Kendime ürkek nefes almalar bunlar…
İnandığım kurallar ve düşündüklerim vardı yaşamımı sürdürürken, asla taviz veremediğim inandıklarım vardı, kendi güven duygumun içinde kalan…
Kimlere inandım ki şüphesiz bu yaşamda var olmaya çalışırken, kendime güvenle sevgime inanmışlıklarla aldığım nefeslerle yürüyordum ki artık bundan böyle yapacağım her türlü hareketin hatasız olması gerekiyordu…
Sevgi ve sevgili inanmışlığımın tamamını içinde barındırıyordu. Söylenenlerle düşündüklerin bir birine eşleşiyordu… İnanmanın dışı nankörlüktü sevgiye ve bu bence imkânsızdı.
En çok inandığım ve gülümsediğim sevgili sözleriydi, çoğunda kelimeler düşerken dilimden gözlerinin kısıklığıydı karşımda ıslak gözlerle bana anlatımlarda bulunan sevgim dediğim…
Sesine mi güvenecektim, gözlerinin dibinden dökülen yaşların göğsümde dağılışı ile yüreğimin yırtılışına mı inanacaktım bu çenesini titreten ses kulağıma erişince ki ben zaten bakışlarına inanırdım…
Yanılmıştım, timsahın da göz diplerinde bakışırken hedefine onunda gözlerinden akan yaşlar çoğu zaman zemindeki kuruyan yaprakları ıslatırdı…
Yaşamın öğrettiği zamana yayılırdı ki gözyaşının benim en yaralı yüreğimin sol kanadından çıkardı bu sızlayış…
Bu nasıl çelişkili bir yaşamdır ki içinde bulunduğun her gün birbirine çelişkili, bir biri ile zıt. Her an çelişkili kendine ürkek nefes almalar bunlar…
Neredeyse kendime zıt, kendi kendime küskünlük yaratacak şartlarda nefes alıyordu. Belki tutumda yaşayışım kendime vazgeçiş veya boş vermişliği gerektiriyordu…
Vazgeçmeliydim yaşamımı irdelemekten ve vaz geçmeliydim belki de sevgiye sadakattan veya önemsemekten…
Yaşamın zorlu şartlarını her şeye rağmen tüm arayışlarıma rağmen geçiştiremiyordum neredeyse yıllara rağmen özgüven değişimi gerektiriyordu uzun yıllar sonrası yaşamın şartları…
En önem verdiğim olgu sadakat güvensizlikleri ile ardı arkasına geçen yıllarla benliğimi eskitiyor beden direncim gün gün azalıyordu sanki ama kendi ruhum sükun bulamıyordu kendi kendine…
Peşinde olduğum bir umudum vardı, ona da ulaşmam belki de ömrüme yetecek zamandı.
Bir zamanlar ulaştığımı sandığım mutluluk heyecanlarının dışında bu günlerdeki umut peşinde zaman tüketmem, gittikçe imkânsız hale geliyordu… Yavaş yavaş huzursuzluklar şüphesiz içime sinmeye başladıkça gelecek oldukça zorlu geçecekti…
Gecelere, bir de gece artığı tan vaktine ulaşıyor sana ait düşüncelerimle tüm hayallerim…
Yılların uzayan gölgesinde hep sen düşlerim kalırdı,, sayının rengi, zeytinin dalındaki salınımları, baharın kokusu, kışın terleyen bedenimde sen düşleri dolaşırdı.
Öncelikle adını sakınırdım kendimden ve uzatırdım adının ilk harfinin dudağımda oyalarken…
Gece düşlerimin masum kahramanı, bir kez sesini ezberleyip ömrüme iletmek istediğim sen düşleri ile beraber adının tınısını…
Şehrin bir yakasında ben, diğer tarafında da sen. Araya giren uzaklar ve uzakların ardı hasret yaratan gurbet veya yalnızlık ve sessizlik. Aynı şehrin içinde nefes almalarımız ve gökyüzünde birleşen nefesimiz veya yalnızlığımız… Karanlıkta ışık avcısı gözlerim ve bir de senin gözlerin.
Şehrin bu yakası karanlık, şüphesiz senin baktığın gökyüzü de karanlık, sadece yıldız saymada belki sen daha çoğulsun ben azlığımdan öte…
Seni düşlemelerimin ritimli donuk nefesleri var boşluğa terk ettiğim benim yalnızlığıma karşı belki de senin kalabalıklığın?
