10.04.928, insanın dini kendisinindir.
Vallahi yok ona buna eyvallah;
Vallahiyle eyvallah gitti, diyenler var eyvah!
Geldi “namusum üzerine and içerim.”
Görün bakın ne oldu? Etap Marmara’da CIA mı?
Buhar gücüyle, bilimsel devrimin gelişiyle
De ilgisi yoktur ya buhar oluşunun otel kayıtlarının.
01.05.977, bu panzer başka panzer, ich ich.
Park kamyonu Kazancı Yokuşu’nda ‘77’de
6. Filo’yu gördü dönerek gelecekte geçmişe.
Yusuf, Hüseyin, Deniz karşısında
Sinirlenenler sinirlendi, basar istifayı,
Geriler, panikle salladı ellerini kekeler,
Açar ellerini tanrıcığına, açar ellerini,
Sanki çoraplarını paçalarına sokmadı da!
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Yargılayacak olanlar, Gezmiş’leri bilip de
ele vermeyenleri ölüm cezasıyla; yaşatıyor bugün
Apo’ları cezaevlerinde, hem de rahatlamış bi biçimde.
Terör mecliste, yobaz mecliste, daha ne!
Davalar süratle bitirilmeye çalışılmaz,
hukukun özerk ve rahat çalıştığı zamanlarda,
Bugün de alıveriyorlar gözaltlarına,
böyleymiş onların idamları da 2 ay 23 gün içerisinde.
Onlar karşısında üzülebilen Halit Çelenk’ken,
Öğütleyecekti yazdırttığı mektupta idam zamanı kardeşine;
Savaşmasını bile değil, bilim adamı olmasını.
Türk hukuğu adildir, Ankara hep böyleydi.
Ve hükümetlere bağlanamaz askeri Yargıtay!
Ve hükümetlere bağlanmaz askeri Yargıtay.
“Atlar gibi yaşa”, Elton John’dan; özgür kısraklar, taylar!
Oy, oy, tey tey! Şenlensin bebekler, gülsün hep çocuklar! !
Gitti fidan canlarımız, gitti Kışlalı’larımız;
Gitti insanlarımız, gitti yürekler, gitti insanlarımız,
Hala mı savaşırsınız kendinizle, hala mı be!
Birinci dışında sigara içmeye hakkı yok mu onların, e!
Ayaklarında prangalar, ölüm anlarını yaşıyorlar.
Layık olsun oğullar babalarına, Koç Koç’a,
Mumcu’lar Uğur Mumcu’ya, benzesin suçlu suçluya!
“Hukuklar-yasalar-kanunlar alındı, o zaman gerekliydi bu! ” *
Küfür ediyorlar internet sitesi Youtube’da,
Alman Rtl kanalı havadurumu sunucusu kadın güldükçe;
Sırf si**ş düşünüyor, küfretmeyen yegane yorumcu.
Gülen yok başka; nasıl geldik buraya, ey Türk torunu!
Koşullar gereği zayıf bir duruma girenler karşısında,
Kahraman pozisyonuna bürünen gardiyanlar;
Onlar engizisyonyonun celladıdır, sorun Barosso’ya bilir!
Deniz’in ayakları değdi masaya, masayı da çektiler.
Çırpınıyor ölmemiş ceset, havada kulaç atıyor.
İnsaflı birilerine, kendince tekmeleyen Hüseyin çalışıyor.
Yusuf gördü Deniz’in asılışını, izlettirdiler; lem tamam,
Geçti yıllar ama Öcalan’a uyguladığınız rahat nedir!
Gömmediler yan yana, İslam’a göre gömülen yerde.
Rahat vermediler, yurda girene karşı durana ölürken bile.
Bruno’nun öğretileri herkese açıktır günümüzde.
Hypatia’nın kaderini görmüş olmalı Kopernik döndüğünde.
