Dev duvar saatinin içine koymuşlar başlarını.
Metalik bir Ege kıyı şeridi gibidir onun içi.
Dolaşarak kaçmaya çalışacaksın radyonun içinde.
Hem de orkestradan istifa etmeden, hayatı yaşamaktan.
Dev baltalar sarkıyor bir de vurmaya aşını,
saldırması an meselesidir, rızka meseller dolusu.
Düşüp yeri yalarken seni vuracak baltanın ucu
ve sonra yine göğe fırlayacak, düşecek yine...
Kendisi de düşüyor, onun kendinedir kinini:
Beni bağlamaz, şu protezleştirilmiş bacaklara.
Panzehirimi ben de kendim oluşturdum ama iyi(mi) .
Mevsim kar< arsızdır, havalar geçilmiyor kararmaktan.
Davalar balık istifi; güneş an bilmez hep doğar.
Öyle sorumluyum ki, bunlarla ve barışık kendimle;
hep batıyorum, hep doğuyorum ama neyin de olduğunu
da biliyorum; bilinç & nakarat seziyor, algılamaya.
Koşar saatin adamı saatin içinde & içine saatin:
Kendinden kaçıyor sanıyorlar, çok aldanıyorlar:
Bunu sanan kim, sanmayan kim; haksızlık olmamalı,
hak yeme: duvar saatin içi, orkestral istifa reddi,
o dev sarkaçlar ve bir de üstüne üstlük 360 C°;
hepsi birden tümleniyor bir şeridin göbeğinde.
Nexus, tepelerden geliyor, zirvesine dağın ulaşacak.
Ordan Soran`ı almaya çalışıyor, ama şans eseri
ben buldum onun içinde kendimi, Soran* ne yapacak?
Keşke onu alsaydı, o bariz planlamacıyı, komedyeni.
Çünkü `komik` olan değer verir şansın, daha çoğunda
hasbelkader bir yaklaşımını, ve doğaçlamarla.
Gerçek olmayan yollardan tüm dilediğini verecek,
Nexus-hırsızı, aslen şanlı ruhlarla dalga geçer.
Zayıf karakterler, işin, varamaz, buraya bile.
Ne komik dünya; yılların kürklediği kaşların
tüy katmanları altından, arasından bakışkan
Jack London göz`ün gözlediği bir radyasyon krizi
gelecekmiş gökten, elikeski sarkaçlı duvar saatinin
içinde ihtiva edip ama saldırdığı et piyonu yemeye.
Büyük balık küçüğü yutuyor, diğer ikisinde.
Kendini düşündüğünde ise, sen düşünüyorsun,
tabi duygularını da, çünkü bir insansın.
O zaman sen hepten küçük balıksın, yutmaya
mı kalkacaksın hepsini, aman düşün! durbir, onlara
benzersin, zararla oturma öfkeyle kalkıp.
Hoş, hep zararda oturuyorsun, sonra kalkışlarından.
Hatta düşünüyorsun daima, eğri oturup doğru konuşmada.
İç uzantıların dilinden çıkar sağlayabilirler;
dikkat et bıçkılara, dikkat et rüya şerit-Nexus`a.
Kozmik sicimler kuramında titreşen alt yapısal;
usum gibi düşünemez, varedemez duygularım denli! !
(Yalancı değilim hayata, keder olmayacak da ama)
Nasıl ki ben de var (e) demem, düşünemem onun cinsi
Derken, sarkaçın kafa uçuruşunu cicims-beklerken;
guguk öttü üç kere, tepelerde 7 kere de gong attı.
(6 kere cik olurdu, zaman tamamen safımda olsa)
Şu deminki üç kerenin hatırsızlığına olacak ki,
garipsemiş olacak duvar saatinin obir dram adamı..
sarkaçın gelmeyişini: suyu sever guguk kuşu; ..
Suyun alet edilişi gibi, tarihsel-anıt taş yıkmaya. **
Sonra metalik yığın, tahta yığına dönüşürken -
tıpkı, suyun cinnete alet edilişi ve hisli guguğu
oturtmak misal(l) i temele, bıçkıları dışlayıp
- 'Her şey doğal gözükmeli, yine' diyenlerin eseri
olabilir miydi, bu anormal yüzsüzlükler.
`Hiç olmazsa bunu başarabilselerdi, bari` denemez.
Öyle şeyler yapılır ki, alışmış kudurmuş ki
önüne geleni silip süpüre, ama bazen setler çekilir
Ve o zamanlarda şaşar kalırlar: 'neye saldırmadı? '.
:Niye olacak, şaltere benzetilemez ki, su ve guguk.
İşte, zamanın böyle çarkına kanıyor, Soran,
gerçek olamayacak değerler uğruna yapışıp
kalıyor zaman olmayacak bir ölümsüzlüğün teri`ne.
