefeslerini sanki yüreğimden kopuşlar alarak sevginin test edilişini hissediyordum…

“Beni güzel sev” ne kadar ucu açık ve sınırı olmayan bir sınanma gibiydi yüreğimin çırpınışı ve o zaman hissetmiştim sevginin gücünü benden beklenen tesirleri ile güç sınanmasını…
Beni güzel sev, sınırsız bir duruş beklentisi isteniyordu yüreğimden…

Olmadık…
Beklenmedik günde, olmadık zamanda hiç beklemediğim anda gittiğindeydi en büyük öfke ve kırgınlıklarımın bedenimi sardığı anlar…
Yaşamın içinde zorladın beni, yaşamın dışında rüyalarımın içinde hep kastın kaldın beni bu nasıl sevmeye dair dair verilen sözler, bu nasıl inanmışlıktı sana, avucundan sanki riya ve gurbet düştü bana…
Öylesine bir yaşamın vaz geçilmiş zamanlar hali bu…
Dedim ya, nankörlük belki riyadan sayılmıyordu…
Yaşam hatamdı senli düşler kurmalarında kaybettiğim zamanlar…

Ve sen kendini kaybedecek bir şeyim yok veya bir şeylerin yok farz ettin yanıldın sanırım öncelikle ben yokum artık bu riyalar çemberinde…

Bazen düşlerin koyuluğunda, neyi nerede tutacağına, neyle nasıl baş edebileceğini, bir yerine karışmış düşüncelerini nasıl çalışması esnasında ansızın düşüncede kendine kapanarak düşer insan…

Ruhumuzu zorlaştırdığım anlar, en çok akşamüzerleri ve gün doğumunun yaklaştığı zamanlardır düşüncelerimle kapaklanıp kendimi düşmüş ve çaresizliklerle ki geçmişin varlığından sanki yongalar kopuşur…

Hayaller ve öfkeler çoğaldıkça, kendini az biraz hür ve mutlu hissettiğin anların şüphesiz sonlandığı zamanlardır düşüp kapaklandığım düş sıralamalarından kopuşarak sadece tükenişe kadar ulaşma çabasında olan gözü kapalı zamanı hızlandırarak sadece hedefteki anıya doluşmaya çalışmak aslında bedensel tükenişe uzayan bir yolculuğa veya yola düşmek gibi kararsız zamanlarla boğuşmaya dönüşmüştür şüphesiz…

Kendime o anlarda kim yardım edebilir diye düşünmekten ziyade hangi tavrı takınmam gerekti bilinmez bir satranç hamlesi gibi kararlılık bekler…
Garip ve çaresizlik içinde var olunacak bir düşsel boğulmadır aslında…
İşte o an hangi şehrin neresinde isen bir başka şehrin haritasındaki bir yere düşme çabasındasındır artık…
Kararsızlık ve geçen vakit artık beni uysallaştıramıyordu kendi kendime öfke yığarken…

Gün doğumu zamanının düşünceleri bunlar. Kendine öfkeli zamana şaşkın, gereksiz yere düşünce girdaplarında dolaşarak, sadece düşünce yorgunluklarıydı bu geçen zamana hükmeden…
Sevgiyi, önemseyerek yaşamak, daha sonra da sevgi için yaşamak gerekti tüm düşüncelerimi içine alarak…
Yarınlar vardı, yarınsızlık korkularını yaşayarak.
Yol uzundu, aksayacak çok umutlar vardı ama en önemlisi sevgi için yaşanacaktı umutların içinde var olarak…

İçimdeki huzursuzluk, yalnızlık duygusunun sebebi idi.
Belki yaşamı daha çok severek bu yalnızlık duygumu eksiltebilecektim…
İçimde sadece nefret duygularıyla baş etme çabasının artmasıyla mümkündü. Bu da çok zaman alacağı için kolay olmayacaktı…

Bir kere daha anlıyordum ki sevmek merhametli olmak değildi, sadece sevgiye inanmak gerekti…
Çünkü merhamet hatalara rağmen, af edicilik gerektirebilirdi…

Oysa acılar vardı yaşamımda kendi acımı kendim çekerken, acılanmalar büyüyordu kendi içimde ve çoğu zaman çaresizliği öğrendim ardından çaresizliklerden sıyrılmayı öğrendim. Ama sadece öfkeyi içimde sakladım. Sen sevgili, sen acısını da gömdüm kendi benliğime. Artık sadece bu dalgalanma kendi ruhum vardı acılanmalar ile raks eden…

Şafak vaktinin beklentisiz zamanlarıma ulaşması anıydı ki boğazımdaki kurulanmaların nefes almalarıma zorluk yaratırken sadece kendi kendime verdiğim önemseme tutumlarım ile artık baş etmem oldukça zorlaşıyordu…

Benliğimdeki tutukluk düşünceleri ile umarsız olmam, sanırım gelecek zamanlarda oldukça uğraş vereceğim zamanların zorluğunu bu günlerde önlemsiz yaşam zamanlarının zorluğunu gelecekte şüphesiz ağır şartlarla yaşayacaktım…

“Beni güzel sev,” ne kadar ucu açık ve zaman sınırı olmayan bir sınanma gibiydi, yüreğimin çırpınışı ve o zaman hissetmiştim sevginin gücünü benden beklenen tesirleri ile güç sınanmasını…
Beni güzel sev, sınırsız bir duruş beklentisi isteniyordu yüreğimden…

Olmadık…
Beklenmedik günde olmadık zamanda hiç beklemediğim anda gittiğindeydi en büyük öfke ve kırgınlıklarımın bedenimi sardığı anlar…

Yaşamın içinde zorladın beni, yaşamın dışında rüyalarımın içinden hep kaçtın,
hep durdun, kaldın… Bu nasıl sevmeye dair verilen sözler, bu nasıl inanmışlıktı sana, avucundan sanki riya ve gurbet düştü bana…

Öylesine bir yaşamın vaz geçilmiş zamanlar, hali bu…
Dedim ya nankörlük belki riyadan sayılmıyordu bana. “beni güzel sev” demenin anlamı neydi hâlâ düşünür dururum?

Dedim ya nankörlük belki riyadan sayılmıyordu…
Yaşam hatamdı senli düşler kurmalarında kaybettiğim zamanlar…
Ve sen kendini kaybedecek bir şeyim yok veya bir şeylerin yok farz ettin, yanıldın sanırım “beni güzel sev” demekle…
Öncelikle ben yokum artık bu riyalar çemberinde…
Her şeyin eskidiği gibi biz de eskiyoruz artık bir birimizin gözlerine bakmaktan

Bazen kaybettiklerimi düşündüğümde, garip bir tutukluluk alır başını bedenimin akar damarına doğru...
Geçmişe baktığımda sızlayan damarlarımı hissederim kan basıncından fark ederek yüzümde kızıllık oluşur, beklerim düş kurmalarımı, nerede neler kaybıma yazıldı, acınılası bir zamandır bu, savunma hakkımı kullanamamışsam...

Bir ertesi zamanlara bakarım, farkındasızlıkya yaşamın birçoğundan kopuşmuşum, sebep derken suskunlukla farkında olmadan yaşamımdan bir kısım derim, üzüntü girer aradaki boşluklara, sonra yaşamın şartları basar bedenime, kaybettiklerimin yokluğu ile...

Bir gün yani bir yaşam gibi zaman başlar sanki oysa en sevdiklerimdir damarlarımdaki kanı ısıtan...
Şimdilere bakınca içimde gidenlerin ardındaki düşlerimle kendimi oyalarım, herkesin dünyası ve kendine düşleri var derken, içimde kopuşlar oluşur...
Sevmiştik, arkasından üzüleceğimiz zamanı düşünmeden, sevmiştik, kendimizden çok sevgiyi ayırmıştık o tarafına yaşamın ki bu günler artık daraldı deyip yaşamın kısıtlı tarafında kalıyorum...

Oysa içimde kök salan yeşilliğini yıllardır koruyan sevdiklerime gelince hala dudaklarım aşırı bir şekilde gülümsemeye çalışır ki ben de essahtan gülümser bulurum kendimi...
En sevdiklerimdi yaşamıma umut katan işte her an hatırlamak istediğim bu zamanlardı artık...

Veda zamanından yokluğa dalıştır sanki bu yaşam adımlarım…
Umut yaşamın sonuna uzanırdı bilirim ama ömür beklemekten de vaz geçmez...

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 8.3.2019 14:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Belki de senden beklediklerim kendimle yetinme duygu eksiklerimdi… Şüphesiz beni tamladın yaşam bakış acımı yumuşatın. Öfkelerimi kastırmamı sağladın, kendime güven duygusu yetiksizliğimi tamladın… Çoğunda yalnızlığımı severken gün geçtikçe beraberlik zamanlarımızı limite ulaştırdın… Bana güven ve özgüven duygularımı seninle paylaştıkça, kazandığım tarifsiz duygular ile yaşamın zorluklarına diklenmeyi öğrendim… Ve gelecek korkularımı azalttıkça, sen sevgisi limit bağ oranına ulaştı ve kendime güven ile sana güvenme hatasına hesapsız ulaştı… Zaman kendini bu hatalara bağlı olarak beni daralmalara soktukça yaşam korkularım yeniden başladı ve bu günlere ulaştı… Belki benim için tarifsiz limitte bir hata idin… Mutluluklarımın azaplara dönüşmesi belki de bir kaderdi…

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Yılmaz 4