Yanar oylum oylum yüreklerimiz
Her biriniz
birer hançer gibi saplandınız
iğrenç göğsüne karanlığın.
Serdi ortaya ışıklı gözleriniz
Tarihin
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Tebrikler...saygılarımla...
tarih kitaplarında nasıl yer alır bilmem ama siz çok farklı ele alıp yazmışsınız.kutlarım yüce yüreği,saygılar
Nerede görülmüş yarasaların, güneşi boğduğu...
Hiç heveslenmesinler ...
Yüreğine sağlık sevgili Mehmet Sarı...
Çok güzel anlatmışsın sevgili dostum, yanan yüreklerimizin sesi olmuş kaleminiz......
Bir süre önce sayın Kanber Orhan'ın sayfasında bu konuyla ilgili bir yorum yapmıştım izninizle aynen kopyalıyorum......
İNSAN...
Güç ve kemalatın sembolü, yaratılmışlar içinde baş edemiyeceği bir yaratık yok............
Ancak insan yaratıldığından beri azılı bir düşmanla karşı karşıya, CEHALET............
Cehaletin kendine ait bir vucudu yok, işte bu yüzden insan oğlu cehaletle mücadelesinde çok başarılı değil.
Cehalet; bir zaman firavun bir zaman nemrut, hükümdar, kadı, Yunan, Ermeni, Alman, İsrailli, dinsiz, dindar ve hatta kardeş olarak karşımıza çıkar ve canımızı yakar.
İnsan oğlu acısından gerçek düşmanı olan cehaleti göremez veya görmezlikten gelir ve cehalet hangi kılıkta canını yaktı ise onu düşman bilir.........
Bunun bir sebebi de cehalet elle tutulup gözle görülmez fakat cehaletin girdiği kılık elle tutulur ve gözle görülebilir ve hatta ona aynı ile karşılıkta verilebilir......
Genelde de böyle yapmıştır insan olu, ancak cehaletle şavaşında başerılı olamadığı ortadadır. Çünkü insan oğlu biribirini öldürüp yok etmekle cehalet kayıp vermemiştir hatta dahada çoğalmıştır......
Cehaleti odunla, ateşle, silahla v.s v.s. öldürmek mümkün değildir, bu ancak elbise olarak kullandığı insana zarar verir.......
Peki ya cehaleti yok etmenin bir yolu yok mudur?
Elbette vardır, o na yaşam alanı bırakmamak.
Bu da önce birey olarak kendimizden başlayarak çocuklarımıza, yakınlarımıza, ve ulaşabildiğimiz her cana akledebilmeyi, insanca düşünmeyi öğretmekten geçer...........
Bu konuyu bilinen bütün peygamberler, nebiler veliler ve hatta filozoflar detaylarınla anlatmış ve anlatmaktadırlar............Bizim anlayamamamız ise gene bizim suçumuz, düşmanımıza olan meylimiz yüzünden......
Yanan canlarımızdı, Onlar nur içinde yüzüyorlar......
Naki selam ve muhabbetimle
Yanar oylum oylum yüreklerimiz
Her biriniz
birer hançer gibi saplandınız
iğrenç göğsüne karanlığın.
Serdi ortaya ışıklı gözleriniz
Tarihin
en eski, en derin
delhizlerinde palazlanan
cardın suratını yobazlığın.
Yukseldi göklere
birer kanlı bayrak gibi
ölümsüz anılarınız,
Her biriniz dostlar
birer güneşisiniz
sökün edip gelen aydınlığın
Merhaba dostum değerli kardeşim Mehmet Sarı o günkü acımızı mısralara dökmüşsünüz dünyamiz çağdaşlaşmaya doğru giderken Türkiye de olan cehaleti,barbarlığı diele getirmişsiniz evet bu bizim gerçeğimiz ve söyledim kızan kısın bana ..Madımak unutulmaz bu olaya sessiz kalanlar suç ortakları sayılırlar..bu ağıtımsı şiirinizi vesilesiyle Madımakta Ölen Devrimci,aydın,yurtsever,sosyalist ve diğer yanan insanları da acıyla anıyorum katliyami yapanları lanetliyorum
Ölmediler onlar
1 NESiMi ÇiMEN: Saimbey, Safsakali köyü (Sariz 1926) 1931.
2 ASIM BEZiRCi: Erzincan 1927.
3 METiN ALTIOK: Bergama 1941.
4 MUHLiS AKARSU: Sivas Kangal 1948.
5 MUHiBE AKARSU: Kanga
6 BEHÇET AYSAN: Ankara 1949O
7 EDiBE SULARi: Erzincan 1953
8 UGUR KAYNAR: Zara 1956
9 ASAF KOÇAK:Yerköy 1957O.
10 ERDAL AYRANCI: Nigde 1958.
11 SEHERGÜL ATES: Ankara 1963
11 SEHERGÜL ATES: Ankara 1963
13 MUAMMER ÇiÇEK Tokat, Zile 1967
14 iNCi TÜRK; Balikesir 1971
15 GÜLENDER AKÇA: Sivas Divrigi 1970
16 MEHMET ATAY: Divrigi 1968
17 SAÍT METÍN: Divrigi 1970
18 YESÍM ÖZKAN: Ankara 1973
19 HURÍYE ÖZKAN: Ankara 1971
20 CARÍNA JOHANNA: Hollanda 1970
21 GüLSüN KARABABA: Divrig 1971
22 MURAT GÜNDÜZ: Ankara 1971
23 AHMET ÖZYURT Sarkisla / Ankara 1972
24 HANDAN METÍN: Divrig 1973
25 YASAMÍN SÍVRÍ: Ankara 1974
26 ASUMAN SÍVRÍ: Ankara 1977
27 SERPÍL CANÍK: Ankara 1974
28 SERKAN DOGAN: Ankara 1974
29 BELKIS ÇAKIR: 1975
30 NURCAN SAHÍN: Ankara 1975
31 ÖZLEM SAHÍN: Ankara 1977
32 MENEKSE KAYA: Ankara 1977
33 KORAY KAYA: Ankara 1981 yüreğimizde yaşıyorlar.....
Ülkemizin yakın tarihinde karanlık günlerinden biri olan 24 Aralik 1978 deki Maraş katliamı unutmadık
Dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu katliamın sorumlularının cezalandırılmadığını iyi biliyoruz siyasi iktidarların bu yüzleşmeden hep kaçtığını bilinmekte Özelikle CHP.MHP.AP .DYP AKP gibi politik olan klinik ve partiler 'Tanıklığını yaptığımız tarih, bize, unutmanın ihanet olduğunu defalarca gösterdi. Çorum, Maraş, Sivas, İstanbul- Gazi/Ümraniye katliamlarının gelişimine, tahrikçilerine; devlet güçlerinin kabul edilemez tutumuna ve gelinen zihinsel-örgütsel, siyasi aşamaya baktığımızda, değil unutmak, bir an dahi göz ardı etmemek gerektiğini ürpererek fark ettik ve unutmanın, 'yeniden yaşamakla' eşdeğer olduğunu gördük!bu nedenle nereden gelirse gelsin ,kimi; hangi kesimi hedeflerse hedeflesin; hiçbir katliamı, katliam yapanları,destekçilerini,koruyup-kollayanlarını unutmadık,ve asl ve asla unutmayacağız unutturmayacağız'dendi.Kimler dedi kendie Kemalistim diyen dar görüşlü guruplar yada solculuk kisfeti altında marjinal özde değil sözde solcu lar ,burjuva özentisi olan dar goruşlu solcu bilinen klinikler..Meteryalizmi kavramamış olanlarmillyetçı ,ırkçı ve tutucu bir çok yöz olan feodal kültürden kopamıyan sözde aydınlar yada özelikle Alevi mezhebini ilerici sayıp bu mantık içinde kitleleri motife eden çıkarcı guruplar demokrasiye devrime dar çerçevede bakanlar…Kendilerini sunni mezheplerden koparamayan liberal,sosyal demokratlar da bilinmektedir…Çorum, Maraş, Sivas ve benzer olayların tümünde, 'camilerin birileri tarafından yakıldığı' yalanının kullanıldığını belirtirken, katliamlarda iki benzerlik daha olduğuna değindi. Buna göre; olayların tamamında devlet memuru sıfatıyla 'görev' yapan ve Diyanet kadrolarında bulunan din adamlarının halkı (cemaati) tahrik ederken, emniyet mensuplarının olayı bertaraf etmek yerine, saldırganlardan yana taraf oldular.Son olarak, yapılan açıklamada; ırkçı ve dinci siyasetçilerin, inancı çoğunluktan farklı olan Alevileri, farklılıkları nedeniyle 'hasım' ilan etmesi ve bunun bir siyaset tarzı haline getirilmesi eleştirildi. Ülkemizde insanlık dışı gerici-faşist azgınlığın,'milliyetçilik-Müslümanlık' adı altında taraftar bulması ve hatta tek başına iktidar olmasının acı bir durum olduğu saptaması yapılırken, 'Türkiye artık bünyesindeki çağdışı, siyasi ve gerici tümörlerden kurtarılmalıdır' dendi. Fedarasyon, 'öncelikle de, Çorum ve Maraş Alevi katliamlarının tek sorumlusu olan 12 Eylül cuntası yargılanmalı; mahkeme önünde hesap vermeli ve gerçekler ortaya çıkmalıdır'çağrısında bulundu.hep karşı çıkıldı özelikle CHP ve Kemalistler bu görüşlere yakın anlayışlar karşı durdu..
Bu hadisenin geçmişine dönersek Kahramanmara Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) Şubesi Başkanı ile İkinci Başkanı, kentte yaşayan Sünnileri Alevilere karşı kışkırtacak planı Ökkeş Kenger'e anlattılar. Buna göre, Kenger, Sovyet karşıtı 'Güneş Ne Zaman Doğacak' isimli filmin gösterildiği Çiçek Sineması'na dinamit atacak ve bunu solcuların yaptığı görüntüsü uyandırılacaktı. Talimatı verenler kentten ayrılırken, Kenger'in dinamiti sinemanın önüne atmasıyla birlikte, yine daha önceden yapılan plana uygun olarak filmi seyreden 20-25 kişilik bir grup 'Kanımız aksa da zafer İslamın', 'Müslüman Türkiye' gibi sloganlar atarak salondan çıktı ve CHP İl Merkezi'ni tahrip etti, PTT binasını taşladı. Bu olayın yaşandığı tarih 19 Aralık'tı. Ertesi gün Alevilerin işlettiği bir kahve bombalandı (Ökkeş Kenger, yıllar sonra soyadını Şendiller olarak değiştirerek ANAP-BBP ittifakıyla milletvekili seçilmişti).
Saldırılacak evler önceden işaretlendi
21 Aralık günü ise Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) üyesi iki solcu öğretmen vurularak öldürüldü. Ertesi gün ise faşistlerin önayak olduğu bir grup yapılan cenaze törenine saldırdı. Kalabalığı dağıtan grup cenazelerin de ortada kalmasına neden olduktan sonra, kent içerisine doğru yürüyüşe geçerek, CHP'li ve Alevilere ait işyerlerini tahrip etti ve iki polis arabasını yaktı. Bu olaylarda 3 kişi öldü ve çok sayıda kişi de yaralandı. Olayların giderek tırmandığı bu ana kadar hükümet ise hiçbir önlem almamıştı. Tahrip edilmeyecek olan dükkanların camlarına Türk Bayrağı resimlerinin çizilmesi ve saldırılacak evlerin kırmızı çarpı işaretleriyle belli edilmesi olayların ne kadar örgütlü olduğunun bir göstergesiydi.'Bir Alevi öldüren beş sefer Hacca gitmiş gibi sevap kazanır'Öte yandan 22 Aralık günü, Bağlarbaşı imamı öğle namazında 'Oruç ve namazla hacı olunmaz. Bir Alevi öldüren beş sefer Hacca gitmiş gibi sevap kazanır' diyerek sonraki iki gün yaşanacak olan saldırılara ilişkin halkı kışkırtmaya çalışmıştı.23 ve 24 Aralık günlerinde ise saldırılar daha yoğunlaştı. 23 Aralık günü belediye hoparlörlerinden ve Ulu Cami'nin minarelerinden 'Aleviler Yörükselim'de din kardeşlerimizi katlediyor, Allahını seven Müslümanlar hazır olsun', 'Alevi komünistler suya zehir kattı' gibi anonslar duyulmuştu.
Faşistler,tutucular ve gericiler ellerinde silah, sopa ve baltalarda CHP'lilerin ve Alevilerin ev ve işyerlerine saldırmanın yanı sıra ellerine geçirdiklerini kadın ve çocuk demeden öldürüyorlardı. Özellikle Alevilerin yoğun yaşadığı yerlerde evleri uzun namlulu silahlarla kurşun yağmuruna tuttular. Gözü dönmüş faşistler hastane çevresini de sararak getirilen yaralılar ve ambulans şoförlerine de ateş ediyorlardı. Faşist ve gerici güruh evleri ateşe de vermişti. 24 Aralık günü de saldırılar tüm şiddetiyle devam etmiş ve CHP, TİP, TİKP, POL-DER, TÖB-DER binaları yakılıp yıkılmıştı.
Katliamın sonuçlarına rağmen dava kapandı o dönemde bile bir daha benzerine rastlanmayan katliamın bilançosu ise çok ağır olmuştu. Resmi rakamlar göre 111 ölü, bin civarı yaralı ve sakat, tecavüze uğrayan onlarca kadın, karınları deşilen hamileler, gözleri oyulan nineler, yakılıp yıkılan 210 ev, 70 işyeri ve kenti ayrılıp göç etmek zorunda kalmış..Mahalleler boşalmış korku hayaletti kol geziyordu… yalan ve palavralar daha sonraki yıllarda da ceyran etti Sivasta Madımakta otelinde insanlar cayir cayır yanarken devlet te ordaydı daha sonra Yine doğuda Alevi ve sunnilerin yaşadığı bir il olan Erzincanda 5 temmuz 1993 de
Başbağlar Katliamı ya da Başbağlar Baskını, Kemaliyelileri ayağa kaldırdı ve yine yürekler yandı ilçesine Başbağlar köyünde 33 sivilin öldürüp köyün ateşe verildiği ve PKK tarafından yapıldığı iddia edilen olay daha sonra bu örgütün Yayınlarından çıkan açıklamalar olayi şiddetle reddetmekte ve yapanları açıklamalar yayınlanmaktaydı
Sonrada ölay komlo olduğu anlaşıldı…ölay kapatıldı …..
Yanar oylum oylum yüreklerimiz
Her biriniz
birer hançer gibi saplandınız
iğrenç göğsüne karanlığın.
Serdi ortaya ışıklı gözleriniz
Tarihin
en eski, en derin
delhizlerinde palazlanan
cardın suratını yobazlığın.
Yukseldi göklere
birer kanlı bayrak gibi
ölümsüz anılarınız,
Her biriniz dostlar
birer güneşisiniz
sökün edip gelen aydınlığın.
...........Yüreğine sağlık Adaş...şahane bir şiir...sevgiler
GÜZEL BİR ŞİİR.TEBRİKLER!
harika bir anma şiiri
kutlarım
Yukseldi göklere
birer kanlı bayrak gibi
ölümsüz anılarınız,
Her biriniz dostlar
birer güneşisiniz
sökün edip gelen aydınlığın.
elbet bir gün boğulacaklar güneşin aydınlığında,
çok güzeldi çok kutlarım.
Áaah! Adaş Ah! Senin bu şiirin, bütùn zamanların en güzel şiiri biliyor musun?Benim yüreğimde yer etti...Ádaş yüreğine sağlık. Gelip gidip bu şiiri okumaktayım...Sevgiler
Bu şiir ile ilgili 39 tane yorum bulunmakta