Böyle olmaktansa, girer şu saatin bekçi keşişi
devekuşu, ta dünyanın eriyik demir sıvı merkezine! !
Ve öyle de yaptı; her saniye, sarkaçtan sıyrılışı,
yeni göletler yarattı, çekirdekten göğe fırlatan.
Her saniye, yeni bir şans, kendisini dile getirmeye.
İki dünyada yaşıyor, çekirdekte ve saatin içinde;
ama hayatın fırlattığı çok okların nicelleme sayısı;
hiç de benzemiyor sonlu-genişleyen yapısına
kainatın, ve/ki sınırsız yapısına da -durmamacasına.
Gizem varsa ki düzeltmeler için, olmamalı denmemeli;
çekirdekte veya o saatte hatta bulunuyor olmalı.
Hayatı yaşanmaya çevirebilecek olan gerçel sihir.
Hayatı boyunca koştu, didişti durdu; saati
sallıyor şimdiyse, zaman bile onu bilebilecek mi?
Ve onu tekrar kurdu, ve her tür olasılığa;
iğne deliğiyse, denenmedik bir nokta kalmamalı.
Dinlememek lazım gelecek! ! her şeyi göze almaya;
öyle görünüyor. Anlamalı! -her devirdaim seferki
- eksik nokta kalmamalı: Nasıl! iyi mi? 'bitmeli;
`şah damarlarından saman altı` ama şuursuz, kibir.'
On iki`de bir tam çevrim kendisini tamamlayacak.
Öğlen güneşine çakı gibi olmalı, kapsayacak! ! !
Bekleye güle geçe kaça ağlaya-keçe; ahh, zaman bağlaya...
Gördün mü pandülü, ah gördün mü, oldu mu nodül...
Çekül gibi çökelek, emekleyecek, hadii asılak! !
Git vur kaç, gel de geç.. olmasın kapkaç, heçç;
ah zamane, bekle, dinle kendinden geç, hepsine aç!
Yamaçtan sıkı doku fıkı munzur dart yalvaç; ah!
buzağı mevsimi turizmi ilkbaharlar & % 360 sarkaç.
Kap! .. Asıldı, eskiden endüstrileşmiş, saf ve masum.
Kaçıncı kata çıkacaksın, niyetin Laurel?
ya senin Hardy? Hardy akrepte, Laurel yelkovanda
asılı, bükülü, Sülo`nun çalınıp kaçılan fötründe.
Chaplin, buz pateni pistinde, got rujlara bulan(`) ı -
ya da, ilk, eski, Cumhuriyet bey/bayan tipi
- Hitler`in çökertmesini yapmada; ooh, iyi...
:Peki, tüm bunlar, zamanı durdurabildi mi, hıı?
Bak, yine ötmeye başladılar, ırk fantazisyenlerii!
Bazen, zamanı durdurmak lazım, bazense geçirtmek;
öyle anladı. Zamanın akmadığıysa, zaten aştır o.
Geri kalan bir zamansızlıksa, en beteridir hatanın.
Tüm zamansızlıkları, hep, iyi olan`a yormalı;
fark gözetmez, kafadan, ya da bilinçli olmalı yolu.
Yakaladı akrebin kolunu böyle işte akdin adamı,
saatin görelice-dakik adamı; ver elini Maldivler!
:Bir tsunami; 500 feet tersaçı, arş`a -2 80.
(Konveks sırtı`nda `deveden hörgücü oturtulmuş
simetrisel(i) `; bir çiçek, Tsunami olmayanıysa.)
Saç, göz kalmadı, saç sakal karıştı, gözler kesik:
Kısık gözkapakları da seçiyor, yürek(se) yüreğe;
dün`e dün, bugün`e bugün denmediğinde, bilinir ise.
Zaman, böyle, sonsuzluk oturtulmamalı zihinlere! !
Ve o, şöyle sonsuzluk oturtulmalı zihinlere!
: `Korku nedir` bilen insan, her bir adımda damarsan -
ki yürüyorsan da koşuyorsun- zayıflık, uğraşmazsan.
Faucault sarkacı değil onunki, toplucana tanrıların.
Bilmez şöhret, sevmez teskin edici, uyuşturucu kötü;
içi burkulur lafından, öç-inada bindirir,
hazzetmez paradan -suçu bir de aramasa yakınında.
Bak Panteon yakında, orada o, uzak ruhban bize.
Ah ne güzel olacak her şey; Kırca (m) irc`sal
ev`li Saç, & Oya oya yağlı boya Başar -
eh ehü `Olacak O Kadar`(!) :Sahi mi? Ne denli?
Derken Norse ve Grek ve Roman, panteon`dan
sallandırılan şakül, hiç de olağan gözükmüyor;
Yeri delecek `nükleer ve eko felaketler`.
Bazen bir tüy kadar da hafif olmalı, gurura set.
İlerleyeni yadsımamalı, seçebilmeli fedakarlıkları.
Maviş Kuş ruhu, demişti: 'Annem, babam yedi beni.'
Aklı yok, bilmez ki bu, yumurtayı delmiş, yemiş.
Bazı yavrularsa çıkar yumurtadan, anneleri besler.
Ve bunu gören çok kişi, 'hayat devam ediyor' der.
Ayrımına varansa, hemen çabukluk yapmasa da;
eline çabuk`laşması gerektiğini bilen, diretir.
Madagaskar-yansıma`daki `elle bir tutulur`;
ye, iç, oyna, çal, ağla, koş yüz yıka, su iç bir
ama ordasın, saatçi adamın dediği, 'hayat aşılır
böyle'. `Nasıl? ` deme gafletinde bulunmuştum ona:
(180 derece ve önce geriye, döndürerek fin ton'ladığı
Faust'un başı hatırına indirgemiş olacak
yarım-yanlış, acelece-yalap şap bir veri bütünüyle.)
'Ateş, kış`ın kar`a yoğun oranda dökülesi tuzdur.'
diye cevaplamaz mı: Aksine, sarkaç durmadı, hız aldı.
Çok kar yağdı, hep daha çok! ... arttı, tuzlama da...
akın akça
`06 ekm 22
* Star Trek Generations`taki
sonsuzluğu veki zamanı elde etmeye çalışan
bilim adamı eskisi.
Bunun için Nexus`a girmeye bile razı.
** Hasankeyf-benzetmesel
Kayıt Tarihi : 22.10.2006 14:17:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
- yalvaç: gumber dolması; ısparta yalvaçta tadına hayran kaldığım ve bi daha yeme fırsatı bulamadığım, bağırsak dolması. (süper bişii) (bkz: yalvaç) yalvaç akşehir arasındaki yol hayatımda gördüğüm en tehlikeli yoldur ve ben az yol görmedim sayılır. annem ve babamın birbirine aşık oldukları ilçe. dolaylı olarak memleket denince söylenen kelime (bkz: gumber dolması) - yapılan çalışmalar sonucu tarihi şehir kalıntılarının büyük bir bölümüne ulaşılan, isanın havarilerinden bir tanesinin de bu şehre gelerek ders verdiği, hristiyanlığı yaymaya çalıştığı tespit edilmiş olan ve gelecekte hristiyanların yeni hac merkezi olması beklenenısparta ilçesi. - akşehirde turizm okuduğum dönemde okulca bu ilçeye bir tarih gezisi yapmıştık. akşehirden yalvaç'a doğru giderken sakni yüzüklerin efendisi filmini tekrar izliyor gibiydim. dağlara çıktıkca artan görkemli güzellik insanın hayal kurma becerisini bir anda on katına çıkartabilecek güzellikteydi. biz ne hikmetse sabahın köründe çıkmıştık yola. hava buz gibiydi, kışın ortası. ilk gidilecek yer müzsi olacaktı ama yalcaca vardığımızda henüz açılmamıştı daha. herkez sevgilisiyle sağa soğa kaçıştı bir anda. bir köeşede fotograf çektirenler, bir köşede sigara tüttürenler, bir köşede içinden küfür ettikleri suratlarından belli olan öğrenciler. bizde soğuktan donmamak için bir cafe, çay bahcesi yada o tarz bişeyler aradık içimiz sıcak çayla ısıtabilmek için. ama nafile. o kış gününde 2 si kız toplam 5 arkadaş henüz açılmamaış çay bahcesinin dondurucu soğundaki bahcesinde muhabbet etmeye çalışıyor. unutulucak bir şey değildi. 1 saat kadar sonra müze görevlisi geliyor, kilitleri açıyor ve hurra herkez içeri dalıyor. benim tarih takıntım olmadığı için gördüğüm o taş heykeller bana birşey cağrıştırmıyor, ama olsun hiç yoktan değişiklik oldu diye düşünüyor ve avutuyorum kendimi. daha sonra ilçe sınırları dışında tarihi bir kazı alanına götürüyorlar bizi. orada da aynı muhabbet. şimdi ne zaman yalvaç dense, sıkıcı roma dönemi gelir nedense aklıma. eksisozluk.com - Kendisine kitap gönderilmiş peygamber, elçi, yalavaç, resul: 'Biz dilmaç değiliz, yalvacız, yalvaç.'-. tdk.gov.tr - sarkaç: Durağan bir nokta çevresinde ağırlığının etkisiyle salınım yapan hareketli katı cisim, rakkas, pandül. tdk.gov - çekül: Ucuna küçük bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yer çekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç, şakul. tdk.gov.tr -
![Akın Akça](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/10/22/360-sarkac.jpg)
'İlerleyeni yadsımamalı, seçebilmeli fedakarlıkları.'
şiirlerinde kurduğun her cümle ile bir kitaba başlanabilir.
TÜM YORUMLAR (1)