Bir fakir bektâşi gezer Mısır da
Pek eski sayılmaz, geçen asırda
Habası sökülmüş, ayağı yalın
Açlıktan zil zurna, salın ha salın.
Gezerken Mısır ın pâyi tahtında
Hiç açıklık görmez kara bahtında
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
akıcı bir şekilde yazılmış güzel bir çalışma. tebriklerimle selam ve dua üstad.
Takmış takıştırmış som altın zincir...
Giymiş ipekleri bembeyaz kat kat
Sorar bir araba; Kim bu ulu zat?
Arap önemsemez,kafayı sallar
Vermeden ordan burdan misallar
'Hiç...'Der,sanma onu öyle pek ulu,
Mısır şahımızın sıradan kulu...'
Bektaşi şaşırır duaya başlar
Akar da gözlerinden sel olur yaşlar.
Elleri havada der yaradana;
'Bir şahın kuluna bak bir de bana! '
Ey Allahım nedir benim çektiğim?
Elin arabından var mı eksiğim?
Eğer bilmiyorsan diliyorum ben
Git şahtan kuluna bakmayı öğren...
harikaydı ....anlayana.....saygılar
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta