5 Ekim 2008 Dünya Öğretmenler Günü Konuşma Metnim
Değerli arkadaşlarım, 6 Ekim 2008 günü İstanbul İl genel meclisinde Yapmış olduğum konuşmamı sizlerle baylaşmaktan onur duymaktayım.
Beş Ekim gününün “Dünya Öğretmenler Günü,” olması münasebetiyle şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sayın
5 Ekim 1994 tarihinde, Birleşmiş Milletlerin Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü olan (UNESCO) , 5 Ekim gününü “Dünya Öğretmenler Günü” olarak kabul edilmiştir. Bu günün anlam ve önemine uygun kutlanması bizim üzerimizde emeği olan öğretmelerimize karşı görevimiz olmalıdır diye, düşünüyorum. Ama ne yazık ki, çok zaman akıllara bile gelmediğini görüp durmaktayım. Böyle olsa bile, şahsım ve mensubu bulunduğum meclisimiz adına, bütün öğretmenlerimizin bu anlamlı günlerini kutluyor, başarılı bir yıl geçirmelerini temenni ediyorum.
Bilmemiz gereken bir gerçeğin altını çizmek istiyorum. O da bir ülkenin gelişip kalkınması ve çocukların çok iyi yetiştirilmesini sağlayacak olan “çok kaliteli öğretmenle birlikte, gerçekçi eğitim- eğitimle olur”. İnsanlığın yaşam boyu geleceği, aileden başlayan süreci, öğretmenin bilgi ve beceri kazandırmasıyla tamamlanır. Öğretmenlerin görevleri, sadece okul içiyle sınırlı değildir. Onlar toplumun için de varlıklarını sürdürürken, yerine getirmeleri gerekli olan görevleri de vardır. Bu görevlerden her hangi birisinde eksiklik olduğunda, bu eksikliğin nedenlerini düşünmek zorundayız. Bugün ülkemizde 11 milyon, dünyada da 100 milyonun üstünde çocuk okula gitmektedir. Bu çocukların yarısından fazlası da kız çocuklarıdır. Öğretmenler hiçbir ayrıcalık yapmadan, eşitlik ilkesi içerisinde görevlerini yapanlardır
Bütün bunları dikkate aldığımızda, Öğretmenlerimizin de çocuklarımıza daha iyi gelecek vaat etmesi açısından, SAĞLIKLI BİR YAPI İÇİNDE YETİŞTİRMELERİ GEREKMEKTEDİR. Bu durum ülkemizin birlik ve beraberliğinin devamı açısından çok önemlidir. Öğretmen yetiştiren okulların, özel bir ayrıcalığının olması gerekmektedir. O zaman kaliteli insan ve gelişmiş bir ülkenin huzurlu vatandaşı olmuş oluruz.
Ne var ki, bizler genellikle öğretmenlerin sorunlarını bilmiyor ve bu sorunların ortadan kalkması için bir gayret sarf etmiyoruz. İş böyle olunca da, “eğitim-öğretimde” ortaya çıkan farklılık bir takım olumsuzlukları, beraberinde getirmektedir. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması maksadıyla, uluslararası düzeyde oluşturulan bir yapılanmanın sonucunda, öğretmenlerin sorunları ele alınmış ve nelerin yapılması gerektiği karara bağlanmıştır. Bizimde öğretmene bakışımız bu yönlü olması gerekir. O nedenle öğretmenlerin ekonomik ve sosyal sorunlarını çözme kavuşturulmalıdır. Dünyanın birçok ülkesi öğretmenlerinin yaşam seviyesini standartlıktan çıkarmış olup, olması gereken şartları sağlamıştır. Ülkemizin geleceğinin şekillenmesine emeği olan öğretmenlerimizin her türlü ekonomik ve sosyal hakları dünya standartları seviyesine çıkarılmalıdır. Ancak o zaman öğretmenlik mesleğini birinci derecede kaliteli duruma getirebiliriz. O zaman, istediğimiz ölçütte bir sonuca ulaşmış oluruz. Öğretmenlerimiz, sıkıntı yaşamadığı zaman, temel görevi olan öğretmenlik mesleği dışında hiçbir arayış içinde olmaz. Tam anlamıyla tarafsız bir biçimde ülkemizin gelişip kalkınmasında yer alacak nesillerin yetiştirilmesinde gayret sarf etsin. 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününün ana teması, “DAHA KALİTELİ ÖĞRETMEN, DAHA KALİTELİ EĞİTİMDİR.”
Ülkemizde, başta eğitim-öğretim olmak öğretmenimize yapacağımız yatırım, ülkemizin geleceğini daha iyi bir biçimde şekillendirmiş olur. Bu bakımdan, öğretmenlere, gereken önem verilmelidir. Öğretmenlerimizin görevi olan, eğitim-öğretimi başlayan ve bilimin ışığında gelişmemizi sağlayan, her türlü sanatın ve bilimsel teknolojinin içinde olabilen olsunlar. Bu gerçekler göz ardı edilmeden, eğitime ve eğitimciye önem verilmelidir. Bunu bilmek gerekir ki kaliteli eğitim-öğretim, kaliteli öğretmenler ile sağlanır. Zengin toplumların oluşması, çocuklarının kaliteli eğitim-öğret. Görmeleriyle oluşmuştur. Öğretmeni bilgisiz, eğitim-öğretimi düşük amaçsız olan ülkeler geri kalmışlıktan kendilerini hiçbir zaman kurtaramazlar. İlmin ve bilimin hayat damarlarında akan kan öğretmendir. Bundan yoksun kalmış toplumlar çağdaşlaşamaz, medeni milletlerin seviyesine ulaşamaz. Bu nedenledir ki, Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyor? “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Ülkemizin gelişip kalkınmasında, yeni nesillerin çağdaş medeniyetin getirdiği ölçüler içinde olmalarını sağlayalım. Aksi takdirde içimizde suçlu arayıp bulmaya çalışırız. Şunu söylerim ki, bu geri kalmışlığın temelinde yatan eşitsizliğin suçlusu hepimiz iz. Başka suçlu aramaya gerek yoktur.
Öğretmenlik mesleğinin içinde gelen bir arkadaşınız olarak, görüp yaşadıklarımın bir kısmını söylemem bile beni yaralamaktadır. Ülkemizdeki öğretmen ve emeklilerinin gelirlerine bakıldığında, insanın yüzü kızarıyor. Bu mudur bu toplumun aydınlık geleceğini tayın edenlere biçilen değer. Öğrencisinin gözü önünde limon satan veya bir yerde garsonluk yapan kişiden ne beklersiniz. Burada bir gerçek var, oda öğretmene olan saygınlık yok olup gitmektedir. Hayat şartlarının zorluğu içinde kıvranan ve bu sebepten ötürü istemese dahi istemsiz olarak bir kısım öğretmenlerimiz, kimliğine yakışmayan bir takım ticari işlerin içinde olmak zorunda kalmaktadırlar. Hâlbuki devleti yönetenler bilmeliler ki, öğretmenlerin mesleki bilgi düzeylerinin mutlaka artırılması gerektiğini ve bu yönde gerekli önlemlerin alınmasının şart olduğunu, hatta öğretmenlerin, ekonomik ve sosyal sorunlarının ivedilikle çözümlenmesinin kaçınılmaz olduğudur. Bu sorunlar çözülmediği takdir de, eğitim-öğretimde ki var olan sıkıntıları ortadan kaldırmak mümkün değildir. Var olan sorunlarla birlikte, yeni oluşacak sorunlarla baş edemeyiz. Biz bu ve buna benzer nedenlerden dolayı, Milli Eğitim Politikalarını yeniden gözden geçirmek zorundayız.
Bir başka sorunda, öğretmenlerimizin, gelişen teknolojiden mutlaka yararlanması sağlanmalıdır. Onları, kahvehanelerden ve buna benzer yerlerden kurtararak, pedagojik biçimlenmelerini tamamlayacakları yerlerde olmalarını sağlamak gerekir. Hatta çağdaş yapılanma esasları düşünülerek, her türlü öğrenim olanakları sunulmalıdır. Öğretmen, az öğretip çok not dağıtan olmaktan çıkarılmalı, çok şey öğreten, “eğitim-öğretimi” ciddiye alan ve öğrencisine örnek olan bir anlayış statüsüne kavuşturulmalıdır. Öğretmen hiçbir zaman, siyasi, etnik, yöre, cinsiyet, zengin, fakir, din ve mezhep ayrımı yapmadan, görevini en iyi şekilde yapmasını bilen olmalıdır. İnsanların eğitim hakları temel haklardan birisidir. Bu hakların sağlanmasını da devletimiz ücretsiz yapmak zorundadır. Bilgi düzeyi yüksek insanların yetiştirilmesi buna bağlıdır.
İçinde bulunduğumuz “eğitim-öğretim” yapılanmasındaki eksiklerimizin neler olduğunu anlamak için, birde uluslar arası boyutuna da bakmamız gerekmektedir. Uluslararası oluşan “Eğitim Birliği” (Dünya Eğitim Sendikaları Federasyonu) anaokulu öğretmeninden, üniversite öğretim üyelerine kadar 161 ülkede 338 üye organizasyonuna bağlı 29 milyon eğitim personeli bulunduğu görülmektedir. Bunların tamamının amacı, KALİTELİ EĞİTİM İÇİN, KALİTELİ ÖĞRETMENLERİN var olmasını sağlamaktır. Bu organizasyonda olduğu gibi, ülkemizde de geleceğimizin garantisi ve en önemli yatırımı olan genç nesilleri şekillendirecek olanlar, öğretmenlerimizdir.
Önemini vurgulamaya çalıştığım, öğretmenlik mesleğinin çok ciddiye ve dikkate alınmasıyla, öğretmenlerimizin sorunlarını çözmekle birlikte, Ülkemizin geleceğine en büyük iyiliği yapmış oluruz. Sözlerimi tamamlarken, beni sabırla dinlediğinizden ötürüde teşekkür ediyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Mürsel Adıgüzel
Kayıt Tarihi : 8.10.2008 23:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)