492- Yıl, Gün (saat) Şiiri - Selahaddin ...

492- YIL, GÜN, (Saat)

Yıl geçen, durmaz geçer,
Ya da yüz yıl,
Ne fark eder?
An... an zaman,
İşte bu gün, bu an
Bu zaman,
Saat, bu saat,
Uyutmadı, sevda,
Tatlı çok, bu saat,
Çok tatlı, bir saat.
Tam tamına,
Çarpıldığı saat,

Dedi, Deli,
Nerden geldi, bu saat?
Hangi, yüzyıl saat?
Çok değerli bir saat…
Unutulmayacak bir saat…
Bakınca,
Göz kamaştıran, bir saat…
Değeri ölçülemeyen, bir saat…
Nerden geldi?
Sarı, sapsarı saat,
Ayrı bir tat… allı, ballı,
Bazen ekşi, limonlu,
Ama çok güzel mi, güzel saat,

Deli, hayretsin ya,
Bu kadar, bakılır mı, hiç?
Bu kadar da, anlatılır mı?
Bıktırdın, usandırdın be,
Alt tarafı, bir saat,
Kızacak,
Alıp çarpacak, bu sarı saat,
On, yirmi saat…
Bıktırır be, bir saat..
Oldu, yirmi dört saat,
Bul bir eski saat…
Hiç mi, görmedin saat?
Kabahat bende, değil ki,
Ama farklı, başka bir saat,
Kalem dinlemiyor ki,
Yazıyor saat, saat,

Doğruluktan, şaşmaz saat.
Yalnız,
Günde bir kere,
Doğru olan saat,
Fark etmez,
Sende,
De, yalancıktan bir saat…
Ama,
İlla da o sarı, sapsarı saat…
O sarı saat,
Olmazsa gitmiyor,
Geçmiyor zaman, saat, saat…
Bıktı,
Bırak, o saat,
Ağlasın zır zır, saat,
Durmasın saat saat,

Unut dedi… unutmadı.
Günler,
Aylar, mevsimler geçti…
Bir sat ya, bir sarı saat,
Yandı,
Yandı çok dolandı.
Akrep, yelkovan,
Durmadı,
Adeta,
Birbirini kovaladı,
Durmadı, durmadı,
Hiç de yorulmadı…
Bu saat, sarı saat…

Hiç bıkmadı, yorulmadı.
Hiç karşılaşmadı…
On ikide bile, buluşmadı,
Bu ne biçim, altın sarı saat?
Ama güzel, tatlı bir saat.
Akıldan, gönülden çıkmayan,
Bazen çalar,
Yanlış bir saat,
Kolunda değil, baktı baktı,
Uzakta duran bir saat,
Bu neden, güzel bir saat?
Akıl, fikir, ermedi size,
Dondu kaldı…
Ey güzel,
Sarı, sapsarı saat…
Bu ne biçim, sarı saat?

Dostun Gerçek