Tayyip arkasına camiyle Anıtkabir koydu;
Seslendi halka, iyi göz boyadı. Yağmurdereli
Göbek sıvazlamasından önce, bilgisayar ve kuranı Özal
Aynı gövdede taşıdı; Obama kiliseyle mi halka gak gukladı!
Ankara taşımadı mı lan 2010 Taksim’e kadar.
Unutmayın ki, ezan Türkçe okunur da
En iyi anlaşılır, kalır akılda, öğrenilir.
Ses nasılmış onu da tatbik edin hele bir bakıverin!
Milyonlarla çıktı bu halk, kitlelerle;
Yobaza karşı meydanlara, seller halinde
De aldılar mı kaale, susturdular yazılı ve görseli.
Gün geldi, iççi döküldü, bir milyon
Kardeşin sesi duyuldu. E emperyalizme hayır!
Nakarat, nakarat, nakarat, E emperyalizme hayır!
E emperyalizme hayır! Nakarat! nakarat…
E emperyalizme hayır! E emperyalizme hayır!
E, tabi ki emperyalizme hayır! E tabi ki!
Ne olacak yani! E, tabi ki hayır emperyalizme!
Emperyalizme hayır, emperyalizme!
E, tabi ki emperyalizme hayır! E tabi ki!
Kıç sürtün, ama amerikanın uşakları
Bile değilsiniz Türkiye’nin gedikli soğuk para babaları;
Atatürk zamanından sonra bu topraklarda filiz bulan!
Kıç sürtün, Merkez Bankası ellerde,
Tabutunu taşıyorlar askerin, tabutunu!
Her gün şehit veriyoruz ve meclis konuşuyor.
Dürüyorlar defterini generalin, generalin!
Kıç sürtün, banka tabutu taşıyorlar, ellerde.
Bakan korkmuştu, gerilemişti, bakan!
Hükümet bakanı, bakan ve görmek istemeyen!
Oysa ben de pekala bağlamıştım
Okuldayken medeniyetin boyun bağını.
Ne Yeni Zelanda’ya gittim dansetmeye henüz,
Dilaltı hopi tabletleri eşliğinde Okyanusya’da;
Gittim ne de çeklerin oraya, kuklacıların,
Oysa pekala görmek isterim en azından bir Prag’ı.
Sadece buradayım ben, Ankara’da, ama laiğim
Ve sonuna kadar da gerçeğe gerçek diyeceğim!
Sadece buradayım ben, sadece buradayım ben,
Ama laiğim ve sonuna kadar da samimiyim.
10 Nisan’da 13 Nisan’a biraz daha var
Ve her yılın 23 Nisan çocuklarına darısı.
Uğursuz kalmazdım sol kolumda kalksam amuda;
Asla kalmazdım, az daha var 13 Nisan’a.
Genelkurmay, Harbiye, çok yaşa sen!
Çok yaşa kutsal öğretmenim, çok yaşa hipokratım!
Cumhuriyet Türkiyesi adil hukukçusu, çok yaşa!
Çok yaşa sen, Deniz ve Hava Kuvvetlerim!
Atatürk kadınıyla kadife gibi pamuğun sesi,
Pamuk ortaya çıkardı Jack’in Fasülye Ağacı’nı.
Yükseldi sarmaşık, dallandı budaklandı uygarlık.
10 Nisan, ey! 13 Nisan’a az daha var!
Eşref Paşam, sen nerdesin; insanlığa mum Uğur
Ve daha çokları ve uçakta ölen CERN’ci bilim kadını!
Yükseldi sarmaşık, dallandı budaklandı uygarlık
10 Nisan, ey! 13 Nisan’a az daha var!
Masum emniyet müdürü, uzat patilerini
Hele bir, sana miyavlıyor sokaktaki kedi!
10 Nisan, ey! 13 Nisan’a az daha var!
Soldurma onu, süt ver ona, sevgi ver, onu anla.
Madımak müze olmadan vardık geldik
Bir garip bahara daha, bir garip bahara daha!
Anıtkabir’e gidin orayı kendinize yurt edinin;
Çıkın Çinçin’den, Sulukule’den, Ankara Kale’den!
Yaptınız gördüm lan, Kadıköy’de mi ne küçük Anıtkabir!
Orda danseden gençler var bu maketin etrafında;
Tasasız dertsiz, yorulmak nedir bilmez bu gençler.
Bu tembellikleriyle bu ülkeyi mi taşırlar?
Çok kişiyiz aslında, çok, düşünen ve ak pak.
Söz değil, öz; ama eyleme de bulaştırmamalı toz
Ki şöyle ki, asla yılmamalı yani, yoksa
Atatürkçü zaten ülkeyi güzel eden.
İşte ortam, bebecikler anneleriyle babalarıyla
Koşmuşlar 32 yıl sonra Taksim’den 1 Mayıs Taksim’e.
Kadın atmış başına ince mavi bir tül bişey, o bile.
Mardinli aile çok hoş, keşke tüm laikler olsa böyle
Uyuyor bebeklerden biri, o kargaşada nasılsa;
Diğeri daha büyük, bu bebek ise aylık.
Uyansa etrafında gördükleriyle ağlayıverir.
Günün sonunda evlerine mutlu dönerler.
Her miting böyle bir şölen olsun hep barış olsun.
Bebeğin kaşı sarı, anneyse bembeyaz.
Televizyonu izleyince sıçramış Taksim’e çıkmışlar.
Güvenmişler cop yok diye, festivale gelmişler.
Görecek miyim bir gün insanların
Kendilerini bencillikleriyle bir tutmadığı?
İşlerin sarpa sarmadığı geleceği.
İnsanların yaşadıkları dünyayı tek kıta algıladığı
Ve rağmen uzayın da yaşama beşiklik ettiğini
Ve kapamaksızın kendilerini karanlıklarına,
Öyle de masumca yaşayabildiğini.
Cahil olsa da, cahillikten kurtulmak istemenin;
İlle de, 2000 öncesine mahkum kalmaması
Gerektiği gerçeğini ve bunun gerçekleştiğini.
Çünkü 2000 yılı öncesi, çok insan isterdi
Bunu Türkiye’de, cahilim der inat etmezdi;
Güzele koşar, eğitim alır, farkı kapamak
İster ve bu uğurda çalışır, sonuçlar da alırdı.
Şimdi sonucu kısa yoldan katetmek istiyorlar.
Dünyayı ahret eden cehennemlikler sirk kurdular.
Açın kendinizi, açın. Açık fikirli ve bikinili takılın.
İsterseniz tek parça mayo isterseniz şort giyin
Sahile kadar ister terlikle gelin ister yalınayak.
Ama kapamayın kendinizi, ispat etmeye kalkmayın!
Ve dünyayı dünya algılamayanlar sirk kurdular!
Açın kendinizi, açın. Açık fikirli ve bikinili takılın.
Çıplaklar kampına koşun, markete sokağa yayılın.
Ya da sadece takılın, ama ispata kalkmayın!
Çünkü böyle geri bir şeyi kalkışan ispata
Asla varamayacak da en azından dünyevi huzura.
Her zaman yenilgiye uğratılacak, bir devreden sonra.
13’üne az daha var 10’undan, takılın.
Göremeyecekler gerçekleştiğini kötülük rüyalarının
Asla varamayacak da en azından dünyevi huzura
-Bu dünyada yaşadığım için şimdi bu “en azından” da!
Az daha var, takılın, buraya sizi kim getirmişti!
Sylvia’nın gocuman San Francisco ayı balığı,
Buldu bir inci kendinde 886 Şikago genel grevine.
Gene geleceğe dönüş, gene dönüş!
Yetmedi mi, bu kadar bedbaht yakarış!
Yeşil bayrağın sopasında, testere ağızlı bağ bıçağı
İle kesilmiş bir baş; yaşa dönüşsün gözdeki yaş!
Aziz Nesin ile onun yüzde altmışlık pay olayı
Din yüzünü de işaret eder Rosenbergler infazının.
