Bir fakir bektâşi gezer Mısır da
Pek eski sayılmaz, geçen asırda
Habası sökülmüş, ayağı yalın
Açlıktan zil zurna, salın ha salın.
Gezerken Mısır ın pâyi tahtında
Hiç açıklık görmez kara bahtında
Birden bakar görür, bir süslü deve
Uğrayarak gider tüm evden eve.
Devenin sırtında şık arap zenci
Bektâşiye bakan sanar dilenci.
Fakir merak eder; Kim ki bu kişi?
Devenin üstünde acep ne işi? ;
Çok önemli biri olmalı zâhir
Takmış takıştırmış som altın zincir...
Giymiş ipekleri bembeyaz kat kat
Sorar bir araba; Kim bu ulu zat?
Arap önemsemez, kafayı sallar
Vermeden oradan, burdan misallar
Hiç...Der,sanma onu öyle pek ulu,
Mısır şâhımızın sıradan kulu...
Bektâşi şaşırır duâya başlar
Akar da gözlerinden sel olur yaşlar.
Elleri havada der yaradana:
Bir şâhın kuluna bak bir de bana!
Ey Allahım nedir benim çektiğim?
Elin arabından var mı eksiğim?
Eğer bilmiyorsan diliyorum ben
Git şâhtan kuluna bakmayı öğren...
Antalya-2002
Halil Şakir TaşçıoğluKayıt Tarihi : 14.10.2006 16:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bektaşi fıkralarından esinti...

Giymiş ipekleri bembeyaz kat kat
Sorar bir araba; Kim bu ulu zat?
Arap önemsemez,kafayı sallar
Vermeden ordan burdan misallar
'Hiç...'Der,sanma onu öyle pek ulu,
Mısır şahımızın sıradan kulu...'
Bektaşi şaşırır duaya başlar
Akar da gözlerinden sel olur yaşlar.
Elleri havada der yaradana;
'Bir şahın kuluna bak bir de bana! '
Ey Allahım nedir benim çektiğim?
Elin arabından var mı eksiğim?
Eğer bilmiyorsan diliyorum ben
Git şahtan kuluna bakmayı öğren...
harikaydı ....anlayana.....saygılar
TÜM YORUMLAR (2)