Yaşamın bu kesiti çok sancılı be sevgili, tüm düşlerimi kaplayan karanlıktaki gölge saymalarım ve yalnızlığımın çoğulundaki dar nefes almalarım…
Yaşamımın bu tarafı da çoğul karanlık en uzun düşlerimin biri de senin kalabalık nefeslerle ortak oluşun pek şirin olmayan bir düşlerim oluyor artık…
Bana benden önce sen anlam kazandırmış iken, hayatın bir boşlukta dolanmak olduğunu öğrettin bana… Belki de bu yanılgımı fark etmiştin ama unutma bu kadar zaman sonrası yeri bir hiçlik oldu… Yağmur bulutlarının şehrimden ilk ayrıldığı yıldı zaten senden kopuşum. Yağmurda ıslanmaktan korkardın işte o anlarda avucuma alırdım elini, sen çocuklaşırdın unuttun mu sevgili?
Şimdilerde asiliğin pek de kahramanlık hikayesi yazdırmaz
Önümdeki boş kulvara baktım ki yürüyüş bandında hep tanımadıklarım…
Sonra bir anda bana bakarken işte o an göz kapaklarından sızan parlaklığı gördüğümde
Bir ömrüm vardı, kendimi kendime, sürüp giderken yaşamdan, senin etkiniğinle parçalanıp yavaş yavaş terk ediyorum yaşamı…
Kendime ait mutlu yaşam yılları vardı, an geldi güldü kahkahalarla yaşama, gün geldi gün geldi hüznün buruk zamanlarını yaşadı… An geldi sen avuçladın onu, sevgi adına gülümsediğini hissetti yaşama…
Hayata dair sen dengesini yavaş yavaş onu çürüterek dağıtıp gittin yaşamından. Mutluluk hisleri, An geldi kendi yaşamına gülümserken, anlar oluştu parçalanan düşleri ile sen uğruna puslu oldu yaşamı…
Beklemediği anda yeni başlangıçlarla parçalanıp gitti mutluluk hisleri ve ağlamaların gizemli etkileri ile parçalanıp gitti gülüşleri…
Ve hüznü öğrendi, ansızın kayboluşların ile ve senin kalabalıkların onun gizemli yalnızlığına düştü…
Yıllar, on yıllar sürdü bu yaşamdaki sürükleniş ki dağılan ruhsal yapısı ile tüm umutları kopuştu düşlerinde dahi…
Yaşama tutunma çabası zor yılları üslendi ki yarınsız düşleri kaldı artık yaşama dair nefes almalarına… Buna da ömür dense de büyük bir düşüşle tükenişe düştü tüm umutları…
Artık kendine yorgun, artık düşlerini taşıma yorgunluğunda her yer, her şey onun için kendi ve yabancı tüm anıları etkinlik çabasında o gözü kapalı yaşam savaşında…
Onun adı mı neydi, sadece yaşanmış bir aşk sanılandı...
Şimdilerde umutsuz sadece anıya saygı duyma çabasıyla ve anladı ki o saygıyı bile hak etmemiş bir yaşam zamanının içinde var olmuştu…
Şimdilerde karanlıkların düşlerinden uzak yaşam savaşında…
Ama içinde tek bir özlem barınmamış boşu boşuna gülümseyen bir boşlukla baş başa şimdilerde…
Adı sevgiydi, adı unutulamazdı ve adı artık saygınlık içinde olmayan bir yüktü geçmişe dair yüzyıllık acı veren hikâyelerin…
Şimdilerde zaman terk edilmişliğin içinde sabahın gün doğma çabalarında ve sabahın 03,03 gösterdiği, tersi yüzü birbirine benzeyen zaman tarifi ki bir anda yaşamın neye benziyordu acaba derken, yalnızlığın gizemli sesini duydu, yat uyuyabil artık diye bir sanrı…
Son bir bakıştı yılların ardında kalan zamandan…
Gidenlerin kentleri hep soğuk gelir onlara. İçlerinin titremelerini havanın soğuğuna yapıştırır…
Şimdi zaman özlemle sensizlik yelkovanında… Düşüncelerin tümünü geçmişe gömmüşken, önlenemeyen düşüncelerin öncülüğünü özlem anlamındaki tüm iç burkan acılanmalara benzer adına karışmış, varlığınla sessiz seslerle düşüncemde konuşuyordum…
Sen uzakların içinde nefes alan özlemim… Tüm düşüncelerime hükmeden varlığınla nefes almalarıma hükmeden etkinliğinle özlemle hasret yaşarken ben, seni zaman kulvarında dolaşımı ile benle beraber uzuyordun…
Yalnızlığında ne kadar çok acılanır insan, onunla beraber yaşadığın zamanlarda, durmayasıya konuşarak, birbirine yaşam anılarını anlattıkları kulvarla değil miydi beraber nefesler aldığın yollar veya dalga seslerinin duyulduğu sahil yalnızlığı ile gülmeye zorladığın yaşam ile ne kadar yüreğinin hızlanmaları ile adım attığın sokakların seslerinde ve o sokaklara adımlarını atarken, kendi dünyalarını anlatırken birbirlerine avuçlarının içinde terler oluşurdu insanın…
Kaç zaman geçer veya gökyüzünde, görüntüsü kendine özgü uçakların çıkardığı sesleri aşmak için konuşma sesimizi yükselttiğimiz o bakir beldelerin deniz kıyılığında dalga sesini yenebilmek için, yükseltilen seslerimizin, arasında birbirimize sevgiye dair sözler söylerken, yüzümüzdeki gülümsemeleri hatırlıyorum şimdilerde…
Garipsenen imkânsız cümlelerdi sevgi adına sese dönüşen o duyguların içimizde bıraktığı heyecanları, bu ıssız gecenin içinde hatırlarken, hızlanan nefes almalarımı hiç de yadırgamıyorum…
Aslında bu duygular yalnızlığımın içine sızan bu sesler yaşanmışlığının özlemi miydi ki bu günlerde mantığa sığmayan nefes almaların yalnızlığının tarifi mi yapılıyordu…
Yoksa özlemi mi anımsatıyordu gizlice?
Yoksa birbirimize söz verdiğimiz bir yaşamın içinden filizlenen özlem duygularının ağırlaşılmış zamanları mı yaşanıyordu ki bu kadar bedensel öfkeye yayılmış öfkelenmelerin gizlide kalmış mutluluk hislerinin hâlâ kendini koruma çabası içinde olduğunu düşünmem mi gerekiyor?
Birlikte dolaştığın sahilin yosun kokuları tükenmişçesine eksilerek yok olma hislerini taşıdığım bu anlarda kendime öfke dışında sadece acılanıyorum…
Bu günlere ulaştıran sebepleri o günlerde pasifleştirme şansım veya gücüm var mıydı veya onun gizli düşünceleri arasında farklı isteklerini mi harekete geçirmişti?
Zamanlar, uzakların yaşam hayallerini mi oluşturmuştu ki beni ve bu şehri yok sayarak kendine göre yaşama yeni adımlar atıyordu belki de haklı olarak?
Yaşamın kazanmak ve kaybetme şartlarının varlığı yok muydu ki bu kadar etkisi yıllara uzamış acılanma zamanlarını yok sayma gücüm mü vardı ki?
Zor bir yaşam zamanının varlığının içinde kendinle
savaş halinde iken çoğu acılanmalara “hak etmedim ki” düşüncesi ile ruhsal yıkıntıya bulaşmak pek de kolay değildi uzak durmak ve yaşamak…
Yazların yalnızlık duygularının, kışların o bulanık rüzgar sesleri ile aralarında yaşam uğraşı verirken, kendime öfkelerim arttıkça, sadece tek suçlu olarak yalnızlık duygularını yaşamda soyutlama hisleri ile varlık savaşı düşünceleri ile oldukça çetin geceler yaşatıyordu…
Rüyalardan çok düşüncelerimdi daha korku ve heyecan yaşatan…
Nedense yaşamın kolay tarafını hiç tercih edememiştim, doğruların zorluğu çoğu zaman yokuş çıkmak gibi hız düşmanı idi…
Belki de kaybolmuş umutlardı yaşamın merdivende sürüklenerek yol almam…
Galiba bu yalnızlık üçüncü bir boyutu olan kendinle, bir diğeri ile ve de sevgiyi ön şartlar koyarak yaşam boyutlarım içinde dik durmak gerektiriyordu…
Kayıt Tarihi : 25.7.2019 18:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yazların yalnızlık duygularının, kışların o bulanık rüzgar sesleri ile aralarında yaşam uğraşı verirken, kendime öfkelerim arttıkça, sadece tek suçlu olarak yalnızlık duygularını yaşamda soyutlama hisleri ile varlık savaşı düşünceleri ile oldukça çetin geceler yaşatıyordu… Rüyalardan çok düşüncelerimdi daha korku ve heyecan yaşatan… Nedense yaşamın kolay tarafını hiç tercih edememiştim, doğruların zorluğu çoğu zaman yokuş çıkmak gibi hız düşmanı idi…
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!