Seslenene ateş açarlar, katılmayanları kılıçtan geçirirler.
Kesilmiş başlar gönderde, kesilmiş başlar!
Siz ne biçim şerefsizlersiniz, ki midye kabuklarıyla
kazıttınız etini Hypatia’nın sokaktaki abuk halka!
Her dinden dinci aynıdır, mutlu boka batmıştır.
İstemezler, çıkarmayınız, kendi bünyenizden atınız.
Bundaki yararınız güzel günlere ulaşmak
ve yaralarınızı sarınız, geleceğe umutla bakınız.
Yeşilköy’de kimliği belirsiz Amerikan isimliler
“Aselsan sever” mi hiç, sevinir mi koruyandan
Özgür düşünceyi, özgür düşünceyi!
Duyarlı sağduyuyu besleyenden duyar mı gurur
CIA, Inter Continental’e, bekle; bekle
Kan emici ve geldi, tam da Orta Doğu ağında
Ve tuttu kiraladı bazı adamları onlar da vatan sattı
Ben yazdım bu şiiri, bunları yaşamamıştım.
Kazancı Yokuşu’nda kaynayan kazanlar,
Anafartalar Çarşısı’dır Ulus’ta ve başa geçirilen çuvaldır
Ve unutmayın ki, hayatta çok şey birbirinden örülür
Ve ama kendi içinde değerlendirilmelidir.
Ey, Nusrat; Tophaneli Hakkı Bey’i tanı.
Ey, Türk evladı, iki aşırı ucun arasında 3. bir tür
Olarak gözüken sende nedir şu anki kanı!
Ey, çocuk; Nusrat’ı, Arıburnu’nu tanı, şehitlerimizi!
Elli yıl aradan sonra gelen direnişin 32 yıl ertesi,
Emeğin barış savaşçıları için umudun eli;
Siz de uzatılan el olun bir 10 Nisan’a,
Yaya kalmazsınız asla bu yolda inanın!
DİSK, KESK, Hak-İş vs. yeterin gayrı!
Hastaneler doldu yeni anayasayla boğuşanlardan!
Görün tıp evindeki parası olmayan mağduru!
Oralara tıkılmak istendi Atatürk’ün onurlu çocuğu.
Ve unutmayın ki hayatta çok şey birbirinden örülür
Ve ama olaylar kendi içinde değerlendirilmelidir.
Ve unutmayın ki, hayatta hemen her şey birbirinden örülür
Ve ama olaylar kendi içinde değerlendirilmelidir.
Kazancı Yokuşu’nda kaynayan kazanlar,
Pamuk Eczanesi oralarda Fiat kamyonet
İle el arabaları hasbelkader, “ufuk” neyin kazaları?
Duracak yadigar, kesik baş Menemen anıtı!
Begüm Veral’le Derya çakır ve Meral Özkol ölmedi!
Umutlu, Anafartalar’da bombalanışı anlatan o kadın!
Dirildi Beyza Çökekoğlu, dirilsin Kerim Çaplı,
Ünsal Oskay dirilsin, yaşıyor Bilge Demirköz!
İlmiye Çığ’da Karaca Hayrettin; çok yaşa
Sen İhsan Yüce, Arf’ta; ve hakretsin, getirin pandomimi
De sunalım gözaltına alınan kızlarımızdan
garip gureba Ergenekon’dan da, haddizatında!
Begüm Veral’le Melis Akpınar ölmedi!
Eruygur “Out”, Büyükerşen “In”, çünkü Şensoy “Out”
Bir tuhaf susuşta, Ferit Güler; gitme be Sezer!
Oturtuldu Aşkın Yücel, unutuldu köşede şaşkın.
Gençliği yakışıklılığı Erkin Baba’nın, Muzaffer Tema kadar
Amerikalı jönden öte, Amerikalı jönden öte.
Şener Eruygur “Out” Yılmaz Büyükerşen “In”:
Şehri güzelleştirmek en var ama ses çıkartmaz pek,
Yılkı atı laisizmin sancağı TSK ise tok.
Aslında ikisi de “In” ya, belediye de en kahraman! !
Dinci sevmez Kuranı, dinci sevmez laiği
Ve sevmez o din ile devlet işlerinin ayrılışını.
“In” dediklerin, BBC’den adilce kaşağısı;
Saydıkların “Out”, parmaklıklardan içeri.
Aslında hepsi “In”, iyi olan insanın!
Aslında hepsi “In”, iyi olan insanın!
Tınaz Necati, sen ne diyorsun! ne diyorsun?
Olaylar aydınlanmadı, gene medya fareleri;
Bugün de sustular ya da tarafsızlar, aman ne nötrler!
Geçirmişler üstlerine paspastan, kurşun geçirmezler!
Şanlı halkım, uyan! Sıkma başa hayır.
Yok onu kayır, bir diğerine HAYIR! Yok öyle!
Türbana, öcüye hayır, bölücülüğe de.
Köle tacirinin başı düşecek dizlerimiz önünde!
Sonra gelsin Nevroz, sonra bir de yaşa 1 Mayıs’ı;
Bak, ne şen, torunlar, bak olay ne anlamlı! !
2010 1 Mayıs’ta Ankara’da tek bir olay yaşanmadı.
Tv’de bir masum bebek, anne kucağında uyuyordu.
Koşun arkadaşlar, koşun! Koşun kırmızı.
Al Yıldızlarla, akan kanımızla, koşun, koşun hep
Tv’de bir masum bebek anne kucağında uyuyordu.
Her şeyden habersiz, uyansa ağlayacak mıydı?
AP’nin şu çelengi, yazgısı şaşırtır feleği.
Demirlemiş Dolmabahçe 6. filosu, denize doğru!
Kesilmiş başı bir laiğin, hatırlatır eğriyi doğruyu!
Madımak’ın müze yapılmasından öte, geleceğimiz önemli.
Koşun arkadaşlar, koşun! Koşun Ay Yıldız.
Koca evren tepemizde Menderes, Gediz
Ve bilinmeyenleriyle de; 10 Nisan olacak,
daima benim için 13 Nisan ve 23’ü de den den.
Bakın, Belçika’da peçe, İsviçre’de minare,
Yok halkın beşer aklını dinle almaya izin
Ama bir Barosso var, mukayese dinle laisizmi
Etmeyiniz der; tuhaf yalanlarla akıl çeler.
Koşun arkadaşlar, koşun! Koşun kırmızı.
Al Yıldızlarla, akan kanımızla, koşun, koşun hep
“Muhtaç olduğumuz damarlarımızdaki asil kanda mavcut.”
Bilinen şeyler, be doğru söze ne hacet!
Ne vallahi, ne maşallah; Binali yerine Aali.
Ve ama aayarlamak yerine ayarlamak, vaaakaa yerine de vaka.
Ne eyvallah ne de inşallah; Ali Veli kırk dokuz elli.
Değil sarımsak sarmısak, ne yazıldıysa o.
Bir şiir yazdım, Cihat çağrısı antitezi marşı.
Herkes bunu söylesin; ben olsun, çünkü siz olmak
bir onur olacak Türk genci “Ne Mutlu Türküm Diyene.”
Batı’dan uygarlığı aldık ilerlettik, ilerletiriz diye!
Ya Allah Bismillah, Allahü Ekber. (!)
Toplumsal gözükür, bireysel takılırsınız;
Futbol gelir, her antrenör sizsiniz!
Hadi, kaçtım cennete, bir rekat namaz
Hz. Muhammed’in kılı cebimde olsa, sivrisinek saz.
Bakın, saçım düşmüş tencereye kazara;
İğrendi, tiksindi durdu yemek programındakiler
Ve kendilerini sırf Televole’ye verdiler.
Yayılan gün ışığı tanrıdır, anlayana.
Ve unutmayın ki hayatta çok şey birbirinden örülür
Ve ama olaylar kendi içinde değerlendirilmelidir.
Erkler ayrılığı ve bunun Kurtuluş’a izdüşümleri…
Tuğla üstüne tuğla bazen ani getirilmelidir;
Tuğla üstüne tuğla, tuğla üstüne tuğla!
Kuru sıkı sıkma, istemeyeni gitsin defet.
Binlerce yılın öcü; yüzyılda bir kendine iyilik et!
Dört mangaldan birinde et, üçünde tavuk;
Sesleri çıkmasa da büyükbaşlara saydırmıyorlar,
Engelleyemedi ekonomi bile. Benimle evlenir misin?
Hadi bakalım, Türkiye; böylece, böylece…
Vermesen de ekmek, yerini cennette yapan için
Bu dünyanın uğraşıları geçersiz olur;
Dayak yediğini de dostu sanır. Çünkü
Dayak atan baştan kendini acındırmıştır.
Ve onlara kendinden olduğunu hissettirmistir.
Ardından da bu ülkeyi kim kurdu unutur.
Ekmek vermesen de sınıfını seçmiştir, baştan.
Kast yok burada, ama din bir tabudur.
Bu da coğrafi alanların bu işteki geçersizliğinini
Ortaya çıkarır; öyle ki, din ümmettir, vatansa bir.
Ama uğraşmamak da karşı buna, gene anlamsızdır
Belki başa dönülür; böylece, şöylece:
Kişi kendisinin ne olduğunu unutmamalıdır.
Kast sistemi yok burada, ama din tabudur.
Tuğla üstüne tuğla bazen ani getirilmelidir;
Tuğla üstüne tuğla, tığla tuğla tuğla üstüne!
Başlarımız eğik bugün, yobaz gönderde.
Başlarımız dimdik yarın, solmaz günlerde.
Göstermek kendi, kozadan çıkmış değildir;
Görün Tanrım bi, ummadan kötüyü iyi elde edilir.
10 mühendis ve doktorlarla birkaç yüz,
Bu milleti hızla kalkındıran büyük, şanlı Atatürk;
Andım olsun sana ve kardeşlerimle,
Vermeyeceğiz bu ülkeyi yobaza, bölücüye!
Onlara güvenmezse kime güveneceğini diyor
Milletvekiline, hem de her şey sizsiniz diyor seslenişinde halka
Ve başbakan, oturuyor hala orda, hala! Ama bilim dedi,
Kopernik din adamıydı; dinle politika ise uzlaşı.
Çekin tüm özel okulları alaşağı(!)
Düşüşe uygarlaşmadan geçilmez!
Yetenek sistemi, sistem de yeteneği gözetmeli hep;
Demokrasi nasıl ki, türbanın gelmesi değilse;
Nasıl ki, götürülmesi de özel okulların değildir.
Bazı noktalara nüans farkları verilmesi;
Gidişatta yasalar önünde, kadın erkek eşitliğinde
Kadına daha fazla haklar tanınması gerektiği gibi!
Tahrik ve tahriş, kaşımaktır alınları;
Düşünceden geçer erotizm de felsefe de.
Yoketmişiz gölleri, buzulları; kirletmişiz
Denizleri, okyanuslar evimizmiş yılmamışız.
Yokolsun yokeden insan da öyleyse!
Baktığımızda geriye, ne vardı diyebilelim.
Ne olmasın ki şimdi, şu an? her şey olabilir.
Her şeyin en iyisi illa doğduğun an değildir.
Güneş doğdu değin güneş sistemi;
Ulaştırdı ışığını, hayat her şeye rağmen güzeldi.
Atatürk'ten önce kimler geldi geçti,
Ama hiçbirisi de onun gibi değildi.
Önceki mesele giysi, sonraki değil!
Öncelikleri zamanında almazsak, kaybederiz çağdaşlığı.
Mesele, sorun olmasın diyerek ortada buluşmak değil;
Eğriye eğri doğruya doğru gitmek meselesi!
Gün gündür; bugündür, dündür, yarındır :)
İstiyor musun esası? gerçek gerçektir.
Önce bir başkasını da görebil bakalım;
Yatırım yapmaktan hariç, gördüğün cennete!
Atlar gibi yaşa, ama ara sıra dur su iç!
Üzümü ye ve bağını da sor, yüreğine yor!
Durmaksızın devir daim gökyüzündeki fer;
Dinlenirken düşün ve aktifken, diklenirken saldır!
Ve hata yapmaktan sonra ders alıp durmak erdemdir
Ama böyle olur diye, en baştan doğru yapmak
Kötü olacak diye bir şey asla yoktur
Ve hata olmasa iyidir, ama hata hatadır, suçsa suç.
Kör lağım neticeye götürür hiç denemez,
Ama bir ağlayış tam gülüşleri getirir bazısına
Ve yine de dengeli yol alışlar akılla sürdür,
Unutma ki siyah ve beyaz da vardır ama.
Ve kravat takan emperyalisttir suçlu, kravat yerine;
Ama bir hayvanın insan olsa ne olacabileceğini
De düşünmeli yine de, düşünmeli ki, belki öyle
Olur zeka kazanırsa ve belki de böyle …
Adalet ve özgürlüğün samimi kucak beşiği
Bırakmaz seni yurdunda, yumak yumak gönüller
Arzı endam ediyor, ya rüyalarındalar ya da hakikat;
Tam bilinçli olacak senin gibi onurlu, mahlukat!
Orduma çamur sıvanırken, Allahın canisi “sayın”; **
Kurmuşlar sazlık hızla büyüyen bataklıkta.
Uygun ortam bulunca hızla üreyen sinekler gibi,
Dağdan indiler şehre, Mehmetçikse kancık kurşunda!
Mesafe kat etmiş olur uyuduğunda mesafe,
Lastik adamlar arasından –tutar çekersin bunları,
Ki her yöne uzarlar! ışık ışınları gibi!
Ama bu aydınlık yaymayan bir tür sini.
Lastik adamlar da tek şeritte ilerler, farklı şeritte.
Görüyorum, inen yıldırımı, şimşeği,
İniyor yıldırım, iniyor şimşek, görüyorum;
Birazdan farklı kollara ayrılacak ve yarın yine yeni gün.
Bir mucize değilsin sen, yendiklerinin bile yadsıdığı;
İnancın, bilimin, azimle samimi dürüstlüğün
Vücuda gelmiş şeklisin, zamanın dışından!
Kutsanmış birlikteliğisin akılla hislerimizin.
Bakirliğisin evlenmişliğin nişanının, çıkarsızlığı umarın.
Gelişmişliği dünyanın getirip bıraktığı mirasın
Ve öngören, yapan da, bırakmayan, bırakıp da gitmeyen,
Sonuna kadar inşaatı sürdüren ömrünün, bu sensin.
Atam, nelerin, kimlerin sonrasında gelen
Ama en büyük kata çıkan, sen mucize gibisin,
Değilsin ama eşin gelmez, her günkü güneş ışığısın,
Gidip Mars’a yaratık avlamayan, orda çiçek koklayan.
Sen gerçekten yıkılmazsın, ama biz de yolundayız.
Tıpkı dediğin gibi hitabende, kolkola horondayız senle
Kimsenin aykırı tümcelerinde yoksun: saf akılla zekada
Rafine, Duygu duyarlılığısın; biz senle dansederiz! ! !
1-6 MAYIS 2010
* Uğur Mumcu’nun Köy Enstitüleri konuşmasından esnetme dize
** Bu dörtlük Şennur Yıldırım’ın hevesli katkısı sonunda esnetilerek düzenlendi.
1 Mayıs hasebiynen şiir, farklı noktalara da uzadı kendisile bütünleşti
Akın AkçaKayıt Tarihi : 7.5.2010 19:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!