Bir fakir bektâşi gezer Mısır da
Pek eski sayılmaz, geçen asırda
Habası sökülmüş, ayağı yalın
Açlıktan zil zurna, salın ha salın.
Gezerken Mısır ın pâyi tahtında
Hiç açıklık görmez kara bahtında
Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Devamını Oku
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
akıcı bir şekilde yazılmış güzel bir çalışma. tebriklerimle selam ve dua üstad.
Takmış takıştırmış som altın zincir...
Giymiş ipekleri bembeyaz kat kat
Sorar bir araba; Kim bu ulu zat?
Arap önemsemez,kafayı sallar
Vermeden ordan burdan misallar
'Hiç...'Der,sanma onu öyle pek ulu,
Mısır şahımızın sıradan kulu...'
Bektaşi şaşırır duaya başlar
Akar da gözlerinden sel olur yaşlar.
Elleri havada der yaradana;
'Bir şahın kuluna bak bir de bana! '
Ey Allahım nedir benim çektiğim?
Elin arabından var mı eksiğim?
Eğer bilmiyorsan diliyorum ben
Git şahtan kuluna bakmayı öğren...
harikaydı ....anlayana.....saygılar
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta